15 Mayıs 2012 Salı
Gece duş bile almadan yemekten sonra hemen yattık. Sabah erken kalkıp Abanta erken bir saatte ulaşmayı amaçlıyoruz. Haritayı hazırlarken Mudurnu üzerinden Abanta gitmeyi hedeflemiştim. Taşkestide Abantın 26 km ileride olduğunu gösteren tabela sayesinde bu yoluda alternatiflerimiz arasında düşünmeye başladık. Eğer Mudurnu üzerinden gidersek yol uzayacak buna karşın eğim artacaktı. Taşkestiden Abanta gitmek istersek yol kısalacak ve eğim artacaktı. Üstelik birisi kara yoluyken diğeri toprak yoldu. Belkide Sülüklügölün yolu gibiydi.
Gece boyunca sık sık uyandım. Yan yattığımda bacak eklemimdeki kaslar ağrıyor. Sabaha karşı şiddetli rüzgar çıktı. Tamam dedim bununla beraber beklenen yağmurda başlar biz bu gün buradayız. 05:30 da kalktığımda rüzgar durmuştu ve gök yüzü açıktı.
Göl kıyısında biraz yürüdüm. Günün aydınlanması ile Gölün muhteşem manzarası iyice ortaya çıktı.
Karşımızdaki ağaçlarla kaplı dağ adeta dev bir sinema perdesini andırıyordu. Ağaçların sudaki yansıması sanki sizi içine alıp yutacakmış gibi görünüyordu. Adeta 3 boyutlu film gibi.
Döndüğümde Erdal ile Uğurda kalkmıştı. Hemen kahvaltımızı yapıp yola çıkmak istiyoruz. Yağış olasılığı bizleri endişelendiriyor. Burada mahsur kalıp bir gece daha geçirmek istemiyoruz. Abanta kısa yoldan yani Taşkesti üzerinden gitmeyi kararlaştırdık. En azından Erdalın sakatlığının artması durumunda yürüyerek bile ulaşması mümkün olacak. Erdal Boludan dönmeyi kararlaştırdı. Yolda kopma ihtimalimize karşı herkese birer tane uskumru konservesi verdim. Yarımşar da ekmek paylaştık.
Ne ağacı olduğunu bilmiyorum ama çiçekleri çok güzel.
Kahvaltıdan sonra hep birlikte hatıra fotoğrafı çektirdik. Erdal Çaymakçur üzerinde çektiğim benzer fotoğrafta makinenin önümüzde duran ota odaklanıp bizi flu çekmesini anımsatıp dikkat etmemi söyledi.
Çadırlarımızı, eşyalarımızı toplayıp bisikletlerimize yüklemek için yola çıkardık. Gider ayak gözüm hala gölün muhteşem manzarasında. Sonbaharda burada ayrı bir renk cümbüşü olur.
Dünküne göre moralimiz yüksek ve dinlenmiş durumdayız. Yola çıkmaya hazırız. Erdal dün gece yolda gözlüğünü ve bisikletin elciklerinden birisini düşürdüğünü fark etti. Bu o anda yaşadığımız zorlukların ne derece yüksek olduğunu çok iyi gösteriyor. Normal şartta insan düşen elciği anında hisseder.
Buda bu günkü yol haritamız. Harita üzerinde Taşkestiden bir süre sonrası ile Abant girişi arasındaki yol gösterilmediğinden bu aradaki çizgiyi rast gele çizdim. Harita size genel bir bilgi vermek için hazırlanmıştır.
Find more Mtn Biking in
Önce düz başlayan yol daha sonra dik bir inişe dönüştü.
Gerek taşlardan kayıp düşmemek için, gerekse ağır yükün hoplamasıyla bagajın zarar görmesini engellemek için frenle iniyoruz ama avuçlarımda müthiş bir ağrı var. Bir süre sonra Erdal gözlüğünü görüp almak için durdu. Avuçlarımdaki acıya dayanamayıp daha hızlı inmek için yanından geçmek isterken heybeleri hesaba katmadığımdan heybelerimiz birbirine çarptı ve Erdalın bisikletinin düşmesine neden olmuşum. Yola devam ettim. Avuçlarım ağrımayacak kadar freni sıkarak inmeye başladım. Bacaklarım buz gibiydi. Bunu hissediyordum. Eğimin azaldığı birkaç yerde pedal çevirince sağ dizimde dayanılmaz ağrı yeniden ortaya çıktı. Bu çok can sıkıcı bir durum. Gürcistan turunu nasıl tamamlayacağımı düşünmeye başladım.
Ana yola çıkınca durup arkadaşlarımı bekledim.
Az sonra şu tepeye çıkacağız.
Toplandıktan sonra Karamurat gölünde veya Taşkestide buluşmak üzere yola çıktık. 6 km lik rampayı tırmanmaya başladık. Tepeye ulaşmama az kaldı. Bu arada rampayı çıkmaya başladıktan bir süre sonra dizimdeki ağrının durduğunu fark ettim. Umarım ısınma ile ilgili bir problemdir.
6 km de 340 metre yükselerek Kara Murat Gölüne geldim. Dün adeta yüz görümlüğü istercesine sisin ardına saklanıp bizeden gizlenen göl bu gün bütün güzelliğini cömertçe sergiliyordu.
1 gün gecikmeyle de olsa 5. gölümüzü de gördük.
Biraz bekledikten sonra Uğurda geldi. Birlikte Taşkestiye doğru pedal çevirmeye başladık. Taşkestiye kadar ineceğiz.
Taşkestide kahveye karargah kurup Erdalı beklerken çaylarımızı içtik. Erdalda gelip dinlendikten sonra hadi dedim geç kalmayalım yolcu yolunda gerek.
Taşkestinin içinden geçip dış mahalledeki yayla evlerini andıran evlerin arasında ilerlemeye başladık.
Uğura kendimi Olgunlarda hissettim dedim.
Yol çaktırmadan hafifçe yükseliyordu. Bu şekilde ne kadar yükseğe çıkarsak son bölümde çıkacağımız yükseklik azalacak.
Bu şekilde mutlu mesut giderken yol ikiye ayrıldı. Sağ taraftaki yolda Gölcük 4 km yazıyordu. Soldaki tabelada ise kek çok köyün ismi vardı. Sağdaki yol düz devam ediyordu ama topraktı. Soldaki yol ise asfalttı ama duvar gibi yükseliyordu. Uğurla asfalt yoldan devam etmeye karar verip dik yokuşla mücadeleye giriştik. İleride karşılaştığım çobana yola devam ederken nefes nefese güçlükle Abanta buradan mı gidiliyor diye sordum. Önce diğer yoldan dedi, sonra buradan diye cevap verdi.
Yokuş sanki hiç bitmeyecek gibi geldi. Bir yandan da kendi kendime olsun Abant ile aramızdaki fark azalıyor diye teselli buluyorum.
Sonunda yokuş bitti, düz yolda devam edip bir yaylaya geldim. İleride kısa bir yokuşla yol devam ediyordu.
Gökören köyü sapağına geldiğimde yemek için mola verdim.
Karşıda sağdaki ağacın gölgesini yemek için gözüme kestirdim.
Ben fotoğraf çekerken nasıl oldu anlamadım otlayan ineklerin bir kısmı ağacın altına yayılmazlar mı. Sanki niyetimi anladılar. Nereye otursam diye gölge bir yer ararken Uğur geldi. Buralarda bir çeşme varmış oraya gidelim dedi. Bir kadına sorduk az aşağıda dedi. Bisikletlere atladık git git çeşme yok. Sonunda birisine daha sorduk oda az aşağıda dedi. Nihayet çeşmeyi bulduk. Köylerde sokakta insan bulmakta başka bir problem oluyor.
Çeşmenin yanındaki bir sapakta tabelada Abant Güney yazıyordu. Uğura buradan gideceğiz dedim. Taşkestiden beri 13 - 14 km yol gelmiştik yani yolun yarısı bitmişti.
Çeşme başında konservelerimizi açtık. çeşmeden doldurduğum pet şişedeki buz gibi suya Kaçkar turundan kalan Tang toz içecekten koyup içeceğimizi de hazırladım. Uğurla birlikte karnımızı doyurduk. Uğur konserve kutusunu Erdala işaret olarak yola koymuştu ki Erdal geliyor dedi. Önümüzden geçen kamyonetin kasasında Erdal önümüzden geçti. Kamyonet geçtikten sonra Uğur eşyalarımızı alsanıza diye bağırdı ama şoför durmadan yoluna devam etti. Bu iyi olmuştu en azından Erdal kendisini kurtarmıştı. Abanttan sonra nasıl olsa Boluya inerdi. Uğura baş başa kaldık fazla kasmadan devam edelim dedim. Erdalın bindiği kamyonet tabeladaki yoldan değil diğer yoldan gittiği için bizde peşinden gittik. Dik bir inişle bir anda 65 metre indik ve asfalt yol yandan gelen toprak yolla birleşip toprak olarak devam etti. Yandan gelen yolda Gölcük 4 km diye tabela vardı. Demek diğer tarafta gölcük tabelasından girseydik toprak yoldan buraya ulaşacaktık. Buradan itibaren Abanta yükselişte başlıyor. 865 metredeyiz ve yaklaşık 1450 metreye çıkacağız.
Karşıdan tomruk yüklü traktörler geliyorlar. Arkadaki romörkteki ikinci kişi yokuşta romorkün frenlerine kumanda ediyor. Araç geçtikten sonra ortalığı keskin bir balata kokusu kaplıyor.
Bir ara arkamızdan bir traktör sesi duyuldu. Uğur abi traktör geliyor binelim dedi. Bende bir yandan pedal çevirirken diğer yandan durdurabilirsen bineriz dedim. Sonra motor sesi uzaklaştı. Uğur saptı dedi. Bu noktadan sonra Uğur daha yavaş çıkmaya başladı aramızdaki fark açıldı ve birbirimizi görmez olduk.
Bunun nedenini sonra öğrendim Uğur tomruk götüren bir traktörcüyle dönüşte bizi alması için anlaşmış.
Km göstergem olmadığından nerede olduğumu ne kadar daha çıkacağımı bilmiyorum. Bende sık sık altimetreme bakıp çıktığım eğime göre tahminde bulunmaya çalışıyorum. Yokuş sertleşti tahminime göre %10 eğim var. Zirvenin 100 metre altındayım. Bu şekilde devam ederse 1 km yolum var diyorum. Bir ara eğim azaldı tahminim %5 lik bir eğimi çıkıyorum. 1400 metre yükseklikteyim. Önümdeki yolu 800 metre olarak tahmin ediyorum. Bu şekilde ilerlerken arkamdan traktör sesi duyuldu. Ses gittikçe yaklaştı yolun iyice kenarına yanaştım. Yanımdan geçen traktörün kasasındaki Uğur gülerek abi az kaldı yokuş ileride bitiyormuş dedi. Bende öyle tahmin ediyordum ve yokuş sağa doğru dönerek biraz ilerleyince bitti.
Taşkestiden buraya kadar 900 metre tırmandığım arkamda kalan yol.
Buda yokuşun sonu.
Asfaltta başladı. Kısa bir inişten sonra Uğurun yanına geldim.
Önümüzde Abant yaylası uzanıyordu.
Göle yaklaştığımızda kışın kullanılan kızaklı faytonları yol kenarında gördük.
Hafta arası olduğundan yol kenarında bekleyen faytona Uğur bisikletini koştu.
Abantta kamp yeri sorduğumuz genç bize az önce gördüğümüz yaylayı önerdi. Boşuna 20 TL vermeyin diyerek.
Burasını çok beğendik.
Erdala telefon edip çağırdık.
Uğur dün gece eğimli arazide kaymaktan uyuyamadım deyip kendine uygun bir yer seçti. Erdalla ben de az yukarıya yan yana çadırlarımızı kurduk.
Biz fotoğraf çekip oyalanırken ileriden kara bulutlar belirdi, gök gürlemeye başladı. Tam çadırlarımızı kurmuştuk ki sağnak yağmur başladı. Bisikletteki çantaları kapmamla kendimi çadıra atmam bir oldu. Dışarıda göz gözü görmüyordu. Fırtınadan çadır adeta yere yatıyordu.
Bir süre sonra yağmur durunca yeniden dışarı çıktık.Çeşmenin yanına gittik. Su çok soğuktu ama 2 gündür yıkanmamıştık ve ter, toz ve tuzdan kendimizden iğrenir hale gelmiştik. Çaresiz titreyerek suyun altına girdik, giysilerimizi yıkadık.
Temizlik faslından sonra yemeğimizi hazırlamaya başladık. Menü çorba ve makarna.
Hava yeniden bulutlanmaya başladı.
Mudurnu tarafından hava kararırken göl tarafında güneş parlıyordu.
Uğur çorbayı pişirirken Erdalla birlikte hemen arkamızdaki tepeye çıktık.
Kamp yerimizin görünüşü.
Yemekten sonra hava yeniden karardı ve yağmur yeniden başlayınca çadırlarımıza girip erkenden yattık. Bu gün çok şanslıydık. Az farkla ıslanmaktan kurtulmuştuk.
Bu gün 52 km pedal çevirdim.
Harika,paylastiginiz için de ayriyetten tesekkürler.Ben seneye Belçikadan gelip o bölgeyi pedallamak istiyorum.Sizden sonra bilgi almak isterim. Selamlar.
YanıtlaSilİrfan bey ilginize teşekkür eder her zaman yardıma hazır olduğumu bilmenizi isterim.
SilMerhaba Orhan Bey, Sülüklü Göl civarına sık sık kamp için gidildiğini duyuyoruz ancak herkes kamp için izin alıyor mu? İzin alma süreci uzun ve zor bir şeydir sanırım. Biz bir gece kalmayı düşünüyoruz sadece. İlk kez de gideceğiz, ne dersiniz?
YanıtlaSilSülüklü gölde konaklamak için izin almanıza gerek yok. Hatta gölün çevresinin bir giriş kapısı da yok. Dilediğiniz zaman gidip kalabilirsiniz. Yalnız dönerken çöplerinizi yanınıza alıp aşağı indirmeyi unutmayın. Sizlere yapacağınız turda iyi eğlenceler diliyorum.
SilÇok teşekkür ederim :) Ayrıca bize motivasyon, moral ve ışık verdiniz haliniz, lisanınız, fotoğraflarınızla.. Bunun için de ayrıca teşekkür ederim.. Sağlıklı, güzel günler dilerim..
Sil