12 Temmuz 2012 Perşembe
Bu gün geç çıkacağız. Otelle bizim anlaşmamız kahvaltıda sadece çay şeklindeydi. Yiyeceklerimizi hazırladık Ali çay almaya gitti. Biraz sonra 1 demlik çayla geldi. Yanında da 2 şer kurabiye. Bize jest yapmışlar sağ olsunlar. Ben telefonla internete bağlandım yol haritamızı inceliyorum. Aliye gideceğimiz yolun çok zor ama bir o kadarda muhteşem olduğunu isterse daha kolay bir yoldan dağı aşmadan Mestiaya gidip tekrar geri dönüp Batum'a ulaşabileceğimizi söyledim. Ali zor olanı seçip yavaş çıkabilirim, geride kalabilirim ama asla pes etmem deyince o halde maceraya hazır ol unutamayacağımız yerlerden geçip harika bir macera yaşayacağız dedim.
Kaldığımız otel aslında ev olarak yapılmış yüksek tavanlı eski bir bina.
Kahvaltıdan sonra bisikletlerimizi yüklemek için bahçeye çıktık. Dünden beri gördüğüm bizimle İngilizce konuşan sarışın kadına sana bir şey soracağım ama cevap vermek zorunda değilsin dedim. Ardından Goride gördüklerimi anlatıp Gürcülerin Stalini reddedip reddetmediğini sordum. Bilmiyorum bende 6 aydır buradayım dedi. Luci Rus asıllıymış. Uzun yıllar İsrailde çalıştıktan sonra çalışmaya Gürcistana gelmiş. Rusyayı sevmiyorum dedi. Komünizmle ilgili görüşlerini almak istediğimde boş ver o konu artık tarih kitaplarının konusu dedi.
Lucininde bisikleti varmış, lastiği inmiş. Lastiği şişirirken Ali arka lastiğinin yine indiğini fark etti. Bahçedeki eski banyo küvetinin içinde deliği bulup lastiği tamir etti.
Bende Luci ile hatıra fotoğrafı çektirdim.
Alinin işi bitince hep beraber poz verdik.
Ardından bir fotoğrafta otel sahibi ile çektirdik. Luci bize yolluk olarak 2 haçapuri ve buz dolabından soğuk su verdi. Teşekkürler Luci.
Bu günkü yol haritamız:
Find more Bike Ride in Kutaisi, Georgia
Meydandan geçtik.
Yolu sora sora ilerliyoruz. Rioni nehrinin üzerinde fotoğraf çekmek için durduk.
Köprüyü geçtikten sonra geniş bir caddeden geçtik.
Ali yolu soracak birisini buldu sola dönecekmişiz dedi.
Bunlar zamanında modern binalardı herhalde.
Komünizmden kapitalizme geçerken mülkiyet bölüşümü nasıl oldu acaba? Sırf bu konuyu incelemek için eski komünist ülkeleri gezip araştırmak isterim.
Ali önünden geçtiğimiz markete alışverişe girdi. Bende ağacın gölgesine sığındım. Yiyeceğimiz azaldi. Şimdiye kadar aldığımız genellikle ekmek, lemonad ve haçapuri. Beyaz peynir bulamadık. Dün Gorideki marketten beyaz peynire benzer bir peynir bulup aldım, köy peyniri denilen sert ve yağsız peynire benziyordu.
Burada yapılaşma yüksek blok apartmanlar şeklinde.
Gürcistanda dağlık kesimde polis arabaları 4x4 pikaplardan.
Ali alışveriş yaptı geldi. geldiğimizden beri ilk kez makarna aldık ve şok olduk. 1 paket makarna 2,5 lari. Kim demişti Gürcistan ucuz diye? Bilseydik daha çok makarna ile gelirdik.
Yolda ilk geçeceğimiz yer Tskaltubo tabelada göründü.
Artık Kutaisiden çıktık. Çam ağaçlarının arasında ilerliyoruz. Yol kenarında çadır kurulabileceğini gösteren ağaç ve çadır tabelası vardı. Dünkü yoğun trafikli, dar ve sıkıcı yoldan kurtulduk. Trafik az, yeşil doğa ile başbaşa kuş sesleri eşliğinde gidiyoruz gamarcobarlaşarak. Ben gamar cobar dedikçe tepkileri değişik oluyor insanların. Kimi gamarcobar, gamar cobar diyor mutlu bir şekilde. Kimi coşku ile gamarcobar, gamarcobar, gamarcobar diyor. Kimi bu coşkuta elini yokarı kaldırıp selam da ekliyor coşkusuna. Kimi şaşkın sadece cılız bir gamarcobar diyor. Kimi sadece bakıp ses çıkarmıyor. Çok sevdim ben bu kelimeyi. Yanıt verenlerin telaffuzuna dikkat ederek kendi telaffuzumu düzelttim iyice. Artık kendimden o kadar eminim ki bir Gürcü gibi gamarcobar dediğime o şaşkın gamarcobar diyenlerin beni Gürcü zannedip şaşırdıklarını düşünmeye başladım. Hoş beni görenler eğer nereli olduğumu tahmin etmeye çalışırlarsa genellikle ilk ağızlarından çıkan Amerikano yani beni Amerikalıya benzetiyorlar. Ali abi kalabalık bir yere geldiğimizde herkesin ilgisi üzerinde oluyor hep sana bakıyorlar diyor. Bende acaba bu moruk yığılıp kalır mı diye endişe ile bakıyorlardır diyorum.
Buraya kadar sadece küçük bir tepeyi aşıp sonrada inerek geldik. Kutaiside başladığımız irtifanın da altındayız. Bu hiç hoşuma gitmiyor sonuçta Mestiaya gidebilmek için 2600 metre civarında bir yüksekliği geçeceğiz. Yükselmemiz geciktikçe ileride daha sert çıkışlar yapacağımız gerçeği ortaya çıkıyor.
Tskaltubodan çıkarken çalışma yapan iş makinesi nedeniyle durunca işçilerden birisine Ali yolu sordu. Adam Türkçe biliyormuş biraz sohbet ettik.
Bir döner kavşağa geldiğimizde sağ taraftaki havuzun fıskiyesi ilgimi çekti. Bu görüntüyü sizlerle paylaşmak için kaldırıma yanaşıp durmak isterken yol kenarına biriken çamurda bisikletimin ön tekerleği kaydı ve yere düştüm. Sol dizim ve sol dirseğim soyuldu.
O andaki acı ve akan kanlarım ile ancak bu kadar çekebildim.
Yarama merhem sürüp yola devam ettik. Kilometre sayacım çalışmıyor. Düşünce bir sorun oldu ya alt taraftaki verici sinyal üretmiyor yada üst taraftaki gösterge sinyali almıyor.
İşte yokuş başlıyor. Sadece %7 de olsa hiç yoktan iyidir.
Mutluluğuma diyecek yok. Yeniden sevdiğim köy yollarına kavuştum.
Dün gece yemek yerken Türkçe bilen Gürcü arkadaş Tskaltuboda sarkıt ve dikitlerin olduğu bir mağara olduğunu söyleyip mutlaka görün demişti. Mağaraya giden yolun sapağı 50 metre ileride. Ama mağaranın yoldan içeride olduğunu görünce gitmekten vazgeçtik.
Bu çiçeği geçen yıl Hopadan Batum havaalanına otobüsle giderken de görüp çok beğenmiştim. Nedense bu bitkiye burada rastlamadım. Arka jantımın yine bir teli kopmuş. Jant yalpalayıp fren pabuçlarına sürtüyor. Mecburen freni gevşettim. Bütün yük ön frenlere kaldı.
Şimdide %11 eğimli yokuşu çıkacağız. Gürcistanda özellikle köy yollarına bu eğim tabelalarını sık sık görüyoruz. Rastladığımız tabelalar %5 ile %11 arasındaydı. Bir yokuşu çıkarken eğim değiştiğinde tabelada hemen değişiyor. Örneğin %7 eğimle başladığımız yokuş ileride %5 olduğunda bu tabela ile belirtiliyor. O kadar ki 20-30 metre mesafe için bile tabela değiştiriliyor. Ayrıca köylerdeki okul ve yaya geçidi tabelaları titizlikle titizlikle yerleştirilmiş.
Dağ başı sayılacak bir yerde üzerinde insan figürleri olan bu heykeli görmek beni çok şaşırtmadı. Yıpranmışlığına bakılırsa muhtemelen Sovyetler Birliği zamanından kalma bu çalışma sanata ve sanatçıya verilen önemi gösteriyor.
Heykelin karşısında terk edilmiş bir bina bu yöre için bence fazla büyük, ne için yapıldığını da anlayamadım.
Yeşilin her tonu ile mavi bir arada. Temiz havayı derin derin soludum.
Bir yokuşu çıktıktan sonra Aliyi beklemek için yol kenarındaki durakta mola verdim.
Merhem sürmeme rağmen dizimdeki yaradan sızan kan bileğime kadar inmiş. Yara oldukça derin.
Ali yola çıktı bile. Buradan inerek devam edeceğiz ama karşıdaki tepede çıkacağımız yol görülüyor.
Tepeye çıktım. Vadi ayaklarımın altında.
Yol genellikle düze yakın eğimde yükseldiğinden çıktığımızı hissetmeden çok kolay yol alıyoruz. Arada bir kısa yokuşlar adeta yükseldiğimizi anımsatmak için karşımıza çıkıyorlar. Yolda yatan inekler aniden karşımıza çıkıyor ve hiç istiflerini bozmuyorlar.
Acaba karşıda görünen dağlara mı çıkacağız diye düşündüm bir an ama bunlar bizim çıkacağımızın yanında çok alçaklar.
Şimdi de iniyoruz. Nereden çıktı bu iniş kardeşim ne güzel çıkmıştık. İşin yoksa çıkmak için yeniden tırmala.
Acaba buralar son baharda nasıldır. Eğer yaprak döken ağaçlar varsa aralarında tam bir renk cümbüşü yaşanır burada.
Bahçedeki ağacın üzerindeki kırmızı erikler dikkatimi çekti ama yola taşmış bir tane bile dal yok.
Aşağıda bir nehir var acaba onu takip ederk vadi boyunca mı gideceğiz?
Tahminim doğru çıktı. Yol nehrin kenarına kadar indi. Burada durup hem fotoğraf çekeceğim hemde Aliyi bekleyeceğim. Sabahtan beri de bir şey yemedik. Haçapurilerimizi yiyip açlığımızı biraz olsun bastırırız. Alide benim gibi öğlenleri yemek aramıyor. Akşama kadar gitmeye kalksam oda gidecek.
Yol yine düz gidecek gibi görünüyor. Nehrin eğimi neyse bizde o kadar yükseleceğiz.
Karşımızda küçük bir şelale var Aliyi beklerken su şişemi doldurdum.
Ali gelince suyunu doldurup abdestini aldı ve şelalenin yanında namazını kıldı. Yol boyunca Ali namazını hiç bırakmadı. O kadar çabuk kılıyor ki jet hocayı bile geçtin diye takılıyorum. Alinin ibadeti bana hiç yük olmadı. Turu kesinlikle aksatmadı. Haçapurilerimizi yedikten sonra yeniden yoldaydık.
Yol kenarında içki içen bir gurup durmam için bağırıp çağırdılar ama zaman kaybetmemek için gamarcobar deyip devam ettim.
İleride güzel bir şelale görünce durdum.
Bir araç gelip durdu. Araçtan inen iki genç ile gamarcobarlaştıktan sonra söyleşiyi daha ileriye taşıyamadık. Çünkü gençlerden biri Fransızca biliyordu ben bilmiyordum. Sonra laf kalabalığı arasında Türk olduğumu anlayınca telaşla arabanın arka koltuğunda uyuyan genci uyandırdılar.
Kolsuz siyah atletli arkadaş Türkçe biliyor. Tekirdağ, Karabük ve Safranboluda çalışmış. Bir anda aramızdaki sohbet koyulaştı. O arada Alide gelip sohbete katıldı. Arkadaş sormaya başladı.
-Gürcistan güzel?
-Güzel.
-Hava güzel?
-Güzel.
-Şarap güzel?
-Güzel.
-Gürcüler güzel?
-Güzel, çok yardımsever iyi insanlar.
-Madamas güzel?
-Aman karıştırma şimdi madamaları, biz evli barklı adamlarız. Madamalarla işimiz olmaz bizim.
Gençler veda edip arabalarına bindiler ve gittiler.
Ali ile bir süre daha şelalede kalıp fotoğraf çektik.
Fotoğraf çekiminden sonra hareket ettik ama buradan itibaren yol bozuldu. Buraya kadar çok güzel bir yolda gelmemiz bizim için büyük şanstı. Bukadarını ummuyorduk.
Tsigeriye az bir yolumuz kaldı.
Yol bir ara dar bir vadiden geçti.
İnsan bir yandan yol bitmesin isterken bir yandan da dinlenebilmek için hedefe ulaşmak istiyor.
Bazen kopup yola düşmüş kayalarla karşılaşıyoruz.
Tsageriye geldik. Hemen uygun bir kamp yeri bulmamız lazım. Yol kenarında toplanmış içki içen guruptan birisi bana seslenip durdurmak için yola doğru hareketlendi. No diyerek devam ettim ama az ileride Aliyi beklemek için durdum. Akhaltsikhe de Mahir yolda durdurup içki ikram eden olursa içme, önce senin şerefine sonra karının, çocuklarının, ananın, babanın, ölmüşlerinin şerefine kadeh kaldırırlar. Sonrasında sırası ile kendileri yakınları için kadeh kaldırırlar. Üstelik ayağa kalkıp bir seferde içmen gerekir, bu adamlar 24 saat içerler bir şey olmaz demişti. Ali bir süre sonra elinde bir poşetle göründü. Nerede kaldın diye sordum. Adamların yanında durmuş. Bana erik hoşafı ikram ettiler ayrıca karpuz verdiler dedi elindeki poşeti gösterip. Aliciğim o erik hoşafı değildir erik rakısıdır dedim. Hayır erik hoşafı içinde erik taneleri vardı diye ısrar etti Ali. Ama tadı biraz acıydı diye ekledi. Aliciğim sence o kadar adam o ağacın altına erik hoşafı içmek için mi toplandılar erik rakısı içiyorlardır dedim ama Ali erik hoşafı içtiği konusundaki ısrarını sürdürünce tamam dedim erik hoşafı içmişsindir. Canım kaç gündür karpuz istiyordu. İnce karpuz dilimini oracıkta yiyip kabuklarını da yol kenarındaki ineğe verdik.
Yol kenarında içki içen bir gurup daha gördük. Bunlarda bizi çağırınca yanlarına gittim. Bulundukları yerde küçük bir çayırlık alan var belki burada çadır kurabiliriz diye düşündüm. Bira petinden kadehe açık sarı renkli bir su doldurup bana verdiler. Bir dikişte içtim. Erik rakısıydı ama içinde taneleri yoktu. Burada kalabilir miyiz diye sordum anlamadılar. İşaretle çadır ve uyku işareti yaptık Lentekhide otel olduğunu söylediler. Kamp diyoruz, tent diyoruz derdimizi anlatamıyoruz. Çaresiz devam ettik. Tsagerinin içindeyiz, hala uygun bir kamp yeri bulamadık.
Tsageriden neredeyse çıkacağız ama hala bir yer yok. Aslında yolun her iki tarafında uygun parklar var ama polis tarafından rahatsız edilmek istemediğimizde birilerine sormak istiyoruz. Tam bu sırada yolda araçlarının yanında duran 2 polis bizi durdurdular. Bir tanesi biraz İngilizce biliyor ve çok havalı. Nereden geliyorsunuz, nereye gidiyorsunuz türünden sorular sordu. Soruları bitince geceyi burada çadırda geçirmek istiyoruz nerede kalabiliriz diye sordum. Yan tarafta bir park var burada kalın diyecek diye bekliyorum ama polis ne dediğimi anlamayınca sleep, tent deyip elimle çadır ve uyku işareti yaptım. Uyumak istediğimizi anladı ama 22 km ilerideki Lenthekide bir otel olduğunu söyledi. Onu bizde biliyoruz ama otele para vermek istemiyoruz ayrıca hava kararmak üzere bir an önce kalacak yer bulmalıyız. Derdimizi bir türlü polise anlatamadım. Adam Lentekhi diyor başka bir şey demiyor.
Polisler önde biz arkada çaresiz yola çıktık. Adamlar biraz gidip durup bizi bekliyorlar. Ali abi bunlar galiba bize eskortluk yapıyorlar dedi. Yeni mi anladın ikinci Gürkan Genç vakası, bu adamlar bizi otele teslim etmeden bırakmayacaklar diye cevap verdim. 1,5-2 km kadar bu şekilde gittikten sonra polisler nehrin kenarında içki içenlerle konuşmak için durdular. Devam ettik. 1-1,5 km uzaklaştıktan sonra baktık gelmiyorlar dere kenarına inip yoldan kolay görülmeyeceğimiz bir yere çadırlarımızı kurduk.
Bu günkü tur mesafesi(Yaklaşık): 75 km
Tskaltuboda düşene kadarki tur mesafesi:
Ortalama hızım:
En yüksek hızım:
Pedal çevirme sürem:
Sabah Kutaisiden yola çıkarken 200 metre yükseklikteydik. Şu anda 50 metredeyiz. 75 km de pek fazla çıkamamışız. Önümüzde 2050 metrelik bir yükseklik var. 1300 metreye çıktıktan sonra çok kısa bir mesafede 2600 metreye çıkacağız. Yarinki hedefimiz 1300 metredeki Margvishide geceyi geçirdikten sonra dağı aşıp Mestiaya ulaşmak.Yemeğimizi yedikten sonra yattık. Yarın zorlu bir gün bizi bekliyor.
Hep geriden gelip; bana yetişiyorsun. Bisikletin gibi, kalemin de hızlı. Bir kaç ay öncesine gidip geldim sayende. Kalemine sağlık.
YanıtlaSil