2 Mayıs Pazar günü Yalova’da yapılacak olan Temiz Enerji adlı termik santrali protesto gezisine katılmaya karar vermiştim. Hafta ortası İznik gölünün beni çağırdığını hissettim ve kararımı verdim, gidecektim.
Eşimin yeğeni motorsikleti ile birkaç kez İznik gölünün kenarına gidip konaklamıştı. Öve öve bitiremiyordu. Hazırlıklarımı yapmaya başladım. Önce haritadan güzergah belirledim.
Daha önce gidenlere sordum. Artık her şey hazırdı. Gece 1 de yatmama rağmen 5 te uyandım. Dön sağa, dön sola uyumam imkânsız. Sonunda 6 ya doğru kalkıp hazırlıklara başladım.
Pazar sabahı Yalova’daki etkinliğe katılacak olan Uğur ve Yunusla sahilde buluştuk.
Tekrar yola koyulup Yenikapı’ya geldik. Burada Su Düşen Şelalesine yapılan bir tura katılmak üzere gelen arkadaşlarla karşılaştık.
Yunus İDO nun amblemi yunus'un önünde poz verdi
Sevgili dostum Gökhan da geldi.
Feribota bindik ve yola çıktık.
Uğur daha önceki gezilerimizde çekilmiş feribotta yolculuk resimlerim var desede aradan birkaç ay geçti, belki mutasyona uğramışsındır deyince objektifime teslim oldu. Ya kardeşim yakışıklı çocuksun. Üstüne üstlük bulmuşsun benim gibi fotoğrafçıyı daha ne istiyorsun? :)
Neden kendi fotoğrafın yok diyenlerin hatırına ben de bir poz verdim.
Diğer Yalova Temiz Enerji katılımcıları da son anda feribota binmişler.
Yan taraftaki minik kız ilgimizi çekiyor ama kendisi çok ciddi, hiç pas vermiyor.
Feribotun ön güvertesine çıkarken her kapı açılışında içeri gelen soğuktan kapıya yakın olan yolcuların söylendiğini duyunca uzun süre içeri girmedim ama sonunda donmak üzereyken tüm cesaretimi toplayıp kendimi içeri attım.
İniş hazırlıkları sırasında gündemimizi oluşturan Trek Elite 9.8 Bende koklamaya kıyamam benim güzel manolyam durumunun oluşmasına neden oldu. Herhalde bunun 2 tanesi ancak benim Trek 3700 ün ağırlığına ulaşır. Moralim bozulmasın diye kaldırıp bakmadım.
Son hazırlıklar yapılıyor.
İskelede Termik santral protestosuna katılacak ve Sudüşen’e gidecek arkadaşlarla vedalaşıp yola çıkıyorum.
Saat 10 oldu ve ben dönüş için 21.30 feribotuna bilet aldım. Fazla acele etmeme gerek yok.
Bursa yönüne devam edeceğim.
İlk hedefim Osmangazi ve şu anda 18 km var. Demek ki henüz 2 km yol yapmışım.
Şimdilik yol düz ve çok güzel ama Gökhan gülerek seni 13 km rampa bekliyor bakalım ne yapacaksın demişti. Yolun ilerisindeki dağlar rampanın habercisi ve insanın moralini bozuyor.
Artık doğa ile başbaşayım. İşte seralar.
Yol hala düz ve güzel ama dağlarda iyice belirginleşti ve yaklaştı.
Daha saat erken olduğundan kuyu kebap yemeye uygun değil. Bu arada daha önceki gezilerimde neden bisikletin yok diyenlerin eleştirilerini dikkate alarak bisikletime elimden geldiğince yer vereceğim.
Artık doğayla mücadele kaçınılmaz. Bekleyin beni rampalar tozunuzu atmaya geliyorum.
Moralimi bozmamak için etraftaki güzelliklere bakıyorum. Ağaçlarda bülbüller ötüyor ama araçların, özellikle kamyonların motor sesleri bu güzel melodiyi bastırıyor.
İşte rampanın habercisi. Breh, breh hemde %10 öylemi? Bu çok dik mi demek acaba.
