24 Ağustos 2010 Salı
10 Haziran günü Atlas dergisinin Marmara ekinde gördüğüm gidilecek yerler arasındaki kömür Limanı hemen ilgimi çekti. Bu fotoğraf aklımı başımdan almaya yetti.
Resmin altındaki tanıtım şöyleydi.
KÖMÜR LİMANI
Kömür Limanı, Saros Körfezi’ne bakan doğal küçük bir koy. Gelibolu-Eceabat yolunun hemen başlangıcındaki Fındıklı tabelası izlenerek varılıyor. Gelibolu Yarımadası’nı saran orman yeşiliyle kuşatılmış asfalt yol, 12 kilometrenin ardından önce Fındıklı köyüne varıyor. Sonrasında yaklaşık altı kilometre boyunca orman içinde devam eden güzergâh Kömür Limanı’na kavuşuyor.Özellikle hafta sonlarında, İstanbul ve Çanakkale gibi yakın yerlerden dalış okulları eğitim için Kömür Limanı’na geliyor. Denizinin içinde 150 metre uzanan duvar var. Bu duvar boyunca birçok deniz canlısı görebilmek mümkün.
Hafızamı yokladığımda kendisine motor karavan alan bir arkadaşımın dalmayada merak sarmasıyla hafta sonları Saroza bakir bir koya gittiğini düymüştüm kendisinden. Gerçi sonunda dalma hocası bayana aşık olup karısını boşadı ve hocasıyla evlendi ya neyse bu konumuz değil.
Buraya mutlaka gitmeliydim. Harita üzerinden hazırlıklarımı ve yol planlarımı yaptım ama araya önce benim işimin çıkması, sonrasında Atakanın işinin çıkması, sonrasında ise İğneada gezisi ve 2 Uludağ gezisi girince geçen hafta sonuna kadar zamanım olmadı. Ozan’ın İzmirden başlayıp İstanbuldan geçerek Çanakkale üzerinden İzmire tur yapacağını öğrenince bu turu bir hafta sonraya yani 20 Ağustos 2010 Cuma gününe erteledim.
Ozan sağlık nedeni ile turunu yarıda bıraktı ama ben ne olursa olsun bu turu yapacaktım. Tura Uğur ve Gökhanda katılacaklarını bildirince 3 kişilik bir ekiple yola çıkmak için hazırlıkları tamamladık. Uğur son anda portbagaj sorununu çözemeyince Tekirdağdan dönmek üzere turun ilk günkü ayağına katılacağını belirtti.
Bu turun benim için ayrı bir önemi vardı. 1972 yılında Ortaokulu bitirdiğimde annem bana 3 vitesli bir Pugeot bisiklet almıştı ve benim en büyük arzum bisiklet ile Kumbağa gidebilmekti. Bu isteğimi bir türlü gerçekleştirememiştim. Nihayet 38 yıl sonra bu arzumu gerçekleştirecektim.
Bu günkü yol haritam:
Sabah 5.00 te kalkıp kahvaltımı yaptım ve hazır olan çantalarımı yüklenip bisikletin yanına gittim. Çantaları, çadırı ve matı yükleyip 5.45 te yola çıktım. Yollar yine bomboştu. Ataköyden geçerken Ayamama deresini mesken tutmuş sinekler adeta yaşlı ve buruşmuş cildime kumlama yaparcasına çarpıp yaşlı deriyi kaldırıp yeni genç derinin ortaya çıkmasına çaba harcıyor yani peeling yapıyorlardı.
Florya Atatürk köşkünü henüz geçmiştim ki karşıdan gelen kasklı bir bisikletli göründü. Yaklaşınca Merhaba Orhan abi diye selam verince Özkan olduğunu fark ettim. Bende ona selam verdim ve hiç durmadan yolumuza devam ettik.
Küçükçekmecede E 5 kara yoluna çıkınca bir yandan yol alırken bir yandan önce Gökhan’ı sonra da Uğuru arayıp hazırlanmalarını kararlaştırılan saatten 30 dakika önce geleceğimi söyledim. Saat 7 de Beylikdüzü Bizimkent in önüne geldiğimde Gökhan hala gelmemişti. 5 dakika sonra o da geldi.
Kendisi ile ilk kez karşılaşıyordum ve umduğumdan çok daha gençti. 19 yaşındaymış, ben hiç olmazsa 23 yaş civarında birisini bekliyordum. Gökhan’ı gelirken görüntüledim.
Sonra o beni görüntüledi.
Sonrasında peşinden yolcu etmeye gelen ailesi ile görüntüledim.
O an içimi bir burukluk kapladı. Şimdiye kadar beni hiç kimse uğurlamadı. Annem ben küçükken elde ne evlatlar var şöyle çalışkan böyle zeki diye beni kıyaslar ve buna çok sinirlenirdim. Şimdiye kadar çocuklarımı kimse ile kıyaslamadım ama o anda Gökhan’ı görünce annem olsa “Bak elde ne evlatlar var bu yaşta bisiklete atlayıp yollara düşüyor sizin her birinize bir bisiklet düşüyor, yükünüzü taşımaya razı babanız var siz hala yerinizden kıpırdamıyorsunuz’’ derdi diye düşünerek bir yerde annemin ağzından çocuklarıma sitemlerimi gönderdim düşüncelerimde.
Gökhanla pedal basmaya başladık. Gürpınardan Büyükçekmece’ye deve bağırtan yokuşundan inerken rüzgarla yarışıyorduk. Burada günün en yüksek süratine eriştim. 6,4 km/h.
Yüksek bir tempo ile yol alıyorduk. Uğur ben ısınmak için sizi beklemeden yola çıkacağım Selimpaşada beni yakalarsınız demişti. Güzelceyi geçip Kumburgaza doğru rampa çıkarken artık benim turlarımın klasiği haline gelen arka lastik patlaması bu kezde yakamı bırakmadı. Güzelşehir önünde bisikleti kenara çekip lastiğimi yamadım ve yaklaşık 40 psi şişirdim.
Uğuru arayıp lastik patladığı için durmak zorunda kaldığımızı söyledim. Selimpaşayı geçmiş Silivriye doğru gidiyormuş. Maksinin önünde yetişirsiniz dedi. Sanki tavşana kaç tazıya tut oynuyorduk. Teorik olarak yüksüz birisini yakalamamız imkansızdı. Gökhan’a ilk benzin istasyonunda mola verip lastiğimin havasını tamamlayacağım dedimve yeniden yola çıktık.
Lastiği şişirip, Gökhanın su takviyesinden sonra yeniden yola çıktık. Kumburgazı geçtik, Celaliye ye geldik.
Silivriye ine yokuşun başına geldiğimde Gökhan’ı beklemek için durdum.
Gökhan gelince bir su molası verdi. Matarasına bir uğur böceği kondu.
Moladan sonra inişe başladık. İşte Silivri tabelası.
Silivriden sonra yeniden çıkmaya başladık.
Tepedeki çeşmede sularımızı doldurduk. Semizkumda kamp yaptığımız yıllarda bu çeşmeden içme suyu alırdık.
Az sonra Maksi ye geldik. Uğur bizi yolun kenarında bekliyordu ve saat 9.30 u henüz geçmişti.
Ben onu görüntüledikten sonra o da bizi görüntüledi.
Kısa bir tanışmadan sonra yola koyulduk.
Tempomuz hala iyiydi. Gökhan saat 1 de tekirdağda olacağımızı söyledi. Ben o kadar heveslenmeyin Tekirdağa saat 3 te varabilirsek öpün başınıza koyun dedim. Uğurda Tekirdağdan geri döneceği için hadi 2 de olalım ve 3.30 da yola çıkabilirsem iyi olur diyordu.
Kopmalar olmaması için arada bir benzin istasyonlarında beklemeye başladım.
Edirne yol ayrımını geçtik.
Yol kenarında deniz malzemesi ve uçurtma satan bir satıcı.
Ben yolda böyle görünüyormuşum.
Tekirdağa 50 km kaldı.
Gümüşyaka göründü.
Arkamdan gelen Gökhan Uğur geride kaldı gölge bir yerde bekleyelim deyince Gümüşyaka köprüsü altında durdum. Uğurun gelmesi ile yol kenarındaki karpuzcudan 2,5 Tl ye bir karpuz aldık. Bence fiyat pahalı, ben pazarlık yapıyorum ama Uğur parayı ödeyip tartışmayı sona erdirdi.
Karpuzcu sizde para vardır diyor bense bizde para olsa herkes gibi araba ile yola çıkardık paramız olmadığından bu havada yollardayız diyorum. Karpuzcuda beni ağlatacaksın diye espri yapıyor.
Bu arada yanımıza gelen bir beyefendi bizimle kısa bir sohbetten sonra oğlununda bisiklet meraklısı olduğunu haberi olsa hemen gelip bizimle tanışacağını söylüyor. Daha sonra ne kadar buradasınız diye sordu. Karpuzu yiyene kadar dediğimde telefonla oğlunu aradı. Kendisi Gümüşyakanın 1989-1994 yılları arasında ilk kurucu Belediye Başkanlığını yapmış. Az sonra oğlu Yiğit bir araba ile geldi.
Uğurla yarım kalan bir Ormanlı turundan tanışıyorlarmış. Kendisi Silivri bisiklet gurubundan.
Gümüşyakadan yola çıktık. Buradaki molamız biraz uzun sürdü.
Yol mükemmel. Geniş bir emniyet şeridi var. Sultanköye geliyoruz.
Yol gibi manzarada çok güzel. Sürekli denize paralel gidiyoruz.
Gurubun toplanması için ilerideki Opet’e girdim. Burada bir bisikletli ile karşılaştım. Yanına gittiğimde nerelisin dedi. Türküm ve İstanbuldan geliyoruz dedim. Şaşırdı. Türkler bisiklete binmeyi sevmiyorlar diyede açıklama yaptı. Türkler, oturmayı, yemek yemeyi ve sigara içmeyi severler dedim. Bende sigara içmeyi seviyorum ama sporda yapıyorum dedi. Sen nerelisin diye sordum İtalyanmış Adı Alexandre mış. Arkadaşım Avusturya Grazdan dedi. Az sonra arkadaşı Alice marketten çıktı.
İstanbul, İzmir, Antalya, Mersin üzerinden Suriyeye gideceklermiş. Alexandre ın Suriye vizesi yokmuş ve vizeyi getirecek arkadaşlarını beklemek için Tekirdağa dönüyorlarmış. Yola çıktılar.
Yolda dostlarımıza iyi dileklerimizi iletip yanlarından geçtik.
Az ilerideki Marmara Ereğlisi ışıklarda bize yetiştiler ve yeşil yandıktan sonra onları arkada bırakıp devam ettik.
Yeniçiftliğe geldik. Tempom hala yüksek ama toparlanmak için bekleme süreleri artmaya başladı.
Çarşı her yerde dendiğinde hala inanmayanlar var. İşte kanıtı.
Artık her 9-10 kmde toparlanma adına mola vermeye başladım. Bu benzincide mola verdiğimizde Gökhanın geçen yıl devam ettiği kurstan arkadaşı ile karşılaşması büyük sürprizdi.
Emniyet şeridi neredeyse bir aracın sığacağı kadar.
Çorlu kavşağına yaklaşıyoruz.
Kavşaktaki benzinciye girip beklemeye başladım. Önce gökhan geldi.
Sonra da Uğur.
Gittikçe yaklaşıyoruz ama hedefi tutturamadık. Oysaki benim ortalama hızım 23,6 km.
Tekirdağ girişinde son molayı verdim . Ortalama süratim 23 km/s. Gökhan gelip duvarın üzerine oturdu. Sevgili Gökhan bu şekilde kayışlarını bağlamadan kafana geçirdiğin kaskın sana hiç bir faydası olmaz. Düştüğünde kafandan fırlar.
Uğurda geldi.
Önceden kararlaştırdığımız gibi hem köfte yiyeceğiz hem de peynir helvası. Vakit kaybetmemek için peynir helvası almak için şehre ben gideceğim, onlarsa köftecide beni bekleyecekler. Peştemalcılar Caddesinin köşesindeki Çakır Ustadan 2 kase peynir helvasını 10 TL verip aldım. Sahile köfteciye giderken önce Vilayet konağının önünden geçtim.
Daha sonra Macar Rakoczi anısına yapılan Macar sokağı ve Rakoczi müzesinin önünden geçtim.
Köftecideki köfte tabağımız.
Ve bu yolculuğu birlikte yapan bizler.
Köfteden sonra sahilde bir çay içtik ve Uğurdan ayrıldık. Uğur otobüs ile dönecek.
Gökhanla beraber Kumbağ’a doğru yola çıktık. Önümüzde 15 km yol var. Tekirdağ sahilinden optimistçilerin çalışmasının görüntüsü.
Kumbağ yolu ziftlenip üzerine mıcır döküldüğünden yol çok kötü kayıyor. Çıkışta bile bisiklet altımızda kayıyor. İnişlerde ise azami dikkat göstererek bisikletin hızlanmasına müsaade etmiyoruz. Sonunda Naip köyü ayrımına geldik. Yarın gideceğimiz off road yoldan gitmemek için istersek buradan asfalt yolu takip ederek Yeniköye ulaşabiliriz.
Sonunda Kumbağa ulaştık.
Annemin su tesisatındaki problemi yanımda getirdiğim plastik kaynak makinesi ile hallettim.
İşimi bitirince hemen denize koştuk.
Tekirdağda sakin olan deniz burada dalgalı.
Bu gün katettiğim yol.
Ortalama süratim köy yolunda 21,6 ya düştü.
En yüksek hızım.
Toplam pedal çevirme sürem.
Uğura gelince otogardan İstanbul seyahat ile Silivriye gitti.
Selimpaşayı geçiyor.
Kumburgaza doğru ilerliyor.
Mimarsinan a geldiğinde hava kararmış. Eve varmanın mutlu hazzını yaşıyor.
Gece 22.00 sularında tekirdağdan İslam Gölge arayıp yanımıza gelmek istediğini söyledi. Bisikletle geleceksen tavsiye etmem yol çok kötü dedim. Sabah 7 de görüşmek üzere mutabık kaldık. Sabah bizi yeni bir serüven bekliyor.
13 Ocak 2011 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder