23 Haziran 2011 Perşembe
Bu günkü hedefimiz Antalyaya ulaşmak. Her zamanki gibi harita ile başlayalım.
Sabah 05:45 te kalktım. Bu gün Cihan hala kalkmadı. Giyindim, etrafı dolaşıp bu güzel yeri hafızama iyice yerleştirdim. Çadırımı toplayıp bisikletimi yükledim. 07:30 da Cihan’ı kaldırdım. Bu günden sonra Cihan’ın benden sonra kalktığını görmedim. Ya temiz hava çarptı, yada benim gibi Cihanda gitmek istemiyor ama söyleyemiyor.
Akşamdan hazırlanıp verilen kahvaltılığımızı açınca işletmeci temiz yüzlü gencin şeytanlık yapıp haşlanmış yumurta koymadığını fark ettim. Cihan zararı kapatmak için müşterilerin tatmaları için konan kekik reçelini aldı ve enerji ihtiyacımı bari bununla karşılayayım dedi. Birlikte reçele giriştik. 08:00 gibi yola çıktık. Çandır köyüne geldiğimizde yanlışlık yapmayalım diye bakkala yolu sordum Cihan’ın söylediği yoldan gidecekmişiz. Hadi bakalım macera başlıyor.
Yazılıkanyondan gelen derenin üzerinden bu köprüden geçip köy çıkışında sola doğru yöneldik.
Biraz ilerledikten sonra kanyondan ve başka yerlerden akan derelerin sularının toplandığı Karacaören baraj gölü göründü.
Bu göleti dün Yazılıkanyona doğru o 13 km lik yokuşu inerken bir ara görmüştük. Bu günkü yolculuğumuzun bir bölümü göl etrafında sürecek.
Buralar eskiden köy ve tarlaymış. Suyun kenarında eskiden insanların yaşadığı boş binalar duruyor. Eğer göl daha fazla su tutarsa onlarda görünmeyecekler.
İleride yol ikiye ayrıldı, biz tavsiyeler doğrultusunda sağa saptık. Aslında sapakta tabela varmış ama tam önüne mıcır dağı yığılınca tabela ancak yanından geçerken görünebiliyor. Küçük bir tırmanış yaptık. Gölle aramızda çam ağaçları var. Mavi ve yeşil iç içe geçmiş durumda.
Kızıllara geldik.
Kızıllardan sonra karşımıza yeniden bir kavşak çıktı. Sola giden yol toprak tı ve dağa doğru tırmanıyordu. Yoldan içerideki bir evin balkonundaki adama seslenip yolu sorduk. Bulunduğumuz yoldan gidecekmişiz. Sonradan elle yazılmış küçük bir tabela gördük. Ayrılan yol Serik’e gidiyordu. Bizim bulunduğumuz yol Bucak olarak işaretlenmişti.
Bir tarafımızda yeşil dağlar vardı.
Diğer tarafta ise göl.
Bir yandan da hafif, hafif çıkıyorduk.
Şimdilik gölden uzaklanmış durumdaydık.
Az önce aşağıdan bu evi görmüş ve vay anasını adamlar nerelere ev yapmış derken aklıma hiç yolun buraya çıkacağı gelmemişti. Oysa şimdi evinde üstündeydik.
Yokuşun sonunda bu pozu verdim.
Cihan sen git ben geliyorum dedi. Bisikletimi yokuş aşağı bırakıp tam keyfine varıyordum ki, önüme yeniden hemde daha önce çıktığımdan daha dik bir yokuş çıktı.
Bir ara asfalt bozuldu, stablize yolda pedal çevirdim. Arazi şartları nedeniyle genellikle keçi yetiştiriliyordu.
Çeşmede sularımızı doldururken Cihan yine geçen ayki turlarını ve turdaki anekdotları anlatıyor. “Ahmet Mumcu burada olsa 3 bisikletçi bir araya gelince 2 si bir olur diğerini satar derdi.” Peki siz 3 kişiydiniz satılan oldu mu diye sordum. Hayır dedi. O zaman iyiki Kemal gelmemiş gelseydi 3 kişi olacaktık ya biz bir olup seni satacaktık, ya siz bir olup beni satacaktınız, ya da biz bir olup Kemali satacaktık diyorum, gülüşüyoruz. Bende Bozüyükte Ahmet Mumcu tur için günlük ideal mesafe 60 km, ayda 1800 km yapmak çok iyi bir rakam demişti şimdi yanımızda olup günlük yaptığımız yolu görse siz çıldırmışsınız derdi diyorum. Yok diyor Cihan Ahmet Mumcu benim günlük limitim doldu burada mola veriyoruz derdi.
Cihan yola devam etti.
Biz böyle konuşup ilerlerken sol tarafımızdaki kayaların üstünden akan suyun çağlayan oluşturduğunu ve akan suyun yoldan aşağıya aktığını gördük. Yolda birikmiş suyu görünce Kemal olsa buradan geçmek için gerilip suyun yanına geldiğinde aniden dururdu diyorum. Akçakoca Kerpe bölümündeki videoyu Cihanda izlemiş ve çok beğenmiş.
Bisikletimi suya sürdüm.
Cihan’ın isteği ile birde geri sürdüm.
İşte şelale. Su yere çarptığı noktayı oyup derinleştirmiş.
Su yoldan aşağıya akıyor.
Birde video olarak izlemeye ne dersiniz?
Bu kadar oyalanmak yeter devam etmemiz gerekiyor.
Yol döne döne aşağı inmeye başladı. Zemin gevşek olduğundan oldukça yavaş indik.
Sonrasında yeniden tırmandık ve gölle buluştuk.
Mavi göl, çam ağaçları, zakkumlar, trafik olmayan yol. Her şey harika. Her görüntüyü fotoğraflıyorduk.
Gölde oluşan adalar ayrı bir güzellik oluşturuyor.
Sonunda bu güzelliklere el sallayıp yola devam ettik. Sağımızda göl, solumuzda HES, karşımızda da bir tünel vardı. Bizi yokuş çıkmaktan kurtardığı için tünelin yapımında emeği geçenlere şükranlarımı sundum.
Tüneli geçtikten sonra birde diğer taraftan fotoğraf çekerken Uğur aradı. Durumumuz hakkında bilgi verdim. Yol boyunca arayan, durumumuzu soran dostlarıma teşekkür ediyorum. Turlarına katıldığımda her gün arayıp şimdi bir mesaj bile yazmayan, iyi dilekte bulunmayan iyi gün dostlarına ise hiçbir şey demiyorum.
Burası göle yakın olduğumuz son nokta. Artık veda zamanı.
Tüneli yapanları hayırla anmıştım ama biraz acele ettiğimi az sonra anladım yine bir yokuşu çıkmaya başladık. Aşağıda HES i ve çıktığımız yolu görüyorsunuz. Üstelik yokuş hala bitmedi. Fotoğraf çekmek için durdum.
Yokuşu çıkarken sağa ayrılan yolun başındaki 2 tabeladan biri 3 km aşağıda Şelale adlı alabalık tesisi olduğunu, diğeri Club Hobby adlı kamping ve doğa sporları tesisi olduğunu gösteriyor.
Biraz daha çıktıktan sonra Karacaörene ulaştık. Kızıllar ve Karacaören in nüfuslarının ne kadar az olduğu dikkatinizi çekti mi? Baraj yapılırken burada toprakları ve evleri kamulaştırılan köylüler mecburi göçe tabi tutulup Gökçeadaya yerleştirilmişler.
Karacaörendeki santral binasının kantininden çay içip sohbet ettik. Santralden gölün görünüşü.
Karacaörenden az sonra bağlanacağımız Isparta Antalya karayolunun görünüşü. Kantinde çalışanlar bundan sonra hep ineceksiniz diyorlar. Şu anda 900 metre civarındayız, deniz seviyesine ineceğiz. Karacaörenlilerle vedalaşıp kendimizi aşağı bırakıyoruz.
Ve işte Antalya Isparta yolundayız.
Ben her zamanki gibi bir an önce gitmek istiyorum. Cihan ne diye acele ediyorsun erken gideceğiz de ne olacak diyor.Bir yerde durup karpuz yedik, daha sonra yoğurt ekmekten oluşan yemek molası verdik. Bu arada Mustafa Yiğit ve evinde kalacağım Hasan iki koldan aramaya başladılar.
Yol her ne kadar inse de arada bir bizi yine tırmandırıyor. Yine önümüze çıkan yokuşu gözüme kestirip saldırmıştım ki Cihan su dolduracağım deyip durdu. Ben çeşmeyi görmedim bile. Zaten benim su ile pek işim yok. Cihan ile aramızda su tüketimi açısından neredeyse %50 fark var. Eskişehirden Afyonkarahisar’a giderken 140 km boyunca tuvalete gitmemiştim. Bu durum Cihanın dikkatini çekmiş. Dönünce Bisiklet Foruma girip 140 km boyunca tuvalete gitmedi diye yazıp herkese duyuracağım demişti. Ertesi gün Eğirdire giderken benzincide tuvalete gireyim deyince hayret nasıl oldu demişti ve bende tuvaletten vazgeçip yola devam etmiştim. Yokuşun sonunda Cihanı beklemek için durup ayağımı yere koyduğumda eriyen asfalta ayak izim çıktı.
Mustafa Bey Düden tabelasından sapın demişti. Buradan Düden yönüne sapacağız. Önümüzde yaklaşık 20 km yolumuz kaldı.
Bundan sonra yol bir türlü bitmedi. Cihanda da bende de bir bıkkınlık vardı. Kah miskin, miskin sürdük bisikletlerimizi kah 30 km nin üzerinde çaktırmadan tempo arttırıp yarıştık.
Sonunda Mustafa Beyin olduğu şantiye binasına geldik.
Mustafa Beyin bize gidelim teklifini kabul etmeyen Cihan şantiyede kalmak istediğini söyledi. Cihan ile serinlemek için Konyaaltı sahiline gidip denize girdik, sonrasında Perşembe akşamı bisikletçileri ile tanışmak için toplanma noktasına gittik. Sevgili Mehmet Ali bizimle tanışmak istiyormuş ve bloğumu da takip ediyormuş. Kendisi ile tanışıp fotoğraf çektirdik.
Arkadaşım Hasan beni almaya gelince ben daha fazla kalamadan ayrılıp Hasan’ın evinin yolunu tuttum. Burada Antalyalı bisikletçi dostlarıma bir çift sözüm var, lütfen alınmasınlar. Bu turda Eskişehirde, Afyonda, Mersinde, Adanada, İskenderunda ve Hatayda gerek bisikletçi dostlarımızdan gerek tanımadığımız ve yolda karşılaştığımız insanlardan büyük destek ve ilgi gördük. Tanıdığım, tanımadığım insanlardan telefon ile ve yazılı olarak destek aldık. Kendilerine çok teşekkür ediyorum. Örneğin Sabri Beyin bloğuma yazdığı destek yorumu beni çok duygulandırdı. Tamda o sırada arka lastiğimden dolayı sıkıntı yaşıyordum ve evdeki yedek lastiğimi isteyip istememe konusunda kararsızdım.
Antalyalı dostlarımız sizin ayağınıza kadar sırf sizlerle tanışmak için pedal çevirip geldik. Pek çoğunuz oturduğunuz yerden bile kalkmadınız, yarım ağız hoş geldiniz dediniz. Bizlerin sizden hiçbir beklentisi yok. Yola çıktıysak salt kendi gücümüze ve bütçemize güvenerek çıkıyoruz. Ne çok büyük insanlarız, ne erişilmeziz nede insanüstü güçlerimiz var. Sizden ne maddi destek nede konaklamak için evinizde bir oda istiyoruz. İnsan ilişkilerinin bitti denilen beğenmediğimiz İstanbul’a gelip toplanma yerimize teşrif etseniz inanın sizleri bağrımıza basar el üstünde tutarız. Bisikletle ilgisi olmayıp soru soran ilgilenenlere bile sizin bize gösterdiğiniz ilginin çok daha fazlasını gösteriyoruz. Davranışınızı doğrusu çok yadıgadım.
Pedal çevirme mesafem: 118 km.
Ortalama hızım: 18,9 km.
Bu günkü turda pedal çevirme sürem 6 saat 13 dakika.
Kablosuz km göstergem yüksek gerilimden etkilendiği için maalesef max hız değerim yok.
Yarın dinlenme günümüz.
Uzun uzun sohbet edemedik yine bekliyoruz, tekrar görüşmek dileğiyle
YanıtlaSilÖmer Yıldız