26 Haziran 2012 Salı
Sabah kalktığımda gece boyunca yağan sağanak yağmur durmuş güneş yüzünü göstermişti.
Tereyağlı peynir eritmesinin baş köşeye yerleştiği kahvaltıdan sonra dışarı çıktım.
Köyün yüksekliği 1615 metre.
Tur ile ilgili değişiklik yapmayı bir süredir düşünüyor ama karar veremiyordum. Ramazanda Anadoluyu geçmek istemiyorum. Geçeceğim yerlerin bir kısmının çok tutucu olduklarından dolayı sıkıntı yaşayacağıma inanıyorum. Önce Hopadan Erzincana geçip oradan Doğubeyazıta devam ederek Necati Bey'in yarım bıraktığı turu tamamlamayı düşündüm. Sonra aynı sıkıntıların geçeceğim yol üzerinde de olacağını düşünüp Ovir geçidini geçip İspire kadar olan rotayı geçmeyi düşündüm. Sonra Ovit geçidine kadar çıkıp tekrar geri Hopaya dönmeyi düşündüm ama sonra bunun anlamsız bir tur olacağını, insanların bunu birşeyler kanıtlamaya uğraşıyormuşum gibi algılayabilecekleri aklıma geldi. Turu Hopada bitirip uçakla İstanbula dönmeye karar verdim. Evi arayıp 23 Temmuz için uçak biletimi aldırttım.
Bu gün Osman bey inekleri otlatmaya çıkaracağından Serkan'ın dayısı Türkeş Bey ile Eniştesi Fevzi Bey beni gezdirecekler. Köyün çevresinde yürüyüş yapmayı planlıyoruz. Buyurun bu güzel yerleri hep birlikte gezip güzellikleri birlikte görüp yaşayalım. Bizde yayla deyince akla nedense Rize ve dolayısı ile Ayder gelir ama Ayder bence fazla ticari olmuş, yayla özelliğini yayla kültürünü kaybetmiş. Oysa buralar doğal ve insanlar hala misafirperverler. Kalkın buralara veya başka bilinmeyen yaylalara gidin. Emin olun hem daha çok eğlenip mutlu olacaksınız hem çok daha iyi ağırlanacaksınız.
Dışarıda parlayan güneşin davetine daha fazla dayanamayarak etrafı görmek için tek başıma evden çıktım.
Yağmur yolları çamur deryasına çevirmiş ama ne gam ben bundan çok mutluyum. Burada yaşayanlarsa alışıklar. Islak toprak ve ıslak ot kokusuyla karışmış hayvan gübresinin kokusunu ciğerlerime çektim ve işte yaşamak bu be dedim kendi kendime. Ne yoldan geçerken çamuru üstüme sıçratacak araba var, ne egzost kokusu, ne satıcı gürültüsü. Sobaların bacaları tütüyorlar ve yanan odunların kokusu arada bir burnuma geliyor. Odun kokusunu bile özlemişim. Bu koku asla kömür kokusuna benzemez, onun gibi keskin değildir ve insanın genzini yakmaz.
Gözünüzün alabildiğine yeşil bir örtü ile örtülmüş toprak. Bahçe duvarları bile doğal.
Sisin üzerindeyiz.
Evler ağaçtan yapılmış.
Burada yaşam gerçekten zor. Özellikle benim gibi şehirde yaşayanlar için. Evde hayvanları otlatma ve otları biçme işi Osman Beye ait. Hayvanları sağmak, temizliklerini yapmak, ahırı temizlemek, sütten peynir, kaymak, yoğurt, süzme yoğurt, tereyağ yapmak, bulaşık, çamaşır, yemek ve ev işleri ise eşi Fatma Hanıma ait. Şehirdeki kadınlar yatıp kalkıp hallerine şükretsinler. Biz erkeklerin ise alnının secdeden kalkmaması gerekir hem şehirde yaşadığımız, hemde erkek olduğumuz için.
Türkeş Bey gelip çağırınca geziye başladık.
Fevzi Beyi de evinden aldık.
Köy halkının çoğu göç etmiş. Genellikle yazları köylerine geliyorlar. Kışları sadece 23 hane kalıyormuş. Kalanlar hayvan besliyorlar ama sayıları çok fazla değil. Bu işi yapanlar yaşlılar. Genç nüfus köy dışında yaşıyor. Nüfusun azalması ile köydeki ilk ve orta okul kapanmış. Köydeki öğrenciler başka köylere ve Şavşata gidiyorlarmış. Eskiden mısır, buğday, arpa ekilirmiş ama artık kimse ekim yapmıyor çünkü iş gücü yok ve maliyetlerin çok yükseldiğinden yapılan masrafı bile karşılamadığı söyleniyor. Hayvan ithalatından sonra hayvancılıkta ölmüş. Herkes hayvanını satıp elinden çıkarmak istiyor. Köyde pek tavuk yetiştirilmiyor bunun nedeni de tavukların diğer bahçelere girip zarar vermeleri nedeniyle tartışmalara neden olmasıymış. Köyde ekmek bile artık evlerde yapılmıyor. Şavşatttaki iki fırın arabaları ile köylere servis yapıyorlarmış köylü ekmeğini gelen ekmek arabalarından karşılıyor. Bir gün bir fırının arabası diğer gün diğer fırının arabası geliyormuş. Bu arabalar Şavşatın 65 köyüne servis yapıyorlarmış. Fırıncıların ihya olduğu söyleniyor.
Yüksek yamaçlarda hala kar var. Bu manzarayı görebilmek için Kavruna çıkıp sisten görememiştim. Oysa burada en ince ayrıntısına kadar görebiliyorum.
Hergün bisiklete binecek değilim ya arada bir değişik faaliyetler de yapmak lazım. Böylece hem insanın farklı kas gurupları çalışıp aşırı zorlanan kas gurupları dinleniyor, hemde kalça kısmında oluşan sürtünmeye bağlı aşınmalar ve çıbanlar iyileşiyor.
Türkeş Bey yanına yolda yiyeceğimiz nevale ile bahçesindeki kiraz ağacından topladığı kirazları almış. Tabi buz gibi biraları unutmamış. Burası yüksek olduğu için köydeki kirazlar henüz olmamışlar. Köyde şu anda olgunlaşan kirazlar sadece Türkeş Beyin bahçesindeki ağaçta.
Köyün yolundan ayrılıp otların çimenlerin arasında dağ tepe yürümeye başladık.
Yayla çiçeklerinin fotoğrafını çekmeden geçemedim. Bir daha ya gelirim buralara ya gelemem.
Türkeş Bey bana çevreyi tanıtıyor. Bu arada çocukluk anıları da canlandı, koşup oynadıkları yerleri gösteriyor eliyle bir bir.
Osman Beyin hayvanları otlattığı yere geldik. hayvanlar otlarken oda yeni ektiği patateslerin dibini çapalıyor.
Burada mola verip birer bira içiyoruz. Fevzi Bey alkol kullanmadığı için bize katılmıyor. Ardından tekrar yürümeye başlıyoruz.
İleride ineklerini otlatan bir kız gördük. Kız Ankarada gazi Üniversitesinde okuyormuş. Yaz tatili için köyüne gelmiş ailesine yardım etmek için bu işi yapıyor. Giyimi modern. Başında güneşten korunmak için firmaların dağıttığı reklam şapkası var. Şehirde yaşayan çocuklar gözümün önüne geliyor. O saçlarını jöleleyip dolaşan erkek çocuklarının veya tırnakları ojeli makyajlı kız çocuklarının kaç tanesi şehirde ailelerine yardım için bir işin ucundan tutarlar? Peki bu kızın o kızlardan ne farkı var? Bu düşüncelerle ve kızı takdir ederek yürüyüşüme devam ederken ağaçların arasında bir erkek çocuğu göründü.
Selamlaştıp tanıştık. Adı Ozan. Tanışıp sohbete başladık. Şavşatta yaşıyorlar. Şavşat Anadolu Lisesinde okuyor. Az önce gördüğüm kız ablasıymış Yaz tatili için köylerine gelmişler. İnekleri ablası ile birlikte güdüyorlarmış. Çok akıllı bir çocuk ve bisiklet turu yapmamın amacı, araba ile bu işin daha kolay olacağı ve neden o yolu tercih etmediğim gibi çok mantıklı sorular sordu. Yanıtlarımdan tatmin olup bana hak verdi.
Bir süre daha yürüdükten sonra çoğu yıkılmış ve yıkılmaya yüz tutmuş yayla evlerinin olduğu bir yere geldik. Pikniğimizi burada yapacağız.
Bu evlerin damlarında kiremit yerine ince tahtalar kullanılmış.
Bazı aileler evlerini yenilemişler ama damlarında oluklu saç levha kullanmışlar.
Yiyecekleri yiyip biraları içtikten sonra köye dönmek üzere yola çıktık. Bu arada yağmurda atıştırmaya başladı.
Köye yaklaştığımızda yağmuş şiddetini iyice arttırdı.
Akşam yemekte Osman Bey yarın yaylaya çıkalım dedi. Yalnız bir şartı var yağmurun durması. Dışarıda yağmur şiddetini iyice arttırarak devam ediyor.
26 Haziran 2012 Salı
Sabah kalktığımızda yağmur durmuştu ama hava hala bulutluydu. Kahvaltıdan sonra Osman bey patpatı hazırladı.
4 kişi yola çıktık. Hava ha yağdı ha yağacak. Yollar dün geceki yağmur nedeniyle balçık çamur.
Aracın ön vites kolu kırık olduğundan vites küçültülemiyor, onun için yokuşlarda araç çıkamayınca inip yürüyoruz.
Yağmur yeniden yağmaya başladı. Kocası ile birlikte ineklerini otlatmaya çıkmış iki büklüm bir kadına rastladık.
Burada insanlar yağmura aldırmıyorlar. Bizim gibi ne hava durumunu takip ediyorlar, ne gore-tex giysileri var. Onlar için yağmur olağan bir durum ve yağmurlu günlerin diğerlerinden farkı yok. Bu durum bisiklet turu yaparken hava durumunu yakından takip etmem nedeni ile beni utandırıyor. Öyle ya insan pek ala yağmurda da bisiklet sürebilir.
Patpat yine çamura takılınca inip yürüdük.
Burada bir un değirmeni var.
Her köyün kendine ait un değirmeni varmış. Una ihtiyacı olan mısırını veya buğdayını değirmene getirip kendi ununu kendi öğütürmüş, ama artık eskisi gibi ekim yapılmadığından un değirmenleri de yoğun olarak kullanılmıyormuş.
Piknik yapacağımız yayla göründü.
Rakı şişesini su yalağına yatırdık.
Yaylaya gelip yerleşenler var.
Ateş yakıldı.
Etler pişirilip yemeğe başlandı. Türkeş Bey Osman Beyi kastedip "Maceraperest Orhan Bey adam işini gücünü bırakıp seni buraya rakı içmeye getirdi" dedi. Ben neymişim meğer insanları işinden gücünden ettim deyince aslında bizimde niyetimiz vardı sen bahane oldun dedi.
Yemek işi bittikten sonra biraz daha yukarı gitmeye karar verildi. Fevzi bey gelmedi. Ben köye doğru yürüyeyim yoldan alırsınız dedi.
Yolda yağmur yeniden başladı.
2340 metreye çıktık.
Köyün asıl yaylası daha yukarıda. Biz yağmurda ıslanırken karşıda gök kuşağı göründü.
Görünen o ki çok şiddetli yağış geliyor.
Yağmur nedeniyle daha fazla çıkmaktan vazgeçtik.
Türkeş Bey 2350 metrede Turkcell ile telefon görüşmesi yapıyor. Diğer orepatörlerde ne ses var nede nefes. Bırakın burada çekmeyi benim telefonum köydeki evde bile bir çekiyor bir çekmiyor. İnternet bağlantısını ise ancak köy meydanına giderek sağlıyabiliyorum. Bunu reklam olarak algılamayın ama Karadenize gidecekseniz ve telefonunuzu kesintisiz kullanmak istiyorsanız operatörünüz Turkcell olsun. Geçen yıl Kaçkarın zirvesinden bile çektiğine şahit olmuştum.
Burada her köyün yaylası ayrı. Görünen yayla evleri başka bir köye ait.
Yolda lastiği patlayan patpata yardım edildi.
Ve köye döndük. Eve girmemizle yağmur bardaktan boşanırcasına yağmaya başladı.
27 Haziran 2012 Çarşamba
Hava gündüz yağmasa gece mutlaka yağıyor. Köy hayatına iyice alıştım. Osman Bey evi aradı patates tarlasına yaban domuzu girmiş kazmayı istedi. Götürdüm. Tel örgü ile çevrilen alana bir yerden örgüyü yıkarak girmişler ve patatesleri yerinden söküp atmışlar. Burada yaban hayvanı olarak öncelikle ayı ve domuz varmış.
28 Haziran 2012 Perşembe
Artvine geldiğimde bilboardlarda 29 Haziran 1 Temmuz tarihleri arasında Kafkasör yaylasında boğa güreşi şenliklerinin yapılacağını okuduğumda bu festivale katılmaya karar vermiştim. Festivali 1 yıldır takip ediyorum ama bir türlü kesin tarihini öğrenememiştim. Bu fırsatı kaçırmaya hiç niyetim yoktu. Osman beye bu fikrimi açıkladığımda 29 Haziranda pehlivan güreşleri olur sen en iyisi 30 Haziranda git belki bizde geliriz dedi kabul ettim.
29 Haziran 2012 Cuma
Bu gün köyde son günüm yarın Artvine döneceğim. Osman beye ve Türkeş Beye gelecek yıl o yörede yapılacak festivale katılmak için sözleştik. Gösterdikleri misafirperverlik için kendilerine çok teşekkür ederim.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder