26 Mayıs 2015 Salı
Gece boyunca pek rahat uyuduğumu söyleyemem. Kah yoldan geçen arabaların sesinden, kah dalganın sesinden uyandım. Nereden aklıma takıldıysa gece rüzgar çıkıp dalga olursa ve gelip çadırımı ıslatırsa paranoyasına kapıldım ve buda beni oldukça rahatsız etti. Bir süredir ağrıyan sol omuzum bu gecede tuttu. Aslında bu sabah tembellik yapıp geç kalkacaktım önümde 50 km civarında dümdüz bir yol var ama omuz ağrım yüzünden mecburen kalktım. Çadırımdan dışarı çıktığımda hava bulutluydu ve güneş bulutların arasından sıyrılmaya çalışıyordu.
İleride bir yerleşim yeri görünüyor Küçükkuyu olmadığı kesin çünkü çok yakın.
Kahvaltıdan sonra önceki günlerde olduğu gibi bu günde erkenden yola çıktım. Bir çırpıda Küçükkuyuya geldim ve burada yol karayolu ile birleşti.
Yol kenarında şirin bir apart. Pırıl pırıl, yeni sezona hazır.
Yol kenarında konaklamaya uygun yerler var. Ben yinede dün geceyi geçirdiğim yerden memnunum. En azından yakında su vardı.
Küçükkuyu, Altınoluk ve Güre merkezinde yol kenarına park eden araçlar yüzünden ilerlemekte oldukça güçlük çektim. Bazı sürücüler aynaya bakmadan 2 sıra park ettikleri yerden önüme çıkıp birkaç metre ileride keyfi olarak durup yeniden park ettiler. İnsan bir aynaya bakar ama bizdeki mantık büyük balık küçük balığı yutar. Gelen motosiklet veya bisikletse nasılsa bana bir şey olmaz o düşünsün deyip sizi yok sayarak yola çıkıyorlar. Durdun durdun duramadın gittin. Altınoluk bu sahildeki en büyük yerleşim git git bitmiyor. Küçükkuyudan sonra fotoğraf çekmek için bile durmayıp Akçaya kadar devam ettim. Akçayda ana yoldan ayrılıp sahil yoluna ulaşmak için Akçayın içine girdim. Solda bir börekçiyi görünce sabah kahvaltımı yapmama rağmen kendimi ödüllendirmek için dışarıdaki masalardan birisine oturdum. Kaç gündür aynı şeyleri yemekten bıktım ve yola çıktığımdan beri harcadığım para en fazla 10 TL dir. Arada bir kendimi böyle ödüllendiririm. Böreğin ardından Akçay sahiline ulaştım.
Henüz okullar kapanmadığı için Akçay ve sahili sakin görünüyor.
Tur teknesi müşterilerini bekliyor.
Akçaya gelenlerden denizin içinden tatlı su çıktığını duyardım. Burasının o sözü edilen yer olduğunu anlamak güç değil.
Birkaç fotoğraf çektikten sonra yola devam ettim. Henüz erken olduğundan çokta acelem yok. üzerinden geçtiğim derede kıyıya bağlı tekneleri ve ilerideki yaya köprüsünü görünce derenin yanındaki yola girip bir kaç fotoğraf çektim.
Akçayı geride bırakıp sakin yoldan Örene doğru ilerledim. Yanından geçtiğim dere yılan balıklarının üreme yeriymiş ve avlanmanın yasak olduğu uyarıları vardı.
Yılan balıklarına bu kadar özen gösterilirken aynı özen keşke yaşadıkları dereyede gösterilseydi. Hayvanlar suyun pisliğinden ve oksijensizlikten telef olacaklar.
Henüz öğle olmadan Örene geldim. Sahildeki güzel düzenlenmiş çam ağaçlarının olduğu parkta bir süre oturdum.
Parkın önünde Örenin altın sarısı kumlu mavi bayraklı halk plajı gözün alabildiğine uzanıyor.
Festival boyunca konaklayacağımız Cennet Kapinge gidip erken geldiğimi giriş yapıp yapamayacağımı sordum. Mahsuru varsa başka yerdede konaklayabilirim dedim mahsuru yok dediler. Çadırımı kurduktan sonra kendimi plaja attım.
Kendimi ödüllendirmek için markete gidip et döner, domates, biber, salatalık, muz, kuruyemiş, kola aldım. İlk kez bu gün ciddi oranda para harcadım. Akşam yemeğinde kendime ziyafet çektim. Akşam üzeri festival komitesinden Bekir bey be telefonla aradığım temsilcim Barış geldiler tanıştık. Bisikletimin ön tekerini yina akşam afiş asmak için gelen sponsorumuz Görümlü bisikletten Göksel beye verdim. Gecenin keyfine varmak için yeniden deniz kenarındaki parka gittim. Park ve kenardaki banklar yine boş. Sezonda kalabalık olur diye düşünüyordum ama burası hiç bir zaman Akçay veya Ayvalık kadar kalabalık olmaz dediler. Bu kadar güzel bir kumsala sahip bir beldenin yeterli ilgiyi görmemesi garip. Örene yıllar önce geçerken şöylesine bir uğramıştım ama bu kadar güzel olduğunun farkına varamamışım.
Buranın gecesi de ayrı bir güzel.
Bu günkü yol haritam:
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder