15 Haziran 2013 Cumartesi
Bu tur programıma sonradan girdi. Mustafa İğneadayı kapsayan 9 günlük Trakya turu yapmayı düşündüğünü, sonrasında Çanakkaleye kadar gidebildiği kadar gideceğini söyleyince daha önceki İğneada turumda pas geçtiğim Panayır İskelesini görmek için bende geliyorum demiş ve turu programa almıştım. Bu turu tatil modunda düşünmüştüm. İlk kez programsız şu gün şurada olmamız lazım düşüncesi olmadan hafif tempoda bir tur yapacak, denize girecektim. Turun devamında Sarozun serin ve berrak sularında da keyif yapabilecektim.
Gece Mustafayı aradığımda Ankaradan gece 23:30 otobüsü ile yola çıkacağını, sabah 06:30 da İstanbul Esenler otogarında olacağını söyledi. Yağmur ihtimali vardı. İstersen bir gün bizde dinlen ertesi gün yola çıkalım dedim böylece yağmurdan da kurtulacaktık ama Mustafa kabul etmedi. Saatimi sabah saat 05:00 e kurup gece 24:00 te yattım. Mustafa dinlenemeyecek diye üzülürken kendi durumumu hiç hesaba katmamıştım.
Saat çalmadan 04:30 da kalktım. Kahvaltımı yapıp giyindim ve 05:45 te yola çıktım.
Bu günkü yol haritamız:
GPS bir türlü uyduları bulamıyor, bu arada ben yola devam ediyorum. Bir süre hem gidip hem kurcaladıktan sonra aklıma cihazı kapatıp yeniden açmak geldi ve cihaz çalıştı.
Bayrampaşadaki Çevik Kuvvet merkezinin yakınından geçerken bütün sokakların silme, yüzlerce eski model İETT otobüsleri ile dolu olduğunu gördüm. Öyle ki sokakların çoğu 3 sıra park eden otobüsler yüzünden ulaşıma kapatılmıştı. Taksimden şimdilik çekilen polisler her an çıkartma yapmak için hazır bekliyorlardı.
İlginç bir saat kulesi.
Otobüsler buralara kadar yayılmışlar. Tevekkeli değil oturduğum semte her zaman en eski otobüsleri veren İETT 2 gün önce yeni otobüslerden vermişti.
Otoparka geldim. Bu saatte bile çok kalabalık.
Bisikletimi en sakin yer olan caminin duvarına dayadım. Mustafanın otobüsü Alibeyköy terminalinden henüz hareket ediyormuş.
Mustafanın otobüsü yarım saat gecikme ile geldi.
Bisikleti monte edip kendimizi otogardan dışarı attık.
Kısa bir süre için çevre yolunda pedal çevirdik.
Sultangazide benzincide Mustafa üstünü değiştirdi ardından börek yiyip yola devam ettik. Arnavutköyü geçip şehirden çıktıktan sonra trafik iyice azaldı. Bu arada benim akılsız km sayacımı börekçiden çıkarken uyandırmayı unuttuğumu fark ettim. 7 km yazmamış. Artık Trakya yollarındayız.
Bu yolda emniyet şeridi yoktur ve zemin soğuk asfalt olduğundan sürtünme kuvveti fazladır. Buna birde Trakyanın inişli çıkışlı yolu eklenince bisiklet sürmek hiçte kolay değildir. Sazlıdere baraj gölüne doğru iniyoruz.
Mustafa ile tura çıkacaksın ve meyve ağacına dalmayacaksın. Tarih henüz böyle bir tur yazmadı. Yol kenarındaki kara dut ağacını görünce durdum. Mustafa ile dutlara giriştik. Kara dut genellikle mayhoş olur ama bu bal gibiydi. Bizimle birlikte dut yiyen bir başka arkadaşta vardı ama o yürüdüğü için ağacı kısa süre sonra bize bıraktı.
Dut faslından sonra yeniden yoldayız. Mustafa geçen 1 yılda performansını çok geliştirmiş, tabi bu arada geçen 1 yılda bende ihtiyarlamışım. Karşıdan gelen bir gurup yol bisikletçisi ile karşılaştık. En arkadan da gurubu trafikten korumak için bir araç geliyordu. Sabah antrenmanına çıkmışlar ve bence çokta güzel bir parkur seçmişler, özellikle de yokuş çalışmak için.
Subaşını geçtik ve Trakyanın birbiri ardına gelen yokuşları kedisini iyiden iyiye göstermeye başladı.
Bu arada beklenen yağmur başladı. Mustafa yağmurluğunu giydi ama ben yağmurdan kaçarken terden ıslanmaktansa yağmur altında ıslanmayı tercih ettim. Yağmur kısa bir süre sonra durdu. Karşıdan gelen bir bisikletli ile yanında koşan kadın çok şaşırtıcıydı. Bana şaşırtıcı gelen kadın yürürken erkek bisikletin üstündeydi. Karşı karşıya gelince konuşmaya başladık. Gloria Paristen Beyruta kadar 5.000 km koşacakmış. Patric ise kendisine bisikleti ile eşlik ediyor. Gloria her gün 50 km koşuyormuş. İleride karavanları olduğunu söylediler. Karavanın şoförü ayrılacakmış onun için acil olarak arabalı bir şoföre ihtiyaçları varmış. Gloria Patric 1 Temmuzda geri dönecek onun için tercihen Fransızca veya İngilizce bilen bisikletli bir yol arkadaşına da ihtiyacı olduğunu söyledi. Telefonlarını aldım bu konuda yardımcı olmak isteyen varsa benimle temasa geçebilir.
Az ileride Gloria ve Patric in karavanlarını gördüm.
Bu gün için daha öncede konakladığımız Gümüşpınar köyünü geçtik. Tempomuz çok iyi bu durumda Kıyıköyde konaklamayı kararlaştırdık ama az sonra biraz fazla hayalperest davrandığımızı anladım. Gümüşpınar köyünün 2 km ilerisinde Mustafanın zinciri kopmuştu.
Biz zinciri eklemeye çalışırken karşıdan gelen 2 bisikletli durup yardıma ihtiyacımız olup olmadığını sordular. Yok dedim aletlerimiz var, hallederiz. İsviçreli 2 bisikletli ile bir süre sohbet ettik. Yolun asfalt kalitesinden ve iniş çıkışından onlarda şikayetçiler ama D 100 karayolunun trafik yoğunluğundan kaçmak için bu yolu tercih etmişler. Bu yolda daha öncede pek çok yabancı bisikletliye rastlamıştım. İsviçreli çift yollarına devam ettiler.
Mustafada bende zinciri bir türlü eklemeyi beceremeyince en yakın ilerideki köye gitmeye karar verdik. Bu arada Erdalı arayıp bize Saray'a otobüs ile zincir ve zincir kilidi göndermesini rica ettim. Ben bisiklet üzerinde giderken Mustafa yürümeye başladı. Biraz sonra yanımdan geçen minibüsten seslenen bir genç Mustafayı ilerideki köye bırakacaklarını söyledi. 5 km sonra Aydınlı köyünde Mustafa ile buluştuk. Köyün piknik alanındaki masalardan birinde oturduk. Mustafa 5 km ilerideki Binkılıçta bisiklet tamircisi olduğunu öğrenince oraya gidelim dedi. Ben ise burada konaklamak istiyorum. Ağaçlık alan ve masalar konaklamak için çok uygun. Sonunda Mustafayı ikna edip Erdalı aradım, zinciri Binkılıç otobüsü ile Aydınlı köyüne yollamasını söyledim.
Öğle yemeğimizi yiyip köydeki kahvelerden birisine çöreklenip otobüsü beklemeye başladık. Mustafa zincir geldikten sonra yola devam etme niyetinde hiç olmazsa Saraya kadar gidelim diyor.
Kahvede sohbette Mustafa haftaya Cumartesi otobüsle İstanbuldan Çoruma gidip başka bir tura katılacağını, oradan da Bitlise gidip Van gölü turuna katılacağını söyledi. Böylece bizim 9 günlük turun 8 güne indiğini ve İstanbula dönüleceğinden Çanakkale ve Sarozun serin sularının başka bahara kaldığını öğrenmiş oldum.
Otobüs 18:30 a doğru geldi. zinciri kilit yardımı ile monte ettik. Eğer Mustafanın yanında zincir kilidi olsaydı yolda kalmayıp devam edebilecektik. Demek ki yanımızda zincir kilidi bulundurmalı ayrıca tura çıkmadan boş zamanlarımızda eski zincirimizin üzerinde sökme, ekleme çalışması yapmak gerekiyormuş. saat 19:00 du 2 saatte hava kararmadan 30 km uzaktaki Binkılıç'a gidip çadırımızı kurup yemek yiyemeyeceğimiz için kalmaya karar verdik. Akşam yemeğimizi yiyip yattık. Her ikimizde uykusuzduk.
Bu günkü tur mesafesi: 91 km (Buna km sayacının yazmadığı 7 km yi de eklemek gerekiyor.)
Pedal çevirme sürem: 5 saat 5 dakika.
Ortalama hızım: 18 km.
En yüksek hızım 60 km.
Sevgili Erdal'a işini gücünü bırakıp bizlere yaptığı teknik destek için çok teşekkür ediyoruz.
Maşallah ne kadar imrendim yazilarinizi okurken bu heyecanı yaşadım resmen bisiklet kullanmaya yeni başladım ama sanırım bagcilardan hareketle bir edirne turuda ben yapacağım herhalde ozkerem@gmail.com
YanıtlaSil