25 Nisan 2015 Cumartesi
İğneada - Beğendik
Akşam yatmadan Arif'e sabah gün doğumunu seyretmek ve fotoğraf çekmek için beni de uyandırmasını söylemiştim. Arifin sesi ile uyandım hava karanlıktı. Yol kenarındaki elektrik lambalarının ışıkları biraz olsun aydınlatıyordu çadırların etrafını. üzerime rüzgarlığımı ve uzun taytımı giyip kalktım. Az sonra sabah ezanı okundu. Güneşin doğmasına daha zaman vardı. Bir süre bekledikten sonra ben deniz üzerinden doğmasını beklerken güneşin kızıllığı Limanköy tarafından belirdi.
Arif bir yanda ben diğer yanda fotoğraf çekmeye başladık.
Arif deniz kenarında kendisine doğal tripod hazırlama uğraşında.
Çalışma devam ediyor.
Sezerde uyanmış yanımıza geliyor.
Görüntü gittikçe güzelleşiyor.
Arifin önerisi ile bende makinemi hazırladığı doğal tripod un üzerine koyup bir poz çektim.
Yazın gelip denize inmeyi bekleyen bir sandal.
Güne erken başlamak her zaman iyidir. Erken kalkmasaydık bu güzel renkleri göremeyecektik.
Hava aydınlandı ama kampta hala bir hareket yok. En iyisi yeniden girip yatmak
Bu güzel görüntüleri dışarıda bırakıp çadırıma girip yattım.
Bir süre sonra dışarıda sesler çoğalınca kalktım. Bu geceyi de burada geçireceğimizden çadır toplama derdimiz yok. Kimimiz kahvaltıya başlarken kimileri kahvaltılarını bitirmişlerdi. Arif bir piknik masasının üzerine çıkmış değişik enstantaneler yakalama peşindeydi. Gurubun en yavaşı Arif çünkü fotoğraf çekmekten yol almaya zaman kalmıyor.
Bu gün Beğendik ve Limanköye gidip geri geleceğiz. Gelmek istemeyenler kamp nöbeti için İğneadada kaldılar. Diğerleri hazırlıklarını tamamladılar. Önce Bulgaristan sınırındaki Beğendik köyüne gidip ardından Limanköye uğrayıp geri döneceğiz.
1.5 km kadar ilerideki kamp alanını geçtikten sonra kampingin arkasında kalan göl güzel bir görüntü oluşturuyor.
İğneada çıkışından itibaren bir süre yokuş çıktık. Ardından uzun bir inişle Beğendik köyüne inmeye başladık. Beğendik köyü girişinde yol kenarında bulunan otlaktaki koyunları görünce oraya yöneldim.
Koyunlar Erdalında ilgisini çekmiş ki oda geldi. Her zamanki gibi çobanla sohbete başladım. Yeni çıkan kanundan yararlanıp SGK ya olan borcunu yapılandırıp bankadan kredi çekip emekli başvurusunda bulunmuş. 5 yıl para alamayacağım krediye kesilecek dedi. Hayvancılık nasıl memnunmusun, kazanabiliyormusun diye sorduğumda Nerede boşa kürek çekiyorum dedi ve devam etti. Bu koyunlara kış boyunca 25.000 TL yem masrafı yaptım. 100 kuzu aldım. 5 sene önce 1 kuzuyu 500 TL ye satıyordum şimdi 400-450 TL para veriyorlar. 100 kuzudan kazanacağım para 40.000 TL, harcamam 25.000 TL elime kalan 15.000 TL. hani benim emeğim, hani benim karım diyor. Tarım ne durumda diye sordum eken biçen yok eksen zarar ediyorsun. mazot, gübre, tohum pahalı, ürün fiyatı ucuz. Masrafını kurtaramıyorsun dedi. Çobana kolay gelsin deyip yola devam ettik.
Köy meydanına geldiğimizde daha önce gelenlerin kahvede çay içmek için oturduklarını gördük.
Çayların ardından sınır noktasına gitmek için toprak yoldan ilerlemeye başladık.
Burada bulunan askeri birliğin girişine yaklaştık.
Buradan karşı taraftaki Bulgar köyü Rezova görülüyor. İki ülke arasındaki sınırı Mutlu deresi belirliyor.
Yalnız bir ağaç.
Bulgar tarafının aksine bizim tarafta deniz kenarında yerleşim yok.
Kumsalda en fazla buraya kadar gidebiliyorsunuz. Bundan ilerisi yasak bölge.
Bu fotoğrafı çekerken askerler yukarıdan tel örgülerin yanına gelerek buradan uzaklaşmamız için ikaz ettiler. Tel örgüyü geçmeseniz de yakınında bulunmanız tedirginliğe yol açıyor. Aniden içeri girmeyeceğinizi kim garanti edebilir.
Bisikletlerimizin yanına dönüp burada da bir hatıra fotoğrafı çektirdik.
Türkiyenin Karadeniz kıyısındaki en batı noktasındayız. Bu turla Karadenizi Potiden Beğendik'e kadar bisikletimle geçmiş oldum.
Kahveye dönüp biraz daha oturduktan sonra bu gün serbest gün olduğundan guruplar halinde hareket etmeye karar verip Erdal ve Uğur ile birlikte İğneadaya dönmek için yola çıktık.
Bu gün sol dizimde ağrı başladı onun için Limanköye gitmekten vazgeçtim. Uğur ile Erdalda gitmek istemeyince hep birlikte geri döndük.
Yeniden gölün yanındayız.
Birlikte bir çok tur gerçekleştirdiğimiz Uğur.
Kamp alanına geldiğimizde alanın ineklerin istilasında olduğunu gördük.
İnekler kampta bulunan herkesin ilgi odağı oldu.
Sabah biz giderken hava açıktı ama şimdi bulutlandı. Buna rağmen denize girmeye karar verdik. Bu eylemi benim önerimle İlerideki kampingin karşısından yapmaya karar verdik çünkü deniz çok soğuk ama dere suyu daha sıcak olacağından içine girebiliriz diye düşündüm.
Denize gideceğiz ama hala tam karar veremedik gitsek mi gitmesek mi ikilemi arasındayız.
Sahilde birisi balık tutmaya çalışıyor.
Sonunda cesaretimizi toplayıp yola çıktık. Erdal ile Uğur bisiklet ile ben yürüyerek gittik. Bu gölden gözümü alamıyorum. Buradan gün batımının çok güzel görüneceğini düşünüyorum.
Ben deniz kenarına gittiğimde Erdal ile Uğur girmişlerdi bile. Daha doğrusu girmeleri ile çıkmaları bir olmuştu.
Bu arada bizden sonra Limanköye gidenlerde yoldan bizi görünce denize girmeye geldiler. Bir anda sayımız arttı ve ortam şenlendi.
Ben diğer arkadaşlar kadar direnç gösteremedim. Diz kapaklarıma kadar ancak girip geri çıktım ve tahmin ettiğim gibi ılık olan sığ dere suyuna uzandım.
Kampa gelince güneşlenmeye devam ettim.
Limanköye gidenlere Mert gölü kenarından gün batımını izlemenin çok güzel olduğunu söylemişler akşam üstü biralarımızı, fıstıklarımızı alıp göl kenarına gitmek için yola koyulduk.
Kışlamaya kenara çekilmiş kayıklar.
Ekip geliyor.
Göl kenarına geldik ama ufka yakın kümelenmiş bulutlar adeta size gün batımı izletmeyeceğiz diyorlar.
Gün batımını ancak bu kadar görebileceğiz.
Gün batımı bahane maksat sohbet olsun.
Buraya yazın fotoğraf çekmek için yeniden gelmek istiyorum.
Her hafta bisikleti ile mutlaka bir etkinliğe katılan, nerede olduğunu takip etmekte zorlandığımız Arif. Umarım yakında oda yol hikayelerini bizlerle paylaşmaya başlar.
Bahar turlarının müdavimlerinden Sezer.
Gün batımı seyrini burada sonlandırıp kampa geri döndük. Yarın otobüs 09:00 dakalkacağından erken yatmamız gerekiyor.
Bu günkü yol haritam:
26 Nisan 2015 Pazar
İğneadan İstanbula Dönüş
Sabah erken kalkıp eşyalarımızı topladık. Zaman kaybetmemek için kahvaltıyı börekle yapmaya karar verdik. Zaten buraya geldiğimizden beri akşam yemeklerini lokantada yiyorum.
Bu güzelliği arkamızda bırakıp gideceğiz şeytan diyor gitme.
Ademle birlikte hiç fotoğrafım olmadığını fark edip gel fotoğraf çektirelim dedim.
Kahvaltıdan sonra Saraya gidecek olan Ferdi ile Çanakkaleye gidecek olan Miraç hazırlandılar.
Hep birlikte bir hatıra fotoğrafı çektirdik.
Ardından arkadaşlarımızı arkalarından su döküp uğurladık.
Bizde bisikletlerimizi ve eşyalarımızı otobüse yüklemek için otogara gittik.
Sağ olsun arkadaşlar hemen otobüsün bagaj kapaklarını açıp yükleme işini bize bıraktılar. Ön tekerlekleri ve eşyaları çıkarıp bisikletlerimizi özenle bagaja yerleştirdik.
Yükleme tamamlandı. Ardından saat 09:00 da otobüs hareket etti.
Yolda Miraç ve Ferdiyi gördük. Demirköy dağına tırmanıyorlardı. demirköyde otobüs otogara girdi. Araçtan inen Sezer az sonra geri gelip abi makineni verir misini fotoğraf çekeceğim dedi. Bu fotoğrafı çekip getirdi. Her zaman söylüyoruz "Çarşı her yerde".
Anneleri ile birlikte otobüse binen 2 küçük kız kardeşin şirin balonları.
Otobüs Lüleburgaz otogarında mola verdi.
Yaklaşık 5 saatlik yolculuğun ardından Esenler otogarına geldik.
Bu seyahatte bize her türlü kolaylığı gösteren Şerif&Görkey otobüs firmasına otobüsümüzün güler yüzlü şoförü ve muavinine, rezervasyon esnasında bizlere çok yardımcı olan İğneada bürosunda görevli Elif hanıma çok teşekkür ediyorum. Umarım bizlerin veya başka bisikletçi doşlarımızın yolları kendileri ile yeniden kesişir.
Bu tura katılıp neşe katan bütün arkadaşlara çok teşekkür ediyorum. Umarım hayal ettikleri gibi bir tur olmuştur. Yeni bir bahar turunda yeniden buluşmayı umuyorum.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder