Sabah gün doğumunu kaçırmamak için telefonun alarmını 6.45 e kurmuş olmama rağmen bir gün önce yaptığım hatayı yapmayarak uyanır uyanmaz kendimi çadırdan dışarı attım. Bir amacım da çadır arkadaşım İlhanı uyandırmamak. Saat 6.30 du ve ufuk kızarmaya başlamıştı. Bir yanda güneş doğarken aynı karede ayda parlıyordu.
Kamp sakinleri hala uyuyorlardı.
Benden başka kalkanlarda vardı.
Solumuzdaki burunun güneşin doğuşunu görüntülememi engelleyeceği endişesi ile sağ tarafa doğru oldukça uzun bir mesafeyi yürüdüm.
Hava iyice aydınlandı.
İki motor karavan iskelenin önüne parkedilmiş. İçeriden gün doğuşunu seyretmek ne hoş olur.
Fotoğraf çekiminden geri döndüğümde kamp sakinleri çoktan kalkmışlar, hatta bazıları bisikletlerini tamir ediyordu.
Akşam yemeği zayıf olduğundan ve sabah kahvaltısında ekmek arası peynir verileceği duyumu üzerine çokbacıya gitmek için yola çıktık. Yol boyunca çorbacılarda, kafelerde guruplar halinde katılımcı arkadaşlara rastladık. Nedendir bilinmez, belkide sakin olduğundan kimsenin olmadığı bir çorbacıya gittik.
Uzun bir bekleyişten sonra nihayet mercimek çorbalarımız geldi. Çorbaları içtikten sonra kamp alanına dönerken sponsorlarımızdan Doruk Bisikletin sergilemek için getirdiği Sedona nın İstanbulmodeli bisikleti görüntüledim.
Son hazırlıklarımızı yaptık ve yola çıktık.
Bu garip görünüşlü araç çorba içerkende önümüzden geçmişti. Öğrenci servisi olarak kullanılıyor.
Bu bina dün çay içerken sohbet ettiğimiz vatandaşın sözünü ettiği termik santral. Örenin gelişmemesini ve yabancı turist gelmemesini bu santrala bağlıyorlar. Kömürün olmadığı yere termik santral kurulur mu hiç, bu santralın yapılması ile Özal Enka holdingi batmaktan kurtardı ve bazı yandaşlarının müteahhit olmasını sağladı diyor. Santrala baca filtresi takılması ile duman salınımı ve koku kontrol altına alınmış. Bu güzel körfeze böylesine bir tesis yapılması cinayetle eşdeğer. Buraya yapılmasında teknik yönden tek kolalık denizden çekilen su ile santralın soğutulması olabilir.
Santralı geçtikten sonra güzel deniz manzaraları ile yeniden baş başa kaldık. Uğur fotoğraf çekmek için durdu.
Bu gün tur modunda gideceğim. Onun için gurubun en gerisinden geliyorum.
Yolda hızla ilerlerken sağ taraftaki pembe kayaları görünce durup geri döndüm. Yanımdan geçen Uğur nereye diye sordu. Ben vaz geçtim geri dönüyorum dedim.
Bu güzelliği arkadaki yokuştan süzülerek aşağı inen İlhan ile paylaşmak istedim ama o da durmadan geçip gitti.
Durmuşken sol tarafımdaki manzarayı da çekeyim.
Gökçenin bu günkü kıyafeti çok şık.
Bir tersane önüne geldik.
Hep yatay panaromik fotoğraf hazırlayacak değilim ya bu defa da dikey hazırladım.
İlhan susamış.
Bizden ileride olan Uğura yetişmek için hızla pedal çevirmeye başladım.
Çökertmeye geldim ve Uğur hala meydanda yok. Çok geride kalmışım.
Çökertmeden çıktım da Halilim aman başım dumanlı diye türküyü söylerken arkamdan gelen ise yüksek sesle türküyü söylüyordu.
Yol kenarında yıkık eski evler var.
Bu noktadan sonra çok sözü edilen Mazı rampaları başladı. Dük iki etap halinde toplam uzunluğu 17 km olan kultag rampalarını çıkmıştık. Mazı rampası çok sert başladı. 2 km kadar sonra dikliği azaldı ve 9 km sonra da sona erdi. Tırmanışı oldukça hızlı geçtim. Bir ara Serdarı gördüm ve selam verip yola devam ettim. Rampadan sonra dik bir iniş başladı. Benim rampada geçtiklerimden bazıları beni inişte geçtiler. Mola noktasına ilk gelenlerdendim. Uğur mola yerinde de yoktu. Demek yolda onu da geçmişim. Burada Coşkunla bir fotoğraf çektirdim.
Kahvede yaşlılar kağıt oynuyorlardı.
Bu mola noktasından yola çıktık.Hafif bir inişle yola devam ettik. İnişin sonunda bir arkadaşın çaktırmadan yarıştığını görünce bende bu oyuna katıldım. Bir o geçti, bir ben geçtim. Gölgesi sağ tarafımda pedallarımın hizasındaydı. Mola vereceğimiz Mumculara az kalmıştı ve rüzgara karşı deli gibi gidiyorduk. Mola yeri girişinde rampa başladığını görünce tamam dedim artık beni geçemez. Az önce yarıştığım arkadaş yanıma gelip arkadaş nasıl gidiyorsun öyle lokomotif gibi dedi. Biz geldiğimizde yiyeceğimiz hazırdı. Ekmek arası kavurma ve meyve suyu.
Uzun bir yemek molasının ardından tekrar yola çıktık.
Mumculardan kısa bir rampa ile ayrıldık. Rampayı süratli tırmandım sonrasında inişe geçtik. Bir ilk okulun önünden geçerken bahçedeki çocuklar hello diye bağırarak duvara doğru koştular. Maalesef ülkemizde bisiklet turu sadece yabancıların yaptığı bir etkinlik olarak görünüyor. Bunu yıkabilirsek bu mücadeleyi kazanırız yoksa işimiz çok zor. Daha ileride yine bir okulun yanından geçerken hello diye seslenen çocuklar da vardı maalesef taş atan bir iki çocuk ta.
Yine arkalarda başladığım turda zamanla hızımı arttırarak ön guruba yetştim. En önde jandarmanın trafik aracı, ardında da kalabalık bir gurup toplu halde gidiyordu. Gurubun önünde 4 kişilik bir sıra oluşmuştu ve onları geçmek imkansızdı. Rüzgara karşı 25 km süratle gidiyorduk. Gurubun tamamı bu sürate uzun süre dayanamazdı bir kısmı tavaşlayacaktı. Nitekim az sonra gurubun sayısı azaldı. Bir rampayla karşılaşırsak daha da azalırız diye düşünürken bir rampa başladı. Gurup dahada azaldı. Yorulan işaret verip sağa geçerek yavaşlıyordu. Bisikletler arasında yarım tekerlek boyu mesafe bile yoktu. Son 8-10 kişilik gurubun içindeydim ki gurup durdu. Akradakileri bekleyelim dediler. Jandarma 2 km ileride bir köy var orada beklemeniz daha uygun olur deyince yeniden yola çıktık.
Yarış kaldığı yerden devam etti. Yorulanlar bu sefer rağbet etmediler. Köye doğru bir rampa başladı. Rampada bir ara kendimi 2. Sırada buldum ve fırsatını bulduğumda yaptığım atakla öne geçtim. Gençler şaşırdılar. Son düzlükte yaptıkları atakla 2 tanesi beni geçti. O molada ilgi odağı oldum.
Markette annesine yardım eden küçük kız çok şirindi.
Mola çıkışı yine ön gurupta yüksek tempo ile gidiyorduk ki yol şartları bozuldu. Bir kişi düşse herkes birbirine girerdi. Durumu riskli gördüğümden sağa çekilip durdum ve bu arada doğal taş ocağını görüntüledim.
Bodrum girişinde gurubun toparlanması için bekledik.
Toplu halde Bodruma girip Gümbettteki kamp yerine gittik. Çadırı kurup denize girdik.
Denizden çıktığımda Bodrumda yaşayan arkadaşım Haluk geldi. Yemekten sonra İlhanın beyaz peynir, kavun ve rakı üçlemesi teklifini kabul ederek bitez koyuna gittik. Kavun yokmuş söğüş domates ve salataya fit olduk. Kaç gündür bir kavun bulup yiyemedik.
Geri döndüğümüzde Uğur ve İlhan yatmaya gitti. Bense sahildeki eğlenceye katıldım.
Geç oldu. Artık yatma vakti geldi. Yarınki yolculuğumuz erken başlayacak.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder