10 Mayıs 2013 Cuma
Bu sabahta saat 06:00 da kalktık. Artık kalkış saatimiz belli oldu. Bu durumda yola çıkış saatimiz de 07:30 - 08:00 arası olacak. Toparlanma ve kahvaltı yaklaşık 1,5 - 2 saat sürüyor. Hava güneşli, bu günden itibaren yağış bekliyoruz. Sağlam yumurtalarla sahanda yumurta pişirdim, zeytin ve çay takviyesi ile kahvaltımızı yaptık.
Hazırlanıp malzemelerimizi bisikletlerimize yüklemek için ormanın dışına çıkardık.
Artık yola çıkmak için hazırız.
Alt geçitten yolun karşısına geçtik.
Bu günkü yol haritamız:
Create Maps or
search from 80 million at
MapMyRide
Bu gün gideceğimiz rotanın ilk bölümü olan Bolu Gölcük arasını geçen yıl güller turunda geçecektik ama yol arkadaşlarım Boluya geldiğinde vazgeçince önce yükümü bırakıp yalnız gitmeye karar vermiş daha sonra yağmur ihtimali nedeni ile bende vazgeçmiştim ve iyiki de vazgeçmiştim. Bir süre sonra etkili sağanak yağış başlamıştı. Eğer Gölcüğü geçen yıl görseydim muhtemelen Ankaraya gitmek için bu yolu kullanmazdım.
D100 kara yoluna çıktıktan sonra geçen yıldan bildiğim yokuşu çıktık.
Bolu tabelasına ulaştık.
İrfan'ın durumu bu gün daha da iyi ama hala turu tamamlama konusunda endişeleri var ki nereye kadar geleceğimi bilemiyorum diyor. İrfanla arada bir çok merak ettiğim yol bisikleti üzerine konuşuyoruz. n çok merak ettiğimde o dişli oranları ile yokuş çıkmanın ne derece zor veya kolay olduğu ve gerçekten düz yolda yüksek hızlara ulaşmanın mümkün olup olmadığı. İrfan tur bisikletçiliğinin daha zor ve başka bir deneyim olduğunu alışık olmayan kaslarının bu yükle pedal çevirirken zorlandığını söylüyor.
Boluya geldiğimizde Gölcük tabelasını görünce şehrin içine doğru yönelip Gölcük tabelasını takip etmeye başladık. Bundan sonra Ankaraya kadar trafiği daha az olan doğayla iç içe harika yerlerden geçeceğimizi düşünüyorum.
Kısa sürede şehirden dışarı çıkıp yeşillikler arasında başlayan yokuşta yol almaya başladık.
Yokuş Gölcük e kadar devam edecek.
Yokuşla birlikte İrfanla aramızdaki mesafe açıldı. Herkes kendi temposunda çıkıyor. İrfan daha çok video çektiği için daha yavaş çıkıyor. Aslında bu şekilde yol almanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Ard arda haldır haldır pedal çevirmenin bir mantığı yok. Çevredeki güzellikleri keşfederek, özümseyerek yol almak gerektiğini düşünüyorum. Diğer türlü biri durup fotoğraf çekerken diğeri de durup aynı fotoğrafı çekiyor ve farklılıkları yakalama şansı ortadan kalkıyor. Temiz havayı derin derin içime çekiyorum.
Yol üzerinde kamp yapılabilecek yerleri gözlüyorum bir yandan da. Gölcükte konaklamak yasak olduğundan burada konaklamak isteyen olursa nerede kalabilir diye araştırıyorum. Gölcük e 3 km kala yolun solundaki çeşmenin karşısındaki düz alan oldukça müsait ama yanınızda mutlaka yiyecek olması gerekiyor, alışveriş yapacak hiç bir yerleşim yok.
Arada bir sertleşse de güzel bir eğimle yükselen yokuşu çıkıp Gölcük kavşağına ulaştım.
Gölcük Tabiat Parkı girişinde İrfanı beklemeye başladım.
İrfan gelince birlikte parka girdik. Parkta yanınızda yiyecek yoksa ve piknik yapmak istiyorsanız alabalık satın alabilirsiniz.
Parkın içindeki lokantanın çitine asılan bir pankartta Karadayı dizisinin orada çekildiği yazıyordu.
Kısa bir yürüyüşten sonra göl göründü.
Burası da yemek yiyip bir şeyler içebileceğiniz lokanta.
Çevre oldukça güzel düzenlenmiş.
Göl kenarındaki kurbağalar merakla bana bakıyorlar.
İnternette bu gölle ilgili araştırma yaptığınızda karşınıza göl kenarındaki kırmızı dik çatılı şirin bir bina çıkar. İşte o bina karşımda duruyor.
Burası gerçekten insana huzur veren çok güzel bir yer. Eğer görmediyseniz mutlaka gidip görün. Hafta ortası giderseniz daha çok keyif alacağınızı umuyorum.
Pikniğe gelen bir gurup liseli karşıdan bize hello diye bağırdılar, bizse merhaba diye karşılık verince gurubun içinde gülüşmelere neden oldu.
Turumuzu tamamladıktan sonra İrfan karnı acıktığından yemek yemek istedi. Bense devam edip bir an önce Göksuya ulaşmak istiyorum. Bendeki yiyeceklerden İrfana bir miktar verip yola çıktım. Yoldaki Aladağlar izci kampı tabelalarını takip ederek Göksuda buluşacağız.
Yemyeşil bir doğada kuş sesleri arasında insanı zorlamayan yolda keyifle pedal çeviriyorum.
Yol boyunca kamp yapabileceğiniz pek çok düzlük mevcut.
Uzun zamandır bu kadar güzel bir yolda pedal çevirmemiştim. Çok keyifliyim.
Yeşiliyle, sarısıyla bir renk cümbüşünün içinde yol alıyorum.
Artan yükseklikle birlikte yayla evleri de görünmeye başladı.
Parka 9 km kala asfalt yoldan ayrılıp soldaki mıcırlı yola saptım. Yolun bundan sonrası pek rahat değil. Karşıda kara bulutlar görünmeye başladı. Yağmur geliyor.
Bir tarlanın ortasındaki yalnız ağaç. Bazen yalnızlığı da özlüyor insan.
9 km lik yolun 5. km sinde bulunan Milli takımlar kamp yerini ve yanındaki izci kampını geçip sağda görünen göletin yanından devam edip arada bir hafif çiseleyen yağmur ile bir yaylaya ulaştım. Burası Demirciler yaylası.
Kendimi Doğu Karadeniz yaylalarında gibi hissediyorum.
Bu fotoğrafı çekerken arkada taşıdığım kalan yumurtaların yol şartlarından kırıldığını görünce attım.
Yayla köyünden 1,5 km sonra Göksu Tabiat Parkının girişine ulaşıyorsunuz. Para vermek istemiyorsanız park dışında da konaklayabilirsiniz.
Buda fiyat tarifesi. Çadır için 10 TL ücret isteniyor.
Burası güzel bir yer. Eğer Şavşat Karagöle gitme olanağınız yoksa burası da beklentilerinizi karşılayacaktır.
Bu günkü tur mesafesi: 48 km
Kuş beyinli yeni km saatime alışamadığımdan diğer değerleri sıfırlamayı becerememişim onun için ortalama hız, süre ve en yüksek hız değerleri bir gün önceki değerlerin üzerinden devam etmiş. Onun için bu yanlış değerleri paylaşmıyorum.
Önce çadırıma yer seçmek için etrafa bir göz gezdirdim.
Sonunda ağaçların altına çadır kurmayı tercih ettim.
İrfan geldikten sonra o da çadırını kurdu. Yine buz gibi soğuk suyla duşumu aldım ve gecikmiş öğle yemeğimizi yedik. Menüde çorba, ton balıklı makarna ve sucuk var.
Yemekten sonra dinlenmek için çadırlarımıza çekildik. Şiddetli bir sağanak yağış başladı. Yağmur bu gün bizi sobeleyemedi, kaçmayı başardık. Biraz müzik dinledim, biraz da uyudum.
Dışarıdan gelen seslerle uyandım. Yağmur durmuştu. Altımda şort olduğu halde dışarı çıktım. Kamptan dışarı giden bekçi ahçı ile birlikte geri gelmiş yemek yiyorlardı. Beni görünce yemeğe davet ettiler, teşekkür ettim. Üşüyeceksin giyin dediler ama üşümüyordum. Çadırıma giderken aniden titreme nöbetine tutuldum. Dişlerim bir birine vuruyor, titremekten çadırın fermuarını açamıyordum. Güçlükle çadıra girip kendimi uyku tulumunun içine alıp tulumun ağzını iyice büzüp ısınmaya çalıştım. Bir süre sonra titremem durdu. Akşam yemeğinde tesisten alabalık ve salata yedik, pillerimizi şarj ettik. Ahçı lokantanın anahtarını sabah kahvaltımızı yapmamız ve şarj cihazlarımızı almamız için bize verdi. Gece şiddetli sağanak yine başladı. yaklaşık 1600 metrede hava bundan önceki gecelerden daha soğuktu.
Yarın Nallıhana kadar hemen hemen hep ineceğimizden nispeten daha kolay bir etap olacak.
Merhaba
YanıtlaSilAbi Aladağların havasını sayende tekrar yaşadım.
Katlanır tabak ve bardak almaya değer mi sence,memnunmusun.Yağurlardan kılpayı kurtuluyorsun hep ,bakalım nerede yakalanacaksın merak ediyorum.
Selamlar...
Biraz pahalı olmakla birlikte bence değer çünkü çantanın içinde neredeyse hiç yer kaplamıyorlar. Bende bardak, kase ve tabak üçlemesi var.
Sil