GÜRCİSTAN ERMENİSTAN BİSİKLET TURU 9. GÜN YEREVAN - DILIJAN
14 Temmuz 2013 Pazar
Gece yarısı başlayan şiddetli sağanak yağmur sabah 06:00 ya kadar sürdü. Erdal'a acele etmeyelim biz çıkana kadar yollar biraz kurusun dedim. Kahvaltımızı yapıp biraz oyalandıktan sonra 07:30 da yola çıkmaya hazırdık.
Dün marketten 2 tane 1,5 litre su fiyatına aldığımız 6 litrelik suyu bitiremediğimizden kalanını da ben yüklendim. Hakan burada olsa işi Akiri katoya bağladın abi derdi. Bu söylemin hikayesi de şöyle. Olcay geçen turlardan birisinin fotoğrafına bakıp 5 litre taşıdığımı görünce Hakan!a telefon açıp gördün mü Orhan baba işi Akira Katoya bağlamış demiş. Ne yapayım para verdiğim bir şeyi atmaya kıyamıyorum. Hem böyle büyük kap akşam konakladığımız yerde dere veya çeşme yoksa duş almaya da yarıyor.
Bu gün yine zorlu bir etap bizi bekliyor. Hakan gitmeden ince Tiflise kadar olan etapların eğim grafiklerine bakıp kahkahayı basmıştı. Evde klimanın altında otururken kan ter içinde tırmanmaya çalışan bizleri unutma demiştim.
Güneş açtı, sanki hiç yağmur yağmamış gibi. Böyle yağmura can kurban geceleri yağsın gündüzleri dursun.
Yanlış gittiğimizi anlayınca yolu sorduk. Sevan gölünün yanından geçeceğimiz için Erdal'a Sevan'a nasıl gideriz diye sorduruyorum. Taksi şoförleri önce çok ters yönde gelmişsiniz dediler, sonra tarif ettiler. Erdal tatmin olmadığından az ileride bir daha sordu bu sefer daha sade bir şekilde tarif ettiler. GPS in ekranından da doğru yönde gittiğimiz görünüyor.
Az önce geçtiğimiz bir kavşağa geldik ben sola döneceğiz diyorum Erdal adamlar sağa dediler diyor. Sonunda birisine daha sorup benim döndüğüm tarafa geldi. Meğer Erivan yakınlarında Sevan diye bir yerleşim daha varmış. Halbuki Dilijan desek iş çözülecek. Nereden bilelim. 2 Gün önce Ermeni anaya giderken gördüğümüz parkın önünden geçen yola bağlanıp yokuşu çıktık.
İniş kısa sürdü yeniden çıkmaya başladık. Karşı taraftaki pembe renkli taksiler duruyordu. Bunlar bir şirkete ait. Diğer taksilerden ayrılsınlar diye pembeye boyamışlar.
Yan tarafta fıskiyeli çeşme vardı. Burada su içip kapları doldururken yol bisikleti kullanan birisi yanımıza geldi. Adı Alexander Ukraynalı Ermenistanda yaşıyormuş. Buradaki bisiklet derneğinin başkanıymış. Bilseydik sizi karşılardık demiş Erdala.
Burada Erivandan gelen asıl yola bağlandık. Yol geniş ve bakımlı ama araç trafiği de çok.
Yol kenarında plaj ve piknik malzemesi satan dükkanlar sıralanmışlar. Bu gün pazar olduğundan Ermeni aileleri mangal yakmaya ve yüzmeye gidiyorlar. Bizden hiç bir farkları yok. Burada da Pazar günleri ya deniz kenarına veya ormana pikniğe gidilir. her ikisinde de mangal olmazsa olmazdır.
Dün shawurma yerken karşılaştığımız Bakırköylü bir aile Sevan ve Dilijan tarafını çok methedip özellikle Sevan için küçük İsviçre deyimini kullanmışlardı. Erivandan çıkıyoruz.
Yol gittikçe daha da kalabalıklaşıyor. Polis arabaları sürekli dolaşıp kuralları çiğneyenlere göz açtırmıyorlar. Bir sürücüye ceza yazan polis beni görünce hello diye seslenip selam verdi.
Yol kenarında bu sefer demirciler yer aldılar. Adamlar öyle şeyler yapmışlar ki anlatılacak gibi değil. Benim ilgimi yılanı yakalamış kanatları açık bir kartal çekti. Önüne geçip kartal pençesi pozumu verdim. Erdal yine ayaklarımı kesmiş beğenmeyip yeniden çekmesini istedim.
Karşıdaki usta işi dahada abartıp Bahçe kapısının iki yanına konmuş kartal yapmış. Birde ağzı ile balık yakalayan ayı ve geyik figürleri var. Bir gün çok param olup bahçeli bir ev yaptırmaya kalkarsam buraya gelip o kapıdan sipariş vereceğim.
Çeşme başında arabasını tamir eden bir şoför işaretle suyun içilmediğini söyledi. Yarım şişeden fazla sudan oldum. Allahtan yanımda büyük pet var. Aşağıdan gelen eski model arabaların hemen tamamı bu çeşmede durup motorlarını soğutuyorlardı. Bende artık içilemeyecek hale gelen bu peti gelen bir sürücüye verdim. Bu arada bir aile donmuş su verdi kabul etmedim, Başka bir ailede kayısı, erik ve şeftaliden oluşan meyvelerden verdiler.
Yol kenarında yerden aldıklarını ellerindeki poşete dolduran 2 kişi dikkatimi çekti. Dikkatli bakınca kömür topladıklarını gördüm. Toprağın içinde kömür filizleri vardı.
Sevan gölü göründü. Sağ taraf kuş gözlem yerine gidiyor. Sol taraf ise gölün kenarından geçip dilijana doğru geçiyor. Programa göre bu gün göl kenarında uygun bir yerde konaklayacağız.
Yol boyunca ağaçlık yerler var içinde masalar ve oturakları ile. Ermeni aileler masalara yerleşmiş mangallarını yakıp yemeklerini yiyorlar. Bazıları da göle girip yüzüyorlar. Bunun karşılığında da belli bir ücret ödüyorlar. Bizdeki kır gazinoları gibi.
Marketten lemonad alıp yanımdaki ekmek ve ton balığı ile kavşaktaki ağaç gölgesine oturdum ve öğle yemeğimi yedim. Bu arada Erdal da geldi. Oda yemeğini yemiş. Birlikte manastıra gitmeye karar verdik. Bisikletimizi tepenin altında bir markete emanet edip tepeye tırmanmaya başladık.
Aralarında birde müzik yapan bir yaşlı vardı. Erdal adamla konuşup Türk olduğumuzu, İstanbuldan geldiğimizi söyleyince adam Türkçe konuşmaya başladı. Oda buraya yıllar önce Yunanistandan gelip yerleşmiş. Erdal fotoğrafını çekecekti ki kabul etmedi. Para vereceğim deyince izin vardı. Ey para sen nelere kadirsin, senin gözün kör olsun. Birde bize Türkçe tekerleme söyledi. Erdal ilk kez duyduğumuz bu hoş tekerlemeyi tekrarlamasını istedi ama adam başka bir Türkçe şarkı söylemeyi tercih etti.
Yola devam edip yukarı çıktık. Buradan sahil daha güzel görülebiliyor.
Sevanavank manastırı Mariamashen manastırı olarak ta biliniyormuş. Sevan bölgesi Ermenistanda hıristiyanlığın kabul edildiği ilk bölgelerden birisiymiş. Hıristiyanlık 301 yılında Kral Tr'dat ın konuşmalarından anlaşıldığına göre Ermeni devletinin resmi dini olarak kabul edilmiş. Sovyet döneminde 1931 yılında manastır tahrip edilip taşları Sevanda tatil evi yapımında kullanılmış. 1936 yılında manastırın kalanı ağır hasar görmüş. 1990 yılında restore edilmiş ve restorasyon hala devam ediyormuş.
Erdal yüzmeyecekmisin diye sordu rüzgar çok sert esiyor üşütebilirim diye fikrimi söyledim. Kavşağa çıkıp yola devam ettik. Önünden geçmekte olduğumuz kır gazinolarının birisinin köpeği aniden havlayarak sağ ayağıma hamle yaptı. Köpeğin dişlerini ayağımın üstünde hissettim. O anda gazinonun önünde duran adamda köpeğe bağırdı. Çekip ayağımı köpeğin ağzından kurtardım.
Bu günkü etabı Sevan gölünün son noktası olan Tsovagyugh olarak planlamıştım. Amacım buraya kadar olan uygun bir yerde konaklamıştı. Buradan sonra Dilijana giden yol gölden uzaklaşıyor. Tsovagyugh kavşağına gelirken Erdala istersen yokuş başlayana kadar devam edelim, yokuşun başında konaklarız dedim kabul etti. Akçam yemeği için marketten ekmek ve su aldık.
Tsovagyughtan sonra 2 gidiş 2 geliş geniş yol yerini gidişli gelişli yola bıraktı. Zaten araç trafiği de azaldı. Karşıdan gelen bazı araç sürücüleri el sallayıp selam veriyorlar. Eğim grafiğine baktığımda Tsovagyughtan 2,5 km sonra 5 km lik yokuşun başladığını görüp Erdala yokuşa kadar 2,5 km varmış. Bu durumda devam edip etmemek bize pek bir şey kazandırmıyor eğer durumun iyiyse 5 km lik yokuşu da çıkıp inişte bir yerde konaklayalım dedim. Tamam yavaşta olsa, yürüyerek te olsa çıkarım ama sen biraz beklersin dedi. Olsun dedim yokuşu çıkmaya karar verdik. Rüzgar şiddetlendi. Giderken zorlanıyorum. Erdal ne yapıyor acaba?
Tam az kaldı diye kendimi gayrete getirip tepeye odaklanmıştım ki az sonra virajı dönünce bir sürprizle karşılaştım. Bir tünel vardı ve yaklaşmışta olsam tepeye kadar tırmanmaktan kurtulmuştum. Tünel girişinde durup arka ışığımı yaktım ve tünele girdim. Tünel içindeki yol bir gidiş bir gelişti ve kenarlarda mazgallar olduğundan yolu işgal ederek gidiyordum. Aydınlatma yetersiz. Arkamdaki aracın karşıdan gelen araçlar yüzünden beni geçmesi mümkün değildi. Araç sürücüsünü engellememek ve kendimi korumak için pedallara basıp hızımı arttırdım ve benden önce tünele giren Lada arabaya yetiştim. Tam aracın arkasında gidiyor bazen fren yapıp hızımı azaltmak zorunda kalıyordum. Bir süre sonra önümdeki araç hızlanıp arayı açmaya başladı. Bende hızlanıp yetişmeye çalıştım bu arada 49 km hıza ulaşmışım. Meğer ileride bozuk zemin varmış şoför aniden fren yapıp beni zor durumda bırakmamak ve hızla bozuk zemine girip düşmemi engellemek için hızlanmış. İleride araç yavaşlayınca bende yavaşladım, bozuk zemini sorunsuz geçip tünelden çıktım ve Erdalı beklemek için durdum.
Yol kenarında Dilijan milli parkını tanıtan tabelalar vardı. Tabeladaki ayıyı görünce herhalde yol kenarına gelecek hali yok dedim. Yolun solunda bir çeşme ve araba parkı var.
Erdal az aşağıdaki dönemeçte bekliyordu. Dönemecin arkasında milli park levhası vardı ama giriş bir bariyerle kapatılmıştı. Burasını ikimizde gözümüze kestirdik. Erdal mısır satan çocuğa kalıp kalamayacağımızı sordu çocuk burası kapalı, girmek yasak dedi. Erdal az ileride duran polis aracına gidip konuştu. Polisler kalabilirsiniz deyip bir şey olursa arayın diye isimlerini ve telefon numaralarını da vermişler.
Yan tarafta akan derede yıkandık yemeğimizi yiyip yattık. Bu günde planladığımdan fazla yol geldik. İyi bir uykuyu hak ettik. Yatarken aklıma burasının aynı zamanda ayılarında mekanı olduğu hiç aklıma gelmedi. Şimdi fotoğraflara bakınca aklıma geldi. Acaba o zaman bunu düşünseydim uyuyabilirmiydim? Erdalın beni bekletmemek için yokuşta kamyonete binmesi iyi oldu. O zaman belkide yukarıda yol kenarında kalacaktık. Bu günkü tur mesafesi: 96 km.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder