İSTANBUL VAN BİSİKLET TURU 16. GÜN ERZURUM - ELEŞKİRT
23 Mayıs 2013 Perşembe
Her zamanki saatte kalktık. Uğur ile İrfan kahvaltıyı hazırladılar. Rahatsızlığım tekrarlamış yeniden ilaç kullanmaya başladım. Kahvaltının sonunda ev sahiplerimizde işe gitmek için kalktılar. Evden ayrılmadan hep birlikte hatıra fotoğrafı çektirdik. Sevgili Serkan ve Uğur'a evlerinin kapısını bizlere açtıkları için teşekkür ederiz.
Bu gün yolumuz uzun ve 2 tanesi 5 km uzunluğunda olan toplam 5 yokuş var. Eğer hızlı hareket etmezsek yolda konaklamak zorunda kalabiliriz. Yola çıkmadan önce Google haritalardan yol üzerinde konaklayabileceğimiz bir yerleşim yeri aradım ama bulamadım. Eğer gerçekten ilçe ve köy yoksa dağ başında konaklamak zorunda kalabiliriz. Nedendir bilmiyorum ama yolun bundan sonraki kısmında yol kenarında konaklamayı pek güvenli bulmuyorum. Bunun nedeni psikolojikte olabilir, bilinç altıma yerleşmiş ön yargılardan da kaynaklanabilir. Elimde değil bu düşünceyi kafamdan bir türlü uzaklaştıramıyorum. Buna evden ana yola olan kısa fakat dik yokuş dahil değil.
Ana yola çıkıp toparlandıktan sonra yola koyulduk. Düz bir yolda Erzurumdan çıkmak için ilerlemeye başladık. Bizim gittiğimiz yönde trafik sakin ama diğer taraf için aynı şeyi söyleyemem. İnsanları işlerine taşıyan servisler, araçlar peş peşe geçiyorlar. Yinede büyük kentlerdeki trafik sıkışıklığından eser yok. Dün Erzurum'da Kaldığımız evin alt tarafında geniş fakat düzenlemesi olmayan kavşak dikkatimi çekmişti. Araçlar çok hızlı geliyorlar, cesaret edemeyen duruyor, gözü kara olan geçiyor gibi bir izlenim edindim. Her nasılsa kaza olmuyor. Zaten yayanın geçebilmek için araç trafiğinin kesilmesini beklemekten başka çaresi yok. Bu ve bunun gibi kavşaklara bir göbek yapsalar trafik daha düzenli akar.
5 km sonra günün ilk resmi yokuşu ile karşılaştık. Askeri birliğin hemen önünden başlıyor, 2 km kadar devam ediyordu.
Tren yoluna yine kavuştuk. Tren yollarının yanına bisiklet yolları da yapsalar ne güzel olurdu. Tren yolları belli eğimin üzerine çıkmadığından her yere rahatça ulaşırdık.
Yol Pasinlere doğru inişle devam ediyor ama karşıdan esen rüzgar biraz zorluyor. Önce ben İrfanın peşine takılıp unun rüzgar tünelinde gittim, 5 km sonra İrfan geriye geldi ben önde gittim.
Bu şekilde arkadaki yorulmadan daha rahat gidiyor. Öndekinin harcadığı enerjinin yaklaşık %60 ını harcıyorsunuz. Uğur guruba katılmayıp birkaç metre geriden tek başına gitmeyi tercih ediyor.
Yolun kenarında boş bir alanda tahtadan gölgelikler yapan insanlar gördük. Gölgeliklerin hepsi bir örnekti. Acaba köylünün malını sergileyeceği stand mı diye düşündüm önce ama bu dağ başında bu kadar çok standın yapılması için burada bir panayır düzenlenmesi gerekir diye düşünürken hemen ilerisindeki bir bahçede de bu gölgeliklerden gördük. Duvarda dinlenme tesisi ve kamping yazıyordu. Aklınızda bulunsun Erzurum Pasinler arasında güvenli konaklamak istiyorsanız bir kammping var, üstelik wi-fi de mevcut. Konaklamak istiyorsanız her yer kamping.
Kalenin hemen karşısında Hasankale tren istasyonu. Bu fotoğraftan sonra önde duran Uğura arda arda gidelim arada yorulan kenara çekilip gurubun en arkasına girsin daha az enerji harcayalım dedim. Uğur buna pek sıcak bakmadı, bir işe yaramayacağını söyledi. İrfanda beni destekledi yol bisikleti kullanırken bu yöntemden faydalandıklarını söyledi ama Uğur muhalefete devam etti. Bunun işe yaraması için teker tekere gitmek gerekli, öndeki aniden durursa birbirimize çarparız diye muhalefete devam etti. Bu konuda Uğuru bir türlü ikna edemedim. Bunun yanında gurupta bu günkü 150 km lik etap konusunda da bir endişe var. Ben dün ciddi bir yokuş çıkmamıza rağmen 100 km lik yolu neredeyse öğlende tamamlamıştık. Bu günde dünkü kadar tırmanacağız sadece daha fazla yol yapacağız. Hızlı hareket edersek çok rahat tamamlarız diye cesaretlendirmeye çalışıyorum.
Uğur önde, ardında İrfan, en arkada ben yola çıktık. Uğur 21 km civarında pedal çeviriyor. Tempoyu yükselt diye seslendim arkadan ama Uğurun buna pek niyeti yok. Benimde etabı tamamlayamayıp dağ başında kalmaya niyetim yok. Dayanamayıp pedala bastım. Nasıl olsa bir süre sonra Uğurun direncinin kırılıp bizi takip edeceğini düşünüyorum. İrfanın bana eşlik edeceğinden hiç şüphem yok. Ama bir süre sonra arkama baktığımda yalnız kaldığımı gördüm ve bu sefer pedallara var gücümle basmaya başladım. 35 km civarında gidiyordum. Yol kenarındaki tarihi Çobandede köprüsünün durmadan fotoğrafını çektim.
Renk cümbüşü insanı mest ediyor. Yolda hiç çeşme olmaması dikkatimi çekti. Erzurum çıkışında askeriyenin önünde başlayan yokuşun başındaki çeşmeden sonra buraya kadar hiç çeşme yoktu.
Horasanda ana yoldan ayrılıp ilçe merkezine yöneldim. Yol kenarındaki marketten bisküvi ve soda alıp içiyordum ki telefonum çaldı arayan Uğurdu. Onlarda Horasana gelmişler. Horasan içinde buluşup birer çorba içtik.
Burada etrafla sohbet yine bisikletti. Nereden gelip nereye gittiğimizi sorup şaşırıyorlar. Yine hello diyenlere merhaba deyip şaşırtıyoruz. İrfan nasıl gidiyorsun öyle usta diyor. Basıyoruz basıyoruz yetişemiyoruz. Aradaki mesafe 100 metreye düşüyor yakalayacağız diyorum yeniden açılıyor. Şimdi yorulur diyorum yakalayamıyoruz. Hiç mi yorulmuyorsun nasıl bir direnç bu diyor. Yol bisikleti muhabbeti açıldığında sen bu kondisyonla yol bisikleti kullansan uçarsın diye ekliyor. Biliyorum ki sevgili arkadaşım gururumu okşamak istiyor. 60 ına merdiven dayamış bir insan uçsa ne olur, uçmasa ne olur. Yemekte henüz öğle oldu ve 85 km yol geldik. Önümüzde 65 km yol kaldı, bu gün Eleşkirte ulaşırız hatta kendimizi biraz sıksak 185 km gidip Ağrıya da ulaşırız dedim.
Çorbaları içtikten sonra vakit kaybetmeden yola çıktık.
Horasandan hemen sonra 5 km lik bir yokuş var. Uğur ile İrfan çıkmaya başladılar ben gelen telefona cevap verirken geride kaldım. Hem yokuş çıkıp hem telefonla konuşmak zor oluyor nereye nefesimi yetiştireceğimi şaşırıyorum.
Beyler İranlıymışlar, ülkelerine gidiyorlardı. Türk olduğumu öğrenince şaşırdılar. Çok iyi Türkçe konuşuyorsunuz dedim. Burada okuduğunu ve hala Türkiyede yaşadığını söyledi. Bir süre sohbet ettikten sonra terim soğuyor diye müsaade istedim. İstediğin bir şey varsa verelim dediler. Suya ihtiyacım vardı ama teşekkür edip istemedim.
Kısa bir süre sonra yokuş bitti iniş başladı, ardından yol bir vadiye girdi. Burada yerleşim yok ama her taşın arkasından bir çoban çıkıyor. Issız değil.
Yolda yer yer bozulmalar var. Karayolları yama yapmış ama tutmamış. Artık önümde sadece Uğur var. Yol kenarında çeşme tabelası gördüm ama çeşme yok. Arabalarına tarladan malzeme yükleyen adama çeşmeyi sordum ileride solda aşağıda dedi.
Adeta rüzgarla yarışırcasına iniyoruz yokuş aşağı. Ben rüzgarın yüzüme çarpmasını seviyorum. Uğur gidonun üstüne yatarak gitmeyi seviyor. Hatta düz yolda pedal çevirirken bile zaman zaman gidonun üzerine yatıyor.
İnişin sonunda bir köyden geçiyoruz. Erzurumdan beri binaların şekli, çatıları değişti. Artık çatılarda kiremitin yerini galvaniz kaplama oluklu saçlar aldı.
Eleşkirtten önceki günün son yokuşuna geldik. Yokuşun bitimine yakın Güneykaya köyü var. Köy çıkışında iki genç bizi durdurdu. Onlar da bizi turist sanmışlar. Artık alıştık turist muamelesi görmeye. İrfan bir bize hello demelerini kabullenemiyor birde korna çalan arabaları. Bu iki konuda çok rahatsız. Korna çalanlar için burası Türkiye alışman lazım diyorum. Çocuklar sigara istediler yok dedik. Çakmak istediler ona da yok dedik. Sigara belki Uğurda vardı. Günde 1-2 tane içiyor. Çakmak bende 2 tane var birisi çantanın dibindeki ocağın içinde, diğeri çantada nerede bende bilmiyorum. Ellerinde bir ot demeti var satıyorlar. Bilmediğimiz için almayıp devam ettik.
Biraz ileride 2 genç daha bizi durdurup sigara istediler. Onlara da yok dedik. 3 yıl önce Fethiye civarında köy çocukları give me money diye bağırıyorlardı. Bu turda buraya kadar hello dışında bir şey duymamıştık. İlk kez birileri bizden bir şey istiyorlardı, maddi değeri pek olmayan ihtiyaç duydukları bir şeyi. Bu insanların parayla işleri yoktu. keşke yanımda bir paket sigara taşısaydım diye düşündüm.
Bundan sonra Eleşkirte kadar yolumuz düz. Devam edip Ağrıya gidelim önerim kabul görmedi. Ağrıya gidelim derken düşüncem bir gün sonraya 100 km yol kalmasını sağlamak. Böylece Doğubeyazıta vardığımızda İshak Paşa sarayını gezmek için zamanımız kalacak. Programdaki Doğubeyazıt dinlenme gününde Karahana gidip Van gölü kıyısında bize katılacak Fehminin daha kolay ayak uydurabilmesi için etapları 60 km civarına düşürebileceğiz.
Eleşkirte girdiğimizde neredeyse her gören hello diye seslenmeye başladı. Özellikle beni yabancı sanıyorlar. Bende bu ilgiden bunaldım kafamla selam veriyorum. Eleşkirt pansiyonda konaklamak için pansiyona doğru yöneldik.
Gençlerin neredeyse tamamı saçlarına jöle sürüp şekillendirmişler. İrfan bu olayı dana yalamış gibi diyerek tarif ediyor. Pansiyonda yer yokmuş. Bu durum bizi hayrete düşürdü. Öğretmen evine yöneldik. Burası boş. Kişi başı 17,5 TL. Kahvaltı yok.
Odaya yerleşp duşlarımızı yapıp üstümüzdekileri yıkadıktan sonra yemek için dışarı çıktık.
Uğur ve İrfan yakındaki bir lokantaya girdiler. Ben sabah kahvaltısı için alışveriş yapıp dönüşte Erzurmda evde pişirdiğimiz köftelerden yanımıza aldığığımızı yiyeceğim.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder