Arkadaşlar sen nasılsa bize yetişirsin deyip gittiler, ben son birkaç fotoğraf çekmek için çaba sarf ediyorum. Nedir benim bu talihim ya, herkes beni süpermen sanıyor. Bende motor yok ya.
Tam hareket etmiştim ki ne göreyim. Bizimkiler bisikletlerini panelvana yerleştirmekle meşguller. Üstelik bu işi o kadar telaşla yapıyorlar ki belli ki bana yakalanmak istemiyorlar. Hemen durup zoom yaparak bu anı kaydettim. Hakan panel vana binmiş, bisikletini içeri yerleştiriyordu, Erdal da kendi bisikletini vermek için hazırlık yapıyordu.
Yanlarına geldiğimde Hakan panel vanın içinden abi Akhalkalakide görüşürüz diye seslendi. Yine yalnız kaldım. Bu benim kaderim olsa gerek.
Yol sürekli yükseliyor ama eğim az olduğundan bunu fark etmiyorsunuz.
Buradaki alabalık çiftliği kapanmış ama daha ileride gördüğüm derenin karşı kıyısındaki faal alabalık çiftliğinin fotoğrafını çeksem mi acaba diye düşünürken çiftliği yola bağlayan köprüye 5 köpeğin havlayarak hücum ettiğini görünce pedala kuvvet deyip kaçmak zorunda kaldım.
Yol kenarındaki bir aralıkta pazar yeri var. gezmeyi çok istememe rağmen bisikletimi bırakacak kimse olmadığından girişten bir kare görüntü almakla yetindim.
Peynir ve ekmek almam lazım. Bir markete girdim. Batumda hostelde görevli kıza yazdırdığım Gürcüce peynir kelimesini satıcıya söyledim ama adam bir şey anlamadı.
İleride yol kenarındaki Ararat markete girdim. Aynı kelimeyi ona da söyledim o da bir şey anlamayınca raflara ve buz dolabına bakınıp peyniri bulup gösterdim. Ekmekte sorun yok onu çok iyi telaffuz ediyorum.
Burada Erdal ve Hakan ile buluştum. Hakana bisikletleri yükleyip Akhalkalakide görüşürüz dedin. İnsan hiç olmazsa nezaketen abi yükünü ver taşıyalım der dedim. Hakan teklif etsem kabul etmeyeceğini bildiğimden söylemedim dedi. Tabi ki kabul etmezdim dedim. Bir şeyler içip atıştırdıktan sonra yola devam ettik.
Saat erken olduğundan Ermenistan'a girmeye karar verdik. Marketin önünde son alışverişlerimizi yapmak için durduk. Gyumriye kadar para bozdurmak istemiyoruz.
Market sahibi Ermeni asıllı Alexander Türk olduğumuzu ve İstanbuldan geldiğimizi duyunca çok şaşırdı. Bizimle Türkçe konuşup bana daha önce buradan geçen bisikletçiler ile çektirdiği fotoğraflarını gösterdi. İlk kez Türk bisikletliler ile karşılaştığını söyledi. Bende adresini alıp beraber çektirdiğimiz fotoğrafı yollayacağıma söz verdim.
Sınır göründü ama yağmurda çiselemeye başladı. Karşıdan esen şiddetli rüzgar bizi zorluyor. Az önce altimetrem 2120 metreyi gösteriyordu. Yanılma payını göz önüne aldığımızda demek ki en yaklaşık 2200 metreden geçmişiz. Hakanda ve bende biraz tedirginlik var. Hakan aman abi fotoğraf çekip başımızı belaya sokmayalım bir şey olursa bizimle ilgilenecek elçiliğimiz bile yok deyip soran olursa Almanım diyelim diyor. Bende o zaman aramızda Almanca konuşmamız lazım ki hiç birimiz Almanca bilmiyoruz Türkçe bilenler Alman olmadığımızı anlarlar deyip eğer daha girişte kötü muamele ile karşılaşırsam girmem geri dönerim kimseye kendime hakaret ettirmem diye ekledim. Hakanda bende daha önce Ermenistana giden bir Türk gezginin sürekli kimliğini gizlediğini yazdığı günlüklerinden oldukça etkilenmişiz.
Sınırda Erdalın gelmesini bekleyip hep birlikte sorunsuz olarak Gürcistandan çıktık.
Aradaki yol çok kötüydü. Ermeni tarafında asıl geçiş kapısının inşaatı devam ettiğinden ulaşım servis yolundan sağlanıyor. Hakanın bütün endişelerine karşın birkaç poz fotoğraf çekmeyi ihmal etmedim.
Ermenistan Türk vatandaşlarına vize uyguluyor. Vizeyi sınır kapılarında ve hava alanında ülkeye girerken 3000 AMD karşılığında alabiliyorsunuz. Eğer önceden vize almak isterseniz elektronik vize müracaatı yapabilirsiniz. Hakan'ın önerisi ile ikimiz e vize müracaatı yaptık. Gelen e postada 10 $ vize ücretinin kredi kartımızdan tahsil edildiği, 2 gün içinde bizi bilgilendirip vize numarasını yollayacakları yönünde mail geldi. Daha sonra olumlu olumsuz bir yanıt gelmediği gibi verilen linke ulaşmakta mümkün olmadı. Bence en doğrusu sınır kapısından vize almak. Hakan görevli memura yaklaşıp pasaportunu ve e vize başvurusuna gelen e postayı gösterdi. Görevli pasaportu görünce bize komşu diye hitap etmeye başladı. Son derece kibar davranıyorlardı. Görevli vize numarası olmadığı için işlem yapamıyordu. Hakan ve ben parayı ödediğimiz halde yanıt gelmediğini söylüyorduk. Şefleri ve Murat adındaki vize görevlisi geldi. Murat biraz Türkçe biliyor. Erdalın Ruscası, benim ve Hakanın İngilizcesi ve Muratın Türkçesi ile her dilden iletişime geçtik. Diller birbirine karıştı ama sonuç olumsuz. Erdal bizim uyarımız ile başvuru yapmadığından onda sorun yok, o buradan vize alacak. Hakan bir anda benim mama Ermeni papa Türk dedi. Görevli bunu duyunca mama Ermeni diye sordu. Hakan evet deyince damgayı basıp geç dedi. Hakan kapıdaki görevli memura numara yapıp 10 $ ı kurtarmakla kalmadı bizden yaklaşık yarım saat önce Ermenistana girmiş oldu. Sıra bana geldi. Bende parayı verdim vizeyi alamadım diyorum ama görevli bilgisayar ekranını gösterip kayıt yok diyor. Sonunda tamam dedim bir kez daha ödeme yapayım dönünce dış işleri bakanlığınıza durumu bildirip paramı geri isterim dedim. Muratın yanına gidip başvuru formunu doldurdum. Vize ücretini AMD olarak istiyorlar $ kabul etmiyorlar. Erdal o sırada az ilerideki banka şubesine $ bozdurmaya gitmiş. Murat sende git bozdur dedi. Yolda Erdalı gördüm ben bozdurdum ikimize yetecek kadar para var deyip beni geri çevirdi. Önce Erdal, ardından ben vizelerimizi alıp giriş yaptık. Sınırı geçtikten sonra dönüp kapının fotoğrafını çektim.
Erdalda benim fotoğrafımı çekti. Bu sırada sınır kapısının yanındaki kulübeden çıkan bir görevli kapının fotoğrafını çekmenin yasak olduğunu söyleyip fotoğraf çrkmememizi söyledi.
İleride bir kiliseyi görünce bisiklet üzerinde giderken fotoğrafını çektim ama yol kenarından birisi bana seslenip fotoğraf çekme dedi. meğer kilisenin yanında askeri birlik varmış ve bana seslenen nöbetçiymiş. Tamam deyip devam ettim. Bu kısa süredeki ilk izlenimim ülkede militarist bir hava hakim Gürcistandaki kadar rahat hareket edemiyorsunuz.
Bir çeşmenin yanında sularımızı doldurup Erdalı beklemek için durduk. Sınırı geçince telefonlarımız kesildi. Ekranda Beeline AM yazıyor ama Türkiyeyi ve birbirimizi arayamıyoruz. Telefon hattımızı burada kullanabilmek için Roaming işlemini yaptırmamız gerekiyormuş. Onun için aranın fazla açılmamasına özen gösteriyoruz.
Rüzgar çok fazla bizi oldukça etkiliyor. Erdala istersen burada kalalım yarın devam edelim sabah rüzgar durur dedik kabul etmedi. Ben iyiyim gidelim dedi. Buz gibi akan sudan matarasını doldurdu Gyumriye doğru devam ettik.
Yanıma gelen Hakan abi aramızdaki mesafeyi 50 metreye kadar düşürdüm ama sonra terleyip durdum üzerimdeki rüzgarlığı çıkardım bu arada ara bir anda 150 metreye çıktı koptum diyor. Önemli olan uygun zamanda uygun hamleyi yapabilmek ve gücü ekonomik kullanmaktır.
İnerken bir ara yanımdan geçen Hakan abi kaç km ile gidiyoruz diye seslendi. Baktım kadranda 72 km görünüyordu. Bu anda yanımdan geçen Hakanın hızı benden daha fazlaydı. Erdal daha sonra 82 km yi gördüğünü söyledi.
Geniş bir caddenin çevrelediği caddede ilk bakışta karşıdan karşıya geçmek zor gibi görünüyor. En azından bu kadar geniş ve boş bir cadde İstanbulda olsa sabahtan akşama kadar bekleseniz karşıdan karşıya geçemezsiniz.
Meydanın tam ortasında bir heykel var. Bir yandan fotoğraf çekiyoruz bir yandan çevreyi tanımaya çalışıyoruz. Hakan ile Erdal döviz bozdurmaya gittiler. Erdala 50 $ verip bozdurmasını söyledim. Geldiklerinde 1 $ 409 AMD dediler. Tam GEL e alışmışken şimdi başımıza birde AMD çıktı. Bir türlü TL karşılığını bulamıyoruz. Fiyatı önce $ a sonra TL ye çeviriyoruz. Ben kolaylık olsun diye fiyatı 200 e bölüp yaklaşık TL karşılığını bulmayı tercih ettim.
Kalacak bir yer bulmamız lazım ve burada yardımımıza Lonely Planet yetişiyor. Konaklama yapabileceğimiz yerlere göz gezdirip en ucuz yer olan B&B (Bed and Breakfast) Yatak ve kahvaltı sunan Donara Kazaryanın pansiyonunu seçtik. Adresi çevredekilere sorup o tarafa doğru yöneldik.
Tarife göre önce Gorki caddesindeki Vanatur otelini bulup otelin hemen yanından sağa dönüp 140 numaralı eve ulaştık. Kapıyı çaldım. Çıkan kadına Donara hanımın evi burası mı diye sordum evet dedi. Adresi Lonely Planetten bulduğumuzu yer varsa kalmak istediğimizi söyledim. Nereden geliyorsunuz diye sordu Türkiyeden dedim. Buyurun yer var dedi. Kitapta fiyat için yatak ve kahvaltı 6000 AMD diye yazıyor. Fiyatı sordum kadın 6000 AMD dedi. İskonto yapıp yapamayacağını sordum 5000 AMD ye anlaştık yalnız kahvaltı yok. Bizim için sorun değil yanımızda yiyecek var. Donara hanımın kızı olan bayan Vartuhi bahçe kapısını açtı, bisikletlerimizi içeri aldık. Bize 1 tane 2 yataklı bir tane de tek yataklı oda verdiler. Tek kişilik odayı Erdala verip Hakanla iki kişilik odaya yerleştik. Duş önceliğini sağ olsun arkadaşlar bana verdiler. Ben duştan çıkınca bayan Vartuhi lütfen arkadaşlarınıza söyler misiniz suyu idareli kullansınlar burada su sıkıntısı var, kullanma suyu depodan geliyor biterse susuz kalırız dedi. Vartuhi İngilizce öğretmeni olduğunu ama geliri yetmediği için evini pansiyon olarak verdiğini söyledi. Duştan sonra yemeklerimizi yiyip dışarı çıktık.
Buraya geldiğimde hani bu caddede karşıdan karşıya geçmek çok zor demiştim ya hiçte öyle değilmiş. Şoför sizin yaya geçidinin yanında kaldırım kenarına geldiğinizi görünce hangi hızda gelirse gelsin zınk diye durup size yol veriyor. Bizdeki gibi ondan önce geçerim deyip hızını arttırmıyor veya yayaların üzerine aracını sürmüyor. Karşısındakinin bir insan olduğunu görüp ona hak ettiği saygıyı gösteriyor. Tavuk kovalar gibi aracını üstünüze sürmüyor. Ne demek istediğimi videoyu izleyip görebilirsiniz. Bu ülkede ehliyeti olan, olmayan, almaya niyetlenen herkesi Gyumriye gönderip yaya geçidinin ne anlama geldiğini, yaya geçidinde nasıl davranılması gerektiğini gösterip öğretmek gerekir.
Gece yarısına doğru eve dönerken kilosu 180 AMD ye kayısı aldık. Kayısılar kocaman ve tam kayısı tadında. Fiyatı da bizim ülkemize göre çok ucuz. yaklaşık 0,9 TL. Eve geldiğimizde bizden önce gelen ve bahçenin diğer tarafındaki evde kalan İtalyan bir bisikletlinin daha olduğunu öğrendik. O Erivandan gelmiş sınıra gidecekmiş. Kayısıları yiyip yatmak için odalarımıza çekildik. Ev halkı hep birlikte bezelye ayıklıyorlar. Eğer yemek fabrikası için hazırlık yapmıyorlarsa herhalde dondurup kışın kullanacaklar. Bu günkü tur mesafem: 133 km.
Hakan kredi kartımın ödemesini dün yaptım. Gelen mailde her ne kadar 10 $ vize ücreti tahsil edildiğini yazıyor olsa da tahsilat yapılmamış. Bu durumda senden de tahsilat yapılmadığını düşünüyorum hakikaten vize ücretinden yırttın. :)
Orhan abi validem duymasin Ermeni dedigimi. On dolar vize parasindan yirtmak icin kirk yillik haci anami Ermeni yaptik ;)
YanıtlaSilHakan kredi kartımın ödemesini dün yaptım. Gelen mailde her ne kadar 10 $ vize ücreti tahsil edildiğini yazıyor olsa da tahsilat yapılmamış. Bu durumda senden de tahsilat yapılmadığını düşünüyorum hakikaten vize ücretinden yırttın. :)
SilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil