27 Ağustos 2011 Cumartesi
Bisiklet ile Trans Kaçkar turuna başlamak için nihayet uzun zamandır beklediğimiz gün geldi. Bu turun programını hazırlarken öncelikle bu konudaki en kapsamlı eser olan The Kaçkardan yararlandım. Dünya doğaseverlerine böylesine önemli bir eseri hediye ettiği için Bayan Kate Clow’a teşekkür ederim.
Tura ben Uğur ve Erhan katılacağız. Tur öncesi güzergahımızı gösteren mütevazi bir bisiklet tabelası hazırladım. Tabelanın bir yüzünde katılımcı bilgisi ve gidilecek yerler, diğer yüzde ise gerektiğinde aranması için ev veya yakınlarımızın telefonu vardı.
The Kaçkar kitabı ile verilen haritayı da yanıma aldım.
Kitaptan Olgunlar Zirve ve Olgunlar Yukarı Çaymakçur ve Yukarı Kavrun yollarının tarif edildiği bölümleri tercüme edip kağıda bastım ve sonrada yolda rüzgar ve yağmurdan yıpranmaması için PVC kaplattım.
Bir gün öncesinden heybelerimi, çadırımı hazırlayıp bisikletimi çantasına yerleştirdim.
Sabah kararlaştırdığımız gibi Erdal gelip beni aldı. Oradan Uğura gittik. Tam Uğurun eşyelerını yüklemiştik ki kaskını görünce benim kaskımı unuttuğumu anımsadım. Hemen geri bize dönüp kaskımı aldık ve Sabiha Gökçene gittik.
Erdal’a çok teşekkür ediyoruz.
Erdal gidince Uğurla baş başa kaldık.
Erzuruma uçacağımız Anadolu jet in standından biniş kartımızı alıp eşyalarımızı bagaja verdik. Benim bagaja verdiğim yük 31 kg, Uğurunki ise 24 kg. Ayrıca her ikimizde birer heybemizi yanımıza aldık ve benim o heybemde Uğurunkinden ağır. Anlaşılan ben işi fazla abartmışım. Sanki Trans Kaçkar turuna değil dünya turuna çıkıyorum.
Görevli memure bizim yükümüzü birlikte tartıp gurup indirimi yaptı ve toplam 55 kg olan yükümüzü 45 kg hesaplayarak 15 kg fazla bagaj ücreti aldı. Bunun neticesinde 75 TL yerine 45 TL ücret ödedik, kendisine teşekkür ediyorum. Yüklerimizi kargoya verdikten sonra uçağın kalkış saatini beklemeye başladık.
Yanımızdaki koltuğa oturan yolcunun sevimli bebeği.
Uçaklar hummalı bir çalışma ile uçuşa hazırlanıyor.
Sonunda uçak havalandı. Aşağısı maket gibi görünüyordu.
Bu yüze iyi bakın eğer bu yazı dizisini sonuna kadar okumaya tahammül edebilirseniz Uğur’un ileriki bölümlerdeki görüntüsü ile bunu kıyaslayın. Yükseklik ve yorgunluğun neden olduğu değişimi açık şekilde göreceksiniz.
Biz yine dışarıyı seyretmeye devam edelim.
Yalnız bir küçük bulut.
2 gün sonra bizde dağları aşmak için mücadele ediyor olacağız.
Yolculuk sona erdi ve Erzurum’a geldik. Bu benim bu kente ilk gelişim. Muhtemelen yol arkadaşlarım içinde geçerli bu durum.
Bagajlarımız gelince dışarı çıkıp bisikletlerimizi monte etmek için hummalı bir çalışmaya başladık.
Biz bu çalışmayı yaparken bizleri görüntüleyen turumuza katılacak olan ve Almanyadan 2 gün önce şehre gelen Erhandan başkası değildi.
Ben ve yol arkadaşım Trek 3700 yola çıkmaya hazırız. Diğer bisiklet ise Erhanın Cube’u.
Sizleri fazla merakta bırakmayayım. Karşınızda Erhan Kerti. Yanındaki bisiklet Uğur’un Trek 6700 ü.
Uğur son hazırlıkları yapıyor. Telefonumu açtığımda biz havadayken Eskişehirden Bülent’in aradığını görüp geri aradım. Abi Mustafakemalpaşadayım, siz Suuçtuya gittiğinizde daha yukarıdaki alabalık tesislerine gitmişmiydiniz, işletmeci İstanbuldan bir gurup bisikletçinin gelip burada bir gece konakladığını söyledi dedi. O bisikletçiler bizdik dedim. Abi pes valla hangi taşı kaldırsan altından sen çıkıyorsun. İyi tırmanmışsınız maşallah, abim beni motosikleti ile buraya getirdi dedi. Bende böyle uçuk kaçık turlar ancak benim başımın altından çıkar dedim, gülüştük.
Hazırlıkları bitirince Erhan’ın rehberliğinde şehre doğru pedal çevirmeye başladık.
Buda Erzuruma gittiğimizin belgesi.
Burası Erzurum Teknik Üniversitesinin binası. Bizim mahalledeki Lise binası bundan büyük.
Erhan Örnek otele yerleşmiş. Oda kahvaltı 40 TL. Biz Uğurla birliktr kaldığımızdan kişi başı 35 TL verdik. Kahvaltı ramazan dolayısı ile 01.30 – 03.30 arası olduğundan faydalanamayacağız. İşlemleri yaptırdıktan sonra odaya bile çıkmadan hemen az ilerideki Yurtiçi kargonun yolunu tuttuk. Bisiklet çantamı kargo kapanmadan Hopa’ya göndermem gerekiyor. Dağda bayırda birde onu taşımak istemiyorum. Kargodan otele dönerken yan sokakta sokak çaycısının semaverini yakıp çayı demlemeye başladığını gördük. İftara az bir zaman kaldı ve hazırlıklar son hız devam ediyor. Aşağı yukarı her sokakta hatta caddelerde bile bunun gibi çay ocakları akşam olunca ortaya çıktı. Erzurumun çayının ve yanında kıtlanan sert kesme şekerinin ününü bir hayli duymuştum, yemekten sonra tadına bakmak lazım.
Otelin eski santralı ve radyosu bir köşede dekor oluşturuyordu. Annem zamanında Tekel Başmüdürlüğünün santralında çalışırken bu makinenin benzeri vardı. Arada bir annemin yanına gittiğimde fişi ışığı yanan deliğe ben sokmak isterdim.
Otelin resepsiyonunun önünde İspanyol olduğunu öğrendiğimiz bir çift bisikletlerini ambalajlıyorlardı, gece uçağı ile döneceklermiş. Olgunlardan Dilberdüzü ve Döbe yönünde yürüyüş yapmışlar. Borçka Karagöle gitmişler. Karagöle mutlaka gidin dedi erkek olan. Gideceğiz programımızda var dedim ama benim asıl merak ettiğim Kaçkar. Nasıl bir yer geçebilir miyiz yoksa geçemez miyiz? Kadın hiç İngilizce bilmiyor, erkekse çok az biliyor. Bizse İspanyolca bilmiyoruz. Erdal’ın kulaklarını çınlattım. Buaeada resepsiyonda görevli genç benim bisiklet ile turlar yaptığımı duyunca ilgi gösterdi. Geceleri nerede kalıyorsunuz diye sordu. Genelliklede çadırda kalıyoruz bazen kamping fiyatları yüksek olduğunda pansiyonda kalıyoruz dedim. Kamping ne ki dedi. Adamın birisi bir araziyi çevirip çadır kuranlardan para alıyor dedim. Bu açıklama belli ki kafasını karıştırmış sizde neden orada kalıyorsunuz başka yerde kalın dedi. Ama suyu var tuvaleti var dedim. Burada her yer kamping üstelik bedava, su her yerde var dedi. Durum çocuklar duymasındaki mandıra profesörünün söylemlerine çok benziyordu. Şeytan dedi ver paramı geri ben kampinge gidiyorum de ama güldüm aslında doğru söylüyordu henüz o tür turizmle tanışmadığı için. Eşyalarımızı odamıza yerleştirdikten sonra kargocunun tavsiyesi üzerine yakındaki lokantaya gittik. Top patladı ve servis yapıldı. Çorba, cağ kebap (2 şiş) ve kola yiyip 21 TL ödedim. Et çok sertti, hiç beğenmedim. Arkadaşlarım ilaveten tatlıda yedikleri için 25 TL ödediler.
Yemekten sonra hem yürüyüş yaptık hemde yarın yolda yemek için peynir, zeytin ve pide aldık. Erzurum çok tutucu olduğu için seferi meferi dinlemez kimsenin gözünün yaşına bakmazlar. Erhan benim aradığım kırmızı ispirtoyu yani metil alkolu ararken alkol lafını duyanlar ramazanda alkol aramaya utanmıyormusun diye tepki göstermişler.
Migrostan sonra peynir ve bal satan dükkanların bulunduğu sokağa girdik.
Bizim için oldukça ilginç bir yer.
Leğenin içindeki battaniye halinde duran peynir didilince soldaki gibi lif lif oluyormuş.
Çeşitli yağlar, marmelatlar, pekmezler.
Kaşar peynirleri ve duvarlar dolusu petek bal var.
Uğur bal ve polen, Erhan ise cevizli sucuk aldı. Satıcı bal konusunda oldukça iddialı. Kargo ile sevkiyat yapıyorlarmış. Yolda tadına baktığım balı beğendim.
Alışveriş sonrası sokak çayhanesine oturduk. Bir bardak çay 50 kuruş. Fiyat makul ama çayda umduğumu bulamadım hem soğuk hem de demsiz. Ben daha buruk ve sıcak bir çay içmeyi hayal etmiştim.
Güneş batınca hava soğudu üşümeye başladım.
Çay sonrası otele gidip 05.00 te kalkmayı kararlaştırarak yatmak için hazırlıklara başladık.Bu arada İspanyollar hala ambalaj çalışmalarına devam ediyorlar. Resepsiyondaki görevli genç İspanyol turistle anlaşamadığından benden yardım istedi. İspanyol havaalanına taksinin kaça gideceğini soruyormuş. Görevlinin 40 TL yanıtını kendisine iletirken bende fiyatı öğrenmiş oldum. Yarın maceralı yolculuğumuz başlayacak. Bakalım bizleri neler bekliyor.
orhan abi bi solukta okudum valla heyecanla bekliyorum devamını
YanıtlaSilOrhan abi giriş bölümünü bir solukta okudum.Kalan diğer esaslı bölümlerini sabırsızlıkla bekliyorum.Takipteyim.
YanıtlaSilSelam yazını zevkle okudum çok hoşuma gitti.Hakikaten yükün çok fazla ben asla arkaya 10 kg dan fazla yük almıyorum.kamp malzemeleri ve soğuk havaya karşı tedbir olarak aldıgım giysiler , yedek ayakkabı ve terlik dahil .Tur esanasında üzerime giydiğim gömlek ve shortu akaşmları yıkadım sabaha kadar kurudu ,yedeklere el bile sürmedim.Yiyeceğide sen zaten Erzurum'dan almışsın.Bu Detour çantalarda çok zayıf boş yere para verip aldık.Gördüğüm kadarıyla çanta içine bisikleti koyarken 2 tekerleğide sökmüşsün .Arka aktarıcıyı bir darbeye karşı nasıl korudun .Karadeniz'de de Erzurum'daki gibi peynir ve bal satan dükkanlar çoktu.Hakikaten çok kaliteli ürünler satıyorlar bizim buralarda bulmak zor. Çay Erzurum'da söylediğin gibi kıtlama içilir,senin damak tadına pek uygun değildir.Ben Erzurum'un 69-72 arasını biliyorum o zamanda çok güzel bir şehirdi ezo gelin çorbasıve döneri çok güzeldir .Ilıcada Görev yaptım hava alanının dibi .Yediğiniz yemeğin ücreti bana biraz pahalı geldi,ama oraya gidincede o kebabı yemek lazım .Yazının devamını heyecanla bekliyorum .Sevgiler.
YanıtlaSilGüzel bir başlangıç yazısı olmuş Abi. Eline, kalemine sağlık. Kaçkar bölümünü ve Uğur'un tur sonundaki halini merak etmiyor değiliz. Devamını bekliyoruz. Selamlar.
YanıtlaSilRoman tadında olmuş,arkası yarın sabırsızlığı yaratıyor.Tebrikler..
YanıtlaSilBu güzel anlatım ve fotoğraflar için çok teşekkürler.
YanıtlaSil