06 Haziran 2012 Çarşamba
Sabah 06:00 da kalktım az sonra yağmur başladı.
Aykut üstümüz kapalı olduğu için çadır kurmakla uğraşmayıp duvarın üzerinde yatmış iyi ki dönerken düşmedin diye hayret ettik kendisine.
Mustafanın çiviye astığı kaşarı kedi kapmış. 4 Zeytin, ekmek ve çayımız var. Sevgili Aykut sofrasını bizlere açtı ve yanında getirdiği helvasını ve yiyeceklerini bizlerle paylaştı. Bizde kendisine çayımızdan ikram ettik.
Bu günkü yol haritamız:
Find more Bike Ride in Turkey
Kahvaltıdan sonra Cihan ben Volkanı bulmaya gidiyorum diyerek yola çıktı. Güya bu gün önden gideceğim ama arkadaşlarımı bırakıp yola çıkmamak için birlikte toparlandım ve herkes hazır olduktan sonra yola çıktık. Önümüzde Göme köyüne çıkan yokuş var. Mustafa ilk başta takip etmeye çalışsa da bir süre sonra geride kaldı ama ben bu resmi çekerken yetişti. Aşağıda geceyi geçirdiğimiz kumsalı görüyorsunuz.
Filyos Zonguldak arasında banliyö treni çalışıyor. Mustafaya aslında Filyosa kadar trenle gidilip o zalim yokuşlardan kurtulunabilirdi dedim.
yolun devamında Mustafa yeniden geride kaldı ve bir süre sonra görünmez oldu.
İne çıka tatlı yokuşlarla devam eden yolun sonunda Filyosa geldim. Filyos sahili kamp kurmaya müsait. Durmadan devam ettim. Filyos çıkışında bir tepeyi aşıp aşağı indiğimde yolun sağındaki bahçeden dalları dışarı sarkan ağaçtan biraz kiraz yedim sonra kalanları Mustafaya bıraktım. Ağaçlarla kaplı güzel bir yolda gidiyordum.
Yol Filyos çayının yanında devam ediyor.
Yeni yapılan bir köprü ile çayın üzerinden karşıya geçtim.
25 km lik bir tempoyla gidiyordum. Bir benzincide su molası verdim. Bu molanın ağrıyan dizlerime de iyi geleceğini umuyorum.
Benzinciden çıkmaya niyetlenirken Volkan ile Cihan geldiler. Cihan abi neredesin Filyosta durmadan devam etmişsin yetişeceğiz diye basıyoruz dedi. Hiç yanıt vermedim ama dün önden gideceğimi söylemiştim diye geçirdim içimden. Biraz sonra Mustafa da geldi abi neredesin yetişmek için peşinden koşturup duruyoruz dedi. Kiraz yemedin mi diye sordum görmediğini söyledi. Yazık oldu kirazlara. Bir süre sonra Aykutta geldi ve hep birlikte yola çıktık. Önde Volkan ardında Cihan onun ardında ben ve benim biraz gerimde Mustafa 28-30 kmlik bir tempo ile anlamsız bir şekilde gidiyoruz. Bir süre sonra Aykutla aranın iyice açıldığını görüp yanından geçtiğimiz benzinciye girdim. Cihan ve Volkan devam ettiler. Biraz sonra Mustafa geldi ondan bir süre sonra ise Aykut. 20 km lik bir tempo ile birlikte Bartına ulaştık. Bu gün hiç bir şey istediğim gibi gitmiyor.
Sevgili dostum Aykuta gel birde birlikte fotoğraf çektirelim dedim. Bu molada Aykut bize ayak bağı olmamak için ayrılmaya karar verdiğini söyledi. Yokuşların kendisini yıprattığını, temponun yüksek olduğunu söyledi. Bartından otobüse binip dönmek konusunda kararlı. Buraya kadar gelmişken hiç olmazsa Amasraya gel, gör çok güzel olduğunu söylüyorlar dedim, kabul etti. Aykutun aldığı bu karar beni çok üzdü ama yapabileceğim fazla birşey yok. Trabzona kadar programdan sapmamız mümkün değil ve önümüzde zorlu bir parkur var. Aykut tura başlarken Samsuna kadar gelmeyi hedeflemişti. Eğer her şey yolunda giderse Trabzona hatta Gürcistana da gelmek istiyorum demişti.
Bartına girdiğimizde bir kavşakta Cihan ile Volkanı oturmuş bizi beklerken gördük. ve durmadan devam ettik.
Bartında Ereğlide olduğu gibi öğle yemeğinde hep birlikte peynir ekmek ve karpuzdan oluşan menü tercih ettik.
Yemekten sonra Aykut bir otobüs firmasının yazahanesine gidip otobüs saatlerini öğrenirken bizde kendisini bekledik.
Bartından çıkıp yeni yapılmış çift geliş çift gidişli yolda Amasraya doğru yola koyulduk. Tempomuzu belirlemek için Aykutu öne geçirdik. Karşıdan sert bir rüzgar esiyor. Aykut giderken zorlanıyor bu şartlar altında uzun süre gurubu çekmesi mümkün değil. Arkamdaki Volkana iri olduğu için öne geçip Aykutun önünde perdeleme yapmasını söyledim. Volkan öne geçti ama Cihan deryaline gireyim diyerek hemen arkasına geçti. Az sonra başlayan yokuşla birlikte Aykut ile öndeki 2 kişi arasındaki mesafe açılmaya başladı. Dolayısı ile ben ve Mustafa ile de mesafe açılıyordu. Bir süre sonra Aykutu geçip ön gurubu takip etmeye başladım. Yokuş sonunda iniş başladı ya bisikletimin ağırlığından veya bisikletimin akıcılığından yokuşlarda pedal çevirmeden herkesten daha hızlı iniyorum. Burada da bisiklet hızlandı ve öne geçip arayı açmaya başladım. Düzlüğe indiğimde de hızımı düşürmeden devam ettim.
Bartına gelirken ilk mola verdiğim benzincideki görevli yeni yoldan giderseniz yokuş daha az demişti. Az sonra sola doğru Amasrayı gösteren levhadan saptım. Yokuş başladı. Yeni yolda mıyım, eski yolda mıyım bilmiyorum ama benim arzum eski yoldan gidip tepeden Amasrayı görebilmek. Önümdeki köye doğru yokuşu çıkarak devam ettim. Bu sırada yağmur da başladı. Bartına gelirken yanımızdan teğet geçen yağmur bu sefer bizi yakaladı. Ahmak ıslatan cinsinden yağdığından yağmurluğumu giymeye gerek görmedim. Yağmurluk bu sefer terden ıslanmama neden olacak. Yokuşun sonuna doğru yağmur şiddetini arttırınca okulun yanında durup yağmurluğumu giydim. Az sonra da yağmur durdu, inişe başladım.
İşte Amasra da göründü.
Amasranın görünmesi ile birlikte yağmura aldırmayıp sık sık durup fotoğraf çakmaya başladım.
Amasraya ulaştım.
Eşim Amasrada Kuşkayası Pansiyona yerleşmiş. 2 yataklı oda fiyatı 50 TL. Sahibi çok kibar. Sezonda bu fiyatlarda değişiklik olabilir ama bu fiyat makul. Diğerleri bir aparta yerleşmişler. Sağolsun Mustafa yolda Aykutu yalnız bırakmamış, benden 2 saat sonra Amasraya ulaşmışlar. Mustafaya Aykuta yardımlarından dolayı çok teşekkür ediyorum aslında benim yapmam gerekeni o yaptı. Eğer Mustafa da alıp başını gitseydi Aykut muhtemelen benim sözüm üzerine Amasraya gelmeyi kabul ettiğine bin pişman olacaktı.
Bu günkü pedal çevirme sürem:
Bu günkü tur mesafesi:
Ortalama hızım:
En yüksek hızım:
Duş aldıktan sonra eşimle birlikte Amasrayı dolaşmaya çıktık. Buyrun birlikte gezelim.
Karşı tepedeki bir inşaat dikkatimi çekti. Bu yeşil katliamı değilse nedir?
2 gün sonra Kurucaşileye doğru devam edeceğimiz yok karşıda görünüyor.
Amasranın en eski ve en ünlü balık lokantası.
Motelin sahibinin oğlu oyuncak bebek gibi sevimli ve sürekli bilgisayar başında.
Akşam oluyor yemek vakti yaklaştı.
Yemeğe gündüz çay içmeye gidip çok beğendiğimiz sahildeki kafeye gittik. Menümüz Barbun tava ama aslında önümüze gelen tekirdi. Burada tavayı 3 kişilik olarak hesaplıyorlar. Porsiyon 20 TL, tava 50 TL. Bol bol yiyelim diye bir tava sipariş verdim yanında bira ve elbette Amasra salatası. Amasraya gidipte Amasra salatası yemeden geldiyseniz bu gidişiniz sayılmaz ilk fırsatta yeniden gidip Amasra salatası yemeniz gerekiyor. Salata değil adeta bir sanat eseri ve her işletmenin ahçısı kendine özgü süslüyor. Salata 10 TL ve sadece salata ile bile doyarsınız.
6. Gün 07 Haziran 2012 Perşembe
Bu gün tatil günümüz hava arada bir yağıyor. Motelimizin hemen karşısındaki Amasra arkeoloji müzesine gittik.
Hicri 1268 yılından kalma bir Akdeniz haritası.
Şu parmakların ve tırnakların düzgünlüğüne bakar mısınız?
Burada heykellerden bazılarının bulunuş şekli anlatılmış. Bu heykellerin başları yok ve bu şekilde özenle toprağa gömülü bulunmuşlar. Zamanında heykellere tapılıyor diye başlarının kırıldığı tahmin ediliyor diye yazıyordu. Ben hep başı olmayan heykel gördüğümde başını kırıp çalmışlar diye düşünürdüm. Demek heykele saldırı çok eski çağlardan beri varmış.
Bisikletin sahibi ortalıkta yok.
Sabah Cihanı ve sonra Aykutu aradım telefon açılmadı. Daha sonra Aykut arayıp bu gün Bartına dönüp Afyona gideceğini söyledi. Kendisini yol etmek için buluştuk. Bakın dedim aylar önce öyle bir günü dinlenme günü olarak tayin etmişim ki yağmurda ıslanmaktan kurtulduk dedim gülüştük.
Aykutu yolcu ettikten sonra bir ara açan havayı fırsat bilip denize girdik. Yarın kaldığımız yerden tura devam edeceğiz, bu dinlenme iyi oldu. Bundan sonra yıpratıcı etaplar var ve her gün 2000 metre civarında toplam çıkış var. Yani her gün bir Uludağ tırmanışı bizi bekliyor. Amasraya doyamadık ilk fırsatta eşimle birlikte yeniden gideceğiz.
Yağmur ve kopmalar dışında guzel bir gün olmuş. Amasra'ın güzelliğini bilirim. Bir gün ayırmanız yerindeymis. :)
YanıtlaSilSevgiler.