Karşıdaki ok sert virajı haber veriyor ve oradan sonra tırmanışta başlıyor.
Sonunda durup su içmeye ve bacaklarımı güneş yağı ile yağlamaya karar veriyorum. Meğer rampanın sonu tepedeki petrol istasyonuymuş. Rampanın uzunluğu 13 km değilmiş, tepesinin iskeleye uzaklığı 13 km imiş. Toplam tırmanış 7-7,5 km civarında.
Her taraf dağlarla çevrili.
Bu da geride bıraktığım yol. Burada tırmanış boyunca emniyet şeridi hiç yok. Ya çizgi üzerinden veya yoldan gitmek zorunda kalıyorsunuz. Dönüşümü karanlığa bırakmamaya karar verdim. Bu nokta çok tehlikeli.
Bisikletimi birde yakından görüntüleyim.
Keçiler meraya yayılmış, otluyorlar.
Arazinin etrafındaki çitleri herhalde keçiler yola çıkmasın diye yapmışlar veya arazi bir kişiye ait etrafını çevirmiş diye düşündüm. Ama az önce facebookta fotoğrafı gören Mithat fırtınada yağan karın yola savrulmaması için yapılmış olabilir diyerek aydınlatıcı bir bilgi verdi.
Orhangaziye inerken emniyet şeridinde uzun kulaklı güzel gözlü bir arkadaşı gördüm. ben hızla iniyordum ve o ise emniyet şeridinde enlemesine duruyordu. Durup fotoğrafını çekerken o da beni görmüş olacak ki dönüp bana baktı. Yanından geçerken tüylerinin dökülüp, derisinin yara olduğunu gördüm. Çok üzüldüm. Acaba sahibi tarafından terk mi edilmişti. Rahmetli Barış Mançonun arkadaşım eş, arkadaşım şek, arkadaşım eşşek şarkısını ıslıkla çalarak yola devam ettim. Yolda geniş bir emniyet şeridi var ve tur boyunca en yüksek hıza burada ulaştım.
İşte geldim Osmangazi’ye.
İleride solda İznik girişi var ama bana verilen bilgiye göre 2. İznik gelişinden yani gölün üst tarafından gireceğim.
Stadyumun önünde yolu sorduğum 2 belediye görevlisi sapağın 8-9 km ileride olduğunu söylediler. Yol düz bir şekilde devam ediyor.
Dedikleri mesafe sonunda kavşağa ulaştım.
Bursa yolu arkamda kaldı.
İznik'e olan mesafe tabelada.
Radar benim hızımı da denetler mi acaba?
Yolda karşıma bir devekuşu çiftliği çıktı.
Çam ağaçlarının ardında yüksek tepeler görünüyor.
Bir zamanlar özelleştirilip Uzanlar’a satılan Asil Çelik fabrikası. Şimdi kimin elinde acaba?
Sonunda Gölyaka’da göle kavuştum.
Göl balık kaynıyor ama bu balıkların ticari bir değeri var mı bilmiyorum.
Gölyaka’da rastladığım iki bisikletli ile konuşuyorum ve bir fotoğrafımı çekmelerini rica ediyorum. Kıvanç hemen isteğimi yerine getiriyor.
Onlarda İstanbul’dan geliyorlarmış. Yeni Çiftlikten sapıp Gacik köyü üzerinden zorlu tepeleri aşarak gelmişler ve geceyi İznik’te geçirmişler. Akşama döneceğimi söyleyince senin yolun uzun Allah yardımcın olsun diye moral vermeyi ihmal etmediler. Soldaki Kıvanç.
Gölyaka’da bir çay bahçesi. Hala uykuda.
Zeytin ağaçları ve göl.
Yol düz ve trafik az. Yer yer hızım 35 km yi buluyor. 20 km den aşağı ise çok nadir düşüyor. Performansını arttırmak isteyenlere öneririm.
Yol beni Sölöz'e getirdi.
Sölözde bir sokak. Bana çocukluğumun sokaklarını anımsatıyor.
100 yıldan fazla bir zamandır ayakta duran devasa bir bina.
Binaların mimarisi eski bir yerleşim yeri olduğunu gösteriyor.
Yine aynı bina. Bina yan yana 2 kapısından anlaşılıyor ki, zamanımızın A-B blok apartmanları tarzında yapılmış ve soldaki binada hala yaşayanlar var.
Sölöz çıkışı.
Binanın sol tarafındaki perdelerden yaşam olduğu belli oluyor.
Burası mimari açıdan bir hazine.
Sölöz çıkışında yol 2 ye ayrılıyor. Sağ taraf Yenice ve Bilecik’e, sol taraftaki ise İznik'e gidiyor. Bu nokta Yalova’ya 48 km, Bilecik’e ise 74 km uzaklıkta.
Gemlik ve Bursa ardımda kaldı.
Yol kenarları enginar dolu. İstanbul’da ise enginar bir servet.
Narlıca’ya geldim.
Burasıda eski ev cenneti.
Narlıca'da geride kaldı. Yol düz olduğu için sürekli pedal çevirmek gerekiyor.
Bence tablo gibi. Sizce?
Anıt Ağaç.
İşte İznik göründü.
Bayanlar, baylar huzurlarınızda İznik.
Kırgız türbesi.
Açıklayıcı bilgi tabelada.
İznik'e eski yolu kullanarak surlardaki kapıdan geçerek giriyorum. Kim bilir kimler geldi geçti bu kapıdan.
Köfteci Yusuf buranın en meşhur yerlerinden.
Fiyatları da uygun. 1 Porsiyon köfte, kola, su, piyaz, ve üzerine bu bol kaymaklı ekmek kadayıfı sadece 13,5 TL. Çay veya kahve ise beleş. Üstelik hiç beklemiyorsunuz. Servis jet hızında.
Yemekten sonra gece hava kararmadan emniyet şeridi olmayan yolu geçebilmek için 40 dakikalık bir moladan sonra yola koyuldum.
İznik'in ilk hamamı. Şimdi alt katı çiniciler çarşısı olarak kullanılıyor.
Yine ana yolu bırakıp surlardaki kapıdan çıktım. Orhangazi 40, Yalova 60 km uzakta yolun yarısından fazlası geride kaldı. buraya kadar 80 km yol yapmışım.
Burası beleş bir kamp yeri. Motorcular kalıyorlar. İznik motorsikletlilerin gözde mekanı.
Bu taraf göl manzarası açısından oldukça fakir. Gölü arada sırada görebiliyorsunuz. Su bol. Yol boyunca sık sık çeşmeler var. Hatta bir yerde kaynak suları kayakardan yola doğru akıyor. Köfteler ve soğan hararet yaptı. Dönüşte sık sık su molası vermek zorunda kalıyorum. Aslında bisiklet turunda köfte gibi hararet yapan yiyecekleri yememek lazım.
Gacik üzerinden gelseydim karşıdaki dağları aşmak zorunda kalacaktım.
Boyalı girişinde bir göl kenarı çay bahçesi.
Boyalı çıkışındaki rampanın ardından yolun uzayıp gittiğini görüyorsunuz. Boyalıda dikkatimi çeken bir diğer şey ise her kahvenin önünde bir siyasi partinin ilçe teşkilatının tabelası vardı. Acaba parti yandaşları kendi kahvelerinden başka kahveye gitmiyorlar mı?
Orhangazi arkamda kaldı ve karşıdaki tepeyi tırmanıp Yalovaya ineceğim. Heryer yemyeşil. 7 km lik tırmanıştan sonra tepeye vardım. İnişte bir ara yol kenarındaki hız tahdit levhasına takıldı. Azami hız 50 km idi. O anda benim süratim ise 47 km idi. Biraz pedal çevirsem bu süratin üzerine çıkmam işten bile değildi.
Saat 19,15 ve Yalovadayım. Biletimi değiştirip 15 dakika sonra kalkacak feribota binip İstanbulun yolunu tutuyorum. Yalovadan çıkıp Yalovaya geliş 140 km.
Evden çıkıp tekrar geri dönmem 148,7 km.
Maksimum hızım 59,7 km.
Toplam pedal sürem 7 saat 20 dakika.
Yeni bir gezide yeniden buluşmak üzere.
13 Ocak 2011 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder