17 Temmuz 2012 Salı
Uçağımın kalkış tarihine 6 gün var ve ben en fazla 3 günde Hopaya gidebilirim. Mestiada rahatım yerinde. Konaklama ücreti de uygun yani masrafım az. Bu nedenlerle gidip gitmemek konusunda hala kararsızdım sabah kalktığımda. Sonra bisikletimin jant ve bagaj problemini göz önüne alıp bir an önce Batuma gitmeye karar verdim. En azından yolda kalsam araba bulmak için zamana ihtiyacım olacaktı.
Burada karşılaştığımız ilginç bir durumdan söz etmek istiyorum. İlk geldiğimizde banyoya gidip gelen Ali mutfak ve banyo lavabosundaki musluklar sürekli açık hiç kapatmıyorlar demişti. Hakikaten o gün bu gündür sürekli su boşa akıtılıyor. Dün İrmaya bunun nedenini sorduğumda suyun basıncı termosifonu patlatıyor onun için akıtıyoruz dedi. Burada su bedava her halde, cihaz girişine veya bina girişine regülatör taktırsanız bunlara gerek kalmaz dedim. Sen bu işlerden anlıyorsun galiba mesleğin ne senin diye sordu. Söyledim. Ayrıca termosifonun izolasyonunu sökmüşsünüz boşuna enerji harcıyorsunuz diye uyardım.
Kahvaltıdan sonra bisikletimin bagajındaki 2. kırık yere mukavemet sağlamak için ayrıca telle sardım. Demek bu tür yolculuklarda yanınıza alınacaklar listesine hiç olmazsa soba telini de eklemek gerekiyor.
Sabah saat 08:10 da yola çıktım. 17 gün sonra yeniden yalnızdım. Ali ayrıldıktan sonra aramadı. Dün ben aradım telefonu kapalıydı. Türkiye hattı da kapalı kendisinden haber alamıyorum.
Bu günkü yol haritam:
Find more Bike Ride in Mestia, Georgia
2 km kadar gittikten sonra Zugdudinin 138 km ileride olduğunu gösteren tabela ile sabah sabah bir sürprizle karşılaştım. Benim telefonumdaki mapmyride bilgilerine göre 103 km olması gerekiyordu. Şansıma yol 37 km uzadı. Yani %37 fazla yol yapacağım. Burada bir şey daha dikkatimi çekti. Hani size söz ettiğim mesafe levhasının geride kalan yeri gösteren bölümünde 60 km yazıyordu. Dağın öteki tarafında ilerideki yerleşim olarak Ushguli gösteriliyordu. Burada da geride kalan kısmında Ushgulinin uzaklığı veriliyorsa haritada bir hata var demektir. Mapmyride da Ushguli, Mestia arası 40 km civarında gösteriliyor. Km göstergem çalışmadığı için tahmini tur mesafesini yazarken haritanın verisini esas aldım.
Mestianın girişindeki gibi çıkışındaki ana yolda beton kullanılarak yapılmış. Yol mükemmel ve hafif bir inişle gidiyorum ama ben n ürkek bir serçe gibiyim. Bagajımı korumak içi çok dikkatli ve yavaş sürüyorum bisikletimi.
Eski Svan evlerine selam verip yoluma devam ettim.
Hava çok güzel, yol güzel etraf desen hepsinden güzel. Kısacası huzurlu ve keyifli bir sürüş için her şey mevcut. Arkadan gelen araçlar karşıdan araç geliyorsa sizi geçmiyorlar, sıkıştırmıyorlar. Bu dağ başındaki sürücüler bile bisiklet sürücülerine karşı saygılılar. Ben böyle düşünüp çevreyi izleyerek sakin sakin giderken Lengethiye geldim. Beton yolda 2 öküzün çektiği kızağı görünce gözlerime inanamadım. En son buna benzer görüntüyü ne zaman görmüştüm acaba. Gürcistanın Svaneti bölgesi beni şaşırtmaya devam ediyor hala. Yanlarından geçerken gamarcobar dedim. Kızağın üzerinde oturan ve yanında yürüyen adama. Onlarda bana gamarcobar deyip el salladılar. Bir süre sonra böyle bir kızağı üzeri tepeleme ot dolu olarak gördüm yolda. Demek bu Svanlarda ot biçmeye gidiyorlar.
Yol göründüğü gibi karşıdaki tepenin yanından devam edip gidiyor.
Pek gelen giden yok. Arada bir özel araçlar, birkaç kamyon ve maşrutkayla karşılaştım.
Burada tarlaların arasında vadide akan nehre paralel giderken yol kenarında bir bakkala rastladım. Gürcistanda bu bakkallara sıkça rastlanıyor. Henüz kapitalizm dişlerini tam olarak Gürcistan ekonomisinin boynuna geçirmediği için onun uzantılarından biri süpermarketler yok ve şimdilik bakkallar ayakta. Kısa süre sonra özellikle şehirlerde bu bakkallarda yok olurlar. Bakkalı geçtikten sonra yokuş başladı. Nereden çıktı bu yokuş şimdi durup dururken.
200 metre yükseldikten sonra yokuş bitti. Sabah sabah iyi geldi günlerdir miskinleşmiş kaslarıma. Ardından da iyi bir iniş başladı kıvrıla kıvrıla. Arka frenim yamuk jantım yüzünden boş olduğundan ön frenle bisikletimin hızını arttırmadan çok dikkatli indim.
40 km sonra sağ taraftan yamaçtan akan derenin oluşturduğu çağlayanın sesini dinleyip, suyun akışını seyrederek huzur buldum.
Birde yakından tül etkili fotoğraf çektim.
Çekimin ardından Enguri nehrine kavuşmak için şelaleyi oluşturduktan sonra köprünün altından akan Nakra deresine veda ettim. Bizde köprülerin girişinde genellikle o bölgenin adı veya o yolu, köprüyü yaptıranın adı yazar. Gürcistanda ise altından akan nehrin ismi yazıyor, üstelik tabelalar bizdeki gibi adet yerini bulsun boyutunda değil. Buradan sonra karşıdan esen rüzgar başladı.
Yol kenarında küçük bir şelale ve ileride tünel vardı. Tünelin yanında kayaya demir potreller konarak nehir yatağının üzerine yapılmış balkon şeklindeki eski yol artık kullanılmıyor.
Tünelin içinde ışıklandırma olmadığından içerisi zifiri karanlık. Araç geçmediği için yolu ortalayıp körlemesine geçtim. Daha sonra geçtiğim bir kaç tünelde de durum aynıydı. Demek ki, bu yöredeki tüneller aydınlatılmamış. Allahtan tünelin içindeki yolda çukur yoktu yoksa halim nice olurdu?
42. km de karşıdan gelen 2 bisikletli ile karşılaştım. Almanyadan gelen Joe ve arkadaşı ile karşılaştım. Onlarda bizim geldiğimiz yolu geçecekler. Bu yolda karşılaştığım 6. bisikletli Joe ve arkadaşı. Gürcistanda bu yola girene kadar sadece 1 bisikletli ile karşılaştığım göz önüne alınırsa Gagavuz dağları arasında, bu kuzey Kafkasya coğrafyasında yer alan Svaneti bölgesinin Avrupalı bisikletliler arasında ne kadar popüler olduğunu bir kez daha anlamış oluyoruz. Joe Ermenistana gidip oradan da Ağrıya geçeceklerini söyleyince Ermenistan ile Türkiye arasındaki sınır kapalı dedim. Ermenistandan İrana geçip oradan Ağrıya gidebilirsiniz dedim ama kadın İran önerime karşı çıktı. O halde geri gelip Valeden gideceksiniz dedim. Bu günkü molaa yerimin Zugdudi olacağını öğrenince kadın çok uzak dedi ama Joe eli ile iniş işareti yaparak sürekli aşağıya inecek dedi. Bu beni çok mutlu etti. Geri kalan 100 km yi güle oynaya gidecektim.
Burası sanki bir şelale cenneti. Gürcistanda hiç görmediğim kadar çok şelaleyle karşılaştım burada ve sonunda da çekmekten vazgeçip pes ettim. Bu şelaleyi çekmek için durduğumda arazi aracı ile gelen Gürcü bir aile de moladaydı. Bana seslenip yedikleri karpuzdan ince bir dilim verip gittiler. Bu son günlerde karşılaştığım en güzel ikramdı. Günlerdir karpuz yemek istiyordum. Keşke biraz daha kalın olsaydı dilim. Kendilerine çok teşekkür ediyorum.
70. km den itibaren rüzgar iyice şiddetlendi. O zaman aklıma Joe geldi ve senin yerinde olup bu rüzgarla yokuş çıkmayı isterdim diye düşündüm. Güya iniyorum ama bu çıkmaktan beter. Enguri nehri ileride üzerine kurulan barajdan dolayı göl olmaya başladı. Şiddetli eşen rüzgar göl yüzeyinde köpüklü küçük dalgalar oluşturuyordu. Arada bir tepenin altına girip rüzgardan korunabilmek için yolun sol kenarına geçtim ama nafile ne yaparsam yapayım kurtulamıyorum. Vadi boyunca hız kazanan rüzgar neredeyse beni geri itiyordu. Aklıma üniversitede okuduğumuz akışkanlar mekaniği dersindeki venturi lülesi konusu geldi. Öğrencilerin bu konuyu iyi anlayıp akışkanın hızının kanal kesiti daraldıkça nasıl arttığını görmeleri için buraya getirip her iki taraftan da bisiklet ile geçirmek gerekiyor.
Barjashide bir bakkalın önünden geçerken bir şeyler yiyip içmeye karar verdim. Böylece hem dinlenecek hemde enerji toplayacaktım. Belki şansım yardım ederse o sürede rüzgarda dinebilir veya en azından hafifleyebilirdi.
Bakkal kadına haçapuri dedim var anlamında işaret etti. İçeri girince arka taraftaki balkona oturabileceğimi söyledi. Haçapuri ve kola siparişimi verip ummadığım kadar temiz ve düzenli baraj gölüne bakan balkona geçip bir masaya oturdum.
Kadın haçapuriyi mutfağında hazırladı. Yani öyle sokakta satılanlardan değildi ve tadı oldukça iyiydi. Dadının büyük kızı Türkçe biliyormuş. Bir süre sohbet ettik. Renkli gözlü, beyaz tenli genç ve güzel kadının kucağında küçük çocuğu vardı. Ablası bir Türkle evlenip Arhaviye yerleşmiş Türkçeyi o nedenle öğrenmiş. Annesi çok az Türkçe biliyormuş. Sonra kadın çocuğu durmadığı için gitti. 2 kız kardeşi de annelerine yardım ediyorlar. Onlarda çok güzeller.
Nefis haçapuri, cocacola, hoş sohbet, güzel baraj gölü manzarası ve güleryüzlü temiz servise 5 lari ücret ödeyip ayrıldım. Eğer yolunuz buradan geçerse mutlaka uğrayın. Karnınız toksa bile lemonad içip manzarayı seyredin.
Şiddetli rüzgar devam ediyor ve artık işin zevki kalmadı. Bisiklet sürmek işkenceye dönüştü. Gözüm ne baraj gölü görüyor ne dağ görüyor. Neredeyse gözlerimden yaş geliyor. Bu rüzgara karşı gitmektense en dik yokuşu çıkmaya razıyım. Yol kenarında bal üreticileri yer almaya başladı. Yerdeki kovanlara bakılırsa burada ayı yok veya ayılar balın tadını bilmiyorlar.
Gürcistanda yol kenarlarında yapılmış anıtlar göze çarpıyor. Bu anıtlar bulunduğu yerde trafik kazasında hayatını kaybedenlerin anısına yakınları tarafından yaptırılmış. Bunların bazıları sadece kapaklı veya kapaksız küçük bir demir kutu. Bazıları ise şatafatlı, abartılı anıtlar. Bu abartı sevginin büyüklüğünden çok zenginlikle ilişkili olsa gerek. Bu anıtlarda hayatını kaybedenin fotoğrafı da yer alıyor. Buraya bazen ekmek gibi yiyecek, maden suyu veya içki konuyor. Bazıları ise fotoğrafta görüldüğü gibi abartılı yaptırdıkları anıta masa ve tabure koyup masayı da şarap ile donatmışlar.
Baraj gölü dolayısı ile vadiye girince hız kazanan rüzgar hala devam ediyor.
Bu günün olmazsa olmazlarından bir şelale daha. Biraz kendimi toparlamak için fotoğraf molası verdim. Diğer mola verenlerin ilk sordukları nereli olduğum. Türk olduğumu öğrenince çok şaşırıyorlar. Gürcüce nerelisin demeyi de öğrendim. Daha doğrusu tahmin etti. Gürcüce bir şeyler söyleyenlere bende çeşitli yanıtlar verip sorulan sorunun yanıtını tutturmaya çalışıyorum. Askudo dediklerinde Türkiye diye yanıt verdiğimde insanların istedikleri yanıtı aldıklarını fark edince demek ki askudo nerelisin demek diye düşündüm.
Vadinin sonunda bir tepeye geldim. Etraf açıklıktı. Buradan aşağıya ineceğim.
İleride Karadeniz görünüyor. Ama bu bölgede Gürcistanın ihtilaflı eyaleti Abhazya var.
Yokuşun yarısını indikten sonra aşağıdaki geniş nehir yatağı daha net göründü.
Nehrin yanına indiğimde sağımda kızlı erkekli gençler nehirde yüzüp güneşleniyorlardı. Sol tarafta ise eski köprü duruyordu.
Yeşil, ağaçlı düz bir yolda gidiyordum.
Evler geniş bahçe içindeydi.
Akşam oldu büyük baş hayvan sürüleri ahırlarına dönüyorlar.
Zugdudiye 15 km kala yol kenarındaki gençler beni durdurdular. Sol baştaki Irakli bana elma ikram etti.
Burada arazi düz olduğundan çay bahçeleri de bizdekinin aksine düzlüklere kurulmuşlar.
Artık bir yandan da kendime kamp yeri bakmaya başladım. Bulduğum kimi yerleri su ve bakkal yok diye beğenmedim, kimilerini de insanlarla çok iç içe diye.
Orasıydı, burasıydı derken Zugdudiye geldim.
Burada doğalgaz hatları yer altına alınmış. Servis kutuları da konmuş.
Hava iyice bulutlandı, yağmur geliyor. Bir an önce hostel veya otel bulmam lazım.
Dil bile pek kimse yok. Bir türlü anlaşamıyorum otel sorduklarımla. Zugdudi küçük ama şirin bir kent.
Yol kenarında Avrupa Birliğinin bürosunu görünce otel sormak için oraya gitmeyi düşünüyordum ki yol kenarında gördüğüm genç adam İngilizce bildiğini söyledi ve oteli tarif etti. Oteli buldum. TV, sıcak su olan 2 kişilik oda fiyatı 50 lari. Ben yalnız olduğum için pahalı geldi çıktım. Yolda İngilizce bilen bir gece hostel sordum burada yok dedi. Batum ve Tiflisin dışında hostel yokmuş.
Batuma doğru yola devam edeceğimi söyleyerek şehrin çıkış yolunu öğrenip gençten ayrıldım.
Şehir çıkışında genç yeniden karşıma çıktı ama buraya nasıl geldi anlayamadım. Muhtemelen araba ile gelmiş olmalı. Beni durdurup Batumun 250 km ileride olduğunu bu gün gidemeyeceğimi söyledi.Çadırım var, hava kararırken yol kenarında uygun bir yerde kalırım deyip devam ettim.
Yağmur atıştırmaya başlayınca yolun kenarındaki çim alana çadırımı kurmaya karar verdi. Alanın arkasında kullanılmayan eski bir atölye, yan tarafında da yine kullanılmayan bira bahçesi var. 1 km geride de Socar akaryakıt istasyonu var. Saat 18:00 de bu günkü turu sonlandırdım. Çadırımı kurup eşyalarımı içine yerleştirdim. 1 km gerideki istasyona gidip tuvalette yıkanıp silindim. Marketinden su ve yoğurt aldım. İstasyon Azeri şirketi olduğunda yetkili Türkçe biliyor. Batuma kaç km olduğunu sordum 140 km dedi. Bende öyle biliyordum. Az önce karşılaştığım genç yanlış biliyor. Uzun bir bisiklet ve Gürcistan sohbetinden sonra çadırıma döndüm. Bu arada yağmur da durdu.
Yemek yapmak için hazırlanırken yolun karşısından gençler gelip tanıştılar. Mariam çok konuşkan bıcır bıcır bir kız. Çokta iyi İngilizce biliyor. Gürcistanda İngilizce bilen birisi ile karşılaşmak ne kadar hoş dedim. Benim be bisiklet turum hakkında onlarca soru sordu Mariam. Geçen yaz tatilini ailesi ile Sidede geçirmiş ve çok beğenmiş. Mariam a Gürcüce nerelisin nasıl deniyor diye sordum. Tahmin ettiğim gibi askudoymuş. Böylece Gürcüce kelime hazneme bir kelime daha eklenmiş oldu. Genç Gürcü arkadaşlarımın fotoğrafını çektim. Soldan sağa Aleqsandre Tsulaia, Anano Antia, Giorgi Antia ve Mariam Siqia
Biz sohbet ederken iri bir ergen de gelip sohbete dahil oldu. Kendisi biraz içmiş, sözcükler diline dolanıyor. Gürcüce, az İngilizce ve az Türkçe kullanarak iletişim kurmaya çabalıyor. Ablası Türkle evlenip İstanbulda yaşadığı için biraz Türkçe öğrenmiş. Bana sarılıyor, öpüyor, çadırımı açıyor. İş sohbetten çıktı tacize doğru gidiyor. Tam bir sarhoş muhabbeti. Telefonunu vermek istiyor ama bir türlü numarasını anımsamıyor. Sonunda Zviadi Toturia şarap içtim ben şimdi bulutların üzerinde uçuyorum dedi ve yanımızdan ayrıldı. Köyün yetişkini birkaç erkekte gelip hoşgeldin dediler.
Yemeğin üzerine Iraklinin verdiği elmalarımı yedim. Bisikletli bir yetişkin yanıma gelip hoşgeldin ddikten sonra bisikleti kilitleyip kilitlemediğimi sordu. Kilitli deyince iyi yapmışsın anlamında işaretler yapıp gitti.
Yemekten sonra mola için acele davrandığımı, en az 2 saat daha bisiklet sürebileceğimi bunun da 40 km yol yapacağını düşünüyordum ki yoldan geçen bir polis aracındakiler beni görüp yanıma geldiler. Araçta 2 polis var ama ikisi de İngilizce bilmiyorlar. Daha genç ve zayıf olan sadece problem diyor. Bende no problem dedim. Mestiadan gelip Batuma gittiğimi, yağmur başlayınca mola verdiğimi, sabah Batuma devam edeceğimi söyledim ama ne kadarını anladı bilmiyorum. Aracı kullanan merkezleri ile cep telefonu ile iletişim kurup durumumu bildiriyordu. O sırada Mariam bizi görüp yanımıza geldi. Polislere hakkımda bilgi verdi. Mariam ı tercüman olarak işe almalarını söyledim. Polis yine problem diye sordu. Problem yok deyince selam verip gittiler.
Sabah Potiye gitmeyi düşünüyorum.
Bu günkü tahmini tur mesafesi: 160 km
Tebrikler. Bu güzel turu , yaşadıklarınızı , gördüklerinizi belgesel tadında paylaşımlarınızı beğenerek takip ediyorum. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSil