16 Temmuz 2013 Salı
Sabah heyecanla uyandım. Bu günkü hedefimiz yaklaşık 30 km uzaktaki Tiflis. Bir hafta sonra nihayet evdekilerin sesini yeniden duyacağız, Tiflise ulaşacağız, yarın dinleneceğiz, turun 2 bölümünü bitirmiş olacağız daha ne olsun. Erdal uyuyor ama acele etmeye gerek yok. Çadırımdan dışarı çıkıp etrafı dolaştım.
Burası da dün akşam yıkandığımız su kanalı.
Yanında konakladığımız restaurant ve bahçesi.
Buda restaurantın hemen yanındaki Damia tabelası.
Bahçedeki el yıkama bidonu ve
bahçedeki tuvalet beni alıp çocukluğuma götürdü. Çocukluğumda yaz tatillerimi geçirdiğim kerpiç evi anımsattı. O zamanlar köyde evlerde su olmadığından ellerimizi dedemin erik ağacına tutturduğu böyle bir çeşmede yıkar bahçedeki derme çatma tuvaleti kullanırdık.
Erdalda kalktı, kahvaltımızı yapıp toparlandığımızda henüz kimse kalkmamıştı. Sessizce yola çıktık. Erdal bu gün yalnız başına gitmek istediğini Tiflise geldiğinde beni arayacağını söyledi ve ben fotoğraf çekerken gitti. Belli ki hiç olmazsa bu gün peşimden koşturmak istemiyor. Bence de böylesi daha iyi. herkes çevreyi kendi gözünden görsün, herkes kendi macerasını yaşasın.
Bu günkü yol haritamız:
Bu gün önümüzde 2 çıkış görünüyor. Yol genellikle düz ve hafif iniş çıkışlar var. Kirovkaya geldik.
Erdal görünmüyor bu gün adeta kanat takmış uçuyor.
5 km sonra Erdala yetişip yanından geçtim.
Krikovda camiyi görünce durdum.
Durakta oturanlardan birisi Türkçe, Rusça ve Gürcüce karışık seslendi. Türkçe biliyor musunuz dedim. Evet dedi. Camiyi gezip dönüşte uğrayacağım dedim.
Durağın hemen arkasındaki caminin bahçesine girdim.
Duvardaki yazılardan burasının Azeri yerleşim bölgesi olduğu anlaşılıyor. Hazret Muhammed Resulullah Mescidini gezmeye devam ediyorum.
Bahçe duvarında güzel sözlerin olduğu levhalar vardı. Yalan söyleme
Guybet etme.
Emanete ihanet etme.
Caminin içine girdim.
Yüksek kubbe sade olmasına göre oldukça şık.
Dışarı çıktığımda Erdal da gelmiş sokaktan caminin fotoğrafını çekiyordu. Ben sohbet etmek için durağa gittiğimde Erdal da bisikletine binip hareket etmiştiki seslenip bir fotoğrafımızı çekmesini istedim. Erdal önce yol kenarında domates satan kadının domatesleri de görünecek şekilde çekti.
Ardından bir pozda yakından çekti.
Erdal giderken ardından fotoğrafını çektim. Ermenistandan geldiğimi duyunca burada da sitemlere maruz kaldım. Bundan sonra bir Azerbaycan turu şart oldu galiba. Ah şu vizede olmasa. Hayat nasıl kolay mı diye sordum yok dediler çok zor, zorlukla geçinebiliyoruz. Nerede kolay ki dedim. Burada da bu işi ne için yaptığım, devletten papa alıp almadığım sorusu soruldu. Bisikletle gezenlere firmalar sponsor olsalar özellikle de gittiğimiz ülkede faaliyet gösteren firmalar, sorulduğunda o firmanın adını söyleyip reklamını yapabiliriz, firmanın tanınırlığını arttırabiliriz. Aslında devletten destek alıp almadığımızı soranlarda haklı bir yerde ülkelerimizin tanıtımını da yapıyoruz. Devlet bırakın desteği fırsat bulsa giydiğimiz yurt dışından gelme taytları çıkarıp alacak. Gerçi benim taytım yerli, pedi ince bir sünger 25 TL ye almıştım. Artık paçaları bollaştı kısa pantolon gibi görünüyor.
7 km sonra Erdala yeniden yetiştim. Erdal arap atı gibi sonradan açıldı, tutabilene aşk olsun.
Tiflise 38 km yolum kaldı.
Tsereteli düzenli ve şirin bir yer. Sokaklardaki Azerice yazılardan burasının da Azerilerin yaşadığı bir yer olduğunu gösteriyor.
Tsereteliden geçen ana cadde oldukça geniş.
Otobüs tıklım tıklım dolu. İnsanlar işe gidiyorlar. Otobüs yanımdan bir kaç kez geçti. İçindekiler meraklı gözlerle bana bakıyorlar. Acaba hakkımda ne düşünüyorlar? Buraya Metro Turizm geliyor. Türkiyeden tek otobüsle ulaşmanız mümkün.
Tsereteli çıkışında bir üst geçitten geçerek tren yolunu aştım.
Tren yolunu aştıktan sonra geniş bir meydana geldim. Burası marneuli şehrinin meydanı.
Tiflis yolu sağa doğru devam ediyor. Sağa dönüp fotoğraf çekmek için durdum.
Meydanın karşı köşesinde Smart marketi görünce hemen dönüp yanına gittim. Bir şey almaya ihtiyacım yok. Smartın ücretsiz wifi sinden faydalanacağım. Burada Sakaryadan arabaları ile gelen 2 gençle karşılaştım. Birisi buralıymış. Onlarla konuşurken söze taksi şoförü olduğunu söyleyen başka birisi karıştı. Ermenistana gittiğimi duyunca çok şaşırdı. Sana bir şey yapmadılar mı, neden Azerbaycana gitmiyorsun sorularına yeniden muhatap oldum. Bakü buradan 600 km uzaktaymış ve otobüsle çok ucuz fiyata ulaşım mümkünmüş. Aslında bir kez de otobüsle gezmek lazım buraları. Arkadaş hızını alamayıp Ermenistanda bir kadınla birlikte olup olmadığını sordu. Benim o taraklarda bezim yok dedim. Cinsel ilişkiyi alış veriş olarak gören, erkeğin kazandığını, aldığını kadının ise kaybettiğini, verdiğini düşünen zihniyet yine karşıma çıktı. Halbuki bana göre batılıların kazan, kazan söylemine daha uygun. Kaybeden yok. İnternete bağlanıp yurttan haberlere baktım, hava durumunu güncelledim ve yaklaşık 45 dakikalık molanın ardından Türk arkadaş ve taksi şoförüne veda edip yeniden yola çıktım.
Evler bittikten sonra pek bakımlı olmayan bir parktaki heykel ilgimi çekti. Bir kadının yanındaki iki küçük çocuk kdının cüssesine uygun bir kılıcı güçlükle taşıyorlardı.
Marneuli geride kaldı.
Yol güzel ama arada bir karşıdan süratli gelip sollama yapan araçlar insanı tedirgin ediyor. Bu gün 2 kez bu 2 şeritli yolda 3 aracı yan yana gördüm. Gürcülerin bu kadar hızlı ve kötü araç kullanıp ta nasıl bu kadar az kaza yapıyorlar anlamak mümkün değil. Ermenistandan Tiflise gitmekte olup yol kenarında kahvaltı yapan Ermeni bir aile beni durdurup kahve içer misin diye sordular. Kabul ettim. Ama anlaşmamız mümkün değil. Ben Rusça bilmiyorum, onlar ingilizce. Kahveyi doldurup işaretle şeker veya krema isteyip istemediğimi sordu aile reisi teşekkür ettim. Kahvemi içip yola devam ettim.
Marneuliden sonra Azeri yerleşim yerleri yerini Gürcü yerleşim yerlerine bıraktı.
Bu günkü ilk yokuşu çıktıktan sonra % 6 lık bir iniş başlıyor ama ileride 2. yokuş görünüyor.
Yüksek yerlere böyle haçlar dikilip gece de görünebilmesi için ışıklandırılmışlar.
İlerideki yokuşu boş verip inişin hazzına kendimi kaptırdım.
Tiflis 1 km olarak gösterilmiş ama benim hesaplarıma göre 22 km olması lazım.
Şimdi de sıra % 9 luk bu günün son çıkışında.
Bu kadar çıktım.
Tiflise geldim ama merkeze hala çok yol var.
Burada da geçmişten kalan yüksek sosyal konutlar göze çarpıyor.
Ve buranın kilisesi.
Tiflise girişimiz ile yol genişledi.
Tiflis göründü.
Şehre gittikçe yaklaşıyorum.
Yol nehrin yanından gidiyor.
Yolun devamında bir kavşağa geldim. Yol kenarındakilere Özgürlük meydanı diyorum, merkez diyorum anlaşamıyoruz. son 3 günün iz dosyalarını hazırlarken renk olarak kırmızıyı seçmiştim kırmızı iz haritada kırmızı ile gösterilen yollarla karıştığından GPS ile yönümü tayin edemiyorum.
Sonunda aklıma Özgürlük meydanının yanındaki Rustaveli meydanı geldi ve adama Rustaveli dedim. Adam geldiğim yönü işaret etti. Geride kalan bir kavşakta Centre ve Rustaveli yazıyordu. Herhalde ben yanlışlıkla başka yola sapmışım diye düşünüp geri döndüm. Yolda bir TIR şoförüne Rustavelli yi soruğumda gittiğim yönü işaret edince yanlış geldiğime ikna edip pedalları çevirmeye devam ettim. Hava çok sıcak. Yeniden az önce geçtiğim kavşağa geldim. Rustavelli sol tarafa gösteriyor. Demek ben hata yapmışım. (Şimdi fotoğrafa dikkatli baktığımda tabelada gösterilen yönün Rustaveli değil Rustavi olduğunu fark ettim ama o anda fark edemedim demek telaffusum da kötüymüş ki adamlara ne demek istediğimi anlatamamışım). Sola devam ettim
Şehir nehrin karşısında görünüyor, biryerlerde sola giden bir köprü olması lazım. Gidiyorum gidiyorum köprü yok. GPS ekranındaki görüntüyü küçülttüm böylece daha geniş bir bölgeyi görebiliyorum. Nihayet ekranda ileride bir sapak göründü.
Kavşağa yaklaşırken yol bir tepeye çıktı. Baktım şehir oldukça geride kalmış. Yanlış gittiğimi fark ettiğimde kavşaktan 7,5 km uzaklaşmıştım. Hemen geri döndüm. Yolda durup bir soda içtim. Dikkatim dağıldı, kendimi toparlamam lazım.
Bu yoldan bu gün 3. kez geçiyorum. Nehirden tuttuğu balıkları ipe dizen bir adam satmaya çalışıyordu.
Yolda Erdal aradı, Tiflise girmiş cam köprünün yanında beni bekliyormuş. Sonunda şehre girip Erdalla buluştum ve geçen yıl kaldığımız hostele gidip 25 lari karşılığında halk tipi çok yataklı odaya yerleşmek için anlaştık.
Eşyalarımızı ve bisikletimizi yukarı taşıdığımızda görevli kızın geçen yıldan bildiğim 35 larilik 2 kişilik küçük odaya götürdüğünü fark edip yanlışlık olduğunu söyledim. Yer olmadığından bize bu odayı vermişler üstelik 25 lariden. Erivandan sonra burada da şanslıyız. Odaya yerleşip duş aldıktan sonra haçapuri yemek için dışarı çıktım.
Az önce bisikletle geçip Özgürlük meydanına çıktığımız parke taşlı yola girip aşağı doğru yürüdüm.
Restaurantların olduğu sokağa geldim. Özlemişim buraları.
Manavın önündeki çocuk makinemi çıkardığımı görünce gülerek foto 1 lari diye espri yaptı.
Ara sokaklardan birisine girip eski evlerin arasında kaybolmak istiyorum. Eski mahallelerde dolaşmayı çok seviyorum.
Ermenistan plakalı bu yeni araç eski evlerin arasına hiç yakışmamış. Gürcistanda çok sayıda Ermeni ve Rus arabası görmek mümkün.
Bu evlere baktığımda aklıma gelen ilk şey içinde yaşanan sevinçler, hüzünler, öfkeler, aşklar oluyor.
Hala güzel, hala yaşanılası.
Sakın yanlış anlaşılmasın amacım Tiflisin bakımsız, pejmurde bir şehir olduğu imajını vermek değil. Tiflisin elbette pek çok modern binası, mahallesi var. Buradaki amacım eskiye sahip çıkmayı, korumayı öne çıkarmak, geçmişin insanların rahatını ön plana alan mimarisini göstermek. ben bu tür yerlerden hoşlanıyorum ve onun için buralara gelmeyi seviyorum.
Dar sokaklarda kayboldum ve bu benim hiç umurumda değil.
Sonunda yol evlerin restore edildiği Archil Jorjadze sokağa çıktı.
Burası restaurantları, eğri saat kulesiyle şirin bir sokaktı. Ben buraya geldiğimde saat çaldı. saatin karşısına toplanmış insan kalabalığı kuleye bakıp fotoğraf çekiyorlardı.
Saatin olduğu tarafa geçtiğimde enteresan bir şey göremedim. Bekleşenler dağıldılar. Burada mutlaka enteresan bir şey var ve ben bunu kaçırdım. daha sonra gelip o ana tanıklık etmek istiyorum.
Meydandaki kilise.
Saat kulesinin üzerindeki çiniler.
Ara sokakları kullanmayı tercih ederek hostele geri döndüm.
Erdal uzun zamandır Türk yemeklerine özlem duyuyordu. İstersen seni bir Türk lokantasına götüreyim dedim. Kabul etti. İnternetten daha önceden bildiğim bir lokantanın adresini ve telefonunu buldum. Metro ile 2 durak ilerideki Marcanashvili ye gittik. Buraya bende ilk kez geliyorum. İstasyondan çıkınca geniş bir meydana çıktık.
Meydan son derece bakımlıydı. Burası bizim Nişantaşı gibi üst gelir seviyesindeki kişilerin yaşadığı semtlere benziyordu. Karşı köşede Mc Donalds vardı.
Trafik tek yönlü akıyordu ve çok yoğundu. Buna rağmen yolun en solundaki boş şerit göze çarpıyordu.
Telefon edip tarif almaya karar verdik ama karşı taraf Türkçe bilmeyebilir diye telefonu Erdala verdim.
Marcanashvili nin Avrupa şehirlerinden pek farkı yok.
Caddenin bir özelliği de sağlı sollu Türk lokantalarının ve tatlıcılarının olması.
Tarife göre karşı kaldırıma geçip sola doğru yürüyeceğiz. 3. sokağa döndüğümüzde lokantayı bulacağız.
3. sokağa geldiğimizde sola döndük ve Sultan Sofrasını az ileride gördük.
İşletme sahibi Halis Erdoğan gelip hoşgeldiniz dedi. Ramazan olduğu için gündüz az yemek yaptıklarını 45 dakika sonra yeni yemeklerin çıkacağını söyledi ama Erdal çok acıkmış çorba, kuru fasulye ve pilav ile cacık siparişi verdi. Bende çorba, İzmir köfte ve pilav ile yoğurt siparişi verdim. Yemekler çok lezzetliydi. Hele yoğurt tek kelime ile mükemmeldi. Biz bir yandan yemek yerken bir yandan da Halis Bey ile söyleşiyoruz. Halis Bey 18 yıl önce Sivastan Tiflise dondurma ustası olarak gelmiş. Daha sonra burada eşi ile tanışıp evlenmiş. Eşinin özlemi yemek yapmakmış. Bu lokantayı açmışlar. Birlikte çalışmaya başlamışlar. Daha sonra yemek fabrikası da açmışlar. Halis Bey aynı zamanda Gürcü - Türk iş adamları derneğinde görevli.
Biz söyleşiyi sürdürürken eşinin yaptığı yeni yemekler gelip vitrindeki yerlerini aldılar. Yemekleri yakından görmek için vitrine gittiğimde Erdal yaktın beni dedim. Bu kadar çeşitli ve güzel görünüşlü yemeği bir arada daha önce hiç görmemiştim. Neler yoktu ki. Gerçi bu kadar çeşit arasından seçim yapabilmem biraz zor olacaktı.
Hesap 29 lari geldi ama Halis Bey 20 lari ödetti. Halis Beye ve görevli personele teşekkür ederek ayrıldık. Eğer yolunuz bir gün Tiflise düşerse mutlaka Marchanashvili ye gidip bir Türk restoranında yemek yiyin. Lezzetli yemekler yiyip güler yüzle sıcak bir sohbet sürdürmek istiyorsanız özellikle de Tiflis Sultan Sofrasına uğrayın. Restaurantın adresini ve telefon numarasına
buradan ulaşabilirsiniz.
Marcanashviliden yürüyerek dönmeye karar verdik.
Mc Donalds'ın yanından sola dönüp Kura nehrine doğru yürüdük.
Duvara çizilen bir karikatürde Stalin " Savaş sona erdi, tastik ediyorum" diyordu. Yani Stalinin her şeye hükmettiği demir yumruk dönemine ince bir gönderme yapılıyordu. Bizde de buna benzer olarak halk arasında kullanılan "ne diyorsak o" diye bir deyim var.
Kura nehrine geldik.
Bu kavşakta başlarının üzerinde birer saat bulunan heykeller var ve bu saatlerin ortak özelliği hepsinin 08:00 i göstermesi. Saatleri düşünce olarak kabul edersek toplum içinde bu kadar benzer fikri bir araya getirmenin ne derece zor olduğunu tahmin edersiniz.
Erdalla ayrıldık. Yukarıdaki kiliseyi ve Başkanlık Sarayını ziyaret etmesini tavsiye ettim. Geçen yıl ben oraları gördüğüm için bu yıl başka yerleri görmek istiyorum.
Rustaveli Meydanına geldim.
Hava kararınca şehir ışıklandırmaların etkisi ile ayrı bir çehreye büründü.
Kaldırımın her iki kenarına yerleştirilmiş küçük heykelcikler.
Bir kilise girişi.
Hostele döndüğümde Erdal hala gelmemişti. Bir süre sonra Erdal memnun şekilde döndü. Yarın Tiflisteyiz, sonraki gün Kazbegiye gitmek üzere hareket edeceğiz.
Bu günkü tur mesafem: 92 km.
Pedal çevirme sürem: 4 saat 36 dakika.
Ortalama hızım: 20 km
En yüksek hızım: 48 km
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder