03 Aralık 2010 Cuma
Bu günkü yolumuz
30 km kadar olduğu için akşam Mert biraz uyuyalım demişti ama her ikimizde 7
civarı kalktık. Balkondan gündüz gözü bir kez daha Kalkana baktım.
Mertse aşağıda gece boyunca diğer köpeklerle havlaşıp beni uyutmayan otelin köpekleri ile oynaşıyordu.
Bir tekne Kalkan
limanına geliyordu. Kim bilir beklide balıktan dönüyordu.
Bu otelin Kurt
köpeği.
Bu da labrador
yavrusu.
Kahvaltıdan sonra
toparlandık. Ben yola çıkmak için hazırdım.
Otelden ayrılıp
yola çıktık. Kalkan çıkışında kısa bir rampa bizi bekliyordu. Aslında bu turda
o kadar çok rampa çıktık ki beklide o yüzden rampa bana kısa geldi. Tepeden
birkaç tane daha Kalkan fotoğrafı çektim.
Bu günkü yol çok
keyifliydi çünkü denize paralel gideceğiz.
Kalkan çıkışında
bir ara yol denizden uzaklaştı ama günlerce kat ettiğimiz inişli çıkışlı yolun
aksine genelde düz bir yoldu.
Çıkışlar ise tatlı
ve kısaydı.
Yine bir Likya
yolu tabelası.
Manzara insanı
hayallere taşıyor. Bacaklarım mekanik olarak pedalları hızla çeviriyor.
Sadece
bakıyorum güzelliğe düşüncelerimse başka yerlerde. Rüzgar gibi gidiyorum yolda.
Yolun kenarında
denize nasır bir motel. Bahçesindeki köpek bana havlıyor. Yol boyunca böyle
birkaç motelle karşılaştık.
Yokuş aşağıya
inerken ileride giden bir çift bisikletli gördüm. Önce arkadaki erkeği geçtim
sonrasında öndeki kadını. Batının kadını koruma altına alan centilmenliği
burada da görülüyor. Kadın önde erkek arkada. Çünkü erkek daha güçlü olduğundan
kadının başına bir şey gelirse hemen müdahale edecek. Ayrıca kadına göre daha
hızlı olduğundan tempoyu belirleyecek. Bizde kadının önünde giden maçolara
ithaf ediyorum bunu. Az ileride yol kenarında durduğumda kadın da yanımda durdu
selamlaştık.
Ardından erkek de
geldi. Sohbete başladık. ABD den gelmişler. Bu geceyi onlarda Kaşta geçirip
Antalya ya gideceklermiş. Sonrasını onlarda bilmiyorlar. Kadın kocasına bendeki
vitiligoyu işaret edip senin rahatsızlığından dedi. Bir sürede vitiligo üzerine
sohbet ettik.
Biz sohbet ederken
Mert te geldi ve bizim birlikte fotoğrafımızı çekti.
Buda durmama neden
olan görüntü.
Bisikletli karı
koca ile vedalaşıp yola devam ettik. Sonrasında söz edildiğini çok duyduğum ve
tur yapan diğer arkadaşların çektiği fotoğraflarını gördüğüm Kaputaş plajına
geldik.
Bu plaja inilen
merdivenler. 150 basamak olduğunu duymuştum ama ben saymadım.
Buda bu bölgede az
rastlanan kumsalı ile Kaputaş plajı.
Buda ben.
Bende bu görüntüyü
çekmişim.
Açıklamaya gerek
var mı? Ruhları şad olsun.
Karşınızda yol
arkadaşım.
Tur yapmaya
heveslenip te bisikletlerimizin yüklü görüntüsünü görünce şevki kırılan
arkadaşlara sesleniyorum. Korktuğunuz gibi değil, bisiklet çok kolay gidiyor.
Sadece çok dik yokuşlarda zorlanıyorsunuz biraz. O zamanda dinlenip devam
edersiniz yola.
Kaputaştan
ayrıldıktan az sonra Mavi Mağaraya geldik.
Mağara yolun
altında. Eskiden Kaştan ve Kalkandan tekne ile bu mağaraya turlar düzenlenirmiş
ama daha sonra aktivitelerin çeşitlenmesi sonucu mağara popülaritesini
kaybetmiş. Artık pek giden yokmuş.
Yolda ilerlerken
bir ara solumda bir karaltı hissettim. Bu bir bisikletliydi. Mert diye düşündüm
önce ama yanımdan geçerken bunun başka bir bisikletli olduğunu gördüm. Üzerinde
kırmızı beyaz forma takımı vardı ve atletik bir vücuda sahipti. Hi diye selam
verdi yanımdan geçerken ve bir anda arayı açtı. Bende arkamdaki yüke aldırmadan
yüklendim pedallara. Bir süre sonra yavaş, yavaş arayı kapatmaya başladım.
Aslında önde giden bisikletlinin benim yetişme çabamdan haberi yoktu. Bir ara
ellerini bırakıp gitti. Benim amacımda onu geçmek değil yetişip sohbet etmekti.
Ama başlıyan bir rampa benim hızı kesince ara açıldı ve bisikletli gözden
kayboldu. Yol birkaç km sonra düzeldi hatta hafif bir iniş başladı. Burada
tekrar hızlandım. İleride bisikletli yeniden göründü. Bir süre sonra başlayan
yeni bir çıkış bisikletliyi gözden kaybetmeme neden oldu. Denizdeki adalar Kaşa
yaklaştığımızı haber veriyorlar.
Sonunda Kaşa
geldik. Yol boyunca Kaşta yaşayan üniversiteden sınıf arkadaşım Süha pek çok
kez arayıp nerede olduğumuzu sordu.
Kaş girişindeki
Akgerme plajı.
Burada durup Mert
in gelmesini beklerken Süha ya geldiğimizi söyledim. Buluşacağımız yeri tarif
etti. Kaş girişindeki Hoş geldiniz takını geçmeden sola dönmemiz gerekiyormuş
ve Süha bizi orada bekleyecek.
Mert gelince yola
devam ettik. Kaş girişinde yol karayolları tarafından kapatılmış. Araçlar ana
yolda devam edip ileriden bir yerden Kaşa giriyor. Ama ben yokuş çıkacağımızı
görünce uyanıklık yapıp yolu kapatan engellerin arasından geçip yola girdim.
Yol marina inşaatı nedeniyle kapalıymış. Yolda ilerleyip meydana yaklaşmıştık
ki Süha göründü. Bizi tarif ettiği yerde beklemiş ama biz gecikince buradan girmiş
olabileceğimizi tahmin edip gelmiş. İşte arkadaşlık dostluk budur, aynı şeyleri
düşünmek ve aynı şeylerden keyif almak.
Beni takip edin
deyip devam etti. İleride bir döner kavşakta durup bizi bekledi. Bu anı daha
sonra şöyle anlattı arkadaşına. Beklemek için durup arkama baktım ama ne
göreyim Orhan hemen arkamda. Bunlar işi iyice aşmışlar, motor gibi gidiyorlar.
Sonrasında sola
dönüp yokuş çıktık. Hem de ne yokuş. Sen misin uyanıklık yapıp yokuştan kaçan.
Sonrasında daha dikini çıkmak zorunda kalırsın. Eve iyice yaklaştığımızda yokuş
çok dikleşti ve ben aynı dün akşam yaptığım gibi inip bisikleti ittim. İnanın
bisiklet üzerinde çıkmak itmekten daha kolay. Bisiklet beni aşağı çekmeye
çalışıyor ben ise onu yukarı itmeye. Zorda olsa sonunda eve ulaşmayı başardım.
Kaş hep yokuş.
Burada yaşamayı düşünürseniz mutlaka bir scooter edinin.
Süha nın dairesine
yerleştikten sonra plaja gitmek üzere yola çıktık. Bu arada Kaşı da gezdik.
Güzel bir meyhane
gözüme çarptı. Süha ya akşama rakı içelim dedim. Ben artık içmiyorum ama sen
içebilirsin diye karşılık verdi. Sende mi? Bilseydim gelirken sana hediye
olarak takunya ile tespih getirirdim dedim. O kadarda değil diye yanıtladı.
Benim gördüğüm insanlar içerken küpüne düşüyor, bırakınca da alınları secdeden
kalkmıyor. Hep uçta yaşıyorlar, bu işi kararınca yapan çok az dedim. Süha
durumunu burada yapacak iş olmadığından her akşam arkadaşlarla içiyorduk baktım
sağlığım bozulacak bıraktım diye açıkladı.
Kaşın bakımlı,
temiz sokakları ile pırıl, pırıl boyalı eski evleri.
Meis adası o kadar
yakın ki, şarkıda Aşiyan yollarından ses versem duyar mısın derdi Zeki Müren.
Kaş yollarından ses verseniz Meisliler duyar.
Kaşın içinden
çıktık Büyük çakıl plajına doğru yürüyoruz.
İşte Büyük Çakıl
plajı.
Plajın girişinin
karşısında bir Likya yolu tabelası daha.
Plaj kalabalık
değil. Sakin ve insana huzur veriyor.
Bir şeyler
atıştırırken birkaç kedi etrafımızda gezinmeye başladılar. Bu yavru çok fena
sürekli masaya tırmanmak için üzerimize çıkıyor.
Ölüdeniz den beri
artık kedilere de sıcak bakmıyorum. Yine de bir şeyler veriyoruz yemeleri için.
Muhtar yemek sonrası temizliğini yapıyor.
Yemekten sonra
Mert ile denize girdik. Plajın yanından kayaların arasından denize yer altı
suları karıştığı için su serin ve insanın gözlerini yakmıyor. Süha
beğendiyseniz akşam yemeğini de burada yiyelim dedi. Kabul ettik. Yalnız hava
soğumaya başladı eve gidip giyinmeye karar verdik. Bu tura başladığımızdan beri
ilk kez gece giyinme ihtiyacı hissettik.
Yolda gün batımını
görüntülemeye devam ettim. Güneş Meis in yanından batıyor.
Kaşın şu andaki
limanı.
Bu resmi şu anda bilgisayarımda masa üstü olarak kullanıyorum.
Kalkanda sabah
otelde Kaşın spor aktiviteleri ilgili bir panoda yamaç paraşütü görüp bunu Mert
e söylediğimde çok ilgilenmişti. Kaşa gelince Süha ya bu isteğini açtı. Süha
araştırma yapıp 100€ ya bu işin yapıldığını öğrendiğinde Mert pahalı olduğunu,
Ölüdeniz de 110 TL ye anlaştığını ama rüzgar nedeniyle uçamadığını söyledi.
Telefonda yapılan pazarlıklar sonucu fiyat 160 TL ye indi Mert ise 150 TL ye
çıktı. Ben bu işi isteseydim 10 TL daha verir uçardım dedim, herkese kaptanınız
uçuyor diye söylediğini, mutlaka uçması gerektiğini veya iş olmadan
söylememesini dolayısıyla uçmasını söylesem de ikna edemedim. Sonunda uçanların
fotoğraflarını çekip eğer bana 75 TL verirsen uçanın sen olduğunu anlatımımda
yazarım dedim. Bu fikrimi beğenmesine karşın bu güne kadar bana 75 TL yi
ödemediği için açıklıyorum bu uçan maalesef Mert değil.
Artık aydınlık
yerini karanlığa bırakıyor.
Süha nın evine
giderken evin az gerisinde evlerin arasında kalmış bir kaya mezarı.
Bu gün yaptığımız
yol 27,7 km. Bu bizim tur boyunca en kısa etabımız oldu. Kalkanda kalmadan
Kaşada gelebilirdik ama yoldaki güzellikleri ıskalamamak ve arkadaşıma 2 gece
yük olmamak için bu kısa etabı kararlaştırdım.
Pedal çevirme
sürem 1 saat 19 dakika.
Ortalama süratim
20,9 km
Max hızım 51,6 km
Akşam Süha nın
İstanbul dan gelen kız arkadaşını da alarak yeniden Büyük Çakıla gittik.
Yemekte gökyüzünde ay la yıldız aynı karede görünce deklanşöre bastım.
Süha Mertle beni
görüntüledi. Geçtiğimiz ve gideceğimiz yerlerin şerefine birlikte kadeh
kaldırdık. Aman yanlış anlaşılmasın Mert in elindeki kadehte Cola var.
Yemek sonrası eve
döndük. Sabah 07:00 de kahvaltıda görüşmek üzere Süha ve arkadaşına iyi geceler
dedik.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder