Bu gün izleyeceğim yol konusunda kararımı kahvaltıda verdim. Guruptan ayrı düşmemek ve arkadaşlarımı bekletmemek için dönüp onlarla birlikte olmaya karar verdim. Eğer dün Borjomiye ulaşabilseydim bu günkü kararım devam şeklinde olurdu. Bu tur planı ile ilgili yaptığım 2. değişiklik oldu. İlk değişiklik kararımı yola çıkarken vermiştim. Duyduğum bazı zorluklar nedeni ile Kazbegiden Vladikavkaza gitme planımızı değiştirmiştim. Bunun bize sadece bir ülkeye girip çıkmamız dışında bir getirisi yoktu. Erdal kararımı duyunca gitsek iyi olur demişti ve bende bu konuyu Kazbegide yeniden değerlendirmek üzere şimdilik kenara bırakmıştım ama pekte istekli değildim.
Bu günkü yol haritamız:
Akhaltsikhe girişindeki kavşağa geldim. Ben sola doğru devam edeceğim. Telefonumu açıp Hakanı ve Erdalı aradım. Her ikisinin de telefonları kapalıydı. Dün akşam Hakan arayıp nerede olduğumu sormuş, başın sıkışırsa hiç çekinme telefon et demişti. Sonrada gönüllerinin dönüp onlarla devam etmemden yana olduğunu söylemişti. İnsanın aranması, arkasında birilerinin olduğunun hatırlatılması ne kadar güzel bir şey. Telefonun bütün gece boyunca kapalı olacağını tahmin etmiştim. Ben nasıl kapatıyorsam onlarında kapatması gayet doğal. Enerjiyi ekonomik kullanmak zorundayız. Bende Sony nin şarj pili var, telefonu 3 kez şarj edebiliyor ama aynı zamanda bu cihazı GPS imin pillerini şarj etmek için kullandığımdan telefonumu kapatıyorum. Hakanda da aynı cihazın telefonu tek sefer şarj edeni var. Bu cihaz sayesinde bu güne kadar turlarımda hiç normal kalem pil kullanmadım.
Hakan Akhalkalakiden çıkıp kamp yeri bakacaklarını söylemişti. Sapaktan itibaren kamp yapılabilecek her yere dikkatle bakıp arkadaşlarımı bulmaya çalışıyorum.
Bir yandan da geçen yıl geldiğimde evlerinde bizi konuk eden arkadaşlarımızın beni getirdikleri çok lezzetli Kafkas yemekleri yapan lokantayı bulmaya çalışıyorum. Bir köprüden hemen önce sağa ayrılan betondan yeni yapılmış temiz yolu görünce saptım.
GPS teki iz dosyası yanlış yolda olduğumu gösteriyordu. Çaresiz gidonumu köprüye doğru çevirip yola devam ettim. Aklım bu güzel yolda ve o bisiklet rotasında kaldı ama olsun eğer bir gün Gürcistan'a yeniden gelirsem en azından bir bahanem var.
Sağa sola baka baka ilerliyorum ama bizimkileri göremedim. Karşıma çıkan bu sütunu görünce fotoğraf çekmek için durdum. O sırada yolun solunda bir çeşme olduğunu fark edip boş olan su şişemi doldurmaya karar verdim.
Suyumu doldurup Erdal ile Hakanı tekrar aradım, telefonları hala kapalıydı. Kavşaktan oldukça uzaklaşmıştım. Herhalde onlarda sabah yola erken çıktılar ondan karşılaşamadık diye düşünürken birde ne göreyim. Yolda önce Erdal ve hemen ardında Hakan göründüler. Onlarda beni gördüklerinde yüzlerindeki sevinç ifadesi görülmeye değerdi. Hakan Erdala Vardziaya gitmeyelim sınıra doğru devam edelim demiş, Erdal ise Vardziayı görmek istiyor. Ben Vardziaya gidiyoruz deyince Erdal çok sevindi, Hakan ise hala gitmemekten yana. Yokuş diyor, bendeki haritaya baktım yol stablize diyor sürekli beni vazgeçirmeye çalışıyor. Vardziaya gidiyoruz, bendeki eğim grafiğine göre bizi zorlayacak bir eğim görünmüyor, üstelik Akhalkalakiye doğru gitsek orada da yokuş var deyip kestirip attım. Molanın ardından Erdal ve Hakan yola çıktılar. Bende tam hareket edecektim ki Erdalın kaskının çeşmenin yanındaki masada kaldığını gördüm. Kaskı alıp yola çıktım.
7 km kadar gittikten sonra hafif bir yokuştan inerken Erdalın yanına gidip kaskın nerede diye sordum. Elini başına götüren Erdal şaşırdı. Ben geri dönüyorum ileride buluşuruz dedi ve döndü. Hakan Erdala kıyamayıp kaskın bende olduğunu söylemiş; durup kaskını verdim. Vardzia kavşağından önceki son kasabada yiyeceklerimizi almak için durduk.
Oturma bankını gören Hakan fırsatı kaçırmadı. Bu tırmanış bizi gerçekten çok yordu. Bu iş bisiklete binmeye benzemiyor, değişik kas gurupları çalışıyor.
Hakan burada kalacak mıyız yoksa devam edecek miyiz diye sordu kalacağımızı söyledim. Hakan ona göre davranacağını söylüyor. Her ne kadar başta muhalefet etse de burayı gördüğü için memnun olduğunu belli ediyor. Abi ben biraz kolaycıyımdır, zora gelemem sen olmasan ben buraya girmez devam eder giderdim diyor. Erdal çok memnun iyi ki geldin yoksa burayı göremeyecektik sayende gördük diyor.
Nehir kenarında kuytu bir köşeye çadırlarımızı kurduk.
İşlerimizi bitirdikten sonra bira içmeye karar verdik. Erdal bira almak ve gelirken kayısı ile vişne toplayıp getirmek için gitti. Uzun süre sonra geldi. İşte hayat bu. Gam yok, kasvet yok. Ne fatura derdi var ne bir yere yetişme kaygısı.
Hakan elindeki haritaya bakıp abi şurada Akhalkalakiye giden 15 km lik bir yol var acaba o yol nasıl diyor. Ben o yolu hatırlıyorum. Mapmyride ile yol haritası hazırlarken o yoldan rota çizip bakmıştım ama çok tırmanış olduğu için vazgeçmiştim. Yinede Mustafayı arayıp bu rotayı incelemesini söyledim. Yarım saat sonra geri aradığımda bana 200 km ye yakın bir rakam söyleyince bizim istediğimiz rotayı bulamadığını anladım. O yolun uygun olmadığından eminim yoksa böyle bir fırsatı atlamazdım. Hakan kolay yoldan Akhalkalakiye gidip bir an önce Ermenistana girmeyi arzuluyor. Bana normal yoldan gidersek ne kadar yolumuz var diye sordu 40 km dedim. Abi eğer yol uygunsa 15 km de gitmek varken neden 40 km pedal çevirelim diyor.
2 kişi ileride derede yüzüp ağla balık avlıyorlar.
Daha sonra balık avlayanlar sudan çıktıklarında bir tanesinin çırılçıplak olduğunu fark ettim. Makineyi hazırlarken diğeri de ıslak mayosunu ulu orta çıkardı, kuru giysisini giydi. Bu kültürde herhalde çıplaklık ayıp değil. Tabi teşhir amaçlı olmamak kaydı ile.
Yarın sınıra doğru gideceğiz. Ben sınırı geçmeye taraftar değilim geceyi Gürcistanda geçirip Ermenistana sabah girmek istiyorum. Bakalım gün ne gösterecek. Herkeste heyecan iyice artmış durumda.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder