15 Temmuz 2013 Pazartesi
Saat 3 te başlayan yağmur sabaha kadar devam etti. Eğer böyle yağmaya devam ederse çadırdan çıkmaya niyetim yok. Saat 07:00 de yağmur durdu. Dışarı çıkıp kahvaltımızı yapıp karnımızı doyurduk. Erdal çaysızlıktan yakınıyor. Bende çayı çok seviyorum ama burada çay yerine suyla yetiniyorum. Ocak taşımadığıma memnunum. Malzemelerimizi bisikletlerimize yükledik Erdal yola çıktı bile.
Milli Park girişine geldim.
Erdal kapının önünde beni bekliyordu.
Bu günkü yol haritamız:
Create Maps or
search from 80 million at
MapMyRide
Dilijan merkezine kadar önümüzde 8 km iniş var. Dilijana geldiğimizde güneş açtı.
Dilijanda çeşitli yürüyüş parkurları var. Tifliste hostelde karşılaştığımız Slovakyalı genç çift 2 gün önce 1 hafta kalmaya buraya gelmişlerdi.
Dilijanda henüz pek hareket yok. Dün akşam Lonely Planete baktım bu gün geçeceğimiz Vanadzorda shawarma dükkanı varmış. Öğle yemeğimi orada yemeyi düşünüyorum.
Buraya Ermenistanın İsviçresi diyorlar.
Yolun sol tarafında bir gölet var.
Küçük olmasına rağmen görüntü çok güzel.
Bir çeşmenin başında konuşlanmış pirinç heykeller.
Pet bidonu hala taşıyorum. Tek korkum sapının kopması.
Dilijandan hareket ettik. Önümüzde önce 11 hemen ardından 4 km lik 2 ciddi yokuş var. Onları atlatırsak bir daha Alaverdiye kadar inip sonra Sanahin manastırına 6,5 km lik bir yokuş çıkacağız. Köşeyi döner dönmez 2 köpek kovaladı, kaçıp kurtuldum. Yokuşun tam başında bir evden 3 köpek daha havlayarak geldiler onlardan da hızlanıp kurtuldum. Ermenistandaki tek sıkıntım köpekler. Neredeyse hemen her köpek saldırıyor. Yokuş başladı eğim % 12 görünüyor. Başlangıç olarak hiç fena değil. Zaten aşağısı kurtarmazdı.
11 km lik yokuşun % 12 lik kısmını çok rahat çıktım. Artık önümdeki yokuşun daha az eğimle yükselmesi lazım.
Yanımdan geçen cam kamyonetinden Erdal Vanadzorda bekleyeceğim diyerek geçti. Erdal yine bir kamyonet ayarlamış. Aslında iyi de oluyor aramızdaki fark açılmamış oluyor. Bundan sonra ben Erdala yetişmeye çalışacağım.
Yalnız yol çok keyifli. Her yer yeşil. Gyumri tarafı ile hiç ilgisi yok.
Bu yokuşu çıkmışım ve çıkmaya devam ediyorum. İnsanın arada bir ardına da bakması gerekir.
İşte bir % 12 daha.
Bulutlara doğru yükseliyorum.
Dağlar adeta yeşil halı ile kaplı.
İçimden durmadan yokuşu bir solukta çıkmak geliyor ama bu güzellikler beni engelliyor.
Köylü kızı güneşten korunmak için başına şapka takmış. Yol kenarına açtığı tezgahına bahçesinden yeni topladığı havuçları diziyor. Havuçlar o kadar pembe, o kadar güzel ki havucu pek sevmememe rağmen iştahımı kabarttı. Yanından geçerken başını kaldırıp gülümseyerek selam verdi. Acaba cennette yaşadığının farkında mı bu kız?
Aşağıda bir köy var ve oradan geçtiğimi fark eden köpekler havlıyorlar. Köylerin ana yoldan uzakta olmasına çok seviniyorum.
Köyü daha iyi görüntüleyebilmek için yolun kenarına yaklaştım.
Yol kenarındaki 2 küçük çoban ısrarla işaret edip beni durdurdular ve para dediler. 1 ay ara ile 2. çoban vakası. Param olmadığını söyleyip fotoğraf çekmek için makinemi çıkarınca biraz uzağa kaçıp arkalarını döndüler. Bekledim bir tanesi döndüğünde deklanşöre bastım.
Yokuşlar bitti Vanadzora doğru inmeye başladım. Yol kenarından 3 canavar daha çıktı ama yokuş aşağı hızlı olduğumdan yakalayamadılar. Vanadzor levhasında durdum.
Buradan Vanadzorun içine ulaşmak için 5 km daha pedal çevirmem gerekti.
Vanadzor girişinde yol iyice bozuldu. Ermenistanda şehir girişlerine yaklaşınca asfalt neden bozuluyor bir anlam veremedim. Erdal yoktu. Sola dönüp Tigran Caddesine girdim.
Caddede bir süre ilerledim ama shwarmacıyı göremeyince dönüp Erivanda da gördüğüm Tahrir Pizzaya girdim. Burayı tercih etmemin bir nedeni de internet olması.
İçeri girdiğimde herkes bana bakıyordu. Herhalde giyimim garip geldi. Menüye bakıp Adjarian tipi haçapuri siparişi verdim. Bu Gürcü yiyeceği ama tadına bakmak Ermenistana kısmetmiş.
Haçapurinin fiyatı 750 AMD. Ooldukça lezzetliydi. Bu tür pideleri yerken marifet tereyağını ve yumurtayı akıtmadan yemektir. Trabzonda öğrencilik yıllarımdan antrenmanlı olduğumdan bu operasyonu başarı ile gerçekleştirdim. Hakan bu pideyi yemeyi çok istemişti ama yiyemedi. Hakan içinde yiyorum.
İnternete girdim, e postalarıma baktım. Garsoniye dahil 1100 AMD ödedim. Artık yola devam edebilirdim.
Ana yola çıkmak için geldiğim yoldan geri döndüm.
Dilijan çıkışında kısa bir yokuş çıktım. Ardından düz yolda devam ettim.
Karşıma yine bir % 12 tabelası çıktı ama bu seferki iniş. Buna pek sevinmedim çünkü yokuş olmazsa Erdalı yakalamam zorlaşır.
Yokuşun sonuna doğru karşıdan gelen Perulu bisikletçi ile karşılaştım. Erdal bana selam yollamış. Nasıldı diye sordum gayet iyiydi dedi. Aramızda kaç km olduğunu sordum biraz düşünüp 15 km dedi. Acaba Erdal ile karşılaştığı nokta ile benimle karşılaştığı nokta arasında mı 15 km var. Eğer öyle ise aramızdaki mesafe daha çok demektir. Erdalı yakalamak için daha çok çalışmam lazım.
Peruluya bol şans dileyip ayrıldım.
Yol Debed nehrinin üzerinden geçerek devam ediyor.
Nehrin karşı kıyısında bir yerleşim. Buraya bile çok katlı sosyal konut yapmışlar zamanında.
Debed kanyonunda gidiyorum.
Yol nehrş takip ederek her iki taraftaki yüksek kayalar duvarlarının arasında devam ediyor.
Kanyondan çıktım, Alaverdiye yaklaştım.
Yol kenarındaki eriklerden biraz yedim ama pek tatlı değillerdi. Az sonra Erdalı yakalayıp geçtim ve Alaverdi tabelasında dudum.
Erdal da geldi ve fotoğrafımı çekti.
Alaverdiye yaklaştım. Yukarıya da yüksek apartmanlar yapmışlar. İnsanların hiç işi gücü kalmamış dağın tepesine ev yapmışlar diye düşündüm.
Bu görüntü Ani harabelerinden. Acaba ne yazıyor?
Girişe geldim. Soldaki yol hastaneye gidiyor. Karşıdaki tepeden duman yükseliyor. Acaba orada ne var?
Erdal Sanahin manastırına gelmeyeceğini söyleyince onu beklemeden sağa sapıp köprüyü geçtikten sonra sağa yönelip yokuşu çıkmaya başladım. Yokuş çok sert. Döne döne demin gördüğüm evlere çıkıyor.
Alaverdi oldukça aşağıda.
Evlere az kaldı. Yolda iri böğürtlenleri görünce durup yedim.
Ana yoldan 4 km sonra evlere ulaştım buradan sonra yokuş iyice azalarak devam ediyor.
Bir meydanda beni gören erkekler elleriyle sol tarafımı işaret ettiler. Belli ki yabancılar tarafından çokça uğranılan bir yer Sanahin manastırı.
Manastıra geldim.
Manastırda restorasyon sürüyor ve uzun süre daha süreceğe benziyor.
Şu taştaki oyma işçiliğinin zerafetine bakar mısınız.
Manastır binasının içinin zemin döşemesi.
Beni bu manastırı görme konusunda cezbeden çatısındaki bu otlardı.
Şu anda akmayan bir çeşme.
Manastır gezim bittikten sonra bisikletimi yokuş aşağı saldım ve bir çırpıda aşağı inip Alaverdinin merkezine ulaştım. Erdalla aramızdaki mesafe yeniden açıldı. Bakalım yakalayabilecek miyim?
Burası sakin bir yer.
Yol kenarında pipo içen adam heykeli.
Nehirin üzerinden geçip şehirden çıktım.
Biraz sonra bir Japon bisikletçi ile karşılaştım. O da Erdaldan selam getirmiş. Aradaki farkı sordum 3 km dedi. Bizim yaptığımız turu ters yönde yapmayı amaçlıyor. Japonla vedalaştık.
Erdalı yakalamak için daha hızlı pedal çevirmeye başladım. Artık vakit kaybetmemek için fotoğraf bile çekmiyordum. Bir süre sonra Rayko ve Thoza adlı 2 Hırvat bisikletli ile karşılaştım. Onlarda Erdaldan selam getirdiler. Aramızdaki mesafeyi sordum 10 dakika dedi Rayko. Rayko daha sonra kendilerini Zonguldakta misafir eden Vural Gülgeçin telefonunu verip iyi olduklarını SMS ile bildirmemi rica etti. Rayko kendi makinesi ile üçümüzün fotoğrafını çekti.
Yol çok hafif eğimle iniyor. İniş Erdalı yakalamamı güçleştiriyor. Sonunda Erdalı meyve satan kadınların yanında meyve yerken buldum. Ben geldiğimde Erdal bana da şeftali ısmarladı. Suyumu doldurdular yola çıktık. Birkaç km sonra bir çeşmede durduk. Çeşme başı çok kalabalık herkes arabasına petleri doldurup gelmiş. Erdal müsaade isteyip 1,5 litrelip şişesini doldurup gitti. Ben 6 litrelik peti dolduracağımdan bekliyorum. Artık sınıra çok yakınız ve sınırı geçtikten ne kadar sonra su bulabileceğimizi bilmediğimden duş almak için su doldurmak istiyorum. Biraz sonra sırası gelen genç bana müsaade etti bende doldurup yola koyuldum. Yolda Erdalı geçip sınıra doğru devam ettim.
Sınırda bekledim Erdal da geldi. ikimizdeki son bozuk paraları bir araya getirip 4 tane dondurma satın aldık. Dondurmaları yedikten sonra geçiş noktasına geldik. Ermeni görevli pasaportumu alıp bir bana bir fotoğrafa baktı. Burada da komşu diye hitap ediyorlar. Adam fotoğrafla beni benzetemeyince şefini çağırdı. Oda baktı benzetemedi. Ne oluyoruz yahu yoksa çıkamayacak mıyım. Sakallarımı işaret ettim. Görevli anladığım kadarı ile pek ikna olmasa da çıkış damgasını bastı. Hemen Gürcistan'a doğru pedal çevirdim. Az sonra Gürcistan'a girip evi arayabilecektim.
Saparrio sınır kapısında sorun yaşamadan Gürcistana girdik. Artık uygun bir yerde konaklayabilirdik.
Damiadan geçiyoruz. Burası zamanında bir anıtmış. Yukarıda iki sütunun tepesinde bir kızıl yıldız duruyor.
Sınırdan 7 km sonra yol kenarındaki bahçeli lokantada oturanlardan birisi beni çağırdı adam Türkçe konuşuyordu. Erdal gelince bak bakalım ne diyor diye yolladım. Burada yaşayanlar Azeri Türküymüşler. Lokanta sahibi orada kalabileceğimizi söyledi. İçeri girip bir masada oturup bira içenlerin masasına oturduk.
Sohbet başladı. Sohbet anında telefonlarımızın hala Ermenistan hattını çektiğini söylediğimizde Beeline Gürcistan şebekesinin burada çalışmadığını öğrendik. Evlerimiz ile iletişim kurmak yarına kaldı. Ermenistandan geldiğimizi duyunca çok şaşırıp Azerbaycana gitmeyip Ermenistane gittiğimiz için biraz sitem ettiler.Bize de biralar geldi yanında da haşlanmış nohut getirdiler. 2 şer bira ve 1 tabak nohuta 9 Lari ödedik. Bira 2 lari, nohut 1 lari.
Yolun yanında akan suda duş yapıp lokantanın yan tarafına kurduğumuz çadırlarımıza girip uyuduk.
Bu günkü tur mesafesi: 149 km.
Pedal çevirme sürem: 8 saat 11 dakika.
Ortalama hızım: 18 km
En yüksek hızım: 53 km.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder