24 Haziran 2011 Cuma
Bu gün dinlenme günümüz olduğundan çarşıya gidip kendime mayo ve terlik almak istiyorum. Sabah kahvaltıda Hasan akşam üstü ortak arkadaşımız Alinin Serikteki yazlığına gideceklerini benimde gelmemi istedi. Yola Serikten devam edersin dedi. Dün ben geleceğim için Serikten şehre gelmişler.
Kahvaltıdan sonra Cihan’ı aradım ve kendisinden Serik’e gitmek için izin istedim. Eğer hayır dersen hiç alınmam ve gelir seninle kalırım, yola birlikte çıkarız dedim. Cihan gitmemde bir sakınca olmadığını söyledi. Yola birlikte çıktığımıza göre kararları da birlikte almamız lazım.
Kahvaltıdan sonra Hasan ile şehre indik. Sevgili dostum Ömer Yıldız’ın öğlen yemek daveti var. Ömer’le hem hasret gidermek hem de sohbet etmek istiyorum. Ömer yemeği dün gece için planlamış ama gerek bizim Perşembe akşamı bisikletçileri ile tanışmak için toplanma yerine gitmemiz, gerekse Hasan’ın beni bir an önce alıp götürmek istemesi nedeni ile gerçekleşmemişti. Bu arada sevgili Kadir Ayıntapta bir süredir Antalyada bulunuyor ve çokta güzel turlar yapıp bizlerle paylaşıyor. Antalyaya gelirken Bisiklet Forumdan Kadire mesaj yollayıp telefon numaramı yazmıştım. Hasanla işlerini halletmek için dolaşırken Ömer yemek için aradı, Hasanda kendine göre bir yemek programı yapmış. Sonunda Hasanın programına uymak zorunda kaldık. Antalya stadındaki işitme engelliler lokaline gidip yemek hazırlıklarına başladık. Telefonuma facebooktan Kadir buluşalım diye mesaj yolladı. Telefonumu bulmuş az sonra aradı. Saat 16:00 da buluşmaya karar verdik.
Ömer lokale ziyaretime geldi. Bir süre sohbet ettik. Kendisine yoğun işlerine ara verip ziyaretime geldiği için çok teşekkür ediyorum.
Bu günkü yol haritam:
Yemek sonrası eve gittik. Bisikletimi alıp Düden’in denize döküldüğü yere Kadirle buluşmak için yola çıktım. Sahile geldiğimde parkta bana gülümseyen çiçeklere selam verdim.
Bisikletim bu gün yüksüz.
Düden denize doğru akıyor.
Denize dökülen su gök kuşağı oluşturuyordu.
Buda Düdenin geldiği yatak.
Kadir en kısa yoldan karayoluna çıkabileceğimiz kanal yolunu tercih etti.
Ancak yola çıktıktan sonra sevgili Kadirle fotoğraf çekmek aklıma geldi.
Artık Antalya Alanya yolundaydık.
Antalyadan çıkıyoruz.
İklim olarak çok sıcak olmasına rağmen su kaynakları bol.
Eski Antalya yolundaki köprü artık kullanılmıyor.
Kadir’in önerisi ile bisikletlerimizi bırakıp köprüye geçtik.
Biraz gitmiştik ki yolun yanındaki karpuz tarlasını gördük. Kadire karpuz yer misin diye sordum. Ayıp olur dedi. Yolda yediğimiz erik, dut ve kirazlardan aldığım cesaretle tarlayı saten toplamışlar bunlar kalan mostralık karpuzlar dedikten sonra bariyerin altından geçip en küçük karpuzu koparıp geri geldim. Kadirdeki çakı ile karpuzu kestik. Tatlıydı ama şimdiye kadar yediğimiz en sıcak karpuzdu.
Karpuzu yedikten sonra az ilerideki tarlada ellerimizi yıkadık ve yeniden pedalları çevirmeye başladık. Yol kenarındaki bahçede ağaca sarılmış begonvile görünce ben duruyorum dedim.
Begonvil görünce dayanamıyorum. Param olup bahçeli bir ev sahibi olursam mutlaka bahçesine begonvil dikeceğim.
Yolda önce Kadiri görüntüledim.
Sonra da gölgemi.
Belek ayrımına geldik. Buradaki otellerden birisinde arkadaşım Nadir çalışıyor ama geç olduğu için vakit kaybetmemek için uğramadım.
Serik e geldik. Az sonra Kadir geri dönecek, bense sağa sapacağım.
Burada ayrılıyoruz. Sevgili Kadir’e zaman ayırıp bana eşlik ettiği için çok teşekkür ediyorum.
Yolun açık olsun sevgili dostum.
Kadirden sonra Boğazkente gidip Alinin evini buldum. Hemen kendimi denize attım. Güneş artık batıyordu.
Bu gün pedal çevirdiğim mesafe: 59,2 km.
Ortalama hızım 19,3 km.
Düz yolda max hızım 37.4 km.
Tur zamanı: 3 saat 4 dakika.
25 Haziran 2011 Cumartesi
Sabah kahvaltıdayken Cihan aradı. Hazırlanıp yola çıktım. Kadirle ayrıldığım kavşakta Cihan ile buluşacağız.
Yol haritamız:
Kavşaktaki benzinciye geldiğimizde Cihan beni bekliyordu. Afyonkarahisardan Eğirdire gelirken patlayan lastiğimi pompayla yeteri kadar şişiremediğimden istasyonda hava bastım. Cihanda basmak istedi ama ne olduysa lastik sonuna kadar söndü. Sonunda pompayla şişirmek zorunda kaldık. Bu durum fotoğraf çekmemize de yansımış olmalı ki ilk fotoğrafı Aspendos kavşağında çekmişim. Cihan ben Serik’e gidince acaba yol arkadaşlığımdan memnun kalmadığı için ayrılmak mı istiyor diye bir kuşkuya kapılmış ve bu kuşkusunu Mustafa Bey ile de paylaşmış. Öyle bir şey olsa açıkça söylerdim kaldı ki buraya senden izin alarak geldim dedim. Cihan son derece ince düşünen, uyumlu bir yol arkadaşı.
Yolda bu tür arena havası verilmiş yerler açılmış.
Aspendos köprüsünü görmeden geçemezdik.
Burada bar. Cafe ve hediyelik eşya dükkanları var ama henüz hiç biri açılmamış.
Devam edip aspendosa geldik. Cihan’ın müze kartı varmış. Bende müzekart aldım.
Ve içeri girdik.
Aspendos muhteşem bir yapı ve bu güne kadar ayakta kalmayı başarmış.
Dikkatinizi çekmiştir, turun başladığı günden beri Cihan her gün başka bir forma giyiyor. Hatta bazen gün içinde bile değiştiriyor. Bense Eskişehir Kalabak Köyü gezisi hariç her gün aynı tişörtü giyiyorum. Aklınıza günlerdir aynı tişörtü nasıl giyiyor diye takılabilir. Her tur akşamı Cihan ile birlikte formalarımızı, taytlarımızı, çoraplarımızı yıkayıp asıyoruz. Ertesi gün yeniden giyiyoruz. Sarı tişörtümü yolda görünürlüğümü arttırdığı ve ter tutmadığı için çok seviyorum ve artık benle özdeşleştiğini düşünüyorum.
Burada opera ve bale gösterileri sergileniliyor. Önümüzdeki günlerde sergilenecek Kuğu Gölü Balesi için sahnede dekor hazırlıkları sürüyor.
Tohuma kaçmış soğanın çiçeği.
Ve gündöndü.
Aspendos ziyaretini bitirip dışarı çıktık.
Aspendosu arkamızda bırakıp yola doğru pedal çevirdik. Bir benzincideki söğütün altında Cihan’ı bekledim.
Yol kenarında bahçe süsleri imal eden bir atölyenin önünden geçerken Cihan’ın önerisi ile durduk. Geçen yıl İrfanla burada durup fotoğraf çektirmiştik dedi.
Birde boğa ile güreş tuttum.
Dev semazen heykelinin önünde birde ben poz vereyim. Nasıl becebilir miyim bu işi?
Side yol ayrımındayız. Biz Sideye girmeden devam edeceğiz.
Bir sonraki kavşak Titreyengöl. Programa göre burada mola vermemiz gerekiyor. Cihan Alanyaya devam edelim diyor. Buradan içeri gireceğiz.
Merakla beklediğim Titreyengöl karşımda duruyordu.
Titreyen gölü bir TV programında duymuştum. Burasını etrafını ağaçların çevrelediği yanında kamping olan bir yer olarak hayal etmiştim. Göl çok küçük. Aslınca koyun ağazını deniz zamanla kumla kapatıp bu küçün gölün oluşmasını sağlamış. Etrafı lüks otellerle dolu. Yakınında bir kamping vardı ama gölün kenarında değildi.
Burada aradığımızı bulamayınca yola devam ettik.
Yolun asfalt kalitesi güzel, emniyet şeridi genişti. Düz yol sürekli pedal çevirmenizi gerektiriyordu. Bu yolda çok sıkıldım. Bunda beklide kendimi Titreyen göle göre şartlandırıp sonrasında devam etmemizin de etkisi olmuştur. Kızılot köyünden sonra bu taraflarda kamping bulmanız imkansız. Yolun deniz tarafı kıymetli olduğundan benzin istasyonları bile sol taraftaydı. Alanyaya gelirken 15 TL istenen çakma Adidas şorta (mayo olarak kullanacağım) 12 TL verdim. Terlikçi 10 TL den aşağı inmeyince inat edip almadım. Marketten aldıklarımızla geç öğle yemeğimizi de yedikten sonra Alanyaya pedal çevirmeye devam ettik. Deniz tarafı dik otellerle, tatil köyleriyle kapatılmış.
Alanyaya geldik.
Alanya tam bir şehir. Nefes almak imkansız. Burada kamping bulmamız imkansız olduğundan yola devam ettik. Artık akşam oluyor ve biz hala yoldayız.
Alanyayı 12 km kadar geçtik. Cihan kumsalda kamp kuralım diyor ama ben kumda çadır kurmak istemiyorum. Tuvalet ve suya ihtiyacımız var. Artık bende iyice umudumu kaybettim. Yanından dere akan kumsallara göz koyuyorum. En azından dere suyunda duş alıp çamaşırlarımızı yıkayabiliriz. Cihan yine Ahmet Mumcudan söz ediyor. “Ahmet Mumcu çadır kuracağınızı dillendirmeyin, hatta kimseye çaktırmayın. Oturun yemeğinizi yiyin, istirahat edin. Hava kararınca çadırı kurup içine giriverin diyordu.” Bu gidişle bizde öyle yapacağız zaten. Artık selenin üzerine oturamayacak haldeyim.
Sonunda güneş denize kavuşmadan biz kampinge kavuştuk. Aslında sadece karavan alıyorlarmış ama rica edince bizi kabul ettiler. Ücret kişi başı 10 TL.
Perle kamping Kargıcıkta. Sıcak suyu var. Denize girdikten sonra çamaşırlarımızı yıkayıp sıcak su ile duşumuzu aldık. Kampingte güzel birde restaurant var.
Bu günkü yol: 138,9 km. Cihan 35 km fazla pedal çevirdi.
Pedal çevirdiğim sure: 7 saat.
Ortalama hızım 19,8 km. Yol düz olmasına karşın düşük bir değer. Ne kadar isteksiz olduğum buradan da belli.
En yüksek hızım: 42,2 km.
Yemekten sonra Kapadokya turunda olan Emin ile konuştuk. Yarınki yolunuz çok zor bir günde Anamura gidemezsiniz dedi. Gideriz dediysemde burada İhsan ve Ahmet Salihle de konuştuk onlarda gidemezler diyor dedi. Eminciğim seni bilmem ama İhsan beni iyi tanır nasıl böyle bir şey söyler dedim. Gerçi tur başlamadan İhsan Alanya – Anamur, Anamur – Taşucu etabını 3 günde geçmemizi teklif etmişti ve bu teklifte bulunan tek o da değildi. Sabah ola hayrola neler olacağını hep birlikte göreceğiz.
Uzun uzun sohbet edemedik yine bekliyoruz, tekrar görüşmek dileğiyle
YanıtlaSil