İSTANBUL VAN BİSİKLET TURU 25. GÜN HOŞAP KALESİ ÇATAK BAHÇESARAY
1 Haziran 2013 Cumartesi
Sabah kalkıp TV yi açtım yine Taksim gezi parkı olayları gösteriliyordu. Biraz sonra İrfanda geldi odaya. Artık sabah erken kalkmaya alıştığımızdan robot gibi hep aynı saate uyanıyoruz. İstanbulda uçak Sabiha Gökçen havaalanına inecek. Dün İrfana istersen bisikletleri ambalajından çıkarmadan Havataş ın otobüsü ile Kadıköye gidelim, gemi ile Sirkeciye geçer sahilden gideriz dedim. Sonra fikir değiştirip Taksime gidelim oradan gideriz dedim. Şimdi duruma bakıyorum da Taksim savaş alanı, bu şartlarda otobüs Taksime gitmez, gitse bile bir anda eşyalarımızla çatışmanın ortasında kalabiliriz. Kadıköyde miting varmış orası da pek uygun görünmüyor. Aklıma Bostancıdan deniz otobüsü ile geçme fikri geldi. İrfana biz en iyisi Bostancıya kadar bisiklet ile gidip deniz otobüsü ile karşıya gidelim Bakırköyden sen Şirinevlere, ben Yedikuleye giderim böylece senin karşı yakada bisikletle gideceğin yol kısalmış olur dedim. İrfan sen bilirsin ben yolları pek iyi bilmiyorum, bu konuda sen daha bilgilisin dedi. Böylece deniz otobüsü ile karşıya geçmeyi kararlaştırdık. Hakan eğer ihtiyaç duyarsanız arayın gelir sizi alırım demişti. Erdal da sağolsun arabası ile gelip bizi havalanından evlerimize kadar götürmek istiyor. Bense bisiklet ile çıktığım İstanbula yine bisiklet ile girmek istiyorum. Bayram bu günde 09:00 da kalktı. Kahvaltıdan sonra hadi sizi Hoşap Kalesine götüreyim dedi. Bu teklif bizi çok sevindirdi. Namını duyduğumuz Hoşap Kalesini gözlerimizle göreceğiz.
Bu günkü yol haritamız:
Önce Hoşap kalesine gittik. Yolda arabaya aldığımız bir arkadaş Çavuştepenin yanından geçerken tepede mağaralar olduğunu söyleyince dönüşte uğramak üzere programımıza aldık. Kaleye geldiğimizde bekçi kapalı olan kapıyı açtı.
Burada kazılar 1961 yılından 1990 yılına kadar sürmüş. Daha sonra profesörün ölümü ve ödenek yokluğundan durdurulmuş. Şu anda gün yüzüne çıkarılan kalıntılar 7 metre toprağın altından çıkarılmış.
Bayram buradan da Çatak'a gidelim dedi. Çatak!ın adını hep TV de duyardım. Buraları görmek müthiş bir duygu. Çatak'a yaklaştığımızda ceviz ağaçları görmeye başladık. Çatak'ın da cevizi meşhurmuş.
İleride sağda bir kalabalık belirdi. Bayram arabayı park etti. İnip kalabalığın bulunduğu yere yürümeye başladık. Bir gurup köylü beyaz minibüsün yanına toplanmıştı. Önce beni yabancı sandılar İstanbuldan geldiğimi söyleyince bir tanesi hele sana bir bakayım deyip iki eli ile omuzlarımdan tutup bir süre bana baktı. Diğerleri de İstanbuldan mı gelmiş diyerek dikkatlice beni incelediler. Burada insanlar çok sıcak kanlı ve cana yakınlar. Batıdan geldiğimizi öğrenen hiç kimse bize kötü gözle bakmadı, taciz etmedi aksine bağırlarına bastılar.
Burası Kanispiri. Kürtçe bilmiyorum ama Bayram Vanlıların Türkçeye Beyaz Su diye çevirdiklerini söylediler. İrfan ise Kanispirinin Türkçesi Beyaz Kaynak demek diye düzeltti. Fehmi ise Beyaz Kaynak veya Beyaz Çeşme demek diye çevirdi. Bu konuda benim bir fikrim yok. Burası mesire alanı. Duvara asılan panoda fiyat tarifesi var. Yer oturma ayırma 15 TL Alabalık servisi 10 TL Köfte servisi 10 TL Demlik çay 5 TL Az ilerideki Çatak'a gitmedik. Geldiğimiz yoldan geri dönüp biraz gerideki kavşaktan Bahçesaraya gideceğiz. Bayram 5,5 yıldır Vanda çalışıyor. Bahçesarayı bu gün oda ilk kez görecek.
Bayram yoruldu. İrfan gelirken yolda istersen arabayı ben kullanayım diyordu. Dönüşte arabayı İrfan kullanmaya başladı. Bayram arabanın çok seri olduğunu, hafif olduğu için kolay savrulduğunu söyledi. Frenlerine güvenme tedbirli git diye uyardı. Sanki bu uyarılar yapılmamış gibi İrfan bastı gaza. Bir süre sonra Bayram yeniden uyardı biraz yavaş git yol virajlı savrulabiliriz diye. İrfan tamam diyor ama bildiğini okuyor. Sonunda dayanamayıp bana bak İstanbuldan Vana bisiklet tepesinde 2200 km pedal çevirip kazasız belasız geldim burada şarampole savrulup ölmek veya yaralanmak istemiyorum, yol gidişli gelişli ve dar üstelik zemin kötü ve virajlı trafik kurallarına uy dedim. İrfan Usta korkma ben defalarca Belçikadan Türkiyeye araba ile geldim dedi. Sen kendi arabanla gelirken istediğin hızda gidebilirsin ama benim olduğum bu araba ile hız yapma diye noktayı koydum. Şimdi bu yazıyı okuyan bazıları eskiden sen arabanı bundan hızlı kullanırdın, binenlerin karnına korkudan ağrı girerdi, uyarıldığın zaman daha hızlı giderdin dediklerini duyar gibiyim. Kabul ediyorum o zaman yaptıklarım hataydı. Şimdi zaten araba kullanmak hiç içimden gelmiyor. Yol muhteşem.
Sanki bilim kurgu filmin içindeymişcesine bir duygu hissediyorum. Sonunda yokuş bitti. Benim altimetrem 2995 metreyi gösteriyor. Demek 3.000 metrenin üzerinde bir yükseklikteyiz.
Yokuşu inerken aşağıda gördüğümüz manzara karşısında arabayı kenara çekip fotoğraf çekmek için durduk. Aşağıya inen yol ve Bahçesarayın görüntüsü harikaydı.
Bahçesarayın içindeyiz. Burada inşaatlarda tuğla pek kulanılmıyor. Onun yerine Rims kullanılıyor. Rims görünüşte biriket. Önceleri bende burada birikete Rims diyorlar diye düşündüm ama sonra bazı yerlerde biriket isminin geçtiğini de görünce aralarındaki farkı çözdüm. Rims her ne kadar birikete benzese de ponza taşından yapılıyor yani ısı izolasyon kabiliyeti daha yüksek ve daha dayanıklı.
Kahvede oturup çay içtik. Yanımda oturan arkadaşla güzel bir sohbete giriştik. Adını sormadım, oda benim adımı sormadı ama isimlerimizin ne önemi var, önemli olan her ikimizinde insan olması, insani duygular taşıması ve birbirimizi anlamamız, saygı duymamız. Beni giydiğim tayt nedeniyle dağcıya benzetmiş. Bahçesarayın ucuz olduğunu ama yinede yaşamanın yani geçinmenin zor olduğunu söyledi. Burada memur olanlar çok rahat geçinir dedi. O da iş imkanı olmamasından şikayetçi. İş hesabı ödemeye gelince bize müsaade etmedi. Buranın açılımı (adeti demek istiyor) da bu diyerek. Kalkmak için müsaade istedik, kalın misafirimiz olun akşama bir kuzu keselim dedi. Kuzunun günahı ne bırakalım hayvan yaşasın dedim. Kaymakama, bürokrata kesiyoruz bir tanede sizin için kesmişiz çok mu dedi. Teşekkür edip ayrıldık.
Kahvede burada mağaradan çıkan su varmış nerede dedim. Subaşını kastediyorsunuz dediler ve yerini tarif ettiler. Su bir mağaradan çıkıyormuş ve 10 Haziran gecesi en yüksek seviyesine ulaşıp mağarayı dolduruyormuş. Arabanın kapısını açtığımızda Bayram uyandı.
Geldiğimiz yoldan Vana geri dönerken sol tarafta akan dereye doğru toprak yola saptık ve dereyi takip eden yolda ilerledik. Yolun girişinde alabalık çiftliğinin tabelası var.
Yeniden arabaya binip yağmur altında yola çıktık. Dönüşte arabayı Bayram kullandı. Geçide geldiğimizde bu sefer altimetrem 2945 metreyi gösteriyordu. Gidişle dönüş arasında 50 metre fark oluştu.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder