23 Nisan 2016 Cumartesi

GÜRCİSTANDA DENİZ KENARINDA TATİL KOBULETİ

23 Nisan 2016 Cumartesi
Turu tamamladığımdan beri bu deneyimimi yurt dışında düşük bütçe ile tatil yapmayı düşünenlerle paylaşmayı düşünüyordum ama bu düşüncemi sürekli erteleyerek bu güne kadar geldim. Bunun 2 nedeni vardı. Birincisi fotoğrafa daha çok zaman ayırmaya başladığımdan, ikinci neden ise bu anlatıma nasıl ve nereden başlayacağımı kestirememem.

Bloğu takip edenler bilirler. Bu işe ilk olarak bisiklet turlarımın anlatımı ile başladım ve ağırlık hala bisiklet turlarında ilk kez geçen yaz bu turdan önce gerçekleştirdiğimiz Trans Kaçkar trekking turunu Kaçkarlarda treking yapmak isteyenlere biraz da olsa yardımcı olabilmek amacıyla paylaştım. Bisiklet turunda veya her gün bir yerden diğer yere gidilen turları anlatmak kolay ama 2 hafta bir yerde sabit durup yaptığınız tatili anlatmak alışkın olmadığım apayrı bir dal.
Elimden geldiğince sizleri sıkmadan işinize yarayacak bilgileri vererek Ardeşenden başlayıp 14 gün Kobuletide, 2 gün Batumda sürdükten sonra Trabzon üzerinden İstanbula dönüşümüzle sona eren tatilimiz hakkında bilgilendirmeye çalışacağım.
10 Ağustos Pazartesi
Sabah erkenden uyandım. Hava daha şimdiden sıcak. Belli ki bu gün de sıcaklık ve nem fazla olacak. Hemen üstümü giyip ispirto satın almak ve ATM den para çekmek için odamdan çıktım.
Resepsiyon görevlisi uyuyordu. Sessizce dışarı çıktım. Yollar boş, temizlik görevlileri sokakları süpürüyorlar, tek tük te araç geçiyor. Karşılaştığım birisine bankamın ATM sini sordum. İleride solda bankanın şubesi var orada ama buraya 3 km kadar uzaklıkta dolmuşa bin dedi. Sağol deyip yürümeye başladım. Fırınlar ve pastanelerin önünden geçerken mis gibi kokular dışarıya taşıyordu. Uzun zamandır hasret kaldığım böreklere, keklere, pastalara içim gidiyor ama otelde kahvaltı servisi olduğu için bu isteğimi bastırıyorum.
Otelin az ilerisindeki benzincide Havaş terminali olduğunu görünce Serap ı arayıp Trabzondan Hopaya değil Ardeşene gelmesini söylemeye karar verdim.
Sabah sabah insanın beynini delen güneşten korunmak için binaların gölgesine sığınarak Ardeşen in boş caddesinde yürümeye devam ettim.Bu gün Gürcistana geçeceğimiz için hesabımdaki bütün parayı çektim. Otele dönerken bir marketeki görevliye ispirto sordum yandaki tekel bayisine bak deyip benimle bayiye gelip arkadaş ispirto arıyor sende var mı diye sordu. İspirto varmış, litresi 5 TL oysa Ayderde ispirtodan çok kolonyaya benzeyen 0,5 litrelik sıvıya 7,5 TL istemişlerdi. 1 litre ispirtoyu alıp otele döndüm.
Kahvaltı saati gelmişti yukarı kahvaltı salonuna çıkıp açık büfe kahvaltılıklardan tabağıma biraz aldım. Bu konuda şimdiye kadar rastladığım en zengin açık büfe Ardahanda kaldığımız otelde vardı.
Arka masada otelin 2 görevlisi işten güçten konuşuyorlardı. Kadın Gürcü ama Türkçeyi iyi öğrenmiş.
Kahvaltıdan sonra odama indim. İstanbuldan gelen uçağın Trabzona tahmini iniş saatinden itibaren Serap'ı aramaya başladım. Sonunda telefon açıldı. Havaşla Ardeşene gelmesini kendisini burada karşılayacağımı söyledim. Otobüsün buraya gelme süresi 1,5-2 saat sürermiş.
Gürcistanda uzun süre duş alamayacağımı düşünüp bir daha duş aldım. Çantamı yerleştirdim ve dün buradan aldığım yiyecekleri, ispirtoyu küçük sırt çantasına koyup artanları da bir büyük sağlam poşete yerleştirdim.
Otobüsün gelme saati yaklaşınca benzincideki terminale gittim. Yarım saat kadar sonra otobüs geldi. Yolun karşısına geçip yoldan sık sık geçen, ön camlarında Rize - Hopa - Sarp - Batum yazan küçük otobüslerden birisine bindik. Şoför Sarpa kadar gideceğini söyledi problem yok dedim. Bizden başka kimse yoktu otobüste. Yolda kısa mesafeli binip inenler oldu.
Sarp sınır kapısına geldiğimizde kapıda pek kimse yoktu. Yurt dışı çıkış harcını yatırıp pullarımızı alıp geldiğimde kapıda uzun bir kuyruk oluşmuştu. Bu kadar insanın nereden çıktığını kestirmeye çalışırken gelen bir tur otobüsünden indiklerini anladım. Sarpta araç ile kapıyı geçerken yolcular eşyalarını alıp araçtan iniyorlar ve sınırı geçtikten sonra araca binip yollarına devam ediyorlar. Onun için Batum yerine Sarpa kadar giden araca binmek size pek bir şey kaybettirmez. Aklınızda olsun Gürcistana geçmek için Bayram ve hafta sonu dışındaki günleri tercih edin.
Araya girmeye çalışan 3 Gürcü genç yüzünden sırada sinirler biraz gerildi. Kuyruk binaya girdiğinde birden fazla kontrol gişesi vardı ama maalesef burada sıra bozulduğundan keşmekeş hakimdi. Sonunda kontrol noktasının karşısındaydık Bizim önümüzdeki 4 kişilik gurupta reşit olmayan genç kız babası ile çıkış yapacakmış. Annesinden izin belgesi olmadığı için polis çıkışına izin vermedi. Yanlarındaki kadın ile kızı çıkış yaptı ama arkadaşları çıkamadığı için iptal ettirmek istediler. Tabi bir takım işlemler zaman aldı ve biz polisin karşısına geldik. Serap sorun yaşamadan geçti. Beni sırtımda koca çanta, bir elimde küçük sırt çantası, diğerinde bir büyük poşet ve boynumda asılı fotoğraf çantası ile gören polis emeklilik ne güzel şey bende emekli olunca senin gibi gezeceğim dedi ve çıkış damgasını pasaportuma bastı.
Yürüyerek Gürcü tarafına geçtik. Üzülerek söylemeliyim ki Gürcistan tarafı daha düzenli. Son defa 2013 yılındaki geçişime göre daha iyi hale getirilmiş. Karmaşa yok, gişe sayısı fazla dolayısıyla yığılmada yoktu. Kolaylıkla işlemlerimizi yaptırıp Gürcistana girdik. Kapıdan çıktığınızda bir karşıya dizilmiş bir sürü döviz bürosu göreceksiniz. Eğer bozduracağınız para miktarı yüksekse burada sadece Batuma gidiş yol parası kadar bir parayı bozdurun. Asıl işlemi Batuma gidince kıyaslama yaparak en iyi fiyatı veren yerde gerçekleştirin. Ama bir gün için geldiyseniz ve az bir para bozduracaksanız uğraşmaya değmez. Sınırda TL verip GEL yani lari aldık. 1 lari 0,75-79 TL aralığındaydı.
Buradan Batuma belediye otobüşü ile gidebilirsiniz.Sık sık otobüs var ve kişi başı 1 lari. Biletinizi kesinlikle atmayıp yolculuk süresince saklayın. Yolda 2 veya 3 kez bilet kontrolü yapılıyor.
Batumda inip bir lokantada haçapuri yedikten sonra Kobletiye giden minibüslerin kalktığı garaja doğru yürümeye başladık. Sahile çıkıp sağa döndükten kısa süre sonra bizi çantalarla gören bir minibüs muavini Mestia diye bize koştu. Yok dedim daha sonra gideceğiz oraya. Ne kadar dedim. Kişi başı 30 lari dedi.
Gürcistan gezisi yapmak isteyenlere Mestiayı görmelerini öneririm. Blogda Mestia yazısını yurt dışı turlar bölümünden bulabilirsiniz.
Yolda bir Türkle karşılaştık. Kendisi astsubaymış ve bir arkadaşı ile burada iş olanaklarını araştırmak için gelmiş. Burada garaj yakınında bir apartman dairesinde kalıyorlarmış. Kişi başı gecelik 20 lari ödüyoruz dedi.
Arkadaş bizi garaja götürdü. Batumda 2 otobüs garajı var. Birisi minibüslerin kalktığı şehrin hemen yanındaki bu garaj, diğeri ise büyük otobüslerin kalktığı şehir dışındaki garaj. Çantamı Kobuleti minibüsünün bagajına güçlükle sığdırıp bindik ve az sonra dolan minibüs yola çıktı.
Kobuleti Batuma 30 km mesafede Karadeniz kıyısında bir sayfiye kenti. Kişi başı minibüs ücreti 1,5 lari.
Yolculuk ne kadar sürdü fark etmedim, sonunda Kobuletiye geldik. Yolcuların bir kısmı indi. Minibüs yola devam etti. Bizi ne kadar ileriye götürürse o kadar iyi. Daha önce 2 kez bisiklet ile konakladığım sahilde konaklamayı düşünüyorum. Minibüste bizimle birlikte bir genç kalmıştı. Şoför durdu bir şeyler söyledi. Genç kızdı söylenerek indi. Şoför bize de bir şeyler söyledi. Sonunda inin buraya kadar dediğini anladık.
Ağır çantaları sırtladım yeniden yürümeye başladık. Serapta uyku tulumu, mat ve giysilerinin olduğu bir sırt çantası var ama ayakkabı ayağını vurduğu için canı acıyor. Bana sürekli daha var mı diye soruyordu. Benimde taşıdığım yüklerden iflahım kesilmişti. Yol kenarındaki bir parkı ve yanındaki sirki geçtikten sonra manolya ağaçlarının altında kurulmuş bir kaç çadırı görünce orada konaklamaya karar verdi.
Genç bir çift Rus un çadırlarının yanına çadırımızı kurduk. Arkadaşa tuvalet ve duş işini nasıl hallediyorsunuz diye sordum. Tuvalet için umumi tuvaleti kullanıyorlarmış. Sahilde duş var dedi. Eşyalarımızı yerleştirip mat ve yastıkları şişirdikten sonra deniz kenarına indik. Sahilde hakikaten duş vardı. Bir ahşap konstriksüyonun üzerine su tankı konmuş. Tank kıyıda su sayacına bağladıkları hortumla dolduruluyor ve isteyen bu konstrüksiyonun altına girip perdelerini kapattıktan sonra duş alabiliyor. Ücret 1 lari. Yalnız yerli halk anlaşılan pek rağbet etmiyor ki yerler kuruydu.
Parkta ve çevrede 7 tane tuvalet var ve fiyatı sadece 50 tetri yani 0.5 lari. Bu tuvaletlerden sadece 1 tanesi 1 lariydi. Parkın içindeki Sunset restaurant ın karşısındaki tuvalet çok bakımlı ve modern üstelik fiyatı da 50 tetri.
Deniz kıyısı iri çakıllardan oluşuyor ve kum olmadığından üstünüze yapışıp duş almayı zorunlu hale getirmiyor. Zaten Karadenizin tuzu az olduğundan duş almasanız bile rahatsız olmuyorsunuz. Deniz birden derinleşiyor ama Şile ve Kilyos gibi dalgalar köpürerek gelmiyor, en dalgalı zamanında bile insan hayatını tehdit etmiyor. Yinede tedbiri elden bırakmayın, aşırı dalgalı günlerde açılmayın.
Kıyının biraz açığında sahil güvenliğe veya deniz polisine ait botlar bir olumsuz durumda müdahale edebilmek için bekliyorlar ve tur atıyorlar.
Kimden Kobuleti
Yemek ve kahvaltı için Kaçkardan kalanlar ve benim Ardeşenden aldıklarımla çokça malzeme var. Akşam yemeği için tek ihtiyacımız ekmek ve su. Kamp yerimizin hemen arkasındaki ana caddede karşıya geçince sırayla bir sürü bakkal, fırın, market hatta eczane vardı. Yolun hemen karşısındaki bakkala girdim ve puri diyerek ekmeği, aqua diyerekte 5 litre suyu aldım. Ekmek 1 lari, 5 litre su 1,5 lari. Burada suya epey para harcayacağız gibi görünüyor çünkü hem içmek için hemde bulaşık için suya ihtiyacımız var.
Yemekten sonra çevreyi tanımak için gezintiye çıktık. Parkı geçince barlar, cafeler ve restaurantların yer aldığı büyük bir park başlıyor.
Kimden Kobuleti
Parkın içinde yerden yükselen su sütünlarının arasında bir sürü çocuk, genç, yetişkin ıslanıp oynuyorlardı. Serap a bak duş yapacak yeri de bulduk dedim. Sen girebilirsin ama ben nasıl gireyim ayıp dedi. Niye ayıp olsun ki bak millet mayolarıyla, bikinileriyle gelmiş oynuyorlar. Denizden çıkıp burada duş alır çadırımıza gideriz dedim.
Kimden Kobuleti
Güneş batıyordu. Kobuletide gün batımının hastasıyım. Burada güneş her gün bambaşka güzellikte denize batar. Geçen gelişimde Erdalla birlikte bira ve fıstığımızı alıp deniz kenarındaki duvarın üstüne oturup gün batımını seyrediyorduk. Parka sırtımı dönüp gün batımını görüntülemeye başladım. Bu iskele son geldiğimde kara ile bağlantısı yıkılmıştı. Bazı cesaretli gençler gerilen iplerin üzerinde yürüyerek karşıya geçiyorlardı. Şimdi iskelenin kıyı ile bağlantısı yapılıp burası gündüz cafe restaurant, gece ise gece kulübü olarak hizmet vermeye başlamış.
Kimden Kobuleti
Burası gözünüzün alabildiğine uzanan bir plaj ve hemen arkasında ulu çam ağaçları var. Türkiyede gün batarken plajlar boşalır oysa burada insanlar hiç istiflerini bozmuyorlar, hatta hava karardığında bile denize girmeye devam edenler var.
Kimden Kobuleti
Burasıda plajın Poti tarafı. Bu tarafta denize giren nüfus yoğunluğu daha az.
Kimden Kobuleti
Kimden Kobuleti
Ve sonunda güneş battı.
Havanın kararması ile birlikte iskelenin led ışıklandırması yandı. İleride Batumi nin de ışıkları görünüyor. Sahilde denizi girenlerin yerini romantizm yaşamak isteyenler aldılar. Gençler kızlı erkekli, kız kıza, erkek erkeğe bazıları tek başlarına şaraplarını, biralarını veya sadece çekirdeklerini alıp sahile geliyorlar. Kimisi denizin attığı kütükleri yakıyor kimisi küçük mumları, ama kimse kimseyi rahatsız etmeden kendince eğleniyorlar.
Kimden Kobuleti
Gece parka gittik insanlar rengarek su sütünlarının altında ıslanıyor, fotoğraf çektiriyorlardı. Çocuklar kiralık akülü arabalarla tur atarken büyükler banklara oturup yakınlarındaki lokantadan dışarı taşan müziği dinliyorlardı. Lokantalarda aşka gelen müşteriler müzikleri ile aşina olduğumuz kafkas oyunu oynuyorlardı ve bu konuda büyüğü küçüğü hepsi çok yetenekliydi. Parkın içindeki açık hava sahnesinin küçük tribünü hınca hınç dolmuştu. Sahnede bir gurup müzisyen kendi ezgilerini çalarken kız ve erkeklerden oluşan gençler dans gösterisi yapıyorlardı. Tam zamanında gelmişiz buraya dedim Serap'a. Bu gün yorulduk, fazla geç olmadan yattık hemen arkamızda yol kenarındaki lokantada canlı müzik yapıyorlar. Ses bize kadar geliyor. Solist arada bir bizimde aşina olduğumuz Gürcüce hatta Türkçe şarkıları seslendiriyordu. Bir yandan müziği dinleyip bir yandan sırtımı dinlendiriyordum. Ağır çanta bu gün beni çok yordu, canım çıktı. Dalmışım, berbat bir sesle uyandım ileriden bir yerden bir müzik sesi geliyordu ama bu müzikten çok gürültüydü. Tekno tarzındaki müzik bana işkence gibi geldi. Anlamsız ciyaklamalar, gıcırdamalar, civ civ lar uyumam mümkün değil. Saate baktım 3 ü geçiyordu. Bu nasıl saygısızlıktı böyle gecenin bu vaktinde bu kadar yüksek sesle gürültü yapılır mıydı. Uzun süre sağa sola dönüp sinirim tavan yaparken sızmışım. Sabah uykumu almış olarak uyandım. Denize girdikten sonra yiyeceklerimizi ve ocağımızı kıyıdaki beton bankın üzerine götürüp denize karşı kahvaltımızı yaptık.
Benim programım 4 gece burada kaldıktan sonra minibüsle kişi başı 20 lariye Tiflise gidip orada 2 gece kalıp yine minibüsle kişi başı 10 lariye Kazbegiye gidip orada 2 gece kalmak, ardından Tiflisten Zugdudiye, oradan da Mestiaya geçip 2 veya 3 gece kaldıktan sonra yeniden buraya Kobuletiye dönmek. Burada 3 gece kalıp Batumda da 2 gece geçirip Trabzon havalanına gitmek. Belki Tiflisten Erivana gideriz diye pasaportlarımızı da yanımıza almıştık ve sınırdan pasaportla geçiş yaptık. Eğer Gürcistana nüfus kağıdı ile giriş yaparsanız 3. bir ülkeye yanınızda pasaportunuz olsa dahi geçemiyorsunuz.
Serap ben burasını çok sevdim, deniz harika, çadırda da kalıyoruz başka bir şey istemiyorum tatili burada geçirelim dedi. Yanımızdaki Rus çift çadırını topladı, ilerideki bir çadırda gidince daha az güneş alır düşüncesi ile çadırımızı onların yerine taşıdık. Yavaş yavaş kıyı kalabalıklaşmaya başladı.
Kimden Kobuleti
Gün içinde parkta otururken bir adam elinde boş bir pet şişe ve kısa bir hortumla ile yanımızdan geçti. Adam mutlaka su doldurmaya gidiyordu, göz hapsine aldım. Adam az ilerideki açık hava sahnesinin arkasındaki bir çeşmeden bidonu doldurdu. Serap a yaşasın suyu da bulduk bundan sonra su masrafı yapmayacağız yalnız hortum bulmamız lazım dedim. Daha sonra çeşmenin yanına gidip baktığımızda yanındaki ağaca asılı bir hortum gördük. Su dikey bir borunun ucuna takılmış bir vanadan yukarı doğru akıyor, altındaki çanaktan da akıp gidiyordu. Yani insanlar ağızlarını yaklaştırıp su içsinler diye yapılmış. Böylece en önemli sorunlarımızdan birisi olan içme suyu problemimizde çözülmüş oldu.
Çadırımızı kurduğumuz manolya ve çam ağaçları ile kaplı alanın yanındaki sirkin arkasında yol kenarında birde otopark var burada önünde Batumi veya Kobuleti yazan minibüsler duruyor. Meğer minibüslerin son durağı burasıymış. Geldiğimiz gün şoför bizi yarı yolda indirip geri dönmüş adamın her halde işi vardı, bizi başından savdı. Aklınızda bulunsun eğer Kobuletide çadır ile tatil yapmayı düşünüyorsanız minibüs garajında indikten sonra Poti tarafına doğru kıyı boyunca isterseniz bizim gibi hemen garajın yanındaki alanda isterseniz de biraz daha yürüyüp ileride çadırcıların tercih ettiği çok sayıda çadırın olduğu alanda konaklayabilirsiniz.
Batumdan kalkıp ilerideki köylere giden birisi sahildeki caddeden, diğeri arkadaki caddeden geçen 2 ayrı belediye otobüsü ile de Kobuletiye gelebilirsiniz ama minibüsler hem sık, hem rahat hemde ucuz. İstanbulda 30 km yolu 1,5 lariye gidemezsiniz.
Günümüzü denize girip parkta gölgede oturarak geçirdik. Bir gün daha bitti, yine güneş batıyor. Güneş bu kadar mı güzel ve her gün bir başka batar. Gün boyunca pırıl pırıl olan gök yüzü adeta bize yeni bir görsel şölen sunabilmek için bulutlanmaya başladı.
Kimden Kobuleti
Artık insanlar evlerine dönmeye başladılar.
Kimden Kobuleti
Yemekten sonra yine parkta gezintiye çıktık ve hop elektrikler kesildi her yer karanlığa gömüldü. Demek Gürcistanda da elektrik kesiliyormuş. İskeledeki Atlantida restaurant jeneratör ile aydınlatılırken jeneratörü olmayanlar masaları yaktıkları mumlarla aydınlattılar.
Kimden Kobuleti
Burada günlerimiz sabah kalkınca deniz, ardından kahvaltı, öğle güneşinde parktaki ağaçların gölgelerinden birsinin altındaki banklarda oturarak, çevreyi yürüyüp gezerek, dondurma yiyip arada bir akşamları bira içip gün batımını seyrederek, geceleri restaurantların önündeki sahil yolunda yürüyüp müzik dinleyerek geçiyor.
Kimden Kobuleti
Pek bir para harcadığımız yok ekmek, yumurta, sebze, domates, meyve gibi ihtiyaçlarımız için para harcıyoruz. Duş aldığımız belli saatlerde çalışıyor. Onun için akşam üstü 5 gibi son kez denize girdikten sonra bu saatte çalışmaya başlayan fıskiyelere geliyoruz.
Kimden Kobuleti
Artık ortama iyice alıştık. Geceleri müzik gürültüsünden de rahatsız olmamaya başladık. İnsan her şeye alışıyor.
Bugün hava kapalı ve rüzgarlı denizin pek tadı yok ama hava bulutlu da olsa, denizde dalgalar köpürse de buradaki insanların umurunda değil. Akın akın denize girmeye geliyorlar.
Kimden Kobuleti
Kahvaltıdan sonra Serapla yürüyüp çevreyi keşfetmeye karar verdik. Yolun karşı tarafında geçip Kobuleti tarafına doğru yürümeye başladık. Bir süre sonra ana caddeden ayrılıp bir sokağa girdik. Cadde üstün oteller var ve her birisi tıklım tıklım dolu. Girdiğimiz sokakta da pansiyonlar vardı. Bir pansiyondan çıkan gençlere İngilizce biliyor olabileceklerini düşünüp oda fiyatının ne kadar olduğunu sordum. Burada yaşlılarla hatta orta yaşlılarla İngilizce anlaşabilmeniz pek mümkün değil. Bu ülkede Gürcüceden sonra en geçerli dil Rusça. Ondan sonra ise Türkçe geçerli. Gençte İngilizce bilmiyormuş ama aralarından İngilizce bilen birisi otel pansiyon görevlisi genç kıza sordu kızda boş oda yok diye yanıt vermiş. Sadece fiyat öğrenmek istediğimi söyleyince bu mevsim talebin en yüksek olduğu sezon olduğundan yer yok ve fiyatlar yüksek bu aydan önce veya sonra gelirseniz daha uygun fiyatla yer bulabilirsiniz şu anda kişi başı 25 lariden başlıyor dedi.
Kimden Kobuleti
Sokaktan arka caddeye geçince hayat bir anda durdu. Yolun sağında bahçe içinde evler var ve hepside pansiyon olarak hizmet veriyorlar. Burada bir sakinlik var. Ön cadde ne kadar renkli, ne kadar hayat doluysa burasıda alabildiğine sakin ve sessiz. Biraz yürüdükten sonra giysi üzerine tek katlı büyük bir market bulup girdik. Görevli bir şeyler söyledi. Ben üzerimde tişört yok diye giremezsin diyor zannettim. Tam çıkıyordum bir kadın geldi ve Türkçe çantanızı girişteki dolaba kilitleyip girebilirsiniz dedi. Kendisi bir ara İstanbula dil öğrenmeye gelmiş Türkçeyi fena konuşmuyor. Laf arasında müzik sesinden şikayet edip bumun bir sınırlaması yok mu diye sordum. Yok, bu insanlar sezon kısa olduğu için sadece 3 ay iş yapabiliyorlar dedi. O zaman şu sonucu çıkardım. Kobuleti Gürcistan ın Bodrumu.
Gelenlerin hali vakti yerinde, kadınlar ve çocuklar özellikle de kız olanlar çok şık giyiniyor, giydiriliyor. Sokaklarda lüks arabalar boy gösteriyor. Burada Gürcüler, Azeriler, Ermeniler, Ukraynalılar ve Ruslar tatil yapıyorlar. Hatta bir kaç Türk plakalı araçta gördüm. Kadınlar çok şık giyiniyorlar dedim ama erkekler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Onlar genellikle altlarında bir şort üstlerinde kocaman bira göbeklerinin üzerine kadar sıyrılmış bir penye ile geziyorlar. Hatta bazıları işi daha da abartıp penyeyi göğüslerinin üzerine kadar sıyırıyorlar.
Gürcü sürücülerin karşıdan karşıya geçen yayalara karşı pek saygılı oldukları söylenemez. Kadınlara karşı daha toleranslılar ama Ermeni sürücüler ayrım yapmadan tüm yayalara durup yol veriyorlar.
Sokaklarda sık sık döviz bürosu var, ülkeye girerken döviz getirmedim TL ile girdim diye hiç dert etmeyin Bu bürolarda Gürcü larisi (GEL), Türk lirası (TL), Ermeni Drahmisi (AMD), Rus rublesi ve Azerbaycan manatı (AZN), ABD doları ($) ve Euro (€) ile işlem yapabilirsiniz.
Yeniden parka geldik, parkta bir galeri var. Burada bir sanatçı yaptığı eserleri sergileyip satıyor.
Kimden Kobuleti
Kimden Kobuleti
Kimden Kobuleti
Akşam yemekten sonra her zaman olduğu gibi yürüyüşe çıktık. Bu gün hava kapalı ve serin olduğundan parktaki fıskiyelerde insanlar suyun altına girmek yerine  fotoğraf çekiyorlardı.
Kimden Kobuleti
Gece değişen renkteki ışıklar ayrı bir güzellik katıyordu.
Kimden Kobuleti
Gürcistana geçtiğimizden beri internete giremiyorum. buradan sim kartı da almadığımızdan Türkiye ile bağlantımız koptu. Geçen sefer geldiğimizde yol üzerinde bir yerde bedava wi-fi bağlantısı olan bir cafe bar vardı ve Erdal ile o mekanın önünden internete bağlanabiliyorduk. Yeniden oraya gidip şansımı denemeye karar verdi. Bahaneyle geçen sefer Erdal ile konakladığımız yeri de gidip görmek istiyorum. Caddeye çıktım. Burada daha öncede dediğim gibi yan yana küçük bakkallar sıralı. Aslında bunlar küçük birer market yok yok. Meyve, sebze, yiyecek, içecek, kuruyemiş, konserve, içki, sigara neye ihtiyacınız varsa buradan temin edebilirsiniz. Yan yana pek çok oldukları için sınırsız seçme şansınızda var. Benim alışveriş yaptığım bakkalın yanında bir tostçu var. Üstelik tost ayran Türkçe yazılmış. Türk çayı var diye tabela da asmışlar. Geçen gelişlerime göre daha çok Türk malı yiyecek içecek gördüm. Pınar, Ülker markalarımızın yanında Algida hatta Madonun küçük bir tezgahı da vardı. Kobuletide damak zevkinize uygun yiyecek içecek bakımından hiç sıkıntı çekmezsiniz.
Kimden Kobuleti
Geçen yılki mekan ücretsiz wi-fi yi kapatmış ama hemen 2 dükkan yanındaki haçapuricinin wi-fi sinden internete bağlanıp maillerime ve gazete haberlerime baktım. Sosyal medyayada girebiliyorum ama fotoğraf paylaşamıyorum. Neyse bu kadarına da şükür. Gölge olan karşı kaldırıma geçip yürüyüşümü sürdürdüm. Şimdi geneli boş olan bu ağaçlarla kaplı alan acaba geçmişte park olarak mı kullanılıyordu yoksa üst düzey yöneticilerin malikaneleri miydi? Beni bu düşünceye sevk eden karşıma çıkan bu eski giriş kapısı
Kimden Kobuleti
ve arazide bulunan bunun gibi terk edilmiş eski yapılar.
Kimden Kobuleti
Arazide yürüyüp sahile çıktım. Burada deniz kenarında daha az insan var.
Kimden Kobuleti
Bu alanda şimdilik dilediğiniz yerde konaklayabilirsiniz.
Kimden Kobuleti
Oldukça eski bir deniz bisikleti sahile terk edilmiş. Böylesini ilk kez görüyorum.
Kimden Kobuleti
Az sonra çadırların daha çok oldukları yere geldim. Hemen sahile kurulan ve önüne çakıl taşları ile Kobuleti 2015 yazılan çadır dikkatimi çekti. Çadırın yanında Trabzon plakalı bir araba vardı ama sahibini göremedim.
Kimden Kobuleti
Bu gün tişortümü de yıkamak için duşa üstümü çıkarmadan girdim. Su çok tazyikli bir ara gözüme çarptı uzun süre ovundum.
Kimden Kobuleti
Sunset restaurantın dekor olarak kullandığı bisiklet figürü.
Kimden Kobuleti
Gece hafif yağmur atıştırdığı için bu sabah denize girmeyip doğrudan kahvaltıya giriştik. Yürüyüş yolunun hemen yanındaki banklarda bu işi yaptığımızdan ispirto ocağımızla, kahvaltılıklarımızla, çay demlememizle sabah yürüyüşü yapanların oldukça ilgisini çekiyoruz. Bu küçük şirin kızda bizle çok ilgilendi. Annesi giderken durup elinden çekiştirdi. El sallamamıza oda el sallayarak karşılık verdi.
Kimden Kobuleti
Sabah boşalan petimize su doldurmaya giderken.
Kimden Kobuleti
Günün en sıcak saatlerinde, hava kapalı olduğunda geceleri etraftan yayılan müziği dinlemek için bu parka geliyoruz. Bu bank geceleri en sevdiğimiz yer çünkü hemen arkadaki restaurantta çok güzel canlı müzik yapılıyor. Burada sahne alan kız ve erkek müzisyen gerek batı tarzında gerekse kendi dillerindeki parçaların yorumunda çok başarılılar. Kendi dillerinde müzik yaptıklarında Gürcüler piste fırlayıp hünerlerini sergiliyorlar ve hepside çok iyiler.
Kimden Kobuleti
Öğleden sonra hava açtı, güneş kızdırmaya başladı.
Kimden Kobuleti
Plajda ata binebilirsiniz.
Kimden Kobuleti
Bunun yanında muz, paraşüt, deniz bisikleti, jetski gibi deniz araçlarını kiralamak mümkün. Deniz araçlarını kiralamak için önünüzden geçerken ıslık çalmanız yeterli eğer araç meydanda yoksa kıyıda şezlong kiralatanlar söylerseniz telefonla haber veriyorlar.
Kimden Kobuleti
Zamanımın bir kısmını da fotoğraf çekerek geçiriyorum. İnfrared çekim denemelerine de yapıyorum.
Kimden Kobuleti
Bu günü de bitirdik, güneş bir kez daha bize veda ediyor.
Kimden Kobuleti
Yemeğimizi bu gördüğünüz yürüyüş yolunun kenarındaki beton banklarda yiyoruz. Az önce yemeğimizi yediğimiz bank bizden sonra yeni misafirlerini ağırlıyor.
Kimden Kobuleti
Geldiğimizin 4. günüydü, sabah yine denize girdim ve yüzmeye başladım. Karadenizin bende kötü algısı olduğundan ileriye doğru değil kıyıya paralel olarak yüzüyorum. İskeleye kadar gidip geldi. Kıyıya çıktığımda beyaz sakallı bir adam yanıma gelip bir şeyler söyledi. Anlamadım. Türkçe ve ingilizce dedim. Yok işareti yaptı ardından işaretlerle beni tebrik etti. Çadıra gidip giysilerimi giyip çıktığımda adam çadırın önünde beni bekliyordu. Heyecanla Ruski dedi no dedim Turkish and English. Yok dedi. Sonra bir şey sordu anlamadım. Elinin parmaklarını birer birer açıp göstermeye başladı. Galiba yaşımı soruyordu 6 parmağımı açıp 60 dedim. Eliyle çok iyi işareti yaptı. Yine işaretle yaşını tahmin etmemi istedi bilmiyorum deyince 8 parmağını açıp 80 dedi. Hiçte 80 gibi değildi bu güler yüzlü adam, vücudu sırım gibiydi ve çok dinçti. 20" bir bisikletle gelmişti deniz kenarına. Adam gülümseyerek ayrıldı yanımızdan.
Her akşam bu sefer gün batımı fotoğrafı çekmeyeceğim yeter artık diyorum ama yine dayanamayıp peş peşe deklanşöre basıyorum. Diyorum ya her gece başka batıyor güneş.
Kimden Kobuleti
Bu gece sahilden Kobuleti tarafına yürüyüp o tarafı da keşfetmeye karar verdik. Araç trafiğine kapalı olmasına rağmen azda olsa araçları ile girenler kalabalık arasında ilerlemeye çalışıyorlardı. Bu taraf bizim tarafa göre daha kalabalık ve hareketliydi. Parkın içinde satış yapan pamuk şekerciler ve dondurmacılar burada da vardı. Ayrıca tüfekle atış yaptıranlar, yolda giden tren, tromblen üzerinde bungee jumping yaptıranlar, müzikli restaurantlar vardı.
Kimden Kobuleti
Bir yandan yürüyor bir yandan da bakkaldan aldığımız buraya özgü küçük fakat tombul siyah kabuklu çekirdeğimizi yiyorduk. Kamp alanımızdan oldukça uzaklaşmıştık yorulduk. Yol kenarındaki boş bir banka oturup çekirdek yiyip etrafı seyrettik. Sonra kalkıp geri dönmeye karar verdik. Serapla el ele tutuşmuş yürüyorduk. Daha bir kaç adım atmıştım ki farkına varmadan üzerine bastığım döküm rogar kapağının olduğu yerde dönmesi ile sol ayağım çukura girdi, sağ ayağım yukarıda kaldı. Canım çok yanıyordu. Çevredekiler hemen koşup yanıma geldiler ve çukurdan çıkmama yardım ettiler. Sol dizim ve sağ elimin üstü kanıyordu. Serap panik içinde bir şeyin yok ya, ayağının üstüne basabiliyor musun diye soruyordu. Ayağımın ütüne bastım acıyordu ama kırık yoktu. Beni hemen yol kenarındaki bir banka oturttular, bir şeyler söylüyorlardı ama anlamıyorduk. Doktor dedi bir tanesi yok dedim iyiyim. Sağlık sigortamız burada geçerli değil, karşıma nasıl bir fatura çıkacağını da bilmiyorum. O anda seyahat sigortası yaptırmanın gerekli olduğunu anladım. Birisi elindeki pet şişeden buzlu su döktü dizime. Dizimden çok elim acıyordu elime de döktürdüm. Kendime geldikten sonra ayağa kalktım topallayarak yürümeye başladım. Bütün keyfim kaçmıştı. Yaralarıma pansuman yapmam gerekiyordu. Çadırın yanına gelince aklıma Kaçkara giderken ilk yardım çantasını aldığım geldi. Sırt çantasından ilk yardım çantasını bulup çıkarttım. Çantayı geçen yıl Almanyadan bisiklet turlarımda kullanmak için almıştım, içinde ne olduğunu bilmiyorum. Açtık içinde kanı durdurmak için boğma lastiği bile çıktı ama pamuk ve gazlı bez yoktu. Allahtan küçük bir bant ve birkaç yara bandı vardı. Yarama pansuman yaptık ve erkenden yattım. Sabah kahvaltıdan sonra yolun karşısındaki eczanelerden birisine gittim. Pamuk istediğimi kolaylıkla anlatabileceğimden eminim ama bant ve gazlı bez için o kadar iyimser değilim. Eczacı kıza Koton diyorum, pamuk diyorum işaretle anlatmayı deniyorum bir türlü anlaşamıyoruz. Sonunda bana gösterdiği yara bandını kabul ettim ve o anda yapışkan bantı da kutusundan tanıyıp istedim. Benim asıl ihtiyacım pamuk veya gazlı bez ama onları anlatamıyorum. Tam umudumu kesmişken kızın arkasındaki bazı kutular dikkatimi çekti işaret edip istedim ve tam isabet kutuda gazlı bez vardı. Aslında gece neden eczaneye gelip pansumanımı burada yaptırmadığıma hala anlam veremiyorum. Burada bakkal gibi sık sık küçük eczaneler var. Bizdeki gibi ilaçta var güneş kremi de. Aklınızda bulunsun burada güneş kremi Türkiyeden daha ucuz tatile gelirken yanınızda güneş kremi almayın.
Birkaç gün sonra gidip o rogara baktım. Kapak basılmasın diye şimdi ters çevrilmiş. Sahil boyunca tek bir rogar kapağı varmış ona dan basıp içine düşmüşüm. Çölde kutup ayısı durumu.
Kimden Kobuleti
Neyse ben yine eczaneler hakkında bilgi vermeye devam edeyim. Burada nöbetçi eczane kavramı da yok. Çoğu 7/24 açık.
Artık denize girmiyorum, yaralarım çabuk iyileşsin diye günde 3 kez pansuman yapıyorum.  Zamanımı fotoğraf çekerek ve yürüyüş yaparak geçiriyorum. Kamp yerimizin yanında sirkin yanında birde küçük lunapark var. Gece güzel görüntüler ortaya çıkıyor.
Kimden Kobuleti
Dizimdeki ağrı dayanılacak boyutta ama elim için aynı şeyi söyleyemem. Çok sızlıyor, üzerinde deri sıyrılıp kopmuş ve darbe alan yer şişti.
Bir sabah kalkınca fotoğraf çekmek için sahile indim. Benimle konuşmaya çalışan Gürcü halimi görünce yanıma gelip ne olduğunu sordu ama yine anlaşamadık.
Hemen yan tarafımızda böyle harabe halinde bir yapı var ve ne olduğunu bir türlü anlayamadım. Bir devlet dairesi de olabilir, eski bir malikane de. Arkadaşa onun ne olduğunu sordum ama yine anlaşamadık. Eğer bu ülkeye her yıl geleceksem Gürcüce veya Rusça öğrenmem gerekiyor.
Kimden Kobuleti
Uzun sahilde bir aşağı bir yukarı dolaşarak can yeleğinden can simidine, terlikten tişörte, kuru yemişten dondurmaya ve içeceğe sahilde güneşlenenlerin ihtiyacı olabilecek her şeyi satan bir satıcı ordusu var. Kadın, erkek ve çocuklardan oluşan bu insanların ciltleri bütün gün kızgın güneş altıda olduklarından simsiyah olmuş. Öğlenleyin bu insanlar iskelenin altındaki gölgede toplanıp yemek yiyorlar.
Kimden Kobuleti
Bu satıcılar yanımızdan geçerken bazen simidi diye bağırıyorlardı. Sertapta bende simidi çok severiz. Karnımız tok olsa bile çıtır çıtır sıcak simit gördüğümüzde dayanamayıp alırız. Serap acaba simit mi satıyorlar, alsak mı diyor satıcı her yanımızdan geçtiğinde. Sonra anladık ki simidi diye satılan haşlanmış mısırmış.
Akşam hava kararınca yıldız izi fotoğrafı çekmeye karar verdi. Sahile tripodumu kurup çekime başladım. Az ileride oturan gurubun içinden bir erkek yanıma geldi. Onun Rusca, benim Türkçe denemelrimizden sonra İngilizcede buluştuk. Arkadaş ne yaptığımı merak etmiş. Anlattım. 240 kare fotoğraf çekip photoshopta birleştirerek yıldızların gök yüzündeki izini görüntüleyeceğim dedim. Peki bu yıldızlar her aynı yerde mi diye sordu. Evet yıldızlar hep aynı yerde ama dünya güneş ve kendi çevresinde dönerken yıldızlara göre bir yer değiştiriyoruz. Bu değişiklikleri çekip birleştirdiğimizde yıldız izi fotoğrafı ortaya çıkıyor dedim ve telefonumdan daha önce çektiğim bir fotoğrafı gösterdim. Arkadaş Gürcistanda Ahıska Abustumani de bir gözlem evi olduğunu ve orada meraklılarının gidip çok sembolik bir fiyata gözlem yapabildiğini söyledi. Akhaltsikheye 2 kez gittim. 2. gidişimde gözlem evinin 7 km kadar yakınından geçmişim ama hiç bir işaret görmedim.
2 saatlik çekimin sonunda elde ettiğim görüntü.
Kimden Kobuleti
Her sabah bir adam bisikleti ile erkenden sahile gelip birkaç oltayı ekmek dolayıp denize atıp bekliyor. İnsanlar gelmeye başlayınca da gidiyor. Burada genellikle avlanan ve satılan balık kefal.
Kimden Kobuleti
Dağdan kalan gaz tüpü bitti, ispirtomuzda azaldı. Daha 1 haftamız var ve bu şekilde yemek yapmaya devam edersek sabahları çay demlemek için bile yakıtımız kalmayacak. Serap a bundan sonra yemek pişirmeye son vermemiz gerektiğini veya ispirto bulmamızı söyledim. Hoş yaptığımız yemek makarna, patates, menemen, sabahları yumurtadan ibaretti. İspirto ocağında teferruatlı, geç pişen yemekleri yapmak kolay değil.
Alışveriş yaptığım bakkala gidip alkol, ispirto, spirito, spirit gibi aklıma gelen kelimeleri söyleyip derdimi anlatmaya çalıştım ama bir sonuç alamadım.
Sirkin arkasında geldiğimizden beri eski bir Peugeot panelvan duruyor. Sahibi karavan olarak kullanıyor. Adam sürekli aracının çevresinde hiç yanından uzaklaşmıyordu. Zamanla göz aşinalığımız oluştuğu için beyle selamlaşmaya başladık son birkaç gündür de birkaç kelimelik küçük konuşma teşebbüslerimiz oluyor ama dillerimizi anlamadığımız için orada kalıyordu. İspirto temin etme konusunda şansımı denemek için adama gidip aynı şeyleri ona da söyledim ama olmadı. İspirtoyu ve ocağı gösterdim. Adam bir şeyler söyledi sonra minibüsün kapısını açtı. İçi boş sayılırdı. Ocak, birkaç şilte ve çok sayıda kocaman kimyasal madde konan bidonlardan vardı.  Bidonları gösterip ırak dedi. Eliyle yanma işareti yaptı. Aslında bidonlarda ev yapımı içki var ama ispirto gibi yanar mı ve kaça satar bilmediğimden bir şey söylemeyip ayrıldım. Adamın minibüsün yanından ayrılmamasının nedeni herhalde araçtaki içkilerdi, belki satıyordu da çünkü o kadar içkiyi tek başına içmesi mümkün değil. Serap Türkçe bilen tuvalet görevlisi kadndan Kobuletide pazarda ispirto bulabileceğimizi öğrenmiş. Kobuletiye yürüyerek gitmeye karar verdim. Makinemi alıp yola çıktım. Kobuleti merkezi bulunduğumuz yola 3 km uzaklıkta. Yol kenarındaki büyük bir bahçenin içindeki ağaç evleri, eski bir kiliseyi, küçük bir kulübeyi görünce içeri girdim.
Kimden Kobuleti
Kimden Kobuleti
Bu yapıların hiçbirisi kullanılmıyor. Sadece küçük kilise ziyarete açık.
Kulübelerden birisinin içi.
Kimden Kobuleti
Kilise zarar görmesin diye çatı ile örtülmüş.
Kimden Kobuleti
Kobuletide pazar yerine gidip dolaştım, birkaç dükkana sordum ama ispirto bulamadım.
Kimden Kobuleti
Küçük piknik tüpü, onun biraz daha küçüğü, hatta Aygaz marka tüpte var ama ispirto yok. Uzun kalacak olsam piknik tüpü alırdım ama 1 hafta için değmez. Kasapların vitrininde domuz etinin yanında bütün kuzular ve sığır etleri de asılıydı. Burada etin kilosu 12-15 lari. Tavğun tanesi 3 lari. Tam döneceğim sırada kapısının üstünde Türk Bakkal yazan bir dükkan görüp girdim. Dükkanda temizlik ürünü satışı ağırlıkta. Kasadaki adamın önündeki kuyruk bitince Türkçe biliyor musunuz diye sordum. Türküm dedi adam. Trabzonluymuş, 20 yıl önce buraya gelip dükkan açtım. İspirto aradığımı söyledim burada bulamazsın boşuna arama belki Tifliste bulabilirsin dedi. Böylece ispirto umudum sona erdi.
Bir sabaha karşı dışarıdan gelen gürültü ile uyandık. Birileri gelmiş yüksek sesle bağıra bağıra konuşuyorlar. Üstelik koskoca alanda tamda gelip bizim çadırın yanını bulmuşlar. Uyumak mümkün değil. Sonunda sinirimi yatıştırmak için makinemi alıp dışarı çıktım. Arka yola geçip dağların arkasından güneşin doğuşunu seyredip fotoğraf çektim.
Kimden Kobuleti
Kobuletiye gittiğimde karpuz almıştım bu günde gidip karpuz almaya karar verdim. Burada da karpuz var ama çok büyükler 1 günde bitirmemize imkan yok.
Karpuzu aldım ve bu gün başka bir yoldan dönüp yeni yerler keşfetmeye karar verdim. Bir sokakta yürürken karşıdan gelen bir kadın arkama bakmamı işaret etti dönüp baktığımda benimle deniz kenarında konuşmaya çalışan adamı gördüm. Beni görünce çağırmak için peşimden gelmiş. Evine davet etti. Oğlu İngilizce biliyormuş. Onun tercümanlığı sayesinde Anzori ile anlaştık. Anzori 80 yaşındaymış eşini yıllar önce kaybetmiş. Her sabah bizim bulunduğumuz sahile bisikleti ile gelip yüzer ve geri gelirmiş. Yaz kış Kobuletide yaşıyormuş. Oğlu kışları Tiflise gidiyormuş. Anzori evini kişi başı 10 lariye pansiyon olarak kiraya veriyormuş. Babam kabul edersen sana içki ikram etmek istiyor dedi ve ekledi ama sadece 1 kadeh hava sıcak fazlası çarpar. Tamam dedim. Anzori ile mutfağa geçtik. Anzori dolaptan ev yapımı içkisini ve 2 kadeh çıkardı.
Kimden Kobuleti
Salata hazırladı, peynir çıkardı. Yemek ve yumurta teklif etti kabul etmedim. Swarma diye satılan tandır ekmeğini de masaya koydu.
Kimden Kobuleti
Kadehlere içkiyi koydu ve dostluğumuzun şerefine kadeh kaldırdık.
Kimden Kobuleti
Kadehi bir kerede dikip bitirdi. Bende dikip bitirdim ama burun deliklerimden alevler çıktı. Evde pansiyoner olarak her yıl gelip kalan Tifliste yaşayan ermeni kökenli bir kadın ve 2 çocuğu var. Küçük delikanlı iyi kötü İngilizce biliyor, Anzori ve annesi ile aramda çevirmenlik yapıyor. Kadın çok az Türkçe biliyor. Hiç Türkiyeye gelmemiş. Özellikle İstanbulu çok merak ediyor.
Anzori kadehleri bir kez daha doldurup benim şerefime kaldırdı. Bu sefer 3 yudumda içtim. Daha sonra son bir kez daha doldurup ölmüşlerimizin şerefine kadehini kaldırdı. Ayrılma vakti gelmişti.
Kimden Kobuleti
Beni sahile kadar yolcu etti. Kobuleti tatilimizin son günlerine yaklaşmıştık. Bu gün yanımıza gelip açık havada yatan gurup dönecek anlaşılan. Çocuklar eşyalarını topladılar ve bizim çadırın yanına bırakıp gittiler. Akşam yemeğinden sonra sahilde bir yandan gün batımını bir yandan da birkaç gündür uçurulan drone u izliyorduk.
Kimden Kobuleti
Serap bulaşıkları yıkayıp kapları çadıra götürüp geldi. Bir ara bir şey almak için çadıra gittiğimde kapısının açık olduğunu görüp Serap açık bırakmış dedim ama başımı içeriye soktuğumda çantadaki eşyaların dağıtıldığı gördüm. Biz drone seyrederken loş karanlıktan istifade eden birileri çadıra girip yeni aldığım power bank i almışlar. Diğer power bank i ve İsviçre çakısını ve video kamerayı bulamamışlar. Paramızı pasaportlarımızı ve fotoğraf makinemi sürekli yanımda taşıdığımdan onlara zarar gelmedi.
Olay moralimizi bozdu. Hırsız gece yeniden gelebilirdi. Çadırın bulunduğu yer alanın ortasında olduğundan gece yoldan görünmüyordu. Çadırı taşıyıp taşımama konusunda kararsız kaldık ama yeni bir soygun girişimine engel olabilmek için çadır çevresinde vakit geçirmeye başladık. Alaca karanlıkta karşıdan 2 kişi geldi, benim yanımdan geçip bizim çadırın yanında duran çocukların çantalarından birisini alıp devam ettiler. Çocuklar kalabalık olduğundan ve hiç bir konuşmamız hatta doğru dürüşt görüşmemiz olmadığından o kişileri guruba ait olup olmadıklarını bilmiyorum. Yemek yediğimiz banklara Serap ın yanına gittim. Bir yandan dikkatle çadırı kolluyoruz diğer yandan ne yapacağımızı konuşuyorduk. Yanımıza birileri geldi. Gelen çocukları Tiflisten getirenmiş şimdide almaya gelmiş. Bana sizin çadırın yanından çocukların çantasını ve spor ayakkabısını almışlar gördünüz mü diye sordu. Bizi de soymuşlar, çadıra girip power bank ı almışlar dedim. Genç bizim de soyulmamıza şaşırdı. Belkide yanımdan geçip o çantayı alan 2 kişi hırsızdı. Polise gidin dedim. Olmaz dedi genç polise gidersek ailelerinin haberi olur kızarlar. Sizde kendinize dikkat edin orası karanlık, güvende değilsiniz dedi. Herkes gidip orada bir tek bizim çadırımız kaldığı için çadırı yürüyüş yolunun yanındaki aydınlatma direğinin altına taşıdık.
Bu olaydan sonra bana Gürcistan güvenli mi diye sorarsanız yine güvenli derim. Orada bulunduğumuz sürede park eden araçların camlarının kapılarının açık olduğunu hatta günlerce öyle durduğunu ama kimsenin kafasını camdan içeri uzattığını görmedik. Geldiğimizin ertesi günü yanımızdan ayrılan birileri çocuk can simidini bırakıp gittiler günlerce orada kaldı. Hiç kullanılmamış bir terlik düşmüş yola günlerce bir kenarda durdu.  Bu her yerde olabilecek münferit bir olaydır nitekim İsviçrede İrfanın arabasının içinden cüzdanını almışlardı. Tedbiri asla elden bırakmayın. Değerli eşyalarınızı sürekli yanınızda taşıyın.
Gürcistan asayiş konusunda da huzurlu bir ülke. Hiç bir zaman kavgaya rastlamadım. Aralarındaki kavga en fazla ağız dalaşı şeklinde oldu, iş fiziki müdahaleye varmadı. Alkol tüketimi yüksek ama kimse içip nara atmıyor, başkalarını rahatsız etmiyor, kadınlara kızlara sarkıntılıkta veya tacizde bulunmuyor. Rahatlıkla kızlar geceni geç saatlerinde bile kız kıza sahilde mehtap seyrdebiliyorlar. Yan tarafta içen erkek guruptan onlara karşı en ufak bir taciz gerçekleşmiyor. Tabi bu hiç bir alanda kötü muamele ile karşılaşılmayacak anlamına gelmiyor. Eğer öyle olsa güvenli oldukları ilan edilen ülkelerin hiç birisinde cezaevleri, adliyeler olmazdı.
Kobuletide bazı sabah kahvaltılarında bazen öğle yemeklerinde haçapuri yemeyi tercih ettik. Bunun nedeni lezzetli olması, tok tutması ve ucuz olması. Tanesini 1 ila 1-5 lari arası fiyata alabiliyorsunuz. Kalabalık yerlerde fiyat yükselebiliyor, nüfusun az olduğu yerlerde düşüyor. genel fiyatı 1,25 lari. Buranın yerel halkı da haçapuriyi çok seviyor. Haçapurisini, birasını kapan sahile geliyor.
Alkollü içecek, özellikle de bira ucuz, sigara ucuz, ulaşım ucuz, Diğer ihtiyaç maddelerinin fiyatları genellikle Türkiye civarında veya biraz daha ucuz. Kazıklanma korkunuz olmasın. Her bakkalda raflarda ve buz dolaplarındaki mallar tek tek etiketlenmiş. Lokantalarda önünüze gelen menüde fiyatlarda yazılı ama yinede birkaç parça bir şey aldığınızda veya yemek yediğinizde fiyat toplamasını birde siz yapın.
Arada bir internetini kullandığım haçapuri restaurantına bir öğle yemeğe gittik. Lokantadaki haçapurinin fiyatı sokaktaki fırınlarda satılanlardan çok daha yüksek ama arada hem malzeme farkı var hemde daha büyük. Burada yine Adjaruli usulu yumurtalı haçapuri yedim ama yine beğenmedim çünkü içi hamur kalıyor. Ermenistandaki Tashir Pizzanınki gibi başarılı değil. Lokantada haçapuri yerseniz bol peynirli İmereti usulünü tavsiye ederim. Hamuru daha ince olduğu için iyi pişiyor.
Burada tek tükte olsa Türk vatandaşlarına ve Türkiye plakalı araca rastladık.
Burada 5 yıldızlı spa otelinden ev pansiyonuna hatta çadırda konaklamaya kadar çok çeşitli tatil olanağı mevcut. Deniz genellikle dalgasız ama birden derinleşiyor. Hava bulutlansada çok çabuk değişip güneş açabiliyor. Burada konakladığımız sürece hava şartlarından dolayı fazlaca problem yaşamadık ama yağış ihtimalini göz ardı etmeyin nede olsa doğu Karadenizdesiniz.
İnsanlar maalesef ülkemizde olduğu gibi çevreye duyarlı değil. Piknik yaptıktan sonra çöplerini hemen yanı başlarında bulunan çöp kutularına atmak yerine olduğu yerde bırakıp gidiyorlar.
Çadırımızın yeni yerini çok sevdik. Serap baştan beri buraya kurmamızı istiyordu ama ben gece eğlenenlerin, yürüyenlerin ayak seslerinden rahatsız olup uyuyamayız diye istemiyordum.
Kobuletiden ayrılmadan önceki gün Serapla bir kez daha Anzorinin ziyaretine gittik. Sizin orada duş imkanı yok isterseniz burada duş alıp çamaşırlarınızı makinede yıkayabilirsiniz dedi. Teşekkür ettik. Anzori yine şişesini çıkardı, sofrayı hazırladı. 2 kadehi doldurdu, dostluğumuzun şerefine kadehini kaldırdı. Ardından kadehler bir daha doldu, Anzorinin ölen eşi için içtik. 3. de Anzori Allah, God, Merti hepsi bir ve aynı sadece her dinde ve ülkede isim farklı sonuçta aynı güce inanıyor ve ibadet ediyoruz bu çatışmalar niye diyerek bu defa dünya barışına içiyoruz dedi ve içkiyi bir dikişte bitirdik. Kadehler küçük ama içki sert insanı çarpıyor. Bir ara Anzori bana askuda diye sordu. Askuda nerelisin demek Artık birkaç kelimeyi gide gele öğrendim. İstanbul dedim. İstanbuli dedi Anzori. Gürcüler şehir isimlerinin sonuna i ekliyorlar.
Anzori evini yazları pansiyon olarak kiraya veriyor. Kişi başı konaklama ücreti 10 lari. Lüks bir yer değil ama kalınmayacak kadar kötü de değil. Hele çadırın yanında saray.
Kabuletideki son gecemizde son bir kez sahilde yürüyüşe çıktık. İnsanlar yine sahili doldurmuşlar, adeta İstiklalde yürüyoruz. Atış standlarında kimileri tüfekle hedefe ateş ediyor.
Kimden Kobuleti
Bir süre sonra yolun kenarındaki duvara oturup etrafı seyretmeye başladık. Tam karşımızda bir adam eski Lada arabasının bagajından çıkarttığı pamuk şeker tezgahını yolun kenarına kurmuş üzerine de 1 lari diye etiket koymuştu. Diğer satıcılar 1,5-2 lariden satış yaparlarken adamımız ciddi bir damping yapmıştı. Dönen çarkın içine biraz şeker döküp ardından çıkan pamuk şekeri elindeki çubuğa dolamaya çalışıyor ama bunu yaparken tezgahtan o kadar çok uzaklaşıyor ki pamuk havada çubuğu takip ediyor. Hava bozmaya başladı, rüzgar çıktı. Rüzgarla yerden kalkan tozlar bu pamuk tomarına yapışıyordu. Hep o pamuğun yakın mesafeden sarılabildiğini düşünürdüm hiç böylesini görmemiştim. Serapla birlikte bu ilginç gösteriyi izlemeye başladık.
Adam oluşan kocaman şekilsiz pamuk şeker yığınını kendisi de beğenmemiş olacak ki pamuğu elleri ile sıkıp yeniden makiye atıp yeniden eritti. Bu esnada  arada bir tezgahın altındaki içkisinden 1 yudum çekip yenisini yapmaya başladı. Yine elindeki çubukla tezgahtan uzaklaştı ve adamın hareketleri ile ortaya çıkan şekilsiz devasa pamuk şekere bakıp Serapla gülme krizine girdik. Bu yaptığı pamuk şekerleri avucunun içinde sıkıp yeniden eritme işlemi bir kaç kez tekrarlandı. Birkaç denemeden sonra ilgi çekmeyi başardı ve ilk müşteriler gelmeye başladılar. Müşteri bekliyor ama gösteri bir türlü bitmiyordu. Bittiğinde de bu şekilsiz kocaman şekeri yemek bir sorun oluşturuyordu.
Kimden Kobuleti
Yağmur atıştırmaya başlayınca çadırımıza döndük ve yağmur şiddetlendi. Sabaha kadar hiç durmadan bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun ve çakan şimşeklerin sesinden ara ara uyandım. Bu yağmurda çadırı toplayıp yola çıkmak imkansız, böyle devam ederse burada 1 gece daha kalmamız gerekebilir.
Sabah uyandığımızda yağmur ara sıra kısa süreli dursa da şiddetli şekilde devam ediyordu. Fikrimi Serap a söyledim dur bakalım hemen karar verme dedi. Çadırı kurutmaktan vaz geçtim bu yağmurda toplanmaya kalksak kuru hiç bir şeyimiz kalmayacak.
Tam kahvaltıyı çadırda yapmaya karar vermiştik ki yağmur durdu, şiddetli rüzgar çıktı. Hemen dışarıda kahvaltımızı yaptık. Bu arada rüzgar çadırımızı kuruttu. Acele ile eşyalarımızı çantalarımıza yerleştirip çadırımızı topladık. Kamp alanımızın hemen yanındaki otoparkta bekleyen Batum minibüsüne bindik. Minibüs yolda tamamen doldu ve yağmur yeniden başladı.
Kobuletide 14 günlük tatilin maliyeti Trabzon Kobuleti arasındaki ulaşım masraflarımız dahil 350 TL ye mal oldu. Bu rakamın gerçekleşmesinde Türkiyeden getirdiğimiz yiyeceklerin de önemli katkısı olduğunu göz ardı edemeyiz. Hoşçakal Kobuleti.



Hiç yorum yok :

Yorum Gönder