05 Temmuz 2012 Perşembe
Sabah kalktığımızda hava soğuk fakat açıktı. Kahvaltımızı yapıp toplandık. Bu gün sınıra ulaşmayı hedefliyoruz. Serkan Ahıskada sizi misafir edebiliriz demişti. Alinin yanındaki 2 Gürcistan haritasına da bakıyoruz Ahıskayı bulamıyoruz. Burasının sınıra yakın bir yer olması lazım. Türkgözünün öteki tarafı Vale ama Ahıska yok. Yola çıkmadan önce hatıra fotoğrafı çektirdik.
Bu günkü yol haritamız:
Find more Bike Ride in Turkey
Vedalaşıp yola çıktık. Ali ile beraber ilk kez 8:30 da yola çıkıyoruz. Bu sınıra ulaşma konusunda her ikimizin de istekli olduğunu gösteriyor.
Alinin de görmesi için Damalın içine girdik.
Musa ve Nihatla karşılaştık.
Damaldan çıktıktan sonra Aliyle Posofta buluşmayı kararlaştırdık, böylece herkes kendi arzusuna göre fotoğraf çekerek gidebilecekti. Benim görüşüme göre gurup disiplini denilen art arda dizilip bisiklet sürme şekli şehir içlerinde yoğun trafikte gurubun dağılmaması için uygulanabilir ama bu tür turlarda herkes kendi gücünde ve arzu ettiği şekilde giderse hem güzelliklerin tadına daha iyi varılır, hemde daha çok keyif alınır. Önemli olan önceden konuşup anlaşmak ve önde gidenin arkadan gelene başı sıkıştığında her zaman yardım edebileceğini hissettirmesidir. Yoksa herkes kafasına estiği gibi davranıp birbirinin yüzünü akşamdan akşama görecekse birlikte tura çıkmanın da bir anlamı olmaz. Yeşillikler arasında bakımsız asfalt yolda ilerledik.
Önümde bir atı belirdi. Adamın kafasında da dün damalda gördüğüm kovboy şapkalarından vardı.
Atatürkün görüntüsünün çıktığı yere geldik. Görüntü 21 Hazirandan itibaren saat 17 den sonra ortaya çıkıyormuş. Bekleyecek zamanımız olmadığından durmadım. Dursakta bulutttan dolayı izleyememe olasılığımız var. Bu görüntüyü izlemek için özel olarak buraya gitmek isteyenler çadır kurup kamp yapabilirler.
Etrafımız yüksek tepelerle kaplı.
Bir vadide ilerliyoruz.
Yol biraz düzeldi ve önümdeki tepeye doğru çıkmaya başladım.
Epey yükselmişim ama çıkış çok sert değil. Yol makul bir eğimde çıkıyor.
Artık eğim iyice azaldı. Bir sırtın üzerinde gidiyorum ama geçide hala ulaşamadım. Geçtiğim yol görünüyor.
Burada da binlerce büyük baş hayvandan oluşan sürüler var. Hayatımda görmediğim kadar çok hayvanı burada gördüm. Adeta Amerikan kovboy filmlerindeki gibi. Bu büyüklüğü fotoğraf yeterince iyi anlatamıyor, gözünüzle görmeniz lazım.
Solda karayolları binası göründü. Geçide geldim. Dün yağmur yağmasa da aşırı rüzgar yüzünden bu geçidi aşamazmışız.
Sonunda önümüzdeki son engeli de aşmış oldum. Bundan sonra Gürcistandaki dağlara kadar rahatız.
Burada şunu söylemeden geçemeyeceğim Ilgar geçidine tırmanmak Çam geçidine tırmanmaktan çok daha kolay. Buda ardımda bıraktığım yol.
Etrafa bakıp zirvede olmanın keyfini çıkardıktan sonra rüzgardan korunmak için yağmurluğumu giyip kendimi yokuş aşağı bıraktım ki yolun aşağısındaki sürüyü koruyan iki çoban köpeğinin koşarak bana doğru geldiklerini gördüm. Yola ilk çıkan kocaman kafalı, şirinlikten zerre kadar nasibini almamış gözleri kanlı, suratının burun ve ağız kısmı siyah kulakları kesik bir canavardı. Sadece onun görüntüsünü görmek bana yetti. Yokuş aşağa olmanın da avantajı ile pedallara asılıp oradan uçarcasına uzaklaştım. Bir süre sonra köpeklerin sesi kesildi.
Önümdeki yol 19 km lik uzun bir inişti ven bunun büyüsüne kapılıp hiç bir şeyin fotoğrafını çekmeden bu müthiş hazzın keyfini sürüyordum ta ki Posof görünene kadar. Yolun soluna yanaşıp Posofa baktım. Kendimi avının tepesine çökmek için havalanacak bir kartal gibi hissettim.
Yol yılan gibi kıvrıla kıvrıla iniyordu Posof'a.
İlerde beyaz bulutlar var ama herhalde nihayet bu gün artık yağmur yağmıyacak.
Gözünüzün alabildiğine tepe ve gözünüzün alabildiğine yeşil.
İnişte kıvrılarak giden bu yolda bisiklet sürmek büyük keyif ama yol üzerindeki çukurlar bu keyfi doyumsuzca yaşamanızı engelliyor. Mecburen fren yaparak inmek zorunda kaldım. Yol kenarında yemek yiyen yabancı iki TIR sürücüsü davet ettiler, teşekkür edip yoluma devam ettim. Yokuşun sonunda solda yıkık bir kale kalıntısı göründü.
Türkgözü kavşağına geldim ama önce para çekip döviz almam lazım sonra Ali ile burada buluşacağız.
Posof girişi de Şavşat girişi gibi. Merkeze gitmek için bir yokuşu çıkmanız gerekiyor. Yokuşu çıkıp merkeze geldim.
Türkiyenin doğu ucunda Atatürk heykeli.
Birazda Posofu gezelim. Burası çarşıya çıkıyor.
Çarşıda dövizi Artvinde olduğu gibi kuyumcular satıyorlarmış ama çay içtiğim bir esnafın tavsiyesi ile para bozdurma işini Gürcistana bıraktım. Ali aradı kavşağa gelmiş fotoğraf makinesi için pil istedi ama Posofta kaliteli kalem pil bulamadım. Alinin yanına geldiğimde karşıdaki kavuncudan kavun almış bana da ikram etti. Kavun çok sulu ve tatlıydı. Serkan ile bu gün daha sık görüşmeye başladık. Görünen o ki sınıra yaklaşınca her ikimizi de bir heyecan bastı. Ahıskaya geldiğinizde arayın dedi. Tamam dedim ama Ahıskaya daha önce hiç gitmediğimden nerede buluşacağız? Ali ile aramızda yeni bir acep Ahıska neresidir konulu beyin jimnastiği başladı. Sonunda Aliye bu adamların bizim gibi yazacak halleri yok ya. Sınıra yakın olan yerleşim yeri Akhaltsikhe var. Ahıska olsa olsa burasıdır dedim. Artık en azından Ahıska konusunda bir tahminimiz var ve gideceğimiz yer sınırdan 17 km uzakta. Kavunları yedikten sonra 14 km uzaktaki sınıra doğru pedal çevirmeye başladık. Önümüzde yeni bir yokuş var.
Çıktığımız yokuşlar yanında bu çerez gibi geldi.
Yolun alt tarafında eski dört taraflı çeşme.
Bu çeşme Anadolu Türklerinin yaptıklarına pek benzemiyor. Muhtemelen Ermenilerden veya Ruslardan kalmış olabilir.
Binbaşı Emin Bey bucağına geldik. Burası sınırdan önce gördüğümüz son Türk yerleşim yeriydi.
Yolun kenarında bir şehitlik var. Yurdun çok uzak köşelerinden gelip burada hayatını kaybeden ömrünün baharında henüz yeşermeye çalışırken yaşamdan koparılmış çiçeklerimiz. Burada tarihi bir kahramanlık destanı yazıldığını düşünüyorum ama sınıra o kadar yaklaştık ki bir an önce Gürcistana geçmek istiyorum.
Şimdi önümde bir iniş var ve karşısı Gürcistan.
Türkgözüne geldim. Yerleşim yeri yolun sağında içeride olduğundan girmedim. Burada Aliyi bekleyeceğim.
Yolun kenarındaki vişne ağacından Türk topraklarındaki son meyvemi yedim, Vodafone müşteri hizmetlerini arayıp 45 TL karşılığında 60 dakikalık yurt dışı paketi aldım. Eşimi arayıp şimdilik vedalaştım. Serkanı arayıp az sonra Gürcistana gireceğimizi söyledim. Akşam 6 da Ahıskada arkadaşları ile buluşacağız. Belki bende gelirim dedi.
Ali geldi. Yüz metre kadar ilerideki sınır kapısına dayandık. Buraya gelmek için ne engeller aştık.
Bu günkü sınıra kadar olan tur mesafesi:
Ortalama hızım:
En yüksek hızım:
Pedal çevirme sürem:
Böylece İstanbuldan başlayan maceramın Türkiye bölümü 2055,6 km sonra Türkgözündeki Gürcistan sınırında sona erdi az sonra Ali ile birlikte Gürcistana geçip yola devam edeceğiz. Turun bundan sonraki bölümünü Gürcistan bisiklet turu başlığı altında yayınlayacağım.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder