20 Mayıs 2013 Pazartesi
Sabah karın ağrısıyla uyandım. Tuvalete zor yetiştim. Bağırsaklarım bozulmuş. Ya yediğimden, içtiğimden oldu yada dün rüzgarda beklerken üşüttüm.
Kahvaltıyı hazırlarken bir araba geldi. İstanbulda yaşayıp yazın karşı köyde yaşamını sürdüren bey kim olduğumuzu merak etmiş. Bisikletle geldiğimizi öğrenince bizleri takdir etti, bir isteğimiz olup olmadığını sorup gitti.
Kahvaltıda sadece beyaz peynir ile ekmek yedim, şekersiz çay içtim. Toparlandıktan sonra bir tuvalet ziyareti daha yaptım ve yola çıktık. Hava çok soğuk. 8 km kadar düz yolda gittikten sonra çıkmaya başlayacağız. Ardından bir kez daha çıkıp Sakaltutan Geçidine ulaşacağız. Sonrasında Erzincan!a kadar ineceğiz.
Bu günkü yol haritamız:
Yola çıktık, 8 km sonra başlayacak yokuşa doğru pedal çeviriyoruz. Yokuş başladığında rüzgarlığımı çıkaracağım.
Sonunda yokuşa ulaştık. 14 km civarında bir hızla 8 km uzunluğundaki bu yokuşu çıktım. Yol düzeldi. Önümde 5 km lik daha dik bir yokuş daha var, sonrasında Erzuruma kadar ineceğiz.
İleride otel gibi bir bina ve bir gölet görünüyor.
Burada arkadan gelen Uğur bana yetişti ve geçti.
Aramızdaki mesafe git gide artıyor. Kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Bacaklarımda güç yok. Bu şekilde bir süre ilerledikten sonra yokuşta başladı. Karşıdan çok kuvvetli bir rüzgar esiyor. Bir yandan yokuşla uğraşırken diğer yandan rüzgarla boğuşuyorum. Rüzgar perişan etti beni. Yokuş başladığında dağlar rüzgarı keser diye düşünmüştüm yanılmışım. Km ler bir türlü geçmiyor. Km saatim adeta bir rakama takılıp durmuş gibi. Hızım 8-9 km arası. Yol kenarında iş makinesini bekleyen görevliyle karşılaşıp durdum. Ne kadar kaldı diye sordum daha çok var ve yokuş ileride daha da dikleşiyor dedi. Sağol dedim içimden çok iyi moral verdin. Benimki de iş olsun. Yokuşun yaklaşık 5 km olduğunu, önümde daha 4 km olduğunu, ortalama eğimini biliyorum hala adama soruyorum. Başkaları yaptığında eleştirdiğim davranışı şimdi ben yapıyorum. Sonunda yokuş bitti geçide geldim ama maalesef buradaki tabelayı da kaldırmışlar. Burası 2160 metre yüksekliğindeki Sakaltutan geçidi. Yolun solunda karayolları bakım şefliğinin binası, sağında da küçük bir lokanta var. Uğurun orada olmadığını görünce beklemeden rüzgarlığımı giyip yokuşu inmeye başladım. O kadar soğuk ki bacaklarım donuyor. Uzun taytımı giymediğime pişman oldum. Yokuşun sonunda soldaki lokantada Uğur bekliyordu. Bende orada durdum. Uğur dışarıda oturuyordu. Hemen içeri girip bir çay söyledim. Soğuktan hala titriyordum. Bir ara yanmayan sobaya sarılmayı bile düşündüm. Bir süre sonra İrfanda geldi. Çay faslından sonra yeniden yola çıktık.
Çıkarken uzun taytımı giyecektim Uğur gerek yok diye engel oldu keşke giyseymişim, üşüyorum. Soğuktan ısınmak için inerken bile pedal çeviriyorum.
Artık karlı zirveler görünmeye başladı.
Tempo çok yükseldi, 35-36 km hızla gidiyoruz, takip etmekte zorlanıyorum. Neden böyle gittiğimize bir anlam veremiyorum. Erzincana çok yaklaştık yaklaşık 35 km yolumuz var. Arada bir aramızdaki mesafe oldukça açılıyor.
Sonra ben kovalayan bir kurt köpeğinden kaçmak için son bir gayretle pedallara biraz daha kuvvetli basarak onlara yetişiyorum.
Üniversite kavşağına kadar bu şekilde gittik. Fotoğraf çekmek için durunca aradaki fark yeniden açıldı. Bende bundan sonra 25-26 km hızda kendime yeni bir sürüş temposu belirledim.
Üniversitenin karşısındaki TOKİ inşaatı.
Erzincan'a giriyorum.
Karşıdan kara bulutlar göründü.
İrfan ile Uğur Erzincan tabelasının yanında beni bekliyorlar.
Erzincan etrafı dağlarla çevrili bir ovaya kurulmuş.
Şehre girdik.
Erzincanı geçtikten sonra çadırda konaklamayı düşünüyordum. Uğur hece iyi uyuyamadığını öğretmen evi veya otelde kalmamızı teklif etti. Rahatsızlığımı göz önünde bulundurarak kabul ettim. Şimdi yatacak bir yer bulmamız lazım.
2 otele fiyat sorduk ikisi de 3 kişilik oda için 100 TL istedi. Pansiyona gittik oda kahvaltı hariç 75 TL dedi. Kahvaltı olduğu için otelde kalmayı tercih ettik. Gülistan otele yerleştik.
Brooks selemde çatlamalar meydana geldi. nedendir anlayamadım.
Odamıza çıkıp duş aldıktan sonra öğle yemeği, kargo ve şehri gezmek için dışarı çıktık. İrfan kullanmadığı eşyalarını kargo ile geri yollayıp yükünü hafifletmek istiyor. Bende de kullanmadığım giysiler var ama ben kargo parası ödememek için taşımaya kararlıyım. Burada bir konuya temas etmek istiyorum. Ankarada internete girdiğimde sosyal medyada bir arkadaş Kocaelinde 2 tur bisikletçisinin az bir yükle düşük tempoda gittiğini yazıp kim olduklarını bilen var mı diye sormuş ayrıca gidenlere iyi yolculuklar dilemiş. Bazı arkadaşlarda onların biz olabileceğimizi yazmışlar. Benim dikkatimi çeken 2 nokta yükün az olduğuna ve hızın düşük olduğuna yapılan vurgu. Yükü turun mesafesi, gidilecek yer ve kişinin konfor beklentisi belirler. Herkes bir eşek yükü ile tura çıkacak ve hızlı gidecek diye bir kural yoktur. Kocaelinde neden yavaş gittiğimizi ilk bölümde yazmıştım kaldı ki keyif bizim değil mi istediğimiz hızda gideriz.
Yük konusuna gelirsek. Benim sadece çantalarımın toplam ağırlığı 30 kg dı. Bu ağırlık zaman zaman taşıdığım su ve yiyeceklerle 30 kg ı buluyordu. Normal bir port bagajın 25 kg taşıdığı düşünülürse daha ne kadar yükleyebilirdim doğrusu merak ediyorum. Arka çantalarımın hacmi 42 litre ve çantalar ağzına kadar doluydu. Diğer çantanın hacmi ise 31 Litreydi ve onun da ağzı zor kapanıyordu. İrfan fazla eşyasını geri göndermeye karar verdiğine göre demek ki yükü ihtiyacından fazlaymış. Benimde yanımda tur boyunca hiç kullanmadığım eşyalar olduğuna göre bende ihtiyacımdan fazlasını almış, yalnış tercih yapmışım. İçimizde en az yükü olan Uğur bizimle birlikte olduğu sürece hiç bir gün bir şeyin eksikliğini hissedip şuyunuz var mı, buyunuz var mı demediğine göre demek ki oda ihtiyacı kadar eşya almış hatta en ideal yüklemeyi o yapmış. Turda önemli olan önünüze geleni alıp yükünüzü çoğaltmak değil, ihtiyacınız kadar kullanacağınız eşyaları yanınıza almanız, boşuna yük taşımamaktık. İnsanları yüklerine, hızlarına, günlük yaptıkları mesafeye göre kategorize etmek, dudak bükmek bize bir şey kazandırmaz. En az yükle en kısa zamanda tur yapmaya çalışan pek çok insan var bunlara yükleri yok diye tur bisikletçisi demeyecek miyiz? Youtube da bu insanların pek çok videosunu bulabilirsiniz.
Biz odadayken yağmur yağıp durmuş. Yine yağmura yakalanmadık.
İrfan kargoya gidrken geride kalan Uğuru beklemek için durdum. Yağmur yeniden başladı. Hemde ne yağmur adeta kovayla boşaltıyorlar. O anda otele girmekle ne kadar isabetli karar verdiğimizi anladım.
Saçak altında ve kitapçıda uzun süre yağmurun durmasını bekledik. Saçak altlarından koşarak bir lokantaya kendimizi attık.
Yemekten sonra eczaneden ilaç alıp otele döndüm ve vurup kafayı yattım. Akşam yemeğine gitmedim. Yarın umarım yağmur durur ve iyileşirim yoksa bir gün daha burada kalmamız gerekebilir.
Bu günkü tur mesafesi: 62 km.
Pedal çevirme sürem: 3 saat 13 dakika.
Ortalama hızım: 19 km.
En yüksek hızım: 54 km.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder