25 Mayıs 2013 Cumartesi
Sanki tur varmışcasına sabah erkenden kalktığımda diğerleri uyuyorlardı. Gece bir ara kalktığımda pırıl pırıl olan gökyüzü sabah bulutlanmıştı.
Kamp alanı aynı zamanda piknik vee eğlence alanı olduğundan burada çarpışan araba, gondol, tren ve trombolin gibi lunapark eğlenceleri var.
Lokanta binası da henüz kapalı.
Dekor olarak kullanılmış bir kağnı aksı ve tekerleğinin önüne mangallar dizilmiş.
Alt bahçede devamlı akan bu sudan insanlar arabaları ile getirdikleri bidonlarını dolduruyorlar. Bu su şimdiye kadar içtiğim en lezzetli su.
kampingin girişindeki tabela.
Bulunduğumuz yerden Doğubeyazıt'ın görünüşü.
Kampingin hemen altındaki hayvan besleyen yurttaşların barındığı çadırlar ve ahırlar.
Amasya'da meyveler olmuşken burada ağaçlar henüz çiçekte.
İrfan kalkınca yürüyerek Doğubeyazıta inmeye karar verdik. Uğur hala uyuyor. Bizim gidiş gelişimiz yaklaşık 2 saat sürer, alışverişle birlikte en erken 2.5 saat sonra gelebiliriz. Paradise kampinge geldik.
Yolda İrfana bundan sonra sabah 05:00 te kalkmamız lazım dedi. Neden diye sordu. Tura ilk başladığımız günde sabah 06:00 da kalkıyoruz burada da 06:00 da kalkıyoruz. Oysa batı ile burası arasında yaklaşık 1 saat fark var, birde yola çıktığımız günden beri günün yaklaşık 10 dakika uzadığını düşünürsek güneş 1 saat 10 dakika erken doğuyor. İrfan bu düşünceme hak verdi.
Yokuş bitti Doğubeyazıta yaklaştık.
Ağrı dağının başı yine dumanlı.
İlçe girişindeki (diğer taraftan geldiğinizde ilçenin sonunda oluyor)otogara geldiğimizde yukarı çıkan Hanibaba minibüsünü gördük. Belli bir kalkış saati yokmuş, dolunca kalkıyormuş. Geldiğimizde dolmamışsa seninle döneriz dedik şoföre. İlçenin araç trafiğine kapalı alışveriş caddesine geldik. Soldaki Yaprak Pastanesine dikkatinizi çekerim. Bu pastaneden hemen önce de yöresel yemekler yapan bir lokanta var.
İrfanla ilk gördüğümüz çay ocağına girdik. Burada çay ocaklarında sadece çay servisi var. Oyun oynanan bildiğimiz geleneksel kahvelere rastlamadık. Karşımıza gelip oturan şık giyimli bey efendi kapıya gelen zeka özürlü genci çağırıp cüzdanından çıkardığı yeni bir banknot verdi. Az önce gördüğümüz Yaprak Pastanesine gidip simit ve açma aldım. Pastane beklediğimden temizdi ve içindeki çeşitler İstanbuldaki iyi bir pastaneyi aratmayacak kadar çoktu. Çayla birlikte aldıklarımızı yiyip açlığımızı bastırdık.
Uğur aradı bazı şiparişler verdi. Markete yürürken mendil satıcısı çosuklar peşimize takıldılar. Ellerinden kurtulmak mümkün değil. Ne yaparsanız yapın kurtulamıyorsunuz. Sivrisinek gibi vızıldıyarak çevrenizde dolaşıyorlar. Ne yoktan anlıyorlar ne durdan. Ben zaten mendilim bittiğimden bir tane aldım ama almakla kurtulamıyorsunuz çünkü pek çok çocuk var. Bunların dışında sizi tartmak için peşinizde dolaşan koltuklarının altında bir baskül taşıyan çocuklar, ayakkabınızı boyamak için yapışan çocuklar. Bunlara ayakkabı süet veya spor ayakkabı boyanmaz diyorsunuz bu sefer ayakkabıyı fırçalamaya çalışıyorlar. Bu kadar çok engelden kutulmak gerçekten çok güç. Birde bunlara dilenen kadınlar ve hello, money diye peşinize düşen çocuklar, bisikletinizin etrafını çeviren gençleri eklediğinizde Doğubeyazıtta gezmek gerçekten çok zordu ve bu durum bizi fazlası ile rahatsız etti. Buna rağmen İshak Paşayı gezdikten sonra yemek yemek için yeniden şehre inmeye karar verdik. Marketten eksikleri aldıktan sonra küçük çocuklarla köşe kapmaca oynayarak yukarı çıkacağımız minibüse gittik. Minibüs hala bekliyordu. Araç 19 kişiyi aldıktan sonra hareket etti. Yukarı çıkış kişi başı 2 TL.
Kahvaltıyı bahçede gölgedeki masalardan birisinde yaptık. Bu arada pikniğe gelen bu küçük kız İrfanın makinesi ile fotoğrafımızı çekti.
Buda kardeşleri ile birlikte toplu fotoğrafı.
Kahvaltıdan sonra kamp alanından İshak Paşaya tırmanmaya başladık. Görünen eski bir yapının kalıntıları.
Kamp alanımız ve Doğubeyazıt.
İrfanla Uğurda geliyor.
Sarayın ilerisinde solda bir cami, onun daha ilerisinde sağda sürekli dualar okunan bir türbe vardı.
Sarayın içinde bir salonda YBO lar arası bilgi yarışması vardı. Dışarıdaki araç kalabalığının nedeni buymuş.
Sarayın mahzen bölümü.
Özgürlüğe bakış.
Buradan zamanında sarayı ısıtmak için yapılan kanallar geçiyor.
Avludaki kapının kemer süslemeleri.
Sarayın kiler bölümü.
Sarayın avlusu.
Bu kapının önüne geldiğimde bir gurup fotoğraf çekiyordu ama bir tanede hep birlikte fotoğraf çektirmek istiyorlardı. İçlerinden bir kız bana gelip elindeki fotoğraf makinesini uzatıp deklanşörü işaret etti. Belli ki bunlarda beni yabancı zannettiler. Kıza buraya mı basacağım dedim, çok şaşırdı.
Sarayın mutfağı.
Haremin pencerelerinden birisinden dışarı bakış.
Tuvalet.
Saraydaki caminin içi.
Bahçede resim sergisi vardı.
Bu eserlerden bazıları ponza taşına şekil verilerek yapılmış.
Resimler oldukça başarılı. Doğubeyazıtta böyle bir faaliyet olması memnunluk verici.
Sarayın karşısındaki tepeye çıkıp fotoğraf çektim.
Sarayın dışında mezarlık bir de var.
Uğur ile İrfan camiye gitmişler bende camiye gittim.
Camiden sarayın görünüşü.
Doğubeyazıtın görüntüsü.
Camiden çıktığımızda aşağı inen minibüsü görünce Uğur ile bindik. İrfan türbeye gittiğinden yok ve telefonu da kapalı. Aşağı inerken bulutların dağılıp Ağrı dağı zirvesinin ortaya çıktığını görünce otogarda minibüsten inip fotoğraf çekebileceğim uygun bir yer aramaya başladım. Askeriyeyi geçtikten sonra Ağrı dağını görüntüleyebildim.
Dönüşte İrfan bindiği taksiyi durdurup beni de aldı. Yöresel ev yemekleri lokantasında siparişim yemek unutulup lahmacun ve yoğurt siparişim getirilince yemek yiyemedim. Buraya özgü yemek Abdigöl köftesiymiş. Yoğurt harikaydı. Buraya yolu düşen herkese tavsiye ederim. Yemekten sonra Yaprak Pastanesine tatlı yemeye girdik. Ben tiramisu yedim bu tatlı oldukça başarılıydı. İrfan internet kafeye girdi, bende onunla girip girişte onu beklemeye başladım. Uğur kampa dönmek için bizden ayrıldı. İrfan nete bağlanırken ben Gezegen internet kafenin sahibi Veysel Bey ile sohbet edip çay içtim. Veysel Bey Doğubeyazıtta emlak fiyatlarının çok yüksek olduğunu söyledi. Sohbetin en hararetli yerinde İrfanın işi bitti.
Hatırlarsanız Eleşkirtte gençlerin saçlarını jöleleyip şekil verdiklerini söylemiştim. Benzer bir örneği burada görünce fotoğrafını çektim. İrfan yine çocuğa dana yalamış gibi olmuş dedi. Yapma dedim çocuğun gururunu kırma.
Kafeden ayrıldık. Dışarıda fırtına çıkmış yer yerinden oynuyor. Durağa yürürken yağmura başladı. Durağa geldiğimizde Uğurda durakta bekliyordu. 2 tane minibüsü kaçırmış. Bir taksi şoförü gelip 10 TL ye götürürüm deyince kabul ettik. Kampinge gelince hemen kendimizi çadırlarımıza attık. Yağmur hızlandı. Bir yandan yağmurun sesini dinlerken bir yandan da müzik dinledim. Bir süre sonra yağmur durunca dışarı çıktık. Akşam yemeğimizi yedik. Ben fotoğraf çekmeye çıktım.
Dün gece çadırdan dışarı çıktığımda İshakpaşa sarayını ışıklandırıldığını görmüştüm. Bu gece İshakpaşanın ışıklandırılmış halini görüntülemek istiyorum. Hala ışıklar yanmadı, İshakpaşa sarayı tüm ihtişamı ile duruyor.
Doğubeyazıtın ışıkları yandı.
Yoldan tepeye tırmanıp uzun süre bekledikten sonra nihayet ışıklar yandı.
Aşağı inerken çeşitli açılardan fotoğraf çekmeye devam ettim.
Artık yatma zamanı gelmişti. Yarın eğer yağmur yağmazsa bizi 15 kmlik dik bir tırmanışın olduğu zorlu bir gün bekliyor. Bu turu İstanbul Ankara arası 1. bölüm, Ankara Doğubeyazıt arası 2. bölüm, Doğubeyazıt Van arası 3. bölüm olarak ayırmıştım. Yarın son bölüme başlayacağız ve Van gölüne ulaşacağız.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder