09 Haziran 2012 Cumartesi
Sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra 07:00 de yola çıktık.
Bu günkü yol haritamız:
Find more Bike Ride in KuåÇU, Turkey
Dün sabah olduğu gibi yine bir yokuşla başladık. Buralar çok güzel ama eğim grafiğine baktığımızda testere dişi gibi. Sabah yine yol hakkında arkadaşlarımı bilgilendirdim. Bu konu ile en ilgili olan Mustafa. sabah telefonumu açıp yol durumuna bakmasam mutlaka yol durumunu soruyor.
Tepeden dün geceyi geçirdiğimiz Aydos koyunun görünüşü.
Hava sıcak, dün karşıdan esip bizi zorlayan rüzgar bu gün şimdilik yok. Dün rüzgar öğlen 12 de başlamıştı öğlene kadar bir an önce ne kadar yol alırsak iyidir dedim.
Yolda asfalt yer yer erimiş. Bu bisikletin zor ilerlemesine neden oluyor. Asıl kötüsü tekerleklere yapışan küçük taşlar dönen tekerlekten sıçrayık ayakkabılarımın içine giriyor. Buda arada sırada durup ayakkabılarımın içini temizlememi gerektiriyor. Arada bir ön tekere yapışan büyük taş parçaları çamurlukla tekerin arasına sıkışıp sinir bozucu ses çıkarıyor.
Bütün zorluklara yorgunluğun verdiği bacak kaslarımdaki ağrı ve bu gün mesaiye 09:30 da başlayan rüzgar da eklendi. Bunlara rağmen güzelliklerin farkındayım ve durup seyrediyor, fotoğraflıyorum.
Köylerdeki kiraz ağaçları her daim göz hapsimizde azıcık yola taşmış dal görmeyelim biz affetsek Mustafa affetmiyor.
Bu koyların her birinde konaklamak istiyorum.
Rüzgara rağmen şansımıza hırçın Karadeniz yola çıktığımızdan beri dümdüz ve turkuaz rengi.
Yeşilin, mavinin renk cümbüşü yolun bütün zorluğunu bize unutturuyor.
Alayazı köyünün girişi.
Şileden beri ilk kez bir deniz feneri ile karşılaştık. Belki daha öncede yanından geçtiğimiz fenerler olmuştur ama yorgunluktan dikkatimden kaçmıştır.
Adı Kerempe feneri.
Bu ağacın dallarının kızıl rengi dikkatimi çekti.
Doğanyurta geldik. Sabahtan beri 50 km yol geldik. Burada yemek molası vereceğiz. Çay ocağının yanındaki marketten alışveriş yaptık. Cihan market sahibinin Süleyman Şatır'ın akrabası olduğunu söyledi. Onun adı da Süleyman. Süleyman bey ile rahmetliyi anıp bir süre sohbet ettik. Volkan ortada yok, Cihan telefonla aradı bir araçla İneboluya geçiyormuş araçta o anda Doğanyurttan yakıt alıyormuş. Cihan endişesinde haklı çıktı bu iş alışkanlık halini alacak.
Yemekte kahvedekilerle sohbet ediyoruz ve her zamanki gibi konu sonunda bu işin zorluğu ve o yokuşu çıkarsın çıkamazsın iddialaşmasına geldi. Orta yaşlı birisi Doğanyurtun çıkışındaki yokuşu çıkamayacağımızı ancak iterek çıkabileceğimizi söyleyip işi iddialaşmaya kadar getiriyor. Hatta siz yokuşları iterek çıkıyorsunuz diyecek kadar da kendi düşüncesinden emin. Beni gösterip hadi siz neyse ama bu asla çıkamaz diyor. Mustafa sen ona bakma o hepimizden hızlı çıkar deyince adam inanmadı. Mustafa eğer araban varsa yokuşta bizi takip et gözlerinle gör diyerek tartışmaya noktayı koydu. Yemekten sonra yola devam ettik. Doğanyurtun yukarıdan görünüşü. Yokuş adamın dediği kadar yokmuş, hafif geldi.
Gördüğüm her koyu belki bir gün yeniden gelirim veya bu yazı dizisini okuyup ta gelmek isteyenler olabilir diye fotoğrafladım ama yola çıkmaya karar verirseniz bu koylardan bazılarına karadan ulaşım olmadığını bilmeniz gerekir. Burası Kayran köyünün sahili ve ulaşım var.
İleride Özlüce görünüyor.
Özlüceye geldik. İneboluya çok az yolumuz kaldı.
Karayolları eriyen asfalta kum döküp araçların güvenliğini sağlamış ama bizim canımıza okudu.
Rahmetli Süleyman Şatır'ın memleketi İneboluya geldik, tur programına göre burada konaklamamız gerekiyor ama yarın gideceğimiz Sinop etabını kısaltabilmek için Abanaya devam edeceğiz. Özlücede konuştuğumuz yerliler yolun İneboludan sonra düz olduğunu söylediler. Volkan Abanaya gidiyormuş kalabileceğimiz bir yer bulmasını söyledim. Buradan yiyecek alıp yola devam edeceğiz. Mustafa daha erken Abanaya değil daha ileriye devam edelim diye ısrar ediyor. Ben Abanada kalma taraftarıyım 25 yıl kadar önce bu bölgenin ününü duymuş ama bu güne kadar gelememiştim. Bisiklet görmediğim, gitmediğim pek çok yere gitmemi görmemi sağladı.
İneboluya ilerlerken bir Alman bisikletçi ile karşılaştık. Yol hakkında kısa bir sohbet yaptık, o bize gideceğimiz yönün zorluğunu bizde ona gideceği yöndeki yol hakkında bilgi verdik. Buralarda konaklamayı düşünüyordu az önce yanından geçtiğimiz motellerde konaklayabileceğini söyledik.
Fazla vakit kaybedip kaslarımızı soğutmayalım, yola devam.
Bu gün İnebolunun kurtuluş günüymüş. Şenlikler var.
İnebolunun çarşısında kısa bir tur atıp yiyecek içecek bir şeyler aldık.
Sahilde içeceklerimizi içip bisküvilerimizi yiyip 23 km uzaktaki Abanaya doğru yola çıktık.
İnebolu Abana arası 23 km ve düz yolda güle oynaya hep birlikte gideriz derken küçük iniş ve çıkışlardan oluşan testere dişi gibi bir yolla karşılaştık aslında yolun böyle olduğu bendeki eğim grafiğinde görünüyordu ama yerlilerin dümdüz yol söylemlerine inanmak işimize gelmişti. Eğimli yol yeniden dağılmamıza neden oldu. Bir yokuşun üstünde ihtiyaç molası sonrası bir baktım Cihan ile Mustafa geçmiş gidiyorlar. Geçerlerken hiç farkına varmadım. İleride yetiştiğimde Mustafa sen önde değilmiydin nereden çıktın dedi. Onlarda beni görmemişler demek ki iyi kamufle olmuşum. Yolun devamında yeniden öne geçtim. Az sonra yeni bir yokuşu çıkarken önümde römorklü bir bisikletle giden turcuyu gördüm. Yanından geçerken selam verdim ve devam ettim. Yokuş çıkarken konuşup Allahın bahşettiği nefesimi boşa tüketmek istemiyorum. Yokuşun üstünde kendisini beklemek için durduğumda dalları ağırlıktan sarkan kiraz ağacını görünce yemeye başladım.
Kiraz yerken arkadaşımızda geldi tanıştık. Ahmet Gül bizden bir gün önce Sapancadan yola çıkmış.
O sırada Cihan ve Mustafa da geldiler.
Volkan limanda bir kamping bulmuş ve çadır başı 5 TL ye anlaşmış. Yeniden yola koyulduk ve Abanadayız.
Sevgili Ahmet üçümüzü bir arada görüntüledi.
Cihan ile Mustafa önden giderken ben Ahmet ile sohbet ediyordum. Ahmet arkadaşların gidiyor geride kalma git dedi ama zaten Abanaya geldiğimizden sohbete devam ettik sonrasında baktım ara iyice açıldı kamp yerini aramamak için onlara yetişmeye karar verip hızlandım ama Abanada onları kaybettim. Volkanı arayıp kamp yerini bulduktan bir süre sonra Cihan ile Mustafa geldiler, onlarda bir marketin önünde benim gelmemi beklemişler. Daha sonra Ahmette aynı kampa geldi.
Bu günkü pedal çevirme süremiz:
Tur mesafesi:
Ortalama hızım: Bu hız herhalde şu ana kadarki en düşük hızım ve buda etabın zorluğunun en açık göstergesi.
En yüksek hızım:
İneboluda devam edelim Abanadan daha ileri gidelim diyen Mustafa Abanaya geldiğimizde pes etmişti.
Bir gün daha bitiyor. Yemekten sonra Avrupa şampiyonası maçını bile izlemeden yatıp uyuduk. Diğerlerini bilmiyorum ama ben çok yorulmuşum bu gün. Yarın Sinop'a gitmeyi planladık bakalım gidebilecek miyiz? Sevgili Ahmet yanındaki poşet çayları bize hediye etti, telefonunu verdi ve Sapancaya yolumuz düşerse mutlaka beklediğini söyledi. Bu davetine en kısa sürede icabet edeceğim.
Aramızda konuşurken konu sponsorlara geldi. Volkan tur için kendisine sponsor olmaları için Atlas dergisine yazdığını ama yanıt alamadığını söyledi. Mustafaya sende sponsor aradın mı diye sordum kullandığım bisikletin üreticisi Salconaya baş vurmayı düşündüm ama sonra vazgeçtim dedi. Vay be dedim turu hazırlayan olarak herhalde bir ben sponsor peşinde koşmamışım dedim. Cihan'ın böyle bir arayış içinde olmadığını biliyorum. Bir arkadaşım ile konuşurken teknik malzeme eksikliği nedeni ile çok daha iyi kayıt altına alabileceğim bu turu yeterince daha doğrusu arzuladığım şekilde kayıt edemeyeceğimi söyleyince sponsor arasana dedi ve bir süre sonra başvurmam için bir firmanın görevlisinin telefonunu verdi. Çok kişiyle çıktığımız bu turda böyle bir girişim yaşam felsefeme ters geldiği için hiç bir arayışa girmedim. herkes kendi imkanları ile tur yaparken sponsor desteği ile tura çıktığımda onları kullanmış gibi olacağımı düşünüyorum.
Arkadaşlar polemik yaratacak, 3. kişilere cevap hakkı doğuracak isimsiz yorumları maalesef yayınlayamıyorum. İlginize çok teşekkür ediyorum ama beni de anlayışla karşılayın. Teşekkür ederim.
YanıtlaSil