GÜRCİSTAN ERMENİSTAN BİSİKLET TURU 15. GÜN KAZBEGI - PERME
20 Temmuz 2013 Cumartesi
Sabah uyanıp camdan baktığımda hava açmıştı. Bu güzel bir havada yolculuk yapacağımız anlamına geliyordu ama değişken bir iklime sahip Kazbegide ne olacağı hiç belli olmaz. Erdal 2 gün önce yukarı çıktığında güneş vardı fotoğraf çekiyordum bir anda hava kapattı ve şiddetli yağmur vardı diye anlatıyor olanları.
Erdal sabah 06:00 da beni kaldırın diyen Ermeni arkadaşı uyandırmak için odasına gitti ama gitmesi ile gelmesi bir oldu. Çabuk gel dağın zirvesi parlıyor dedi. Gidip baktığımda hakikaten dağ bütün ihtişamı ile karşımızda duruyordu. Ben fotoğraf çekmeye gidiyorum diyerek üstümü bile giymeden makinemi kaptığım gibi terliklerle sokağa fırladım.
Her an bir bulutun gelip bu güzelliği örtmesi tehlikesine karşı önlem olarak dağı görür görmez fotoğrafını çektim. Bazen biraz daha gideyim, biraz daha yaklaşayım veya şuradan daha iyi görünür dediğinizde o biraz sonra çok geç kalmış oluyorsunuz. Onun için gördüğünüz anda deklanşöre basın, biraz sonralarda bir daha basarsınız. Beğenmediğinizi de silersiniz.
Bu fotoğraf elbette istediğim görüntü olmamakla birlikte her ihtimale karşı elimde dağın bir görüntüsü vardı. Dünkü duvara ulaştığımda üstüne çıktım ve deklanşöre peş peşe basmaya başladım. Stepantsminda manastırı, Kazbegi dağı ve yamaçtaki köy.
Hani hayalinizdeki sevgiliyi bulunca hasretle sıkı sıkı sarılıp tekrar tekrar öper, bir türlü ayrılamazsınız ya bende aynı o duygularla dağın fotoğrafını tekrar tekrar çekiyorum.
Gözlerimi ayırmadan Kazbegiye bakmak istiyorum hayranlıkla, hatta yukarı tırmanıp manastırın oradan da görmek görüntülemek istiyorum ama aklıma Erdalın hazırladığı kahvaltı geldi. Onu bekletmemek için eve doğru yürümeye başladım. Henüz sokaklar boştu.
Kahvaltıda konuştuğumuz tek konu dağın görünmesiydi. Erdal burada 1 hafta kalıp dağı göremeden gidenler oldu dedi. Bu konuda şanslı olduğumuza karar verdik. Arada sırada şansın bizden yana olması güzel bir şey.
Kahvaltıyı bitirdik, toplandık ve bisikletlerimizi yükledik. Evden ayrılıyoruz ama saat 06:00 da kalkmak isteyen Ermeni arkadaş hala uyuyor.
Bu günkü yol haritamız:
Ardından da yol arkadaşımı. Kazbeginin zirvesi öylesine parlıyorki insanın gözleri kamaşıyor. Bizde yakışıklıların fotoğrafı çekilirken çok parlaksın filmi yakacaksın derler. Kazbeginin durumu da tam olarak öyle. Neredeyse film yanacak.
Bu gidişle biz yeni bir yağışlı hava dalgasına yakalanacağız. Erdala artık yola çıkalım dedim. Erdalı inerken Smart markette bekleyeceğim. Bu arada internete de girerim.
Erdal bastı gitti ben hala fotoğraf çekmeye devam ediyorum.
Kazbegiden çıkıyorum. Bir daha buralara gelir miyim bilmiyorum ama içimde yeniden geleceğim hissi var. Hatta kalabalık bir dost gurubu ile Kafkaslar turu yapacağımızı hissediyorum.
Sonunda Erdala yetiştim. Yanından geçerken seni seyir terasında bekleyeceğim dedim. Erdal beni bekleme sen devam et dedi. O zaman Smartta beklerim dedim.
Bu yolda bisiklet sürmek istemez misiniz? Madem öyle neden hala oturuyorsunuz kalkın gelin buralara doğallığın güzelliğin keyfini çıkarın. İlerideki tabelada 5800 metre uzunluğunda % 6 eğimli bir yokuş çıkacağımız belirtiliyor.
2 gün önce oldukça yavaş indiğim çamur içindeki yol biraz güneşi görünce kurumuş. Burası kara yolu tarla değil. Yokuşun başlangıcında eğim % 6 olarak verilmiş olmasına rağmen ilk 1 km de 100 metre yükseldik ki buda % 10 eğim demek.
Buraya gelirken fotoğraf çekmek için durmama rağmen yağmur ve soğuk yüzünden uğrayamadığım çeşmeye gidip şişemi maden suyu ile doldurdum. Tadı pek hoşuma gitmedi ama herkes doldurduğuna göre vardır elbet bir hikmeti. Belki bekleyince kükürt kokusu gider.
Bozuk yolda ilerlemeye devam ediyorum. Yanımdan geçen araçlar korna, selektör ve el sallayarak selam veriyorlar. Yol çalışması yapan işçilerse tezahüratları ile beni gaza getirmeye çalışıyorlar.
Arkamdan gelen iki motosikletli bir anda gözden kayboldular. Bazen acaba mtosikletim olsa nasıl olur diye düşünmüyor değilim ama bu sadece düşüncede kalıyor çünkü ne o motoru alacak nede ona benzin koyacak bütçem var. Üstelik böyle yavaş giderken onlardan çok daha fazla ayrıntıyı fark edip çok daha fazla tanıma fırsatı buluyorum gezdiğim yerleri.
Tabeladan sonra inmeye başlamıştım ki yolda enlemesine akan su birikintisi gördüm. Arka lastiğim çamur sıçratıp rüzgarlığımın arkasını kirletmesin diye oldukça yavaşladım. Su birikintisini tam geçerken sol taraftan bir köpek havlayarak bana doğru koşmaya başladı. Bu köpek Kazbeğiye giderken bana 5. olarak saldıran ve elinden jip sürücüsünün yardımıyla kurtulduğum köpekti. Hemen hızlanıp elinden kurtuldum ve böylece rövanşı köpeğe kaptırmamış oldum.
Smart markette mola verdim. Haçapuri ile 1 litre lemonad alıp cam kenarına oturdum. Bir yandan haçapuri yiyip bir yandan internette geziniyorum. Neden sonra Erdalın hızla geçtiğini gördüm. İnternette gezintiyi bitirdikten sonra dışarı çıktım. Dışarıda fotoğraf çeken bir kadından fotoğrafımı çekmesini istedim.
Burası da bir seyir terasıymış. Madem durduk seyredelim bakalım. Bu terastan az sonra yanına ineceğim nehir, içinde bulunduğu vadi ve buraya kıvrıla kıvrıla çıkan hani 2 gün önce video çektiğim yolun bir kısmı görünüyordu.
Artık eğim iyice azalmıştı. Yolda Erdala bir kez daha yetişip geçtim. Az ilerde karşıdan gelen Polonyalı bisikletli ile sohbete başladık. Erdal fotoğrafımızı çekip devam etti.
Polonyalı Kutaisiye kadar uçak ile gelmiş. Oradan buraya pedal çevirmiş. Amacı Kazbeg dağına tırmanmakmış. Hiç olmazsa 4000 metrede meteoroloji istasyonunun yanındaki kampa kadar çıkmak istiyormuş. Yol hakkında bilgi verip birbirimize iyi şanslar diledikten sonra ayrıldık.
Yolda Erdal'a 10 km kadar uzaktaki Pasanauride durup bekleyeceğimizi öğle yemeğimizi de orada halledebileceğimizi söyledim. Yol kenarındaki bir başka anıt.
Muguda ya geliyorum. Çok acil ihtiyaç molası vermem lazım. Yolun karşı tarafına geçtim. Burada ihtiyaç gidermek çok doğal karşılanıyor. Ayıp değil. Geçen yıl Kutaisi girişinde 2 kişinin kol kola girmiş halde ihtiyaç giderdiklerini görmüştüm. Ben yinede kendi geleneklerimize uygun davranmayı tercih ettim. Bu arada aşağıdaki vadiyi de görüntülüyordum. Yol kenarında Rus plakalı bir jip durdu. Sağ taraftan inen genç bir adam yanıma gelip arkadaşımla bir bisikletlinin Tiflisten buraya kaç günde gelebileceği konusunda iddiaya girdik. O bir hafta dedi, ben 2 gün dedim hangimizin tahmini doğru dedi. Ben bu yolu 2 günde geçmeyi planlamıştım ama 2 gün önce 1 günde geldim hemde 12 saatte deyince genç adam sende çok hızlıymışsın deyip gülerek uzaklaştı.
Pasanaura da Erdalı bekledim. Gelince birlikte bir bakkala gittik. Ben yolda hacapuri yediğim için karnım acıkmadı, dondurma yedim. Burada 50-60 Tetriye satılan dondurmaya dadandım sürekli ondan yiyorum. Bana çocukluk yıllarımda yediğim kasatoyu anımsatıyor. Erdal bakkaldan bir şeyler alıp yedi. TV de kadın bir türk dizisi izliyordu. Dizi Erdalı da sarmış olacak ki sen git ben biraz syrettikten sonra yola çıkacağım dedi. O zaman Ananaurideki kilisenin yanında bekleyeceğim dedim ama Erdal beni bekleme devam et, Ana yola çıkacağımız sapakta buluşalım dedi. Anlaşılan bu gün Erdal kafasına göre sürmek istiyor. Rüzgar dağdan indiğimizden beri sürekli karşımızdan esiyor, bize göz açtırmıyor. Gelirken de rüzgara karşı sürmüştüm, dönerken de rüzgara karşı sürüyorum. Mozaik pano ile süslenmiş bir durak daha.
Kilisenin önündeki meydana geldiğimde bir süre önce yolda konuştuğum Rus genç beni görmüş yanıma geldi. Satıcılardan aldığı yerel fıstıktan bir avuç verip senin enerjiye ihtiyacın var dedi. Kale ve manastırı gezmek için yan taraftaki yoldan aşağı indim. Manastıra yeni evli bir çift gelmiş fotoğraf çektiriyorlardı.
Göl kıyısına indim. İnsanlar güneşlenip göle giriyorlardı. Burada markette var. Göl kenarı konaklamak için çok müsait. Eğer bir gün Kazbeğiye gitmek isterseniz ve bu yolu 2 günde geçmeyi planlarsanız 1. gün konaklama noktası olarak mutlaka burayı seçin.
Bu gölde yüzülür. Göl kenarından yukarı çıkarken karşıdan gelen iki kişiden birisi sanırım yukarıdaki bisiklet sizin dedi. Evet dedim. Bizle bisikletle Kazbegiye gidiyoruz şimdi aşağı yüzmeye gidiyoruz, daha sonra yola devam edeceğiz dedi. Bu arkadaşlar da Polonyalıymışlar. Kendilerine bol şans dileyip yol hakkında sordukları soruları yanıtladıktan sonra oradan ayrıldım.
Manastırdan hemen sonra başlayan günün son yokuşunu da çıkıp aşağı indim ve az ileride bir başka bisikletlinin geldiğini gördüm. Bu arkadaşta İtalyanmış. Bu saatten sonra Nasılsa Kazbegiye gidemezsin Ananuride göl kenarında konakla yüz dedim. Önerime uydu mu bilmiyorum.
Hava çok sıcak, dilim damağıma yapıştı. Erdalı beklemek için yol kenarındaki şatafatlı bir kır lokantasına girdim. Kadın garsona bira içeceğim dedim. Kadın Gürcü birası mı olsun yoksa Alman birası mı diye sordu. Gürcü birasının biraz daha ucuz olduğunu bildiğimden Gürcü birası olsun dedim. Garson buz gibi birayı getirip önüme koydu. Bir çırpıda birayı içip bitirmemle kadın başımda bitip bira dedi. Yahu kardeşim bu ne ya insana nefes alması için bir pay bırakılır. Belki burada adet hiç ara vermeden servis yapmaktır. Getir ama hemen değil 15 dakika sonra dedim. Ben aradığımda Erdalın telefonu kapalıydı, az önce Erdal aradı bakkaldaymış. Bana ekmek ve su almasını söyledim. Bu arada 5 dakika sonra 2. bira da geldi. Bu sefer zamanı uzatmak için birayı yavaş içmeye gayret ettim. Ulan kadın ha bire birayı burnuma dayıyor, kim bilir ne kara hesap gelecek. Aklımdan bunlar benim derimi yüzerler diye geçiriyorum. Bira biter bitmez kadın yine bira diye dikildi başıma. Hayır dedim hesabı getir. Burada içip küfelik olacağıma dışarıda dikilmeyi tercih ederim. Kadın gidip geldi 3 lari dedi. Şaşırdım. Böyle bir yerde 3 lariye 2 bira çok ucuz. Bira bakkalda bile 1.3 lari. Hadi bu fıçıdan doldurduğu için maliyeti daha ucuz diyelim ama 1,5 lari de çok ucuz. Bu kafayla giderse bunlar kapıya kilit asarlar.
Erdal siparişlerimle birlikte geldi. Kendisine de su almış. Abi bunları sen taşı rüzgar beni mahvetti dedi. Poşeti benim bağaja bağladım. Bu esnada karşıda bir gencin otostop yaptığını gördük.
Seslenince genç yanımıza geldi. Buda Polonyalıymış. Bütün Polonyalılar Gürcistana gelmiş Polonyada kimse kalmamış deyip sabahtan beri gördüğümüz 2 Polonyalı bisiklet gurubuna ait 3 kişide bahsettik. 2 kişilik Polonyalı gurupla 2 gün önce Tifliste hostelde beraberlermiş.
Polonyalı Philip ile fotoğraf çektirdim. Philip ben otostop yapmaya devam edeyim akşam olmadan bir araç bulmam lazım diyerek yeniden yolun karşısına geçti. Kendisine bol şanslar diledik.
Erdala sen git Orhan abi ben biraz yavaş geleceğim dedi. Kendisini 20 - 25 km ileride geçen yıl konakladığımız yol kenarında bekleyeceğimi söyleyip devam ettim. Yol kenarındaki afet evleri. Savaşta zarar görenlerin kaldığı söyleniyor.
Erdalın verdiği poşeti bağladığım lastikleri sökerken lastiğin kancasını bagaja bağlayacağıma bu şekilde arka fren teline bağladığımı gördüm. Son 20 km yi bu şekilde gelmişim. Pes artık. İnsan mazoşist olsa bunu yapmaz. Kendimden korkmaya başladım. Not: Fotoğrafları durumu daha iyi izah edebilmek amacıyla daha sonra Hopada çektim. Olay anında insan bazen yorgunluktan bazı şeyleri düşünemiyor.
Erdal beni tebrik etmen lazım Orhan abi bu gün 151 km yapmışım, o 6 km lik yokuşu bisiketten hiç inmeden kolayca çıktım dedi. Km saatime bakıp benimki 145 km gösteriyor, yolda 2 kez km saatimi uyandırmayı unutup bir süre öyle gitmiştim onuda eklersek 147 km olur senin km saatin fazla gösteriyor ama yine de tebrik ederim dedim. Erdalla benim km saatim yola çıktığımız gönden beri uyuşmuyor, onunki bana göre fazla yazıyor. Bende her seferinde Erdalla seninki fazla yazıyor, doğrusu benimki diye iddialaşıyorum. Gece aklıma benim bundan önceki 700*32 lastiklerin yerine bu tura başlarken 700*35 lastik taktığım geldi. Bu değişikliğe göre km saatimin lastik ayarını değiştirmemiştim. Bu durumda tekerleğim bir turda eskisine göre daha fazla yol katediyor ama km saatim az okuyordu. Benim km saatimin yanlış olduğu az yazdığı ortadaydı. Erdalla aramızda yaklaşı 67 km de 3 km fark oluşuyordu. Ne kadar mütevazi insanım yaptığım km yi bile az gösteriyorum. Yalnız şöyle bir durum var. Son iki etabın tur mesafelerinde km saatimin yazdığını GPS cihazının yazdığını karşılaştırıyorum aynı veya çok yakın rakamlar çıkıyor. Bu durumda Sigma km saatlerin lastik seçim değerleri yanlış olabilir. Yada Garminin GPS i yanlış hesaplıyor. Bu günkü tur mesafesi: 145 km
Böylece uzun yokuşlu etaplar bitmiş oldu, tur tam bir tur formatına dönüştü. Benim sevdiğim tarz bu değil. Turun zorlu, yokuşlu olması lazım. Daha öncede söylediğim gibi benim tarzım performansa dayalı tur bisikletçiliği.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder