15 Temmuz 2012 Pazar
Bu sabahta erken kalktım. Dün gece başlayan yağmur kısa süre sonra durmuştu. Ali bu gün dinlenmek istiyor, yola geç çıkacak. Mestiayı gezmeye ve bulabilirsem haçapuri almaya karar verdim. Burası kaldığımız evin giriş kapısı. Asıl aradığımız pansiyonsa sağdaki bahçedeydi.
Sokağın girişinde bir evin bahçe duvarının altından diğer evin bahçe duvarının altına doğru küçük bir dere akıyordu.
Mestianın asıl sahipleri nehri geçtikten sonraki karşıdaki yamaçta yer alıyorlardı.
Kaldığımız pansiyon sağdaki büyük binanın yanındaki sokağın içinde. Bu yol Mestia hava alanına gidiyor.
Bizim kaldığımız sokakta olduğu gibi Mestianın tamamında inşaat var. Burası şu anda bir şantiye alanından farksız. Toz toprak içinde ama güzel olan bu hali. Buraya gidip gezmeyi düşünüyorsanız elinizi çabuk tutun. Birkaç yıla kalmaz son derece modern ve temiz bir Mestia ile karşılşırsınız ama güzel olan Ruhunu kaybetmemiş bu Mestia.
Mestiada ilk yerleşim dağın yamacı ile nehir arasında yapılmış.
Nehrin üzerine modern çizgilere sahip metal köprü yapmışlar.
Mestianın üzerine sis çökmüş. Etraf yüksek dağlarla çevrili olduğu için Mestiada güneş geç görünüyor.
Köprüden geçip Mestianın merkezine gideceğim.
Benim çelik zannettiğim köprünün korkuluğu meğer profilden yapılmış. Üstüne de betopan kaplamışlar. Estetik ama ucuz ve kısa ömürlü bir çözüm üretmişler.
Sis iyice aşağıya indi.
Bir süre sisin geliş gidişini seyrettim köprünün üzerinden.
Boş sokaklarda yürümeye başladım.
Her yer yeşil dağlarla çevrili.
Burası Avrupa topluluğu tarafından koruma altına alınmış.
Mestia şu anda büyük bir şantiye.
Bloğumun dikkatli izleyicileri Kazbeg dağına giderken nehir yatağına taşları üstüste dizip duvardan set yapmışlar, bunları da tel örgü ile sararak tutturmuşlar demiştim. işte burada o anlatmak istediğim tekniği yakından görüyorsunuz. Taşlar üst üste dizilerek sütun oluşturulmuş ve bu sütundaki taşlar bizim bahçe çitlerinde kullandığımıza benzer örgü tel ile sarılıp dağılmaları önlenmiş. Örgü telinin ömrünün uzun olması için alüminyumdan yapılmış.
Gördüğünüz gibi taşlar o kadar mıntazam seçilmiş ki dış yüzeyde neredeyse hiç pürüz yok.
Mestiada ana caddeye tarihi dokuya uyması için paket taş döşeyip üzerine de boşlukları doldurmak için ince mıcır dökmüşler. Bu nedenle her geçen arabanın arkasından toz bulutu kalkıyor.
Biraz daha ilerleyince buradaki yol inşaatının tamamlandığını gördüm ama burada da hala toz kalkıyor.
Yol kenarındaki panoda Mestianın haritasının üzerinde gidilip görülebilecek yerler işaretlenmişti.
Panoda Turizm bürosunun 75 metre uzakta olduğu yazıyordu.
Burada güzel bir park var ama giriş kapıları kapatılmış.
Turizm Bürosunun etrafında yeni yapılan binalar var. Bunlardan birisinin önüne daha inşaat bitmeden konan heykel. Yeni yapılan binalarda mevcut yapılara uyum sağlamsı için taş duvar kaplaması yapılıyor.
Saat erken olduğu için her yer gibi büroda kapalı. Yol kenarındaki sıcak ekmek yazan tabelayı takip edip 1 tane tandır ekmeği alıp geri döndüm.
Ekmek ve çayla kahvaltı yaptık. Her ikimizde bu ekmeği çok seviyoruz. Ali abi sen benden sonra şu karşıki tepeye çıkarsın dedi. Tepede bir tane yalnız ağaç ve her yüksek yere dikilen büyük bir haç var. Aliye maceraperestim dediysem de o kadar da uzun boylu değil. Oraya çıkmak için dünya kadar yol yürümek gerek, sırt üstü yatıp dinlenmek istiyorum dedim.
Kahvaltıdan sonra bisikletlerimizi sokakta akan derede yıkamaya karar verdik.
Bisikletimle birlikte kirlenen çantalarımın kılıflarını da yıkamak için getirdim. Kılıfın birisini yıkarken diğerini suya bırakınca kuvvetli akıntı ile kılıf bir anda yayalar için konan tahtanın altından geçip komşu bahçeye kaçtı. Ali koş kılıf gidiyor diye bağırdım. Ali yalın ayak çitin üzerinden atlayıp bahçeye girdi ama kılıf bir anda gözden kayboldu.
Temizlik işleminden sonra Ali toparlanıp çıktı. Böylece Alinin gidişi ile yine tek başıma kaldım.
Alinin peşinden Turizm bürosuna gidip bilgi almak için dışarı çıktım.
Eski evlerin arasında yeni yapılan bir otel çölde açmış çiçek gibiydi diyeceğim ama bu otelin modern çizgileri mevcut dokuya hiç uymamış.
Burada yaşayanlar arasında hayvancılık oldukça yaygın. Alinin sözünü ettiği haç arkadaki dağın en yüksek yerinde.
Turizm bürosundan yürüyüş yollarının işaretlendiği bir harita verdiler. Burada 1 günde yürüyerek yapılabilecek 2 rota var. Bir tanesi 6 saatlik Chaladi Glacier rotası, diğeri 8 saatlik Koruldi Lakes rotası. Görevli her iki rotanında kırmızı beyaz işaretlerle kolayca takip edilebildiğini söyledi. Benim bu gün yürümeye niyetim yok. Gidip çantalarımı yıkamayı düşünüyorum çünkü üzerlerinde kılıf olmasına rağmen tozdan leş gibi olmuşlar. Çantalarımı yıkayıp astığımda saat 13:30 olmuştu. Ani bir kararla yakın olan Chalaadi Glacier'e (buzulu) yürümeye karar verdim. Bürodaki görevli bisiklet ile geldiğimi öğrenince ilk 2 saatlik yolu bisikletle çok çabuk alıp bisikleti bekçi kulübesinin yanına bırakarak kalan 1 ssatlik yolu yürümemi önerdi ama hem bisikleti hırpalamak istemiyorum hemde kıçımı dinlendirmek istiyorum. Sırt çantama su ve ekmek koyup yola çıktım.
Mestia ardımda kaldı.
Nehri takip ederek yürümeye devam ettim.
Mestia hava alanına geldim. Burası dağların arasında küçük bir alan. Tiflisten küçük pervaneli uçakla gelebilirsiniz. Fiyatı 75 Lari.
Ben havaalanının yanından geçtikten az sonra Tiflisten gelen uçak alana indi.
Mestianın arkasındaki dağlar buran daha iyi görünüyor.
yol gittikçe esrarengizleşiyor. Ürpertici görünüşlü yüksek dağlara doğru gidiyorum.
Bu yolda da sular yer yer yolu kaplamıştı. Geçmek için taşların üzerinden atlayıp zıpladım.
İki çekme karavanı yan yana koyup üzerini çatı ile kapatıp ilginç bir ev yapmışlar.
Yol bozuldu. İyi ki bisikletimle gelmemişim.
Aradan bir dağ daha kendini gösterdi.
Yolun sonunda bir bekçi kulübesi ve nehrin üzerinden karşıya geçmek için asma köprü vardı.
Köprünün tahtaları çürüdüğünden üzerine 2 kalas yan yana köprü boyunca uzatılmıştı.
Köprüden sonra yol bitti. Patikada kırmızı beyaz boyalı işaretleri izleyerek gidiliyor.
Nehrin debisi çok yüksek.
Burada da değişik bir çiçek gözüme çarptı.
Gidiyorum ama ne göreceğimi bilmiyorum. Amacım sadece yürüyüş yapmak.
Masa gibi düz bir kayanın üzerine oturup etrafı seyretmeye karar verdim. Biraz ileride vadi zaten bitiyor oraya kadar yürümeme gerek yok.
Arkamda kalan vadi.
1795 metredeyim.
Biraz oturup çevreyi seyredip fotoğraf çektikten sonra tam dönmeye niyetleniyordum ki buraya neden gelindiğini fark ettim.
İleride dağın yamacındaki buzulun altından nehir yer yüzüne çıkıyordu.
Hemen o yöne yürümeye başladım. İşte buzulun altından nehrin çıkışı. Buna doğuşu da diyebiliriz. Muazzam bir şeydi. Su adeta fışkırıyordu. İlk kez böyle bir şeye tanık oluyordum. Bu Mestianın içinden geçen nehrin yer yüzüne çıktığı yerdi.
Biraz daha yaklaştım ama arada bir yukarıdaki buzuldan kayıp inen kayalar ve kopan buzlar yüzünden daha fazla yaklaşamadım.
Buzulda meydana gelen çatlak burada daha iyi görünüyor.
Dağ çilekleri günün sürpriziydi.
Daha fazla vakit kaybetmeden dönüşe geçtim. 6 saat olarak verilen tahmini yürüyüş zamanını 5 saatte tamamladım. Pansiyona geldiğimde bahçede bir bisiklet daha gördüm. İrma bir tur bisikletçisi daha geldiğini, ona benden söz ettiğini adamın benimle tanıştığını söyledi. Slovakyalı Robin geldi tanıştık. 45-50 yaşlarında uzun boylu ince yapılı bir adam. Bu benim 48. turum diye başladı söze. Uçakla Tbilisiye gelip oradan da bu sabah gördüğüm uçakla Mestiaya gelmiş. Uçağa 75 lari ödemiş, yükü 15 kg ı geçmediği için bagaj ücreti ödememiş. Buradan bizim geldiğimiz yolu takip ederek Tbilisiye gidip oradan ülkesine dönecek. Yol hakkındaki tecrübelerimi aktardım kendisine. Hem dağa bu taraftan çıkacağı için hem de yükü olmadığı için bize göre daha hızlı hareket edebilecek.
Geri geldikten sonra bisikletime bakarken bagajda bir kırık daha olduğunu gördüm.
Bu çok can sıkıcı bir durumdu. Olmazsa maşrutkayla giderim diye düşündüm. Dönüş yolculuğum iyice kritik hale gelmişti. Bagajı alüminyum telle bağlayıp bantla sardım.
Mestiaya gelirken Ali ile devam edip Batumdan Akhaltsikheye giden yola sapıp gidebildiğim kadar gidip dönmeyi düşünüyordum ama bagaj kırılınca vazgeçmiştim. Bu kırık Hopaya ulaşmamı bile tehlikeye düşürmüş durumda. Artvin Kafkasör yaylasından beri taşıdığım rakıyı bu akşam içip bitirmeye karar verdim. İrmaya yolda erik rakısı ikram ettiklerini söylediğimde bizde yapıyoruz dedi. Akşam birer kadeh rakıyı karşılıklı değiştirmeye karar verdik.
Bir tane kavun aldım ve kalan rakıyı afiyetle içip bitirdim. Erik rakısı iyi ama bizim rakı çok daha iyi. Kavun olgun ama sünger gibiydi. Nerede bizim kırağaç kavunlar nerede bu kavun.
Mestiadaki savunma kulelerini gece ışıklandırıyorlar ve güzel bir görüntü oluşuyor.
Yarın için bir karar veremedim günü burada da geçirebilirim göllere de yürüyebilirim.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder