20 Temmuz 2012 Cuma
Hava yine çok güzel. Gürcistanda bisiklet sürdüğümüz günler boyunca ciddi şekilde yağışla karşılaşmadık. Sabah kalktığımda çadırım yine kupkuruydu. 2 sabahtır kalktığımda çadırım kuru oluyor. Benim bildiğim Karadeniz kıyıları nemlidir ama burada hiç nem yok. İnanılır gibi değil. Adeta burası başka bir Karadeniz. Yeşilliği bizim oralara benziyor ama havası hiç benzemiyor. Son kalan ispirtomla yine 2 yumurta pişirdim. Çantalarımı yüklerken bağajdaki yükün ağırlık merkezini yere yaklaştırıp bağaj üzerinde yanal kuvvetler oluşmasını engellemeyi amaçladım. Bunun için sırt çantamın içindeki ocak, ayakkabı, takım anahtarlar gibi ağır malzemeleri yan çantalara yükledim. Bagaj sağa kaymaya meyilli olduğu için sol taraftaki çantanın ağırlığını arttırmaya dikkat ettim. Bu gün bir sorun çıkmayacağını düşünüyorum. Daha doğrusu umuyorum.
Bu günkü yol haritam:
Find more Bike Ride in Kobuleti, Georgia
Batum'a 27 km mesafede olduğumdan bir aksilik durumunda yürüyerek bile gidebilirim. 08:20 de yola çıktım. Önümde 2 yokuş var ve hiç acelem yok, sahilde gezintiye çıkmışcasına çeviriyorum pedalları.
Yol kenarındaki mesafe levhasına göre Poti 69 km geride.
Sarpi yani Sarp sınır kapısı ise 50 km ileride.
Kobuleti çok şirin bir kent. Bakımlı, pırıl pırıl. Yol kenarlarına küçük ağaçlar dikilmiş. Her şey güzel, hiç bir şey abartılı değil. Olması gerektiği gibi. Yaz tatili için göz önünde bulundurulması gereken bir tatil alternatıfi Kobuleti.
Ağacın üzerindeki çiçekler göze hoş geliyor.
Kobuleti merkezine doğru pedal çeviriyorum.
Tren istasyonunun yanından geçip devam ederken yol kenarında park eden ve yolcu indirip bindiren araçları devam etmeleri konusunda uyaran polislerden birisi.
Köprüden geçerken arkamdan gelen maşrutka benim geçmemi bekliyor. Köprü bitip yol genişledikten sonra geçti yanımdan. Kobuleti arkamda kaldı, boş yolda keyifle çeviriyorum pedalları.
Bir yandan gidiyorum bir yandan da hayranlıkla izliyorum çevreyi.
Sakin bir şekilde giderken birden yol kenarında karayemiş ağacı gördüm ve haydi gidelum karayemişe diyerek durdum. Tadı buruk olsa da severim karayemişi.
Karayemişin tam kararmışlarını yedim biraz daha tatlı oldukları için.
Okaliptusun sıcak iklim bitkisi olduğunu düşünürdüm hep burada karşılaşınca çok şaşırdım. Yol bu şekilde kilometrelerce sürüyor.
Okaliptus ağaçlarının bitiminden sonra 17. km de yokuş başladı. Nereden çıktı bu yokuş tam tur bitti derken. Biraz sert ama benim için bir şey ifade etmiyor. Çıkmaya başladım. Keyifle çıkarken yol kenarında bir çeşme gördüm. Yokuş çıkarken durmayı sevmem ama suyumun olmadığı aklıma gelince çeşmeyi geçmiş olmama rağmen durdum. Bu çeşme 2008 yılındaki Rusya ile Gürcistan arasındaki o anlamsız savaşta hayatını kaybetmiş 20 yaşındaki asker Gürcü gencin anısına ailesi tarafından yaptırılmış. Yokuşun ortalarında, o ilk sert çıkış bittikten sonra yol kenarında çeşitli eşyalar satanların standları başladı. Hani size Gürcistanda bambu tipi bir bitkiden ev eşyaları yapılıyor demiştim ya işte burada yol kenarındaki standlarda bu eşyalar satılıyor. Standlar da bambudan yapılmış.
Biraz ilerleyince başka süs eşyası satıcıları ile karşılaştım. Tam yokuş bitti diye vitesimi büyütüp iniş pozisyonu almıştım ki %6 lık bir çıkışı haber veren levha çıktı karşıma. Yokuş uzun değil birkaç on metre uzunluğunda. Vitesi düşürmeden daldım yokuşa ve geçtim. Gürcistanda birkaç metrelik yokuş için bile tabela koymuşlar. Kim ne derse desin seviyorum be yokuşları. Uğraşıyorsun, didiniyorsun, kan ter içinde kalıyorsun vıcık vıcık oluyorsun. Tam enerjin biterken mutlu sona ulaşıyorsun. Bırakıyorsun kendini boşluğa, gözlerin kayıyor hazla, yükselen nabzın düşüyor, bir serinlik kaplıyor ısınan bedenini. Nefes alıp vermen normale dönerken mutluluktan kendinden geçiyorsun.
Sonunda yokuş bitti, inişten bir süre sonra yine bir karayemiş ağaçı ile karşılaştım.
Chakvi'de Mitirale Milli parkını gösteren tabeladan sonra yol kenarındaki bir genç daha çak işareti yaptı ama bu sefer tedbirliydim. Ellerimiz birbirine çakarken sarsılmadım. Az sonra Batum levhası önüme çıktı ama Batuma daha 10 km yolum ve ayrıca aşmam gereken bir tepe daha var.
Bir bakkal daha. Burada bakkallara market diyorlar.
Bina İstanbul Tozkoparandaki sosyal konutlara benziyor. Burada da bizdeki gibi sağa sola ilave yapma adeti var herhalde. Binayı arkadan büyütmüşler.
Gulf akaryakıt istasyonunu geçince Botanik parkın tabelası vardı.
Aklım az sonra başlayacak yokuşta kalsa da programımda botanik parkı gezmekte olduğundan sağa saptım.
Bu yola girip 1,5 - 2 km kadar yeşillikler arasında gittim, üstelik ana yolun yoğun trafiğinden de kurtulmuştum.
Giriş kapısına geldiğimde giriş ücretinin 6 lari olduğunu söylediler kabul ettim ama o sırada gelen bir kadın bisikletle giremez bitkilere zarar verir dedi. Kısa bir pazarlıkla bisiklete binmeden geçmeme izin kopardım. Kapıda Türkçe bilen bir görevli vardı. Gürcüymüş ama Artvin tarafında akrabaları olduğundan Türkiyeye gidip geliyormuş. Sonradan o görevli kadınla görüşüp geçiş şartlarımı yumuşattı. Bisikletime park içindeki yollarda binebilecek, bitkilerin arasına bisikletimi bırakıp girecektim. 6 lari ödeyip içeri girdim.
Burada neredeyse dünyanın her yerinden, her ikliminden binlerce ağaç ve bitki var.
Bunları tek tek görmem mümkün değil. Ayrıca o kadar zamanımda yok.
Ağaçlar, bitkiler ve çiçekler fotoğrafta görüldüğü gibi etiketlenmiş.
Ayrıca bu bitkiler ait olduğu yörelere göre guruplandırılarak dikilmişler.
Burası botanik parkı tren istasyonu.
Batum limanı görünüyor.
İstasyondan yeniden parka döndüm.
Parkı gezerken tur aracının şoförü ile Türkçe konuşan birisini görünce Türk olduklarını anladım. Ankaradan tur şirketi ile gelmişler. Giriş kapısında parkın gezi aracına binip şoförün rehberliği eşliğinde geziyorlardı. Onlarda bir Türkle karşılaştıkları için mutlu oldular. Önde görünen bey video çekimi yaparak benle ropörtaj yaptı. Nedense insanlar yaşımdan dolayı daha fazla ilgi gösteriyorlar bana. Halbuki ben kendimi birlikte yola çıktığım genç arkadaşlarımdan daha güçsüz görmüyorum.
Birbirimize iyi tatiller dileyip ayrıldık.
İnsanların oturup dinlenmeleri için kamelyalar da yapılmış.
Bu bitkiyi sabah Kobuletide yol kenarında görüp fotoğrafını çekmiştim.
Bahçıvan kadın makineyi ver fotoğrafını çekeyim dedi.
Bu sefer giriş kapısında görüşüp konuştuğum Türkçe bilen görevli ile karşılaştım. Fotoğrafımı çekti.
Bende Tamar'ın fotoğrafını çektim.
Hastası olduğum çiçeklerden burada da vardı.
O çiçeğin tabelası.
Parkın çıkışına yaklaştığımda maviye boyanmış çeşme ilgimi çekti. Çeşmenin üst tarafındaki ağaçların arasından dün gece Kobuletide dinlediğim müzik çalıyordu. Herhalde bu şarkı burada çok seviliyor.
Buraya kadar hafif eğimde yokuş çıkmıştım, şimdi iniş başlıyor.
O bambu cinsi bitkiden burada da var.
Aşağıda güzel bir kumsal var.
Batuma biraz daha yaklaştım.
Artık çıkışa geldim.
Botanik parkın kapısı Mtsvane Kontskhi Plajının yanında. Dışarısı oldukça kalabalıktı. Gürcüler buraya plaja geliyorlar. Plaja ve dolayısı ile Botanik Parka Batumdan 31 nolu otobüs ile gelebilirsiniz. Az ileride ana yola çıktığımda Batuma 3 km yolum kalmıştı.
Petrol tanklarını taşıyan katar hattın açılmasını bekliyordu.
Şehir haritamı çıkarıp telefonuma kayıtlı hostelin adresini işaretledim. Haritadan göründüğü kadarı ile Batum oldukça küçük bir şehir. Sokaklar cetvelle çizilmişcesine düz ve birbirine paralel. Harita çok güzel hazırlanmış, üzerinde önemli yerler ve belli başlı oteller ile lokantalar işaretlenmiş. Ayrıca harita üzerine işaretlenen görülmesi gereken yerlerin fotoğrafları da haritanın yanına basılmış. Hostele giderken yolumun üzerindeki işaretli yerleri de görmeye karar verdim.
Bir yandan fotoğraf çekip bir yandan pedal çeviriyorum. Burası şehrin giriş noktası. Şehirle beraber plajda başlıyor.
Tabi bisiklet yolu da başladı.
Şehre girerken limanın yanından geçiyorsunuz. Tıpkı Potide olduğu gibi.
Batum Katolik Kilisesi.
Bu binaların bir kısmı eskiden kalma ama yeni yapılanlar da aynı mimaride yapılıyor. Arka planda Orta Cami ve Alfabe Kulesi görünüyor.
Bu cadde Batum otogarına, Katedral kilisesine giden Chavchavadze Street. Bu noktadan caddeye girdiğinizde solda Batumun tek süpermarketi olan Goodwill var. Gürcistanda hazır çorbayı sadece burada gördüm ama benim çorbaya ihtiyacım kalmamıştı. Goodwill marketin karşısındaki sokağa girerseniz Batumdaki Türklerin yoğun olarak burada olduğunu görürsünüz. Karadeniz ekmek fırını, lokantalar, market, berber ve emlakçı gibi yine Türkler tarafından işletilen işletmeler göreceksiniz. Chavchavadze Caddesi üzerinde ileride sağda gezginlerin uğrak yeri olan Oscar oteli var.
Liman geride kaldı. Batumda sahilde şehri boydan boya geçen bir cadde var. Bu cadde üzerinde plajlar ve cafeler var.
Orta Cami.
Yayalar genellikle bisiklet yoluna girmemeye özen gösteriyorlar. Batum dümdüz bir şehir. En ufak bir tümsek bile yok. Tam bir bisiklet cenneti.
Yıllar önce deniz bu binaların önüne kadar geliyormuş, daha sonra deniz doldurularak üzerinde bulunduğum yer kazanılmış.
Büyük inşaatların önünde bulunan panolarda binanın eski hali ile yeni halinin fotoğrafları yer alıyor. Yeni binalar bire bir aynı yapılmasa da belli bir mimari tarzda kubbeli olarak yapılıyorlar.
130 metre yükseklikteki, üzerinde Gürcü alfabesindeki harflerin yer aldığı Alphabet Tower. Kulede çeşitli cafeler, lokantalar, seyir terası ve TV stüdyosu var. Bu alanın çevre düzenlemesi hala devam ediyor.
Mevcut eski binaların arasında eski havası verilerek yeni yapılmış kubbeli binalar göze çarpıyor.
Arkada görünen saat kuleli bina Sheraton oteli.
Radisson oteli.
Ali ve Nino aşk heykeli Karadenizin kıyısında Batum sahil parkında, Novel Kurban'ın Ali ve Nino adlı ünlü romanına ithafen dikilmiş. Heykel 9 metre boyunda, 7 ton ağırlığında. Bu muhteşem romanın gerçek yazarları Tamar Kvastitadze ve Paata Sanaia dır. Roman Gürcü-Azeri aşkını anlatır ve bu iki ülke arasındaki dostluğun sembolü haline gelmiştir.
Heykelin hemen arkası plaj.
Tiyatro binası.
Sahil yolunu takip ettiğinizde yol Radissson otelinin yanından sola yönelip Rustaveli Caddesi adını alıyor. Bu caddenin üzerinde sağda Sheraton oteli ve Batum üniversitesi, solda 6 Mayıs parkı ve parkın içinde Nurigeli Gölü var. Benim gideceğim hostele de bu caddeden gidiliyor.
Hostele gitmek için ilk ışıklardan sola dönüp adresi buldum. Ama burada sürprizle karşılaştım hostel yoktu. Demek Loneley planette yanılıyormuş.
Paniğe gerek yoktu. Listemde 2. sırada gezginlerin en çok tercih ettiği yer olarak belirtilen Hotel Oskar vardı. Fiyat olarak ucuz kategorisinde gösterilmişti. Haritada otelin yerini bulup oraya yöneldim.
Batumda imar çalışmaları tamamen bitmiş. Sokaklar parke taş döşenmiş. Tek bir çöp bile yok.
Elektrik direklerine saksılar yerleştirilip çiçek ekilmiş.
Piazza.
Rustaveli Caddesindeki Hotel Oskarı buldum. Bahçe içinde ve ana binada odaları olan mütevazi bir otel. Ama ücreti bana hiçte ucuz gelmedi. Vasat bir odaya 50 lari istediler. Hostel var mı diye sordum, arka sokakta bir hostel olduğunu söylediler. Piazzayı geçtikten sonra Hosteli buldum. Hostel Batumi Tiflistekinden daha büyük ve oldukça kalabalık. Bana 4 kişilik bir odayı gösterdiler odada 2 kişi kalıyormuş. fiyatı 25 Lari. Tifliste de aynı fiyata kaldığımız için kabul edip boş olan üstteki yataklardan birisine yerleştim. Bisikletimi bahçeye koyduk. Orada bir tanede romörklü tandem bisiklet vardı. Hemen duşumu yaptım. Üstümdekileri yıkayıp astım. Odaya geldiğimde odada kalan bir erkek gözüne uyuma gözlüğü takıp yatmıştı, kız arkadaşı da aynı odada yan yatakta yatıyordu. Hostelde buzdolabı, ocak, mutfak malzemeleri, çamaşır makinesi ve wifi internet bağlantısı var.
Bu günkü tahmini tur mesafesi: 38 km
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder