8 Kasım 2011 Salı

KUMBAĞ - UÇMAKDERE - NAİP

06 Kasım 2011 Pazar Bundan önceki 2 bayramı bisiklet tepesinde turda geçirince annem duruma el koydu ve ortaya çıkan olağan üstü durum karşısında bayramı annemin dizinin dibinde geçirmeye karar verdim. Cumartesi akşamı bisikletimi de arabaya yükleyip Tekirdağ’ın yolunu tuttum. Sabah kahvaltıdan hemen sonra kendimi dışarı atıp bisikletimle birlikte yola düştüm. Evden çıkarken programım Kumbağdan Uçmakdere ve devamında Şarköye gidip dönmekti. Yolda Uçmakdere Şarköy arasındaki yolun düz olmasından dolayı 30 km lik bu yolu gidip gelmenin bana pek bir fayda sağlamayacağını ve karanlığa kalacağımı düşünüp turu Uçmakdereye kadar gidip dönme şeklinde revize ettim. Bu yolu geçen yaz önce Kömürlimanına giderken Gökhan ile, daha sonra ise Gökçeadaya giderken Çağlar ile 2 kez geçmiştim. Bu kez üçüncü kez geçecektim ama ilk kez bu yoldan dönüş yapacaktım. Turun mapmyride ile hazırlanan haritası.

17 Eylül 2011 Cumartesi

HOPA - SARP SINIRI - MENÇUNA ŞELALESİ - İSTANBUL

07 Eylül 2011 Çarşamba Kahvaltıdan sonra Hopaya gelirken patlayan iç lastiğimi yamayıp bisikletime taktım. Benimde böyle bir takıntım var. Yolda patlayan lastiğimi akşam konaklayacağımız yerde onarıp tekrar bisikletime takıp yedekte sağlam lastik taşırım. Sırt çantama alet edevat ve yedek iç lastiğimi koyup bagajıma bağladım. Bu gün önce Hopaya 18 km uzaktaki Sarp sınır kapısına gitmeyi hedefliyoruz. Sonra geri dönüp Arhaviye gideceğiz ve oradan Mençura Şelalesine gideceğiz. Mençura Şelalesinin varlığını ilk kez sevgili dostum Emin Oğuzun Adım adım Karadeniz turunda çektiği fotoğraflardan öğrendim. Bu arada Sarptan dönerken önünden geçeceğimiz Hopa Limanındaki Havaş’a uğrayıp uçuş işlemlerimiz için ne zaman orada olmamız gerektiğini soracağız. Günlerdir yağan yağmurdan sonra güzel bir havada pedallarımıza yüklendik.

16 Eylül 2011 Cuma

TRANS KAÇKAR 9. GÜN AYDER - HOPA

04 Eylül 2011 Pazar Bildiğiniz gibi dün Aydere inerek transı gerçekleştirdik ama bundan sonraki günlerde bu tur kapsamında olduğundan başlığı Trans Kaçkar olarak devam ettireceğim. Sabah uyandığımda gökyüzü pırıl pırıldı ve 2 gün sonra güneşin yüzünü yeniden görüyordum. Dün tur planımızda değişiklik yaparak Zilkale, Mençuna şelalesi, Borçka ve Karagölü programdan çıkarmıştım. Güneşi görünce eğer hava böyle olursa en azından Zilkaleye gideriz diye düşündüm. Kahvaltımızı yaptıktan sonra acele etmeden giyinmeye ve hazırlanmaya başladık. Günlerdir devam eden sis yine dağların tepelerini kapladı. Telefonumdaki hava durumu programı Ayder i 11:00 de yağmur yağmayacak diye gösteriyordu. Hazırlıklardan sonra dışarı çıkıp bisikletlerimizi yükledik. Ardeşende tur planımızdaki değişiklik nedeni ile Erhan bizden ayrılıp Rize’ye gidecek. Uğurla ben ise Hopaya gidip uçak günümüzü bekleyeceğiz. Kuşpuninin önünde arkadaşlarımla tur konusundaki görüşlerini öğrenmek için birer röportaj yaptım. Önce Erhanın görüşleri.

14 Eylül 2011 Çarşamba

TRANS KAÇKAR 8. GÜN YUKARI ÇAYMAKÇUR - AYDER

3 Eylül 2011 Cumartesi Saat 05:30 her zaman olduğu gibi yine ilk ben uyandım. Hemen kalkıp giyindim. Dışarısını merak ediyorum. Gece Uğurla dışarı çıktığımızda gökyüzü pırıl pırıldı. İnşallah hava yine öyle olurda çevremizi görerek keyifle ineriz diye düşündüm. Dışarı çıktığımda hava parçalı bulutluydu ve buna çoktan razıydık. Karşı vadiye sis çökmüştü. Şimdiye kadar hep fotoğraflarda gördüğüm durumla karşı karşıyaydım ve bende bu durumu fotoğraflayabilecektim. Bundan sonra buradaki insanların deyimiyle duman diyeceğim sise.

TRANS KAÇKAR 7. GÜN DÖBEDÜZÜ - YUKARI ÇAYMAKÇUR

02 Eylül 2011 Cuma Sabah 05:45 te kalktım. Bu gün en çok merak ettiğim ve en çok çekindiğim parkuru geçmeyi deneyeceğiz.Amacımız Naletleme geçidini aşıp Karadeniz gölüne ulaşıp kamp yapmak ve yarında Yukarı Kavrun üzerinden Aydere ulaşmak. Dışarı çıktığımda arkadaşlarım uyuyorlardı.

13 Eylül 2011 Salı

TRANS KAÇKAR 6. GÜN DİLBERDÜZÜ DÖBEDÜZÜ

01 Eylül 2011 Perşembe Gece dışarıdan gelen seslerle uyandım. Dün gelen gurup zirveye çıkmak için kalkıyordu. Ayak sesleri, konuşmalar, uyanın diye bağırışlar gırla gidiyordu. Saat 03:30 suları olmalıydı. Bir ara son beş dakika diye bir bağırış duydum, birisi bir dakika beni de bekleyin diye bağırdı. Herhalde tuvaletini yapıyordu açık havada. Dün dereden gelen suyun azalması ile tuvalette sular kesildiğinden kullanılamaz hale geldi. Bir süre sonra kamp yeniden sessizliğe büründü. Bu gün gideceğimiz yolun Olgunlara kadar olan kısmını bildiğimden sabah kalkmak için acele etmedim. Bizlerden başka kampta kimse yoktur diye düşündüm. Dışarıdan sesler gelmeye başlayınca kalkıp çadırdan dışarı çıktım. Bakın Mehmet bu anı nasıl görüntülemiş.

TRANS KAÇKAR 5. GÜN KAÇKARIN ZİRVESİNE VAR MISINIZ?

31 Ağustos 2011 Çarşamba Gece boyunca aralıklı olarak uyudum. Kafamda bir sürü soru işareti var. Akşamüstü başlayan bulutlanma yarınki çıkışımızı etkiler mi? Acaba dolu veya yağmur nedeniyle zirveye çıkmak için burada birkaç gün beklemek zorunda kalır mıyız? Bu düşünceler kafamı kurcalıyor. Ya hava puslu veya sisli olupta zirveye çıkmamıza rağmen bir şey göremeden dönmek zorunda kalırsak. Bu düşüncelerin yarattığı rahatsızlıktan olsa gerek sık, sık uyandım. Bir ara çadırın sallanması ile uyandığımda dışarıda şiddetli rüzgar olduğunu fark ettim. Şiddetli rüzgarda, yağışta ve siste yola çıkmayın diye uyarılar okumuştum tamam dedim bu iş bu gün olmayacak. Çokta üşüyorum uyku tulumumun içinde. Hepsi bir araya gelince konsantrasyonum kayboldu. Nasılsa gidilmez yat uyu duygusu ağır basmaya başladı. Bir süre sonra dışarıdan gelen gürültülerle yeniden uyandım. Uykudan kalkanlar vardı. Bir süre aldırmadan yatmayı denedim. Selman kaldırmazsa yatar uyurum dedim kendi kendime. Gürültü devam edince dışarıdakilerin gitme konusunda istekli olduklarını anladım ve kalkıp çadırımın kapısını araladım. Dışarısı tahminimden sıcak geldi bana. Kamp fazla kalabalık değildi zaten. Selmanlar üç kişi, İsrailliler iki kişi, biz üç kişi, rehberler iki kişi ve sabah Şenyuva pansiyonda karşılaştığımız aile üç kişi olmak üzere toplam on üç kişiydik. Selmanlarda hareketlilik vardı. Saat 03:20 yi gösteriyordu. Başımı gökyüzüne kaldırdığımda pırıl, pırıl gökyüzü ile karşılaştım. Çocukluğumdan beri yıldızları bu kadar parlak görmemiştim. Kuzey yıldızı bir başka parlıyor burada. Küçükayı, büyük ayı yıldızları küçüklü büyüklü pek çok yıldız çapkınca göz kırpıyorlardı bana. Bende onları selamladım merhaba diyerek. Samanyolu adeta bir ışık bulutu gibiydi gökyüzünde.

12 Eylül 2011 Pazartesi

TRANS KAÇKAR 4. GÜN YAYLALAR - DİLBERDÜZÜ

30 Ağustos 2011 Salı Rahat bir uykunun ardından sabah uyandık. Bu gün bayram ve ben bisiklete merak sardığımdan beri son üç bayramı evimden uzakta geçiriyorum.

11 Eylül 2011 Pazar

TRANS KAÇKAR 3. GÜN YUSUFELİ - YAYLALAR

29 Ağustos 2011 Pazartesi Sabah 05:30 gibi uyanıp 05:45 te çadırdan dışarı çıktım. Gece yağan çiğ nedeniyle çadır ıslanmış. Uğur, Erhan ve karşımızda çadır kuran İsviçreli aile henüz uyuyorlar. Aslında Yusufeli uyuyor. Etraf sakin, sessiz.

10 Eylül 2011 Cumartesi

TRANS KAÇKAR 2. GÜN ERZURUM - YUSUFELİ

28 Ağustos 2011 Pazar Sabah kalkmak için saatimi 05:00 e kurmuştum. Uğurun tıkırtısı ile uyanıp saatime baktım 05:20 idi. Uğur’un dediğine göre saatim çalmış ama ben duymamışım, sivrisinek vızıltısından az ses çıkarıp bir iki tıngırdadıktan sonra pes edip duran alarm sesiyle uyanmam mümkün değildi zaten. Kalkıp yüzümü yıkayıp giyindim. Eşyalarım zaten bisiklete bağlıydı. Erhan’ın oda kapısını tıklattım ses gelmedi. Açtım oda boştu. Açık pencereden giren hafif esinti tülü içeri doğru dalgalandırıyordu. Lobiye indiğimde Erhan’ın hazır olduğunu gördüm. Bir takım insanlar kanepelerin üzerinde uyuyorlardı. Böyleleri için bizim orada ayakta uyuyup otel parası veriyor denir. Uyuyanlardan birisi uyandı, gececi resepsiyon görevlisiymiş. Bisikletlerimizi dışarı çıkarıp kendisinden fotoğrafımızı çekmesini rica ettik. Hava soğuktu.

9 Eylül 2011 Cuma

TRANS KAÇKAR 1. GÜN İSTANBUL - ERZURUM

27 Ağustos 2011 Cumartesi
Bisiklet ile Trans Kaçkar turuna başlamak için nihayet uzun zamandır beklediğimiz gün geldi. Bu turun programını hazırlarken öncelikle bu konudaki en kapsamlı eser olan The Kaçkardan yararlandım. Dünya doğaseverlerine böylesine önemli bir eseri hediye ettiği için Bayan Kate Clow’a teşekkür ederim.

KAÇKAR'IN ARDINDAN

Sevgili dostlar, Nihayet uzun bir aradan sonra bir hayalimi daha gerçekleştirdim. Hazırladığım programa uygun olarak turumuzu gerçekleştirdik. Tur çok mu zordu derseniz. Zorluk görecelidir ve bizlere göre gerçekten çok zordu ama asla bizi pes ettiremedi. Bu turda pek çok yeri ilk kez gördük, pek çok yeni insanla tanışıp dostluklar kurduk. Bazen çok komik durumlara düştük, bazense güleriz ağlanacak halimize durumları ortaya çıktı. İnsanlarda hayret uyandırıp ilgi ve saygı gördük. Şimdiye kadar eğlenmediğimiz kadar eğlendik. Gelmekten vazgeçen arkadaşlarımız hiç üzülmesinler. Onlarında kulaklarını çınlatmayı ihmal etmedik ve aldıkları kararın gerek onlar için gerekse bizim için en iyisi olduğuna karar verdik. Trans Kaçkar sunumunda bol fotoğraf ve video kullanacağım. Bundaki amacım biz şöyle tırmanırız, böyle atlarız, şöyle hoplarız, en büyük ve en güçlü biziz demek değildir. Bu tura hazırlanırken çok araştırma yaptım ve maalesef anlatımın bol ama fotoğrafın ise az olduğunu gördüm. Bu yazı dizisini bol görselli bir belgesel ve rehber kaynak olarak hazırlamak,. daha sonra ister bisiklet ile isterse sırt çantalarını alıp gitmek isteyenlere yardımcı olmak istiyorum. Bu tur sonunda nacizane önerim bu işten keyif almak istiyorsanız sırt çantanızla yola çıkmanız yolundadır. Bisikletle Trans Kaçkar fanteziden öteye bir şey ifade etmiyor. Eğer mutlaka geçeceğim diyorsanız da bizim gibi 20-25 kg yükle değil, bir sırt çantası işle bu işe kalkışın. Birde Karadenize özelliklede Kaçkara gidiyorsanız mutlaka telefon hattınız Turkcell olsun. Yolda bizlerle tanışıp güler yüzlerini, selamlarını, ikramlarını eksik etmeyen, telefonla arayıp soran, arayıp ulaşamayan tüm dostlarımıza, bizi havaalanına kadar götüren sevgili Erdal'a, çektiği videoları paylaşarak fikir sahibi olmamda yardımcı olan Avni İnceler'e, yazdığı ayrıntılı The Kaçkar kitabı ile turu şekillendirmeme ve planlamama yardımcı olan Kate Clow'a, yüksek irtifada ve zor şartlarda adrenalinleri tavan yaptığında bile önceden yaptığım o anda tartışmayın önerisine uyup h,çbir sorun çıkarmadan güle oynaya bu turu sağ salim bitirmemizi sağlayan değerli yol arkadaşlarım sevgili Uğur'a ile sevgili Erhan'a, durumumuz hakkında ulaşabildiği her yerde durumumuzu sorup öğrenen ulaşamadığı yerlerde ise benim kendisini arayıp durumumuz hakkında verdiğim bilgileri sizlerle paylaşıp adeta basın sözcümüz gibi çalışan sevgili dostum Emin Oğuz'a ve bu turu ilgi gösterip izleyen herkese çok teşekkür ederim. Arkadaşlarımın böylesine zor bir turda gösterdiği sağ duyu ve uyumun düz yolda çıktıkları turun daha ilk gününde sudan sebeplerle maraza çıkarıp birbirlerinden ayrılan turculara örnek olmasını dilerim. Artık bu ilginç turu sizlere gün, gün izletmeye başlayabilirim.

4 Ağustos 2011 Perşembe

KAÇKAR'A DOĞRU

31 Temmuz 2011 Pazar
Geçen yıl yaptığımız Uludağ turunun ardından bisikletlerimizle zirveye neden çıkmayalım dedik ve zirveye az bir yol kala bisikletlerimizi bırakarak zirveye çıktık. Dinçer ise bisikleti ile zirveye çıktı. Dönüşte ise dağı aşarak Kestele inip Bursaya ulaştık.
İşte o turdan sonra bu turu neden Kaçkarda yapmayalım diye bir fikir doğdu bende. O günden sonrada bu turun yapılabilirliğini araştırmaya başladım. Önce bisiklet camiasında bu turu yapanlara sordum, rotalarını araştırdım. Bu konuda iki farklı tura ulaştım. Birincisi Gürsel Bey tarafından yapılan Kuzeyden Yukarı Kavrun, Kavrun Geçidi, üzerinden yapılan ama ulaşılan yer hakkında fazla bir bilgiye ulaşamadığım turdu. İkincisi ise bir gurup Ankaralı arkadaşımızın yaptığı turdu.
Ankaralı arkadaşlardan birisi GPA dan tanıdığım İsmaildi. O 3 kişilik gurup Güneyden Kuzeye geçmişlerdi. Rotaları İspir, Sırakonaklar, Davalı Yaylası, Kavrun Geçidi, Öküz Çayırı, Yukarı Kavrun, Ayderdi. İsmail Yolun büyük kısmında bisikletlerini ittiklerini, Kavrun Geçidini geçerken yükleri ve bisikletlerini 3 seferde geçirdiklerini söyledi. Bu bilgiler ışığında bu işin yapılabileceğine kanaat getirdim.

26 Temmuz 2011 Salı

2. TRANS ULUDAĞ BİSİKLET TURU

23 – 24 Temmuz 2011
Bu yıl yapacağımız Trans Kaçkar ve zirve tırmanışı turuna hazırlık amacıyla geçen yıl yaptığımız Trans Uludağ ve Uludağ zirve tırmanışı turunu yeniden yapmaya karar verdim. Bu yılki turun geçen yılkinden farkı araç desteği almadan tur malzemelerimizle yapmaktı.
Turu önce 16-17 Temmuz olarak duyurdum ama sevgili Dinçer’in o tarihte Bursada olmayacağından dolayı bir hafta erteleyerek 23-24 Temmuz haftasına kaydırdım. Turun zorluğunu göze alarak daha sonra forumdan katılımcı kabulünü durdurdum. Bu tür turlarda ne kadar az sayıda kişi katılır ve bu kişilerin performansları birbirlerine ne kadar yakın olursa başarı şansı o kadar yüksek oluyor. Birde bizim amacımızı bilmeyen olası macera perest arkadaşların bu zorluklar altında ezilmesini istemedim.
Tura benim dışımda Uğur, Dinçer ve Kemal Katılacaktı. Daha sonra İlhami, Erdal ve son gün Çağlar katılmaya karar verdiler. Benim ve Dinçer’in dağın zirvesine çıkıp göllere girdikten sonra farklı bir yoldan Bursa’ya inme konusunda, Kemal’in zirveye çıkıp göllere indikten sonra geri dönüp geldiği yoldan geri gelme konusunda geçen yıldan bisiklet ile Uludağ’a çıkma tecrübesi vardı. Çağlar bizimle gelmiş ama bisikleti uygun olmadığından treking yaparak bu tura katılmıştı.

20 Temmuz 2011 Çarşamba

İSKENDERUN - HATAY

03 Temmuz 2011 Pazar
Yol haritamız:



17 Temmuz 2011 Pazar

ADANA - İSKENDERUN

02 Temmuz 2011 Cumartesi
Gece boyunca Haydar’ın ışığı sönmedi. Sabah 05:00 te kalktığımda bir böcek yüzünden uyuyamadığını söyledi. 06:30 da kalktığımda Cihan kalkmış her sabah olduğu gibi duşa girmişti. Haydar bitap düşüp uykuya dalmıştı. Hazırlıklarımızı yapıp eşyalarımızı topladık. Saat 07:00 olduğunda Hanefi hala gelmemişti. Acaba uyanamadı mı, arasam mı diye düşünürken kapı açıldı. Gelen Hanefiydi. Akşamdan Haydarın dolapta gösterdiği çoğu Hataydan gelen yiyeceklerle kahvaltıyı hazırladı.
Kahvaltı bittiğinde İzzette geldi. Bisikletlerimizi ve eşyalarımızı aşağı indirdik. Hanefi ve İzzet bize Misis e kadar eşlik edeceklerini söylediler. Hanefi öğrenci olduğundan eşlik etmesini anladım ama İzzet işinden kalacaktı. Bunu söylediğimde bu gün Cumartesi dedi. Bende bir süredir zaman kavramı kalmadı. Ne ayın kaçı olduğunu hesaplamadan biliyorum nede günleri. Zamana bağlı olmadan yaşamak ne kadar güzel. Birde şu iş için arayanlar olmasa keyfime diyecek yok. Bu güne kadar işlerimi telefonla bir yere kadar idare edebildim ama artık olmuyor. Bir an önce İstanbul’a dönmem gerekiyor. Hiç olmazsa Hataya ulaşabilmek için geldim, geliyorum yalanları ile oyalama taktiği uyguluyorum.

16 Temmuz 2011 Cumartesi

ERDEMLİ - ADANA

01 Temmuz 2011 Cuma
Artık yeniden yola çıkacaktık. Bir yandan yolda olmayı özledim, diğer yandan da her pedalda sona yaklaştığım için üzülüyorum. Sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra eşyalarımızı ve çadırlarımızı toplayıp 07:30 da yola çıktık.
Kimden 01 Tem 2011 Erdemli Adana
Kimden 01 Tem 2011 Erdemli Adana
Kimden 01 Tem 2011 Erdemli Adana

13 Temmuz 2011 Çarşamba

BOĞSAK - ERDEMLİ

28 Haziran Salı
Gece boyunca poyrazdan sert esen rüzgar zaman, zaman uyandırdı. O kadar şiddetli esiyordu ki çadır üzerime kapanıyordu. Bu durumda gitmemize imkan yok diye düşündüm. Rüzgar durmazsa burada bir gün daha kalabiliriz. Nasıl olsa programın bir gün önündeyiz.

ANAMUR - BOĞSAK

27 Haziran 2011 Pazartesi
Her zamanki gibi 05:30 da uyandık. Kahvaltı için 07:00 – 08:00 arası hazırlansın dediğimiz için yatağın içinde keyif yapıyoruz.
Pansiyon yol kenarında olduğundan sabah seyrek gaçan araçların sesi arı vızıltısı gibi ıııııııııııııııınnnnnn diyerek hafiften başlayıp yaklaştıkça şiddetleniyor ve azalarak yok oluyor. Bu sesleri dinleyerek zaman geçiriyorum. Saat 06:30 oldu. Yine uzaktan gelen araç sesi yaklaşıp çoğaldı ve uzaklaşıp azalmadan pof diye bir sesin ardından birden kesildi. Ardından dışarıdan insanların bağrışma sesleri gelmeye başladı. Cihan’a kaza oldu koş diyerek yataktan fırladım. Bu arada fotoğraf makinemi de kaptım.
Dışarı çıktığımızda pansiyonun yan tarafındaki lokanta ve manavı işleten yerli halktan insanların feryat figan lokantanın önünde yatan bir kadının başında dövünüp bağırdıklarını gördük. Kadının birisine araç çarpmıştı. Önce o şaşkınlıkla aracı göremeyip çarpıp kaçmış dedi ama sonra karşıdaki Karan Motelin duvarına çarpıp yönü ters dönmüş ticari taksiyi fark ettim.

11 Temmuz 2011 Pazartesi

KARGICIK - ANAMUR

26 Haziran 2011 Pazar
Çadırda mat üstünde yatmak yatakta yatmaya benzemiyor. Sık, sık uyanıp tekrar dalıyorum. Buna rahatsızlığın yanına kampın hemen yanından geçen yolun gürültüsü de neden oluyor. Bütün bu olumsuzluklara birde sabah hava aydınlanmadan ötmeye başlayan horozda katılıyor. Ama ne ötme sesi çatlayıp kısılana kadar asılıyor mübarek. Daha sonra soluklanıp yeniden başlıyor. Çenen tutulsun diyorum homurdanarak. Horozun verdiği resitalle sabahı ettik, hava aydınlandı. Horoz hala ötüyor ve bu kez horoza çığlık atan başka bir kuş daha katıldı. Müşterilerin köpekleri dururlar mı? Onlarda kendi aralarında gevezeliğe başladılar. Hayvan milletinde uyuyana hiç saygı yok. Hoş insanda var mı ki?

ANTALYA - KARGICIK

24 Haziran 2011 Cuma
Bu gün dinlenme günümüz olduğundan çarşıya gidip kendime mayo ve terlik almak istiyorum. Sabah kahvaltıda Hasan akşam üstü ortak arkadaşımız Alinin Serikteki yazlığına gideceklerini benimde gelmemi istedi. Yola Serikten devam edersin dedi. Dün ben geleceğim için Serikten şehre gelmişler.
Kahvaltıdan sonra Cihan’ı aradım ve kendisinden Serik’e gitmek için izin istedim. Eğer hayır dersen hiç alınmam ve gelir seninle kalırım, yola birlikte çıkarız dedim. Cihan gitmemde bir sakınca olmadığını söyledi. Yola birlikte çıktığımıza göre kararları da birlikte almamız lazım.
Kahvaltıdan sonra Hasan ile şehre indik. Sevgili dostum Ömer Yıldız’ın öğlen yemek daveti var. Ömer’le hem hasret gidermek hem de sohbet etmek istiyorum. Ömer yemeği dün gece için planlamış ama gerek bizim Perşembe akşamı bisikletçileri ile tanışmak için toplanma yerine gitmemiz, gerekse Hasan’ın beni bir an önce alıp götürmek istemesi nedeni ile gerçekleşmemişti. Bu arada sevgili Kadir Ayıntapta bir süredir Antalyada bulunuyor ve çokta güzel turlar yapıp bizlerle paylaşıyor. Antalyaya gelirken Bisiklet Forumdan Kadire mesaj yollayıp telefon numaramı yazmıştım. Hasanla işlerini halletmek için dolaşırken Ömer yemek için aradı, Hasanda kendine göre bir yemek programı yapmış. Sonunda Hasanın programına uymak zorunda kaldık. Antalya stadındaki işitme engelliler lokaline gidip yemek hazırlıklarına başladık. Telefonuma facebooktan Kadir buluşalım diye mesaj yolladı. Telefonumu bulmuş az sonra aradı. Saat 16:00 da buluşmaya karar verdik.

10 Temmuz 2011 Pazar

YAZILIKANYON - ANTALYA

23 Haziran 2011 Perşembe
Bu günkü hedefimiz Antalyaya ulaşmak. Her zamanki gibi harita ile başlayalım.



9 Temmuz 2011 Cumartesi

EĞİRDİR - YAZILIKANYON (CENNET)

22 Haziran 2011 Çarşamba
Bu turda görüştüğüm bir dostum yanlış anlamazsan bir eleştiride bulunmak istiyorum dedikten sonra anlatımlarında çok fazla fotoğraf kullanıyorsun, bu da zamanımı aldığından izlememi zorlaştırıyor dedi. Aslında bende bunun farkındaydım ve acaba daha az fotoğraf kullanarak daha kısa anlatımlar mı yapsam diye düşünüyordum. Bu konuyu samimiyetlerine inandığım dostlarıma sormaya karar verdim. Bir dostum daha kısaltsan iyi olur dedi. Bir başkası ben yazı okumayı sevmiyorum böyle iyi dedi. Ben bu durumdan son derece memnunum adeta sizlerle birlikte bende geziyorum diyenler oldu. Gökçeada anlatımımla ilgili ada konusunda ben böylesine kapsamlı bir kaynağa internette ilk kez rastlıyorum diyen izleyici yorumundan sonra kararımı verdim.
Ben sadece bisiklet turu anlatımı yapmıyorum. Bu anlatımın yapıldığı yerlere pek ala araba ilede gidilebilir ve mutlaka bu konuda araştırma yapanlarda olacaktır. Şöyle atladım, böyle hopladım, en yükseğe çıktım, en hızlı gittim, ben yaparım başkası yapamaz tarzı bir yaklaşım içindede değilim. Fazla izlenme gibi bir derdimde yok. Amacım konu ile ilgilenenleri, gitmeyi düşünenleri yol durumundan kalınacak yere, yenilecek yemeğe kadar bilgilendirmek. Bu bağlamda tarzımda değişiklik yapmıyor ve gördüğüm güzelliklerin tümünü sizlerle paylaşıyorum.

7 Temmuz 2011 Perşembe

AFYONKARAHİSAR - EĞİRDİR

21 Haziran 2011 Salı
Sabah erkenden kalkıp 06:30 da yine yollara düştük. Şehrin dış mahallelerinden birisinde kahvehanede çay ile birlikte kahvaltımızı yaptık. Öğrendiğimize göre ilk önce Şuhut rampasını çıkacakmışız. Şuhuttan sonra mı başlıyor diye sordum. Hayır dediler. Rampayı çıkıp Şuhut’a ulaşacakmışız.

ESKİŞEHİR - AFYONKARAHİSAR

20 Haziran 2011 Pazartesi
Bu günkü yol haritamız:



6 Temmuz 2011 Çarşamba

ESKİŞEHİR KALABAK KÖYÜ GEZİSİ

19 Haziran 2011 Pazar
Sabah 06:30 da dışarı çıkıp kapıyı çekince eldivenlerimi ve kaskımı evde unuttuğumu fark ettim. Cihan kapıyı çalalım dediyse de çocukları uyandırmamak için kabul etmedim. Meydan boştu. Şehir hala uyuyordu.
Kimden 19 Haz 2011 Kalabak Köyü Eskişehir

5 Temmuz 2011 Salı

İSTANBUL - ESKİŞEHİR

18 Haziran 2011 Cumartesi
Bu yıl için planladığım 3 uzun turdan 2. ve en uzunu olan İstanbul Adana turunu bu tura benimle birlikte katılacak olan Cihan’ın tavsiyesi ile Hataya kadar uzatmaya karar verdim.
Sabah telefonun alarmı çalmadan uyandım. Bir gün öncesinden çantalarımı hazırlayıp bisikletimin yanına bırakmıştım. Son ana kadar çalışıp işlerimi yetiştirdim. Tur boyunca iş için aranıp keyfimin kaçmasını istemiyorum.

10 Haziran 2011 Cuma

ADANA TURUNU BEKLERKEN

Geçen yıl Kasım ayında mert ile birlikte yaptığımız Muğla Antalya turundan yeni dönmüştüm ve uzun kış gecelerinin birisinde yeni planlar yapmaya başladım. 2007 yılından beri Üniversite arkadaşlarımla her yıl bir yerde buluşuyoruz. Geçen yıl Kuşadasında yapılan toplantıya bisiklet ile gitmeye karar vermiş ama tur tarihinin Dünya Kupası ile çakıştığını fark edince vazgeçmiştim.
Bu yılki toplantı Mersinde, Mersin'e pek ala bisikletim ile gidebilirdim. Bu fikrimi o zaman turu Antalyadan Mersin'e yapayım bir anlamda geçen yılki turun devamı olsun dedim.
Peki Antalyaya nasıl gidecektim? Ege kıyısını takip etsem yol çok uzayacaktı ve benim o kadar uzun zamanım yoktu. Bu tur bir anlamda geçen yıl yine Mertle gittiğimiz Yalova Eskişehir turunun devamı olsun diye düşündüm ve turu Mudanyadan başlatmaya karar verdim.

5 Haziran 2011 Pazar

SUUÇTU ŞELALESİ VE ÇATALDAĞI

28 Mayıs 2011 Cumartesi
Mustafakemalpaşadan Ahmet Centeli uzun zamandır beni bisiklet turuna davet ediyordu. Havanın hala ısınmadığı bir bahar günü bu davete bir tur düzenleyerek katılmaya karar verdim. Duyuruyu 1 ay öncesinden yaparak bu turda bir gece kalacağımızdan katılmak isteyenlere eksik malzemelerini temin etmeleri için süre vermiş oldum. Sonunda kararlaştırdığımız gün yaklaştı. Benim dışımda Uğur, Erdal, Murat, Aydın, Ali, Sezer, Kemal katılmak için biletlerini aldılar. Daha sonra Atakan da katılmaya karar verdi ve son gece son anda Fatihte tura dahil oldu.

1 Haziran 2011 Çarşamba

ŞİLE - İSTANBUL

22 Mayıs 2011 Pazar
Bu gün turumuzun son günü. Sabah güneşin ışıklarının çadırın içine vurması ile uyandım. Bir süre uyku tulumumun içinde yuvarlandıktan sonra kalktım. Saat 06:45. Dışarıda turun başladığından beri ilk kez bizi sımsıcak gülümsemesi ile karşılıyor. Dün gece geç saatte geldiğimiz için ayrıntılı bir şekilde göremediğim çevreyi gözlemlemek için dolaşmaya çıktım. Kemal için erken bir saat olduğundan uyuyor. Birde tabi ben yattığımda Kemal oturuyordu.

31 Mayıs 2011 Salı

KERPE - ŞİLE

21 Mayıs 2011 Cumartesi
Gece boyunca her uyanışımda ağaçlarda öyle böyle değil, makara çekerek öten kuşların sesiyle bir süre uyuyamadım. Sabah 06:45 te kalktım. Hava yine bulutluydu ama yağış yoktu. Dün geldiğimizde çadırı kurup yemeği hazırlayana kadar hava karardığından ayrıntılı göremediğim etrafı kolaçan etmeye çıktım.
Kimden Kerpe - Şile

26 Mayıs 2011 Perşembe

AKÇAKOCA - KERPE


20 Mayıs 2011 Cuma
Gece 23:30 da yattık ama uyumak ne mümkün üst terasta çadır kuran İngiliz olduklarını düşündüğüm tipler çok gürültü yapıyorlar. Özellikle bir kadının sesi çok çıkıyor. Kadın adeta otomatiğe bağlanmışçasına nefes almadan konuşuyor, diğer 2 kişiye hiç konuşma şansı vermiyor. Az sonra yağmur başladı. Artık bu yağmurda oturamazlar çadırlarına girer uyurlar diye düşündüm. Sonrasını anımsamıyorum.
Sabah uyandığımda çadırın içi loştu buda havanın bulutlu olduğu anlamına geliyordu. Kalksam mı acaba diye düşünürken dışarıdan gelen horlama sesi ile Kemal’in hala uyuduğuna hükmettim. Yağmurun sesi duyulmuyordu. Aslında yağmurun yağmasını istiyordum. Yağışta yola çıkmayıp 1 gün daha burada kalabilir ve yola çıkarken gitmeyi düşündüğüm Aktaş şelalesi ile Fakıllı mağarasına gidebilirdim.
06:15 te yatmaya daha fazla dayanamayarak kalktım. Yatak keyfini hiç sevemedim. Uyandığımda kalkmalıyım. Yatakta geçen zamanı kayıp olarak kabul ediyorum. Çadırın içi nemli. Uyku tulumumun ayakucu ve baş tarafındaki kapşon ıslanmış ama çadırda su yok. Ya tepedeki havalandırmayı açmadığım için nefesimden çıkan su buharı yoğuştu yada tulumun çadıra dokunan noktaları su çekti ama işin ilginci çadır 2 kat. 

24 Mayıs 2011 Salı

SAKARYA - AKÇAKOCA

19 Mayıs 2011 Perşembe
Her şey soğuk bir kış günü ocak ayında internette gezinirken başladı. Bir derede gördüğüm sandal fotoğrafı ilgimi çekti ve konuyu okuyunca Melen Çayı olduğunu öğrendim. Tamam dedim buraya mutlaka gitmeli ve Melenle birlikte Karadenize kavuşmalıyım. Haritayı açıp incelediğimde madem buralara kadar gidiyorum bu turda Akçakoca’ya gidip Karadeniz kıyısını batı yönde takip ederek İstanbul’a döneyim dedim.
Bu arada başlangıç yeri olarak Düzce’yi seçtim. Düzce’ye kadar otobüs ile gidip sonrasında pedal çevirebilirdim. 9 Ocak günü harita hazırlamaya koyuldum. Bu iş için takvimde uygun bir tarih ararken 19 Mayısın uygun olacağına karar verdim. Belki bu sefer yanıma bir yol arkadaşı da bulabilirdim.
Sağda solda gevezelik yaparken tur planlarımdan söz etmiştim. Kemal kabul edersen ben de gelmek istiyorum deyince memnuniyetle dedim.

15 Mayıs 2011 Pazar

SİLİVRİDE BAHARI KARŞILADIK


15 Mayıs 2011 Pazar
Bir süredir sevgili Kemal’in isteğini yerine getirmek için Silivriye gitmek istiyorduk ama hava şartları nedeniyle birkaç kez erteledik. Uğurla son kez Şubat ayında yaptığımız Silivri turunda Büyükçekmecenin ayazı ile hasta olmuş ve uzun süre iyileşememiştim.
Aslında 2 haftadır yine hastayım. Nasil bir gripse bu önce annemde başladı, sonra bende ve şimdi ben hala öksürürken eşim hastalandı. Bir eve girdimi bütün ahalinin kapısını çalıyor mutlaka.
Hafta içi Cumartesi havanın iyi olacağını öğrenen Uğur arayıp abi bir yerlere gidelim dedi. Ben de artık evde oturmaktan sıkıldım. Tamam dedim Büyükçekmeceye gidip gölün çevresini dolaşıp piknik yapalım. Bu arada aklıma kemal geldi. Planımızı Kemale söyleyince yine Silivri merakını dile getirince rotayı Silivriye çevirdik. Cuma günü Mimarsinanda oturan sevgili dostum diğer Uğur’u arayıp planımızı söyledim. Ankaradan dönüyormuş akşam ben sana haber veririm dedi. 

11 Mayıs 2011 Çarşamba

NİHAYET BAHAR GELDİ İSTANBUL'A

11 Mayıs 2011 Çarşamba
Nihayet bahar geldi İstanbul'a. Aslında hafta sonundan beri hava güneşli ve ben kendimi güçlükle frenliyorum. 10 gündür devam eden gripten öksürük ve hafif burun akıntısı haricinde kurtuldum. Hafta sonu Tekirdağ Uçmak deredeki Hıdırellez ve Yamaç Paraşütü şenliklerine daveltiydim ama geçen hafta yağan yağmur ve benim hastalığım nedeni ile gidemedim. Pek çok kez gitmeye niyetlendim ve pek çok kez de vazgeçtim. Bir ara arkadaşlara isterseniz siz bisiklet ile gidin, ben otobüsle geleyim ve son 25 km birlikte pedal çevirelim dedimse de arkadaşlarım sağ olsun sensiz olmaz dediler. Eşimde gitme yoksa sonraki turlarını yapamazsın deyince söz dinlemeye karar verdim.
Bu yıl kamp malzemelerim tamamlandığı için artık daha erken yola çıkabilirim. Bir de çalışmak zorunda olmasam ne güzel olacak. Bu yıl dolu dolu tur programım var.
İlk tur 19 Mayısta Düzceden başlayacak. Bu turda Düzceden Melen çayını takip ederek Karadenize ulaşıp Akçakocaya ulaşacağım. Devamında Kefken, Kerpe, Ağva ve Şileden geçip İstanbul'a döneceğim. Bu turun haritalarını 9 Ocakta hazırlamışım. Tura Kemal ile birlikte çıkacağız. Umarım yine yağmur yağıp bizi engellemez.

20 Nisan 2011 Çarşamba

YALOVADAN ÇIKTIK YOLA ARMUTLUDA VERDİK MOLA


19 Nisan 2011 Salı
Hafta içi Murat Facebokta bir konu paylaştı. Konu Gemlikten araç ile Şahinyurduna giden bir arkadaş acaba buradan Yalovaya bisiklet ile gidebilir miyim düşüncesine kapılıp daha sonra kafa dengi 2 arkadaşını da yanına alarak bu rotayı geçiyor. Bu tur ilgimi çekti ama havanın soğuk ve yağışlı olması nedeniyle henüz erken daha sonra deneyelim dedim.
Artık herkesin temcit pilavı gibi gittiği rotalardan bıkkınlık geldi. Kabul ediyorum arada bir bu tür keyif turları da yapılabilir ve çokta keyifli olur ama süreklilik arz edince bende sıkıntı yaratıyor. Birkaç gün sonra Murat bu sefer bir gurup kurmuş ve benle Özgürü de guruba dahil etmiş.
Gurubun adı 17.04.2011 Yalova Gemlikti. Özgürle yazışıp fikir alışverişine de başlamışlar. Önce daha önce söz konusu olan turu gerçekleştireceklerini zannettim, sonra turun Yalova, Gemlik, Armutlu, Esenköy, Çınarcık, Yalova olarak yapılacağını öğrenince bende geliyorum dedim. Bu turu uzun zamandır düşünüyordum ve zor bir parkur olduğunu birkaç yıl önce araba ile geçtiğimde görmüştüm.
Tek endişem turu zamanında tamamlayamayıp feribota yetişememekti. Murat rahat yetişiriz deyip hazırladığı haritanın linkini de yollayınca daha fazla incelemeden tamam dedim. Bir arada oturabilmemiz için biletleri Murat aldı. 

29 Mart 2011 Salı

SU DÜŞEN ŞELALESİ, YALOVA


27 Mart Pazar 2011
Sabah 6.30 da telefonun sesiyle uyandım. Arayan Biroldu. Geliyorum ama saatler ileri alındı mı dedi. Yarın alınacak dedim. Kalkmama yarım saat vardı ama bu kadar süre için yatılmazdı. İçime kurt düştü saatler ileri alınmayacaktı ama ya yanılıyorsam dedim. Hemen saati ekranın bir köşesinde gösteren bir kanal buldum. Saatler ileri alınmamıştı. Yenikapı’da Birol ile buluşup feribota bindik.


25 Mart 2011 Cuma

MBG İSTANBUL


18 Mart 2011 Cuma
Her şey 2 gün önce sevgili dostum Ahmet Salih Özenir in Facebookta kurduğu Mersin Bisikletli Gezginler gurubunda “ Düşünüyorum da yarın bisiklet sürsem... Yani binsem, plansız, gitsem bir yerlere... İster misiniz siz de? ‘’ diye yazdığı notu okuyunca başladı.
Hemen yanıt verdim “Çok isterim ama aramızdaki mesafe uzak. Yinede her birimiz bulunduğumuz yerlerde bisiklete binip görüntüleri akşam burada paylaşsak. :)’’
Ahmet Bey “Şahane olur Orhan bey... :)’’ deyince tamam o zaman dedim. Önemli olan fiziken birlikte olmak değil, fikren birlikte olmaktır, düşüncelerin birbirine yakın olmasıdır. Yan yana olup ta birbirlerinden o kadar uzakta olan insanlar var ki.
Mersinli dostlarım orada pedal çevirirken bende burada pedal çevirecektim. Umarım günün birinde değişik yerlerdeki her birimiz aynı anda birbirimizi düşünüp hissederek çok daha geniş katılımlı turlar yaparız.
Dün Ahmet Bey turun bu güne ertelendiğini duyurunca biraz canım sıkıldı çünkü meteorolojiye göre İstanbul’a yağış geliyordu. Olsun dedim kendi kendime hatır için çiğ tavuk yenirmiş, göğün dibi de delinse çıkacağım.  

7 Şubat 2011 Pazartesi

ULUDAĞ KARTOPU TURU


06 Şubat 2011 Pazar
05 Şubat Cumartesi sabah 06:00 çalan telefonun alarmıyla kalktım. Kısa bir kahvaltının ardından ayakkabılıktan botlarımı aldım ama meteorolojinin güzel hava müjdesi aklımı karıştırdı botları bırakıp spor ayakkabılarımı giydim. Sonra yeniden fikir değiştirip botlarımı giydim. Soğuğun şakası yoktu ve üşürsem tur benim için kabusa dönerdi. Çantamı hafta arası hazırlamıştım. İlave olarak kısa eldivenlerimi koydum. Uzun parmaklı eldivenle fotoğraf çekip telefonlara cevap veremezdim. Yola çıktım. Bisiklette bir ses var. Can sıkıcı ama yapacak bir şeyim yok. Sahile geldiğimde hava henüz tam olarak aydınlanmamıştı. 

18 Ocak 2011 Salı

İSTANBUL-SİLİVRİ-İSTANBUL


08 Ocak 2011
Geçen hafta Poyrazköy turundan dönerken Uğura haftaya Silivriye gideceğim gelir misin diye sordum. Gelirim dedi. Hafta içi istersen cumartesi de gidebiliriz seçimi sen yap deyince aslında Cumartesi olması benim için de daha iyi olur ama Cuma günü tekrar görüşelim dedi. Cuma günü turu Cumartesi yapmak için fikir birliğine vardık. Sabah kalktığımda bilgi sayarın ekranındaki hava durumu widgeti 1 derece, telefonun ekranı 2 derece gösteriyordu. Bisiklete bindiğimde km sayacı 4 dereceyi gösteriyordu. Neticede hava çok soğuktu. İlk kez uzun parmaklı eldivenlerimi giydim. 

ANADOLU FENERİ - POYRAZKÖY


02 Ocak 2011 Pazar
Hafta içi Bahadır arayıp hafta sonu bir program yapalım mı dedi. Kabul ettim. Bahadır Poyrazköy’e gitmeyi düşünüyordu. Bense Silivri’ye gitmek istiyordum.
Uğuru tura davet ettim kabul etti. Erdal ise Silivri’nin kendisi için uzak olduğunu ama Poyrazköy’e giderseniz gelirim dedi. Bu durumda rota olarak Poyrazköy kesinleşmiş oldu. Bahadır ile Pazar sabahı 9.30 da Üsküdar da buluşmak için sözleştik.
Ancak Cumartesi akşamüstü Bahadırın işi çıkınca affını istedi. Sabah Samatya Hastanesinin önünde Uğurla buluşup sahilden Eminönü’nün yolunu tuttuk. Üsküdar’a ulaştıktan kısa süre sonra Erdal geldi. Erdal sakatlığı nedeniyle uzun zamandır bisiklete binemediğinden Erdal’a önde gitmesini ve tempoyu belirlemesini teklif ettim. Yola çıktık. Amacımız durmadan yola devam etmekti. Yokuşlarda Erdal’ın kondisyon eksiği görünmeye başladı. Uğurla yola devam edip Yokuş bitiminde Erdal’ı bekledik. Erdal gelince de hiç durmadan yola devam ettik. Bir süre sonra Erdal ortada gitmek istediğini söyleyince önde Uğur arkada ben gittik. Benim fotoğraf merakımı bildiklerinden her iki arkadaşımızda fotoğraf makinelerini almamışlar. Ben de yeni aldığım makineye kıyamadığımdan makinesiz gelmiştim. 

14 Ocak 2011 Cuma

ANTALYA


05 Aralık 2010 Pazar
Bu gün 20 Kasım. Kahvaltıdan sonra öğlene doğru Hasanla evden çıktık. Ben denize gireceğim benim Hatırım için Hasan da mayosunu yanına aldı. Her ne kadar hava benim için sıcak olsa da onun için serin. Buraya gelmeden önce bir görüşmemizde hava nasıl denize giriliyor mu diye sorduğumda girenler var biz girmiyoruz demişti. Nedenini sorduğumda ise Antalyalı soğuk denizi sevmez demişti. 

9. GÜN OLYMPOS-ANTALYA

05 Aralık 2010 Pazar
Bu gün benim için tur bitiyor. Antalya da Hasan beni bekliyor. Yola çıktığımızdan beri her gün arayıp nerede olduğumu soruyor. Dün Facebook arkadaşım Ömer i arayıp Olimpos a geldiğimizi haber verdim. Beldibi ne geldiğimde arayıp haber vermemi söyledi. Bizi Mustafa Yiğitle birlikte karşılayacaklarını söyledi.
Sabah kalkınca bisikletimin fren pabuçlarını aylar önce aldığım Baradin pabuçları takarak değiştirdim. Üzerindeki arka pabuçlardan Olimposa inerken freni kuvvetli sıktığımda ses geliyordu. Pabuçları söktüğümde tamamen bittiğini, içindeki saçın açığa çıktığını gördüm. Kahvaltıdan sonra Alaturka çalışanları ile vedalaşıp yola çıktık. 

8. GÜN OLYMPOS-ÇIRALI-YANARTAŞ


05 Aralık 2010 Pazar
Olimposa dün gece hava karardıktan sonra geldiğimizden bu gün Olimposta kalıp hem çevreyi gezeceğiz hem de denize gireceğiz. Sabah geç kalkacaktık güya ama yine kurulmuş saat gibi erkenden kalktık. Kaldığımız yerin güzelliği daha iyi görünüyordu gün ışığında.
Gece çok soğuktu klima gürültü yapıyor diye çalıştırmadık. Yandaki evin klimasının gürültüsünden de doğru dürüst uyuyamadık. Çokta üşüdük. Güneş havayı yeni, yeni ısıtıyordu. 

7. GÜN KAŞ-OLYMPOS

04 Aralık 2010 Cumartesi
Sabah 06:30 da kalktık. Saat 07:00 de akşamdan sözleştiğimiz gibi Süha geldi. Sağ olsun kahvaltımızı hazırlamış. Üstelik nefis bir çayda demlemiş. Kahvaltıdan sonra eşyalarımızı toplayıp aşağı indirdik. Apartmanın girişindeki hortumla bisikletlerimizi yıkayıp temizledik. Yüklerimizi yükledikten sonra Süha ile vedalaştık. Sevgili dostum Süha ya apart olarak kiraya verdiği dairesini biz geleceğiz diye kiraya vermeyip bize tahsis ettiği için teşekkür ederim. Çok zevkli döşenmiş kutu gibi bir daireydi.


6. GÜN KALKAN-KAŞ


03 Aralık 2010 Cuma
Bu günkü yolumuz 30 km kadar olduğu için akşam Mert biraz uyuyalım demişti ama her ikimizde 7 civarı kalktık. Balkondan gündüz gözü bir kez daha Kalkana baktım.

5. GÜN ÖLÜDENİZ-KALKAN

02 Aralık 2010 Perşembe
Sabah yolumuz uzun olduğundan erken kalkmaya karar verdik. Mert telefonunu 6:30 a kurdu. Yattıktan az sonra yağmur atıştırmaya başladı ama kısa süre sonra durdu. Gece çadıra düşen yağmur damlaları ile uyandım. Kalkıp fermuarı açtım iç ve dış çadır arasında kalan bölgede bulunan ayakkabılarımızın ıslanıp ıslanmadığını kontrol ettim. Bir ara Mert in kalktığını duyunca sabah oldu diye bende kalktım. Ama saat 3.30 sularıymış tekrar yattım. Sonunda alarm çaldı ve kalktık. Giyinip eşyaları ve çadırı toplarken sivrisineklerde bizi yemeye başladılar. Bacaklarımız delik deşik, sabaha kadar kaşındık. Eşyalarımızı bisikletlerimize yükledik. Kahvaltılığımız var ama ekmeğimiz yok onun için kahvaltımızı Fethiye de yapacağız. Mert yerim yok yiyecekleri sen alımısın dedi. Sanki bende yer var. Çantaların kapağı zor kapandı. Benim çantalarımın daha ağır olmasının yanından birde üstüne üstlük çadır taşıyorum. Gelirken de yiyecekleri ben taşımıştım. Ne bu yahu beni ne zannediyor Mert? Sanki süper menim. Yiyecek poşetlerini çamaşır ipinden söküp bisikletimin portbagajına bağladım. 

4. GÜN ÖLÜDENİZ - KABAK KOYU


01 Aralık 2010 Çarşamba
Bu günü Ölüdeniz de geçireceğimizden erken kalkmamıza gerek yoktu ama yine erken uyandım. Makinemi alıp çadırdan dışarı çıktım. Hava parçalı bulutlu. Sahilde çadır kurulmuş. Eskişehir plakalı araba ile gelmişler. Kuma çadır kuranları hiç anlamıyorum. Çadırın içi kum dolar. Mecbur kalmadıkça kuma çadır kurma taraftarı değilim. Rüzgarda çadır kazıkları kuma tutunamaz. 

3. GÜN SARIGERME-ÖLÜDENİZ

30 Kasım 2010 Salı
Sabah yine erken kalktım. Henüz Mert yatıyor. Dün gece gelip denize girip duş alana kadar hava karardığından etrafı görememiştim. Fırsat bu fırsat deyip elimde fotoğraf makinem kampı dolaşmaya çıktım. Dün geldiğimizde sinekler fena ısırmış sabaha kadar kaşındım.

2. GÜN EKİNCİK-SARIGERME


29 Kasım 2010 Pazartesi
Erken yatınca sabah erkenden uyandım. Makinemi elime alıp çadırdan dışarı çıktım. Hava henüz aydınlanmamıştı.

İSTANBUL-MUĞLA-ANTALYA 1. GÜN MUĞLA-EKİNCİK

05 Kasım 2010 Cuma
Çağlar ile geçen bayramda yaptığımız Gökçeada turundan çok keyif almıştık. Çağlar bu seferki bayram tatilinin Pazartesi gününe gelen arifenin de tatil ilan edilmesi ile 9 güne söyleyip daha uzun soluklu tur yapalım dedi.
Hemen kabul ettim. Gökçeada, Bozcaada mı yapsak, Çanakkale’den aşağılara doğru mu insek derken adaların aşırı rüzgârlı olacağına karar verip vazgeçtik. Ben İzmir’den Antalya’ya doğru gidelim o tarihte oralar daha sıcaktır önerisini yapınca Çağlarda kabul etti.
Ben her turum öncesinde olduğu gibi hemen haritalar hazırlayıp yol planları yapmaya başladım. Bu arada Gökçeada da karşılaştığımız rüzgâr gözümüzü korkuttuğundan hava durumunu beklemeye karar verdik.
Yaptığım harita çalışmalarından İzmir Antalya arasını bizim arzu ettiğimiz şekilde koyları dolaşarak gittiğimiz takdirde günde ortalama 160 km pedal çevirmemiz gerektiği sonucu çıkınca bunun zorluğunu anlatıp Çağlar ile Turu Muğla’dan başlatmaya karar verdik. Bu kararda GPA turunda gördüğüm ve hayran kaldığım Akyaka’ya uğramadan böyle bir turun yapılamayacağı fikrim etken oldu. Hoş Köyceğizden başlamadığınız takdirde başka yolda yok ya. 

AKYAKA


27 Kasım 2010 Cumartesi
Hani ilk görüşte aşk vardır ya benim Akyaka sevdam da araba ile Akyaka’ya inerken gördüğüm bu güzellik ile başladı.

GPA 4 6. GÜN MARMARİS-AKYAKA


25 Kasım 2010 Perşembe
Sabah kalktığımda bir hüzün vardı içimde. Bu gün tur bitiyordu ve eve dönecektik. Oysaki nede çabuk alışmıştım bu hayata, nede çabuk kaynaşmıştım yeni dostlarımla. Kahvaltıdan sonra hazırlıklarımızı yapıp eşyaları son kez kamyonete yükledik Akyaka da almak üzere. Bir gün önce Akyaka ya araçlarını almaya giden arkadaşlarımız yolda çalışma olduğunu, bisiklet ile seyahat için uygun olmadığını söylediler. Akyaka ya bisiklet ile gidip gitmeyeceğimiz belirsizdi ve ben her şeye rağmen bisiklet ile gitmek istiyordum. Dilek hanıma durumu sorduğumda Emniyet ile görüştüklerini, durumun 09:30 da belli olacağını söyledi. Bisiklet ile gitmeme durumu karşısında arkadaşlarım Uğur ve İlhan ı bekletmemek için 09:20 de yola çıktım. Marmaris in bitiminde beni bu yokuş karşıladı.

GPA 4 5. GÜN DATÇA-MARMARİS


25 Kasım 2010 Perşembe
Sabah erken kaktım. Gün ışığında akşam fark edemediğim bazı ayrıntıları net olarak gördüm. Örneğin bu karavanın önündeki hamak.

GPA 4 4. GÜN BODRUM-DATÇA

19 Ekim 2010 Salı
Sabah kalkıp giyindim ve çadırın dışına çıktım. Kamp hareketlenmeye başlamıştı. Bu gün feribot ile Datçaya geçeceğimizden erken yola çıkacağız.

GPA 4 3. GÜN ÖREN-BODRUM

12 Ekim 2010 Salı
Sabah gün doğumunu kaçırmamak için telefonun alarmını 6.45 e kurmuş olmama rağmen bir gün önce yaptığım hatayı yapmayarak uyanır uyanmaz kendimi çadırdan dışarı attım. Bir amacım da çadır arkadaşım İlhanı uyandırmamak. Saat 6.30 du ve ufuk kızarmaya başlamıştı. Bir yanda güneş doğarken aynı karede ayda parlıyordu.



13 Ocak 2011 Perşembe

GPA 4 2. GÜN AKYAYA-ÖREN

12 Ekim 2010 Salı
Akşam denize girerken batan günün fotoğrafını çekememiştim. Sabah erken kalkıp gün doğuşunun fotoğrafını çekmek istiyordum. Uyanık olmama rağmen çadırdan geç çıkınca görüntüyü kaçırdım.

GPA 4 1. GÜN MUĞLA-AKYAKA

11 Ekim 2010 Pazartesi
Sabaha karşı bir ara uyku tulumunun içinde dişlerim birbirine vurmaya başladı. Şortla yatınca üşüdüm. Güya güneye geldik ama meğer Üniversitenin bulunduğu yer zamanında Muğlalıların yaylasıymış ve şehirle arada 3-4 derece ısı farkı varmış. Üşendiğimden eşorfmanımın altını giymedim. İyice büzülerek ısınmaya çalışarak sabahı yaptım. Daha düşük sıcaklıklarda iş gören bir uyku tulumuna ihtiyacım olduğu ortaya çıktı.

GPA'YA GİDİYORUZ

11 Ekim 2010 Pazartesi
GPA 4 ün duyurusunu okuyunca hemen il temsilcilerine ulaşmak için araştırmaya başladım. İstanbul temsilcilerinden telefon numarası bildirilen Hüseyin Bey ile sadece mail adresi bildirilen Mutlu Bey arasında başvuru için kararsız kalsamda sonunda mail ile başvurunun daha masrafsız olacağına karar verip mail ile müracaatta bulundum. Mutlu Beyden yıldırım hızı ile yanıt geldi. İnanın telefon ile görüşsek karşımdaki kişi bu kadar çabuk yanıt veremezdi. Yanıtta bizim parkurumuzda ciddi çıkışlar ve inişler var başarabilirmisiniz diyordu. Hemen klavyenin tuşlarına biraz sert basarak yanıtımı verdim. “Daha geçen hafta Uludağın zirvesine bisikletlerimiz ile çıkıp trans Uludağ turu yaptık’’ diye yazdım. Dostum heyecanlanma sakin ol tarzında yine esprili bir yanıt geldi. “O zaman bizim parkur size hafif gelebilir ama ben yinede baş vuru formunu ve hesap numarasını yolluyorum’’. Zaten ben arkadaşın adından beni mutlu edeceğini anlamıştım.
İşlemlerimi tamamladıktan sonra her gün katılım listesinden durumu takip ettim. Gün geldi ismim yukarılarda yer aldı. Gün geldi yoksa adımı sildiler mi diye telaşlandığımda İstanbul listesinin en sonunda gördüm. İlhan ile birlikte Kamil koç ile gitmeyi planlarken son anda Uğur da tura katılınca benim araba ile gidelim daha ucuza mal olur diye teklifte bulundu. Otobüs parasından fazlasını vermem diyerek pazarlığı bağladım.

ULUS PARKI (MANZARA MUHTEŞEM)

28 Eylül 2010 Salı
Öğle civarı Çağatay aradı. Akşam Ulus parkına gideceğim gelirmisin diye sordu. Tamam gelirim dedim. Beşiktaşta buluşuruz saat 19-20 gibi düşünüyorum sana kesin zamanı mesajla bildiririm dedi. Bende bu hafta izine çıkan ve GPA öncesi bir antrenman yapalım diyen Uğura haber verdim. Bahadır saati 19 olarak belirlemiş ve bunu bana SMS ile bildirdi.
Bahadırla yazın bir akşam Piyerloti ye gitmeye karar vermiştik ama o gece Mert Avrupa yakasında tur düzenleyince arkadaşlarımızı görebilmek için kendi turumuzdan vaz geçmiştik.
Akşam üzeri evde hazırlıklara başlayacağım sırada Uğur aradı Sarayburnunda denize giriyormuş. Geçerken benide al dedi. Hemen hazırlanıp yola çıktım. Sarayburnuna doğru hızla giderken Ahırkapı fenerini geçmiştim ki Uğurun bana seslendiğini duydum.

ANADOLU KAVAĞI PALAMUT TURU

26 Eylül 2010 Pazar
Tuzla köfte turu olarak ilan edilen tur özellikle benim ve İhsan’ın Palamut serzenişleri karşısında kayıtsız kalamayan Mert tarafından Anadolu Kavağına Palamut turu olarak değiştirildi. Hafta boyunca çeşitli meteoroloji sitelerinin birbirleri ile çelişen tahminleri kafaları karıştırdı. Sabah kalktığımda hava çok bulutluydu. Tekerlekten sıçrayan sulardan ıslanmamak için çamurluk taktığım mtb yi tercih ettim. Evden çıkarken yağmur başlamıştı. Yollar bisiklet sürüşü için tehlikeliydi. Kontrollü bir hızla yol alarak Eminönüne geldim. Bizi Üsküdara götürecek gemi iskeleye yanaşmaya çalışıyordu. İDO nun yeni yaptırdığı gemilerdendi ve ben bu gemilere ilk kez binecektim.

GÖKÇE ADA VE DÖNÜŞ YOLCULUĞU (2. ve 3. GÜNLER)

12 Eylül 2010 Pazar
Sabah kalktığımızda çevreyi daha net gördüm. Gece denizden esen rüzgardan korunmak için
çadırımızı bu işletmenin arkasına kurmuştuk. Gece boyunca şiddetli esen rüzgarın bu yapının çatı eternitlerinde ve tahta paravanlarında çıkardığı sesler sık sık uyanmama neden oldu.


KUMBAĞ-GÖKÇEADA (1. GÜN)

12 Eylül 2010 Pazar
Her şey yaklaşık 1 ay kadar önce bir gün Çağların beni telefonla arayıp bayramda Gökçeadaya bisiklet ile tur yapmak istiyorum katılırmısın demesi ile başladı. Nasıl gideceğiz diye sordum. Arife günü çıkıp 1 günde eceabat a gideceğiz. Kabatepeden feribot ile adaya geçeceğiz, adayı turladıktan sonrada bayramın son günü döneceğiz dedi. Peki İstanbul Eceabat arası kaç km deyince 350 km dedi.
Arife günü sen çalışıyorsun o günden hayır yok, Pazar günü ise referandum var o günüde geç dedim. Bize sadece 3 gün kalıyor. 1. Gün 350 km gideceğiz, 2. Gün adayı turlayacağız ki söylediğine göre 90 km ve 3. Gün tekrar 350 km yol yapacağız üstelik o kadar yükle. Ben yaşlı bir insanım ve koştura koştura o kadar gitmeyede hiç gerek yok o tur olmaktan çıkar diye itiraz ettim. Bu hafta sonu Kömür Limanına gideceğim dönüşte sana yol hakkında bilgi veririm dedim.
Geldiğimde yolun Kazdağları tepesinden itibaren geliboluya kadar hemen hemen hiç emniyet şeridi olmayan gidişli gelişli bir yol olduğunu ve İstanbuldan Eceabata 1 günde gidersek burasını gece geçeceğimizi, bununda hayati tehlike taşıdığını söyledim. Sonunda eğer hafta başından izin alabilirse turu 1 haftaya yaymayı aksi halde araba ile kumbağa gidip tura oradan başlamayı kararlaştırdık.
Ben bu arada Gökçeada hakkında bilgi tğplamaya başladım. Çağlarsa 1 hafta önce adaya masa tenisi turnuvası için gitti ve bahaneyle bir ön keşif yapmış oldu.

KÖMÜR LİMANI VE GERİ DÖNÜŞ 3. GÜN

25 Ağustos 2010 Çarşamba
Gece boyunca rüzgardan ve dalga sesinden aralıklı olarak uyudum. Çadırın arkasından esen rüzgar çadırı yatırıyordu. Çadır bezi yüzüme temas edip rahatsız etmesin diye baş ucum olarak giriş kapısı tarafını seçtim. Eğimden dolayı aşağı doğru kaydığımdan rahatsız oldum. Sonunda sabah 8.00 de kalktım. Kamp yeri henüz hareketlenmemişti.


BİSİKLET İLE KUMBAĞ-GELİBOLU-KÖMÜR LİMANI (2. GÜN)

24 Ağustos 2010 Salı
Sabah 5 saatlik uykunun ardından alarmın çalması ile saat 6.00 da kalktım. Kahvaltıyı hazırlayıp çayı demledim. Anneciğim zaten akşamdan demliğe çayı koyup kahvaltılığı dolaba hazırlamıştı. Kendisi oruçlu olduğu için rahatsız etmek istemiyorum.

BİSİKLET İLE İSTANBUL - KUMBAĞ (1. GÜN)

24 Ağustos 2010 Salı
10 Haziran günü Atlas dergisinin Marmara ekinde gördüğüm gidilecek yerler arasındaki kömür Limanı hemen ilgimi çekti. Bu fotoğraf aklımı başımdan almaya yetti.

Resmin altındaki tanıtım şöyleydi.

ULUDAĞ'IN ZİRVESİNE GİDİYORUZ DEDİK VE GİTTİK

7 Ağustos 2010 Cumartesi
4 Temmuzda Uludağa günü birlik gidip geldikten sonra bir süre dağ, tepe görmek istemiyorum demiştim. Bülentin ben daha sonra tek başıma ve gerekirse 1 gece Bursada dinlenerek çıkmayı deyeceğim demesi üzerine 1 ay öncesinden yeni bir Uludağ gezisi yapmayı kararlaştırdık. Bülentten rica ettim, lütfetti bu tur duyurusunu yapmama izin verdi. 1 ay boyunca bu konuyu işlediki Yazdık, çizdik, yeri geldi geyik yaptık, yeri geldi ciddi fikir alışverişinde bulunduk. Bu konuda biraz bilgisi olan herkes bizlere yardımcı olmak için bilgiklerini bizlerle paylaştı. Bazıları gidilir dediler, bazıları gidilmez, bazıları ise anlamsız buldular. Herkesin fikirlerinde haklılık payı vardı. Ama bu işe bir kez kalkışmıştık ve her ne olursa olsun çaresiz kalana kadar deneyecektik. Pes etmek yoktu.

İSTANBUL-İĞNEADA 3. GÜN

25 Temmuz 2010 Pazar
Güngörmez Köyü, Kıyıköy, Hamidiye, Kışlacık, Sivriler, İğneada
Sabah erkenden kalktım. Bisikletimi hazırlayıp ev ahalisinin kalkmasını bekledim. Kısa bir kahvaltıdan sonra 8 de yola çıktım. Yolun ilk 28 km dün kattetiğim yol olduğundan benim için pek bir cazibesi yoktu.
Hava henüz ısınmamıştı. Günübirlik denize ve pikniğe gidenlerin araçları arada bir peş peşe yanımdan hızla geçip gidiyorlardı. Kıyıköye doğru ilerlerken Tekirdağ il sınırından Kırklareli il sınırına geçip yola devam ettim.



İSTANBUL-İĞNEADA 2. GÜN

24 Temmuz 2010 Cumartesi
Güngörmez Köyü, Kastro, Kıyıköy, Aksicim, Balkaya, Güngörmez Köyü
Gece sohbet uzayıp saat 02.00 yi bulunca arkadaşlarımında önerisi ile ertesi gün onlarla beraber Kıyıköye denize gitmeye karar verip İğneada gezisini bir gün sonraya bıraktım.

İSTANBUL-İĞNEADA 1. GÜN

23 Temmuz 2010 Cuma
İstanbul-Güngörmez Köyü
Atakanla birlikte hafta sonu 3 günlük geziler planlamıştık. Geçen hafta sonu benim içim çıktığından Saroz turunu ertelemiştik. Hafta ortası Atakan Cuma gününe sınav konduğunu söyleyince o zaman ben yalnız gidiyorum dedim. Bisikletin arka jantının akordu bozuk olduğundan ften gevşetilmiş durumda ve buda bisikletin fren performansını olumsuz olarak etkiliyor. Hafta ortası Trek Ortaköye görürecektim ama işlerimden dolayı bir türlü fırsat bulup götüremedim. Perşembe sabahı arka lastiğin tamamen söndüğünü gördüm. Uludağ turundan beri bu bisiklete binmiyordum.

ULUDAĞ TURU

04 Temmuz 2010 Pazar
Bir süre önce yeni rotalar ararken gözüme Uludağ tırmanışı, Cumalıkızık, Orhan eli baraj gölü ve Hoylat kaplıcaları takıldı. Konuyu bir mail ile Merte açtım. Geçen hafta Çınarcıktan dönerken motorda Mert Uludağa ne zaman çıkıyoruz diye takıldı. Haftaya çıkalım dedim ve bir anda bu fikir kabul gördü. Hava raporunu alıp sıcaklığın yüksek olacağını gören Mert bu işi sonbahara bırakalım dedi. Ben yapım icabı kafama koyduğunu yapan birisi olarak bu işi hafta sonu yapmakta ısrar ettim. Kerem’inde desteği ile konu resmen duyuruldu. Sonradan Bursada konaklayarak yola erken çıkılması fikri gündeme geldi ve ilk belirlediğimiz şekilde konaklamasız olarak bu işi yapmaya karar verdik.

ERİKLİ ŞELALESİ VE DELMECE YAYLASI

27 Haziran 2010 Pazar
Sabah Eminönünden Turyol motoru ile tura katılacak 9 kişi yola çıktık. Sultan Ahmet Camisine vuran güneş yapının altın gibi ışımasına neden olmuştu.


YALOVA - TRİLYE

21 Haziran 2010 Pazartesi
Sabah Yenikapıdan feriot ile Yalovaya geçitik ve her ne kadar Yalova Pastanesinde olduklarını tahmin etsemde yinede telefonla Mert’i aradım ve Yalova Pastanesinin önünde olduklarını öğrendim. Eskişehir turuna çıkarkende uğramıştık ama o zaman tadilatta olduklarından oturup bir çay içememiştik. Bu seferde çay içemedik çünkü biz geldiğimizde ekip pastanenin önündeydi. İlk kez birlikte pedal basacağımız Ahmet ile Dinçer Yalovadan otobüs ile gelmişler. Kaza geçirdiğinden beri görmediğim Hasan gelmişti. Kazadan sonra soğuduğu Trek Fx 7.0 bisikletini verip Marin almış. İhsanla uzun bir aradan sonra ilk kez karşılaşıp hasret giderdik. Geçen haftanın yıldızı Selçuk benim geleceğimi öğrenince bende geliyorum demiş. Sağolsun sayesinde onurlandım. Güzel şey insanların birbirini sevmesi, birbirlerinden keyif alması. Ve kaptan Mert her zamanki güler yüzü ve sıcaklığı ile bizleri kucakladı.

KAPIDAĞ

14 Haziran 2010 Pazartesi
Bir kaç ay önce geçen yıl yapılan bir Kapıdağ turunu okuyunca Kapıdağda tur yapmayı kafama koymuştum ve tarihide belirlemiştim. Mayıs sonuna kadar bu turu yapacaktım. Fikrimi Mert’e açtım. Biz geçen yıl orman içinden bir tur yapmıştık, bu yıl tam tur yapmayı düşünüyorum bekle deyince her ne kadar kendi başıma doğayla başbaşa bir tur hayalimi karşılamasada tamam dedim. Bu arada sevgili İlhan Beyde Mertten aynı istekte bulununca tur duyurusu yapıldı. Birkaç haftadır turlara katılamadığım için içimdeki tur aşkı had safhaya ulaşmıştı. Üstelik dostlarla tekrar birlikte olacaktım. İlhan Bey ile Garipçe gezisinden beri bir araya gelememiştik.

BİSİKLET İLE İSTANBULDAN ESKİŞEHİRE

22 Mayıs 2010 Cumartesi
Mart ayında aklıma bisiklet ile Eskişehir’e gitme fikri geldi. Buradaki amacım yaz ayında çıkmayı planladığım öncelikle Ege ve devamında olanak olursa Antalya ya yapmayı planladığım tura bir hazırlıktı. Turu feribot ile Bursa Güzelyalı ya geçip oradan Eskişehir’e pedallayacaktım ve bu yolu bir gece konaklayarak kat edecektim.
Bu fikrimi bir turda Özgür’e açtım. Özgür kendilerinin de böyle bir düşünceleri olduğunu istersem birlikte gidebileceğimizi söyledi. Özgür düşüncemi Mert’e söylemiş ve Mert bana Özgür ve Gökhanla birlikte gitmemizi ve bu yolu bir günde geçmeyi planladıklarını söyledi. Bu mesafe o zaman benim için bir hayaldi ama tamam dedim. En kötü ihtimalle gidemezsem otobüsle devam edip onlara ayak bağı olmazdım. Bu arada tur başlangıcı Yalova olarak değiştirildi ve tur tarihide 3 Nisan olarak saptandı. Bu tarih benim planladığım tarihten 2 ay önceydi ve yolculuk geceye sarkacağından o tarihte geceleri Eskişehir de hava sıcaklığı 0 derecenin altına düşüyordu. Ben bu işe yeni başladığımdan henüz yeterli donanıma sahip değildim, hoş halada sahip değilim ya. Bisikletçi için giyim malzemeleri çok pahalı ve dar bir bütçeyle bir anda her şeyin tam olması beklenemez. Bende neredeyse bisikletten başka bir şey yoktu. Mert’in annesinin rahatsızlığından dolayı tur iptal oldu.

YALIKÖY

14 Mayıs 2010 Cuma
Her gezimde olduğu gibi işe harita üzerinde çalışma yaparak başladım ve gideceğim güzergahı saptadım. Yol google maps e göre 95, mapmyride e göre 93 km görünüyordu ki bu ekstralarıyla 200 km ye yaklaşak bir turu gösteriyordu. Bu mesafeyi hiç gitmemiştim. Yaptığım en fazla yol Yalova, İznik, Yalovaydı ve toplam 150 km idi. Alterntif olarak Çatalcaya dönüp İnceğizden trenle dönebilirdim ki, bu da 150 km olurdu. Hemen 2 ayrı Çatalca rotası hazırlayıp çantama koydum. Böylece A, B ve C planlarım hazırdı.

YENİ YOL ARKADAŞIMLA KARABURUN (İSTANBUL) GEZİSİ

6 Mayıs 2010 Perşembe
Geçenlerde Çatalca ya yaptığım gezide Arnavutköy’e gelip Tayakadın tabelasını görünce uzun zamandır gitmediğim Karaburun’a gitmeye karar vermiştim. Bundan öncekilerde hep araba ile gitmiştim bu küçük köye. Karaburun Karadeniz kıyısında İstanbul’un yanı başında küçük bir balıkçı köyü. Yazın gelen yazlıkçılarla özellikle Pazar günü nüfusu artar. Yinede pek çok İstanbullunun Karaburundan habersiz olduğunu düşünüyorum. Bu gün size Karaburunu tanıtmak ve ilgi alanınıza sokmak istiyorum.

YALOVA-İZNİK-YALOVA

2 Mayıs Pazar günü Yalova’da yapılacak olan Temiz Enerji adlı termik santrali protesto gezisine katılmaya karar vermiştim. Hafta ortası İznik gölünün beni çağırdığını hissettim ve kararımı verdim, gidecektim.
Eşimin yeğeni motorsikleti ile birkaç kez İznik gölünün kenarına gidip konaklamıştı. Öve öve bitiremiyordu. Hazırlıklarımı yapmaya başladım. Önce haritadan güzergah belirledim.

GARİPÇE

25 nisan 2010 Pazar
Bu hafta tur olmadığından Pazar gününü Serap'a ayırmıştım. Turlar başladığından beri önce ortaya çıkan sıcak ve samimi yaklaşım artık yerini her Pazar, her Pazar diyerek klasik memnuniyetsizlik şikayetlerine bıraktı. Her ne kadar seninde bisikletin var, sen de gel desemde trafikte süremem diyerek hemen karşı çıkıyor. Cumartesi akşamı bisikletin beni çağırdığını hissettim. Koskoca bir Pazar günümü akraba ziyareti ile geçiremezdim. Ev beni boğardı. Bisikletin üzerine çıkıp özgürlüğüme kavuşmak, bacaklarımda pedal çevirecek derman kalmayıncaya kadar sürmek istiyordum.

YARIM AĞAÇ


19 Nisan 2010 Pazartesi
Dün sabah son haftalarda her Pazar olduğu gibi gurup arkadaşlarımla bisiklet gezisine katılmak için yola çıktım. Turlar ya bu yakada yada karşı yakada oluyor ve karşıda olursa Eminönü veya Kabataştan gemiye biniyorum. Bu yakadaysada Eminönü veya Beşiktaşta buluşuyoruz.
Bu seferki gezimiz Belgrat Ormanınaydı ve buluşma yerimiz Beşiktaştı. Ben bu turlara giderken hep sahil yolunu kullanıyorum. Sahile çıkmak için Yedikule İstasyon Caddesi boyunca ilerleyip tren yolunun altından geçip Narlıkapı Caddesinden geçerek Samatya sahiline ulaşıyorum. Yine aynı yolu kullanarak Narlıkapı Cadedsinde ilerliyordum. Hani şu Aydın Boysan’ın doğup büyümekle öğündüğü Narlıkapı. Burası çok şirin bir yerdir ve yaşamım boyunca hep çok param olup buradan bir ev alacağımı hayal ettim. Hala da ediyorum. Caddenin sağ tarafında yıkık dökük İstanbul surları, onun önünde ise sahil yolu ve deniz var. Solda ise evler var. Genellikle bahçeli eski evler. Bazıları yanmış, bazıları yıkılmış. Ama bazıları hala zamana karşı koyup ayakta kalmaya çalışıyorlar veya satın alan yeni sahipleri tarafından onarıldılar. Bu evlerin manzarası gündüz ayrı güzel gece ise ayrı güzeldir. Evler denize bakarlar. Gece olup Samatya, Zeytinburnu açıklarına demirleyen gemiler ışıklarını yakınca pırlanta tanelerden yapılmış kolye gibi parıldayarak göz kamaştırırlar. Eskiden bu surların dibi kumsalmış. İnsanlar bu surlardaki kapıdan denize inerlermiş. Balıkçılar sabah buradan sahile inip kayıkları ile denize açılır, akşam eşleri, çocuklar, sevgilileri o sahilde onların balıktan dönüşünü beklerlermiş. Benim çocukluğumda da burası doldurulup yol yapılmıştı ama bu kadar geniş bir alan değildi. O zaman balıkçılar kayaların üzerine yaptıkları çekeklerden kayıklarını denize salar, gelincede tekrar çekeğe çekerlerdi. Haziran ayı geldiğinde sahil boyunca kat kat çamaşır ipi gibi ipler gerilir ve bu iplere kuyruklarından bağlanmış uskumru balıkları güneşte kurutularak çiroz yapılırdı. Şimdiki çocuklar çirozu bilmez.Nereden bilsinler ki, biz bile adını olmasada tadını unuttuk.

MEMDUH ŞEVKET PAŞA VE PAŞAMANDIRA KÖYLERİ


31 Mart 2010 Çarşamba
21 Mart Pazar. Sabah saat 07.30 da Samatya hastanesinin önünde Uğur ve Oğlu Yunus ile buluşup sahilden Eminönüne geldik. Bu arada gemi hareket etti. Daha zamanımız vardı onun için hiç telaşlanmadık. Akbilimde kredi kalmadığından belediyenin yeni koyduğu makineyi ilk defa kullanarak 2 jeton aldım. Teknolojinin gelişmesi ile insanların yerini makineler alıyor. Keşke herkesin bir makinesi olsada bizim yerimize makinelerimiz çalışırken biz gezip tozsak, hayatın tadını çıkarsak. Ama teoride kulağa hoş gelen bu düşünce pratikte hiçte böyle olmuyor. Kapitalizmin bitmez tükenmez kar tutkusunun sonucu olarak iş gücünün yerini makineler alırken insanlar işsiz kalıyorlar.

GARİPÇE-RUMELİFENERİ


17 Mart 2010 Çarşamba
Akşam Serap’a banyonun kapısının yanında duran sırt çantamı gösterip “Eğer yarın sabah kalktığında bu çantayı yerinde bulamazsan bil ki gitmişim’’ dedim. Serap “Nereye gideceksin?’’ diye sordu telaşla.
“Merak etme dedim önemsenmenin keyfi ile. Akşama döneceğim, henüz uzun soluklu ayrılıkların vakti gelmedi.’’
Sırt çantamı bisiklete binerken kullanıyordum. İçinde yağmurluğum, rüzgardan koruyucu bir giysi, reflektörlü yelek, buff, yiyecek, kimlik, bisiklet lastiği yaması, bisiklet kilidi, kimlik ve bir miktar para gibi eşyalarım vardı.

DEMİRCİKÖY - KİLYOS - GÜMÜŞDERE

27 Mart 2010 Cumartesi
Sabah kahvaltımı yaptıktan sonra bisikletime atlayıp yola koyuldum. Bu seferki hedefim Kilyos. Artık Sarıyer e kadar olan yolu ezberledim. Bir önceki turumda olduğu gibi sahil yolunu takip ederek her zaman mola verdiğim Kireçburnundaki Petrol Ofisi istasyonunun yanında molamı verdim. Bir yandan bisküvitimi yerken bir yandan da Karadenizden giriş yapan ve Karadeniz’e çıkan gemileri izliyordum. Hava çok güzeldi. Önümden geçen yaşlı bir bey önümde durdu ve bisikletini beslemiyor musun dedi. Ben besleneceğim ki, elde edeceğim gücü ayaklarım vasıtasıyla bisikletime aktaracağım dedim. Gülüştük. Suyumu da içtikten sonra tekrar yola çıktım. Sarıyer’i geçip Kilyos yoluna doğru ilerlerken başımı kaldırıp yukarı baktım. Tırmanacağım yer tam tepemde duruyordu. Adeta düz duvara tırmanacaktım.

ÇATALCA

17 Mart 2010 Cumartesi
Bir süredir düşünüp işlerim ve hava muhalefeti nedeniyle yapamadığım Çatalca turunu yapmaya karar verdim. Mapmyride tan rotamı gidiş eski Edirne Asfaltı, dönüş ise E5 karayolu olarak belirledim. Gidiş 70 km, dönüş 58 km görünüyordu. Sabah 6.30 gibi yola çıktım. Amacım minibüs trafiğinin yoğun olduğu Edirnekapı Sultançiftliği arasını trafik yoğunlaşmadan bitirebilmekti.

SEVGİLİM SENİ ÇOK ÖZLEMİŞİM

01 Mart 2010 Pazartesi
Dün bir şey yaptım ve sevgilimle buluştuk, üstelik tam 35 yıl sonra. Bunu alenen evdeki herkese söyledim açık yüreklilikle. Çok özlemiştim onu ve hiçbir şey umurumda değildi. Bu sefer kesin kararlıydım, asla yolumdan dönmeyecektim.
Hafta ortası karar verdim buluşmaya. Kaç haftadır hava soğuk, yağmurlu, kar yağıyor diye çeşitli bahanelerle atlatıyordum kendisini. İnternetten bir gurubun Pazar günü sevgilileri ile Burgaz adasına gideceklerini öğrendiğimde hava raporlarına baktım. Hafta sonu hava açıktı. Tamam dedim bizde geliyoruz. Hafta sonuna doğru raporlar değişti, yağmur ve soğuk hava bilgileri geldi ama artık söz ağzımdan çıkmıştı. Geriye dönemezdim. Cumartesi günü gidip uzun araştırmalardan sonra görüp beğendiğim hafif yağmurluğu satın aldım.