18 Haziran 2013 Salı
Bu gün hava çok sıcak. Kahvaltıdan sonra çadırları toplarken yanımıza gelen bir beyle sohbete başladık. Bu gün geçeceğimiz yoldaki yokuşları hatırlatıp nasıl çıkacaksınız, herhalde iterek çıkıyorsunuzdur diyor. Bisiklet üzerinde çıkacağımızı söyleyince bir yüklü bisikletlerimize birde bize bakıp yokuşların çok dik ve uzun olduğunu söyleyip inanamıyor. Mustafa inen lastiğini söküp değiştirdi.
Bu günkü yol haritamız:
Bu günkü yol gerçekten çok zor. 2 yıl önce İğneadaya geldiğimde otobüs ile dönmüştüm, oradan biliyorum. Dusnipa mağaralarından geçmekten Mustafanın isteği ile vazgeçtik. Bu günkü hedefimiz Kırklareliye ulaşmak. Şehrin çıkışında bir yerde kamp kuracağız. İğneada otogarından lastiğimi alıp yola devam ettik ve 8 km sonra yokuş göründü.
Demirköyle İğneada arasındaki 7 km lik yokuşu umduğumdan kolay geçtik. Yokuş çok sert başladı ama bir süre sonra eğim azaldı, çıkılabilir seviyeye geldi.
Demirköye doğru inişe başladık.
Yokuş bitmek üzereyken Demirköy tabelasına geldik ama Demirköyün karşı tepede olduğunu görünce çilemizin henüz bitmediğini anladım. Ben fotoğraf çekerken Mustafa yola devam etti.
Mustafa İğneada yokuşunu çıkıyor.
Sivrilerden İğneadaya longoz ormanından gitmeseydik bu yoldan Demirköye gelip İğneadaya devam edecektik. Mustafaya 4 km ileride dökümhane varmış gidelim mi dedim, boş ver hayatında hiç mi dökümhane görmedin dedi.
Küçük bir çocuğa çay bahçesi sorup onun önerdiği bahçede mola verdik. Melik cin gibi bize çeşitli sorular soruyor, Mustafa da ona verdiği ciddi cevaplarla kafa buluyor. Tabi sonunda Melik söylenenlere inanmadığını söyleyip oyunu sona erdiriyor.
Melik fotoğrafımızı çekti.
Dusnipa sapağında Mustafaya bir kez daha gidelim mi diye sordum ama onun hiç niyeti yok, devam ettik.
Mustafanın lastiğini şişirmek için benzinciye girdik.
Yolda peşimize takılan Berat bende sizinle geleceğim diyerek peşimize takıldı.
Demirköy çıkışında yeni bir yokuş ve yol yapım çalışması başladı. Demirköy ve arkamızda kalan yol.
Yolun tek tarafı trafiğe kapatılmış.
Bir yandan yokuş, diğer yandan sıcak bizi oldukça zorluyor.
Yol kenarındaki çeşmeyi görünce durduk.
Ama çeşmenin suyu içilmiyormuş. Az ilerideki başka bir çeşmeden su almamız gerekiyormuş. Yokuş devam ediyor.
Kısa süre sonra yokuşun sonu göründü.
Burası Kadınkale geçidi.
Ama yokuşun Askerkulede biteceğini öğrenmiştik demek önümüzde daha yokuş var.
Yokuştan inerken çeşmeyi bulduk ve suyumuzu doldurduk. Demirköyde benzincide yokuşun Askerkulede biteceğini söyleyen minibüs sürücüsü ile burada da karşılaştık. Yolun yarısını bitirmişsiniz dedi. İnişten sonra yeniden çıkmaya başladık. Burada yolun tamamı mıcır ve sol taraf trafiğe kapalı. Araç trafiğinden kurtulmak için o taraftan gitmeye başladık. Geçen araçların kaldırdığı toz bulutu yüzünden yer yer çok zor nefes alıyoruz. Bir süre sonra kapalı şeritten gelen hafriyat kamyonu göründü. Adam o kadar hızlı gidiyordu ki kendimi bir anda toz bulutunun içinde buldum. Göz gözü görmüyor. Sadece dengede durmaya çalışıyor ve ciğerlerime doldurduğum havanın toz dağılana kadar yetmesini umuyorum. Çok güç şartlarda geçtiğimiz yol sonunda bizi Asker kuleye ulaştırdı ve burada yol çalışması da bitti.
Her taraf dağ.
Zor yokuşları bitirdikten sonra yeniden makul iniş çıkışlarla yolumuza devam ettik.
Pınarhisara geldik. Burada yemek molası vereceğiz.
Pınarhisarda yine bir karpuz alıp çıkışta çimento fabrikasının karşısındaki gölgelikte öğle yemeğimizi yedikten sonra Kırklareline doğru yola devam etti.
Kırklareline geldim, bu günkü turu tamamladık.
Tabelayı gördüm ama şehir merkezine ulaşmam zaman alacak.
Sonunda şehre girdim.
Merkeze geldiğimde 100. km deydim ve saat 16:00 olmuştu. Benden önce şehre giren Mustafayı aradım. Bisikletinin vites ayarı için bisikletçiye gitmiş, geliyorum dedi. Mustafa gelip şehri gezmek için yeniden gitti. Ben parkın yanında Mustafayı bekledim.
Mustafa geldiğinde istersen Edirneye devam edelim ama otelde kalırım. Bu gün ter ve üzerimize konan tozdan sonra iyi bir duşa ihtiyacım var, bu şekilde imkanı yok uyuyamam dedim. Bu öneriyi Mustafa da kabul etti. Önümüzde 60 km daha yol var, toplam tırmanış ise 250 metre civarında. Saat 17:00 olmuştu. Yeniden yola düştük. 20 ortalama ile gitsem 3 saatte Edirnede olurum. Yeniden yola çıktık.
Mustafa daha hızlı gidip benden uzaklaştı. ben kafama koyduğum 3 saatte Edirne hedefine ulaşacak şekilde yola devam ediyorum. Klasik Trakya eğimleri burada da devam ediyor.
Suyum bitmek üzere, yolda hiç çeşme yok. Onun için suyu idareli kullanıyorum. Bu düşünceler içinde devam ederken önümde kırmızı bir şahin araç durdu, sürücüsü camdan 1.5 litrelik su uzattı ve gitti. keşke başka bir şey dileseydim diye düşündüm. Bu sıcak yaz günlerinde aracınız ile uzun yola çıkıyorsanız yanınızda mutlaka su bulundurun ve yolda karşılaştığınız bisikletlilere verin. Bu onları el sallamanızdan, korna çalmanızdan daha çok mutlu edecektir. Bu duyarlı arkadaşa çok teşekkür ediyorum.
Yanımdaki su miktarı 2 lt ye yaklaşınca daha bir rahatladım. Hatta yolda bir süre durup su, erik, karadut ve vişne molaları verdim.
Gölgeler iyice uzadı akşam oluyor ve ben hala yoldayım.
Edirneye 10 km kala yol kenarında gördüğüm bu çeşme çok ilgimi çekti. Aslında burada çadırda kalıp Edirneye yarın devam edebilirmişiz. Çeşmede duşumuzu yapıp, köyden de ekmeğimizi alabilirdik. Ne olur, ne olmaz diye suyumu doldurdum.
Edirnenin ilk evleri göründü.
Ve tabelanın yanındayım ama merkeze hala yolum var. Mustafa aradı İl Gençlik Spor Müdürlüğünde kalacak yer bulmuş. Duş, tuvalet ortak kişi başı ücret 20 TL. Tamam dedim geliyorum.
Geldiğim yol İstanbuldan gelen yola bağlanınca asfalt kalitesi ile birlikte bisikletin hızı da arttı.
Yol kenarlarında kırmızı erik ağaçları ekilmiş, erikler yerlere dökülmüş. Bu erikleri Gürcistandan hatırlıyorum.
Kırkpınar pehlivanları heykeli.
Şehrin girişindeki kalacağımız yeri buldum.
Ben duş alırken Mustafa bisiklet ile şehri gezmeye gitti. Ben yürüyeceğim, şehirde buluşacağız. Şehre giderken Mustafa aradı. Herkes kendi başına dilediği gibi gezsin gece kalacağımız yerde buluşuruz dedim. Önce meşhur Edirne ciğer tava yedim. Ayranla birlikte 11 TL. Ardından ilk kez gördüğüm Hayrabolu tatlısının tadına baktım. Tatlı tepside Kemalpaşa yı andırıyor.
Tatlının üzerine tahin dökülüp çikolata sosu ile süslenmiş. Yanında dondurma da var. Değişik bir tat ve başarılı bir sunum. Fiyatı 5 TL:
Saat 23:00 oldu. Artık gidip yatma vakti. Sabah ben Keşana doğru pedal çevirirken Mustafa Edirneyi gezip Karaağaça gidecek. Keşanda buluşacağız.
Bu günkü tur mesafesi 162 km.
Ortalama hızım 16,9 km.
En yüksek hızım: 67 km
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder