14 Mayıs 2012 Pazartesi
Sabah kalkıp konağın içinde birkaç fotoğraf çektim. Konakta kalan birkaç kişiden başka kimse yani yönetici, servis elemanı yok. Bize dış kapının bir anahtarını verdiler girip çıkabilmemiz için ve bu insanda kendi evinde konaklıyormuş duygusu veriyor. Görevliler Göynük merkezdeki ana oteldeler.
Eşyalarımızı alıp otelin önüne çıktık.
Bisikletlerimizi yükleyip kahvaltı için otele doğru yola çıktık.
Kahvaltı sonrası Erdal su alıp banka ATM sinden para çekti ve hafif yokuşta sağ ayağımla pedala yüklenip hareket ettim ama o anda sağ dizimde ciddi bir ağrı başladı. Yolda geçeceğini umarak devam ettim. Erdal sadece Çubuk ve Sünnet göllerine çıkacağız sonrasında sürekli ineceğiz bilgisini benden alıp yola devam etmeye karar verdi. Kaldığımız otelin işletmecisi turizm gönüllüsü, doğa aşığı Zeynel Beye bizlere gösterdiği ilgi için çok teşekkür ederim. Göynük mutlaka gidilmesi, görülmesi gereken çok güzel bir yer. Bir hafta sonu Göynük'e gidin ve insanların gözlerinin ışıltısını, ne kadar güzel güldüklerini, hangi kapıyı çalsanız sofraya kabul edilip ağırlanacağınızı, asla sokakta kalmayıp mutlaka birisinin sizi eve alıp altınıza mis gibi kokan sakız gibi çarşaf serilmiş bir yatak sereceğini gözlerinizle görün. Göynük yöresel yemeklerinden tatmadan asla dönmeyin.
Bu günkü yol haritamız.
Find more Mtn Biking in Avdullar
Göynükten çıkarken fazla dik olmayan güzel bir yokuşla başladık.
Yaklaşık 6 km sonra Çubuk gölü sapağına geldik. Burada yer yer daha sert bir yokuş çıkacağız.
Yol son derece sakin ve doğayla iç içe. Bir tarafımızda yol kenarında berrak bir su akarken diğer tarafta ise bir dere akıyor. Kuş seslerini söylemeye gerek yok. Birkaç küçük çaplı köpek saldırısını Uğurun kararlı tutumu sayesinde kolayca atlattık. Yanınızda Uğur varsa sizin köpekleri düşünüp tedirgin olmanıza gerek yok. Köpekler sizi düşünüp tedirgin olsunlar.
Yaklaşık 13 km sonra Çubuk gölüne geldik. Yolun en sert kısmı göle yaklaştığınızda aniden yükselen yerdi.
Biz fotoğraf çekerken Erdal da geldi.
Karşıdaki yapılar yel değirmenleri. Bu yapılar bir kaç yıl önce çekilen bir dizi nedeni ile yapılmış ve dizi tutmayıp yayından kaldırılınca da burada bırakılmış. Göle ayrı bir hava vermişler.
Yalnız galiba bu yapılarda yaşayanlar var çünkü bacası tütüyor. Belkide bu orijinal değirmen olup diğerleri sonradan yapılanlardır.
Dünkü yağmurdan sonra gözümüz bulutlarda. Her an yağmura yakalanmaktan tedirginiz.
Fazla zaman kaybetmeyip sünnet gölüne gitmek için geri döndük.
Çubuk köyü sapağından Mudurnu yoluna çıkıp az ilerledikten sonra karşımıza bir doğa oteli çıktı. Fotoğraf için durduğumda güneşten rahatsız olan Uğur güneş kremimi istedi. Az önceki bulutlar yerlerini yakıcı bir güneşe bıraktı.
Dizimdeki ağrı devam etsede doğada olmaktan mutluyum.
Tekrar yükselmeye başladık ama ne gam çevre o kadar güzel ki her şeyi unuttum.
Arkamda kalan yol.
Ve sonunda Hacıayaz geçidine ulaştım. Bu fotoğrafı sevgili Serkan'a ithaf ediyorum.
Tabela Sünnet gölünü 16 km olarak gösteriyor ve buradan daha da yükseleceğiz.
Uğurda geldi.
Erdalı biraz daha bekledikten sonra geçitte sert esen rüzgardan üşümeye başladım. Uğur sen devam et dedi. Beni bu yokuşlu yolda Erdalın 16 km yolu nasıl alacağı. Dizinin daha da kötüleşmesinden korkuyorum. Ben hareket ederken Erdalda geliyordu. Biraz sonra onlarda peşimden gelirler.
Çok hafif bir yokuşla 1200 metreye ulaştığımda yol aniden alçaldı. Kozcağız köyünün Köstebek mahallesine geldim. Köyde insan görünmüyordu.
Tesadüfen rastladığım yaşlı bir kadın karşıdaki tepeye çıkıp sola baktığımda gölü görebileceğimi söyledi. Önümde bir yokuş daha beni bekliyordu.
Henüz yokuş bitmedi ama çıktığım yolu görüntülemek için durdum.
Yokuş bittiğinde 1290 metredeydim.
Bundan sonra karşımda iniş var ama birde bu yolu gelmek düşüncesi insanın canını sıkıyor.
Sol tarafta göl görünmüyordu.
Birkaç metre bile gidemeden gölü gördüm.
Bir an önce göle kavuşmak için kendimi yokuş aşağıya saldım.
Sünnet köyü sapağında sol tarafa göle ayrılan yola sapmamla yol bozuldu. Çamurda buradan geçmek zor olur.
Sonunda göle ulaştım.
Gölün kenarında bir otel var. Burada konaklamanız, yemek yemeniz ve yan taraftaki masalarda piknik yapmanız mümkün.
Etraf pırıl pırıl.
Manzara bir tablo kadar muhteşem.
Saat öğleni geçiyordu. Yemek için otelin lokantasına girdik.
Önceki gün yolda alabalık yediğimizden menüdeki alabalık ile hararet yapacağı için köfte ve sucuğu da eleyince geriye tavuk seçenekleri kaldı. Menüde her biri 13 TL idi. Biz yola çıkarken Uğuru kasa yapıp 50 şer TL verdik harcamaları Uğur yapıyor, para bitince haber verecek yeniden vereceğiz. Tavup pirzola, salata ve içecekten olan yemekle karnımızı doyurduk. Tavuk pirzolanın şimdiye kadar yediğimiz en iyi ve lezzetli pirzola olduğu konusunda fikir birliğine vardık. Yolunuz düşerse mutlaka yiyin.
İlginç şişelere doldurulmuş turşular.
Son bir göl manzarası.
Yola çıkmadan son bir poz verdik.
Tavşan kaçmadan dolaşıyordu.
Otel işletmecisinden başka bir yol olduğunu öğrendik. Asfalt olan bu yoldan yokuş aşağı inerek 4 km sonra Göynük Bolu asfaltına çıktık.
Sülüklügöl için alışveriş yapmak üzere yoldaki bir bakkalda durduk. Meteoroloji biz İstanbuldan yola çıkmadan Salı günü için 8 saat sağnak yağış uyarısı yapıyorlardı. Onun için yanımıza 2 günlük yiyecek ve ekmek alacağız. Bakkalda beyaz peynir olmadığını öğrenince malzemeyi Taşkestiden almaya karar verdik.
Mudurnu yoluna çıkınca sola dönüp Akyazı istikametinde devam ettik. Yol iniş olmasına rağmen karşıdan esen rüzgar nedeni ile pedal çevirerek bile güçlükle ilerleyebiliyoruz. Rüzgara dönüştede aynı ilgiyi bekliyoruz diyorum.
Taşkesti girişinde Uğur benim fotoğrafımı çekip video kaydı yapmaya başladı.
Beden Uğurun fotoğrafını çektim.
Girişte Erdalı beklemek için durduk.
Erdalın gelmesi ile hep birlikte Taskestiye girdik.
Gideceğimiz yönde kara bulutlar var. Yağmur geliyor durmadan devam etmeyelim dedim. Gerekirse burada çadır kurarız.
Beyaz peynir, kaşar peyniri, zeytin ve ekmek aldığımız market sahibine Sülüklügöle gideceğimizi söylediğimizde çok dik bir rampası var bu bisikletlerle çıkmanız zor ayrıca orada şimdi sis vardır deyince karşımızdaki karaltının sis olduğunu anlayıp rahatladım. Bu günkü 3 göl olan Karamurat gölünü görüp son gölümüz olan Sülüklü gölde konaklamak için yola çıktık.
Herkes kendi temposunda sisin arasında Kara Murat a doğru tırmanmaya başladık.
Buranın insanlarıyla konuştuğumuzda ağız birliği etmişcesine çingen mahallesinden geçeceksiniz diye yolu tarif ediyorlardı. Sonunda bunun nedenini anladık. Burası Romen vatandaşların yaşadığı bir mahalleydi.
Evlerin çoğu terk edildiklerinden boştu. Yaşanılanlarsa çok bakımsızdılar.
Uğur yaşlı bir Romene yolu sordu. Doğru yoldaydık ama adam Sülüklügöle çok dik bir yokuşla çıkıldığını ve oraya bisiklet ile çıkamayacağımızı söyledi. Benim hazırladığım haritaya göre bu yokuştan sonra başka yokuş yoktu. Nereden çıkmıştı bu yokuş.
Uğur abi ne yapacağız çıkamazsınız diyor deyince boş ver sen onları, abartıyorlar çıkarız dedim. Sis etkisini daha da arttırdı.
Karamurat köyüne ayrılan yolun kavşağında yokuş bitti. Göz açıp kapayıncaya kadar aşağı indim. Hızla giderken son anda Sülüklügöl tabelası dikkatimi çekti. Uğur ile Erdalın geçip gitme ihtimaline karşı durup beklemeye başladım. Uğur telefon etti. Karamurat kavşağını geçmiş, aşağıda beklediğimi söyledim.
Bir süre sonra Uğur geldi. Abi yokuş 9 km biliyorsun Kaçkarda bu mesafeyi 1 günde çıkabiliyorduk hava kararmadan nasıl çıkacağız dedi. Çıkarız dedim.
Erdalı aradık çıkışı bitirmiş oda geliyordu. Su değirmeninden çıkan su.
Erdalda geldikten bir süre sonra hareket ettik. Başlangıç çok dik. Birkaç pedaldan sonra pes edip bende indim ve bisikleti itmeye başladım. Az sonra diklik azaldı ve yeniden bisiklete bindim. Başka yol olmadığı için yukarıda buluşmak üzere herkes kendi başına çıkmaya başladı. Bir süre sonra yol ikiye ayrıldı ben lastik izlerinin çok olduğu soldaki yoldan devam ettim. Uğur arayıp yolu sordu soldan devam et dedim. Ben yanlış yola girdiysem onlarında aynı yanlışa ortak olmaları kaçınılmaz. Burada iri salyangozlar yağmurla ortaya çıkmışlar. Bir gün bu salyangozu haşlayıp tadına bakmak istiyorum. Eminim çok güzeldir.
Yol toprak ve eğim fazla ama şimdilik çıkabiliyorum.
Yanımızda bir dere akıyor. Kendimi Barhaldan Yaylalara gidiyor gibi hissettim.
Kısa fotoğraf molaları ile soluklanıyorum.
Girişteki tabelasından 2 km ileride olduğunu öğrendiğim balık çiftiğini geçtim. Bir süre sonra gözüme giren terlerimi silmek isterken dengemi kaybedip düşmekten son anda kurtuldum. Biraz daha sürmeyi denedikten sonra pes edip indim. Gözlerim kararıyor, başım dönüyordu. Yanıma kek, tatlı gibi yiyecekler almadığım için kendime çok kızdım. Enerjim bitmişti ve yanımda balık konservesinden başka bir şey yoktu. Önümde 4 km kadar yol kaldığını düşünüyorum. Durup kaslarımı soğutmaktansa yürüyüp bisikleti itmeye karar verdim. Yola devam ettim. İleride bir çeşmenin yanında bir düzlük ve sola dönen bir yol vardı. Her ihtimale karşı yanlış yola sapmamaları için 3 taşı üst üste koyup yolu işaretledim. Geçen yıl Kaçkardan bu işaretlere alışık olan Uğur bunun anlamını bilir. Yol dahada bozuldu ve dikleşti. Burada yürüyerek bisikleti itmek bile çok zordu. Sürekli altimetreye bakıp yokuşun nerede biteceğini tahmin etmeye çalışıyorum. 400 metre yükseklikten başlayan tırmanışımız devam ediyor. Hedefe ulaşmadan durmamaya karar verdim. Arada kısa su molaları dışında bisikletimi itmeye devam ettim. Üzerimdeki naylon yağmurlukta çok su kaybetmeme neden oluyordu. Geçte olsa yağmurluğu çıkardım. Sonunda Sülüklügöl tabelası göründü ama yokuş 1.5 - 2 km daha devam etti. Sisler arasında sonunda göle geldim. Altimetrem 1090 metreyi gösteriyordu. Bisikletimi bir ağaca dayayıp göl kenarına çadırımı kurmaya indim. Böylece Uğur bisikleti görüp yerimi tahmin edecekti. Gölün karşı kıyısını sisten hayal meyal görebiliyordum. İşimi bitirip eşyalarımı yerleştirirken Uğur geldi. Hava sisinde etkisi ile iyice kararmıştı. Uğur abi alıp başını gidiyorsun aşağıda çeşmenin yanında kamp kurup yarın buraya çıkıp inebilirdik diye sitem etti. Yarında Abanta tırmanış yapacağız onun için programı tamamlamalıydık diye yanıt verdim. Bu ortamda tartışmak anlamsız olur. Derenin yolla aynı hizada aktığı yerden su almak için boş pet şişe ve çaydanlığı alıp Uğurun yanından ayrıldım. Bisikletimin yanına geldiğimde çığlık uluma karışımı yüksek bir ses duydum. Herhalde Uğur beni korkutmak için şaka yapıyor diye düşündüm meğer o ses çakalın sesiymiş.
Amacım Erdalıda bulmak. Karanlıkta tedirgin şekilde yürüyorum. Beni takip eden hışırtı yüzünden bir yandan sinirlenirken bir yandan da tedirgin oluyorum. Birkaç kez arkama dönüp baktım kimse yoktu. Durunca seste duruyor. Sonunda yağmurluğun kolunun gövdeme sürtmesinden o sesin çıktığını fark etsem de yinede tedirginim. Kamp alanından uzaklaştıkça umudum kırılıyor ve kendime daha ne kadar yürüyeceğim sorusunu soruyorum. Ya Erdal Uğurun sözünü ettiği çeşmenin yanında kamp kurduysa, ya geri dönüp Tavşansuyunda konakladıysa. Telefonun çekmemesi çok kötü. Ne kadar yürüdüm bilmiyorum ama epey sonra karşıdan gelen ışık hüzmesi ile rahatladım. Gelen Erdaldı. Ne kadar var dedi fazla değil dedim cesaretini kırmamak için. Çok yorgundu. telefonunu düşürdüğünü fark edip yolun başına dönüp tekrar geri çıkmış. Yolda dereden suyu doldurdum. Bisikletimi dayadığım ağacı tarif ettim ve arka ışığı yakıp kolay bulmasına yardımcı olacağımı söyleyip yola devam ettim. Akşam yemeğini çorba ve makarna ile yapıp hemen yattık. Çok yorgunduk. Yatarken sis dağılmış, gök yüzü yıldız dolmuştu. Bu güne kadar en çok zorlandığımız günü tamamlamış olduk. Umarım yarın sabah yağmur yağmaz yola devam ederiz.
Bu gün yaptığımız yol.
Bu da zaman.
Yolun son kısmı maalesef haritalarda olmadığından hazırladığım harita Tavşansuyuna kadarmış. Son 9 km yi buradaki çok sert eğimi göremediğimden bu kısım hepimiz için bir sürpriz oldu. Bu parkur yarısına kadar bisiklet ile çıkmaya uygun sonrası bırakın yüklü bisikleti boş bisikletle bile çok zor. Gölün çevresi buraya gelen sorumsuz kişiler nedeniyle çok kirletilmiş. Çeşme göremedik. Biz atıklarımızı bir poşete koyup çöp bidonuna bıraktık. Belki bidonun yanındaki çöpler vahşi hayvanlar tarafından bidondan çıkarılıp etrafa saçılmış olabilir.
Macera dolu bir keşif yazısı olmuş Orhan Abi. Ayağınıza, kalemine sağlık. Devamını dört gözle bekliyoruz.
YanıtlaSilOrhan bey tebrikler,
YanıtlaSilYazı dizinizi heyecanla adeta bir macera okur gibi okuyorum, ayrıca tecrübe de kazanıyorum. Yolunuz açık olsun...