Her şey 2 gün önce
sevgili dostum Ahmet Salih Özenir in Facebookta kurduğu Mersin Bisikletli
Gezginler gurubunda “ Düşünüyorum da yarın bisiklet sürsem... Yani binsem,
plansız, gitsem bir yerlere... İster misiniz siz de? ‘’ diye yazdığı notu
okuyunca başladı.
Hemen yanıt verdim
“Çok isterim ama aramızdaki mesafe uzak. Yinede her birimiz bulunduğumuz
yerlerde bisiklete binip görüntüleri akşam burada paylaşsak. :)’’
Ahmet Bey “Şahane
olur Orhan bey... :)’’ deyince tamam o zaman dedim. Önemli olan fiziken birlikte
olmak değil, fikren birlikte olmaktır, düşüncelerin birbirine yakın olmasıdır.
Yan yana olup ta birbirlerinden o kadar uzakta olan insanlar var ki.
Mersinli dostlarım
orada pedal çevirirken bende burada pedal çevirecektim. Umarım günün birinde
değişik yerlerdeki her birimiz aynı anda birbirimizi düşünüp hissederek çok
daha geniş katılımlı turlar yaparız.
Dün Ahmet Bey
turun bu güne ertelendiğini duyurunca biraz canım sıkıldı çünkü meteorolojiye
göre İstanbul’a yağış geliyordu. Olsun dedim kendi kendime hatır için çiğ tavuk
yenirmiş, göğün dibi de delinse çıkacağım.
Saat 9:30 da evden
çıktım. Bu bisikletimi son olarak geçen ay Delta yarışlarında kullanmıştım.
Zinciri yağlayıp yola çıktım. Narlıkapı’ya geldiğimde sahil yolu ve deniz
göründü. Hava bulutlu olduğundan fotoğraflardan fazla bir beklentim yok. Oldum
olası bu tür kasvetli havaları sevemedim. Bu arada bu makine ile ilk kez bir
bisiklet turunda tur çektiğimi anımsadım.
Narlıkapı Aydın Boysan’ın doğup büyüdüğü yer. Çocukluğunun geçtiği
ev şu aralıktaymış.
Bu yarım ağacı daha önce görmüş müydünüz? Eğer yazılarımı dikkatli takip ediyorsanız görmüşsünüzdür. Ama görmediyseniz de önemli değil, ben yıllardır burada yaşadığım halde ilk kez geçen yıl bir bisiklet turuna giderken görmüş ve turun ardından bunu şu şekilde anlatmıştım.
Yarım Ağaç
Burası Samatya meydanı. İstanbul’un en eski semtlerinden birisi. Ben ilkokula giderken o zamanki yöneticilerimiz İstanbuldaki Rumlardan kalma isimleri Türkleştirmek için Samatya’nın adını tren istasyonuna Koca Mustafa Paşa, otobüs durağına ise Genç Osman diyerek güya Türkleştirdiler. Halk bunu hiçbir zaman benimsemedi ve burada yaşayanlarca hep Samatya olarak anılır. 510 yıl Samatya olarak kalan isimi Türkçeleştirmek 510 yıl sonra akıllarına gelmiş akıl küpü muhteremlerin.
Bu geçidi yeni yaptılar. Karşıda görünen bina İstanbul Hastanesi, halk arasında bilinen adı ile Samatya SSK Hastanesi.
Burada yaya yolu da kapalı. Mecburen araçların yolunadan gideceğim.
Yenikapıya geldim. Görünen binanın arkasındaki deniz otobüsü Libyadan vatandaşlarımızı getirmek için giden 2 feribottan birisi.
Bu taraf Aksaray’a gidiyor.
Yenikapı balık
hali. Koku felaket, burnum düştü. Buradan geçseniz balık yemeye tövbe edersiniz.
Yeni yapılan binaların arasında kalmış eski dar bir ev. Hoş yeni
dediğim binalar da eskimiş. En az 50 seneliktirler.
Tarihe ne kadar da saygılıyız değil mi? Tarihi hamam veya sarnıç ile cami binaların arasında adeta kaybolmuşlar.
Bu martı da benim gibi yalnız.
Bu sefer kadraja
iki tanesini sokmayı başarmışım.
Karşıdaki geçidin ilerisi eğlencesi ile meşhur Kumkapı. Gece
hayatı çok renkli ve özellikle birkaç dubleden sonra eğlence tavan yapar ama
ilk kez geliyorsanız balık siparişini vermeden pazarlığı iyi yapın.
Burası balık halinin limanı.
Yola çıkmak için hazırlık yapan balıkçılar.
Otokaravanlara
içim gidiyor ama içi gidene vermiyorlar maalesef. Karavan ve çadır turizmi bu
ülkede teşvik edilseydi şimdi daha çok yerde tarım yapılıyor olacak ve pek çok
koyumuz bakir olarak kalacaktı.
Birde kendi fotoğrafımı çekeyim yoksa sevgili dostum Ahmet Salih
Özenir “Orhan Bey neden siz görünmüyorsunuz?’’ der.
Bir de tebessüm edeyim. Çok asabi görünmüşüm.
Karşısı Kadıköy ama puslu hava yüzünden göremiyoruz.
Kalyon Oteli.
Ahırkapı feneri göründü.
Bu taraftan geldim.
Şu kaskta hep yamuk durur kafamda.
Karşısı Topkapı sarayı.
Sarayburnu ve karşısı Fındıklı sahili.
Sultan Ahmet Camisi.
Karışmasen Lokantası. Mezelerinin çok iyi olduğunu duydum.
Dalgakıranın üzerinde bira içen İngiliz çiftten erkek olana rica
edip fotoğrafımı çektirdim.
Arkadaş sanatçı ruhlu çıktı, bir pozda arkada Sultan Ahmet
görünecek şekilde çekti.
Kumkapı Balık Pazarından renkli bir görüntü.
Bu yolda yerde dal parçalarını, çamuru ve tekerlek izini görünce
kendimi Belgrat Ormanlarında hissettim.
Tankerler gemilere yakıt servisi yapmak için bekliyorlar.
Erik ağacı çiçek açmaya henüz başlamış. İstanbul’a bahar gelmiş.
Görüntüde Samatya, ileride ise Zeytinburnu, Bakırköy var.
Görüntüde Samatya, ileride ise Zeytinburnu, Bakırköy var.
Cerrahpaşa Hastanesi.
Çocukluğumda sağdaki tarihi surun denize doğru devamında tahta bir
iskele vardı. Buraya kum kosterleri yanaşır, Marmaradan çıkardıkları kumu
surların arkasındaki kum deposuna boşaltırlardı. Binalar deniz kumu
kullanıldığı için yıkılıyor diyen yetkilileri hayretle izliyorum. Bu kumlar
satılırken akılları neredeydi acaba?
Samatya balıkçı barınağı.
Yaya yolu burada bitiyor. Bu duvarın arkasında Zeytinburnu Tank
Bakım Fabrikasının iskelesi var. Buradan geriye döneceğim. Zaten yağmurda başladı.
Burası da Yedikule zindanları. Tur burada sona erdi. Uzun bir aradan sonra iyi geldi.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder