04 Haziran 2012 Pazartesi
Sabah kalktığımızda hava çok güzeldi.
Bir yandan kahvaltı hazırlıkları sürerken bir yandan da toparlanmaya başlamıştık.
Mustafa oldukça enerjik görünüyor. Kendisi ile ilk kez karşılaşmamıza rağmen kısa sürede esprili, cana yakın ve çalışkan kişiliği ile ekibimize renk kattı. özellikle yemek hazırlanması ve bulaşık işini halletmesi Volkan ile benim üzerimden büyük bir sorumluluğu aldı. Kasayı yönetmesi ile ayrı bir güzellikti.
Cihan nemden ıslanan çadırını kurutmak için üst kısmını çıkarıp ipe astı. Bu arada aniden bir sis tabakası gelerek karşı kıyıları etkisi altına alarak adeta bize Karadenizde olduğumuzu anımsatmak istiyordu.
Kefken de sisten görünmüyor.
Az önce fotoğrafını çekerken ne yaptıysam gölgemi kadraj dışına taşıyamadığım pırıl pırıl görüntünün yerini puslu bir görüntü aldı.
Bu günkü yol haritamız:
Find more Bike Ride in AkÇAkoca, Turkey
Hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra yola çıktık. Bu gün guruba afyondan gelen Aykutta Karasuda katılacak. Arkadaşlara bu durumu söyleyip fazla acele etmememiz gerektiğini söyledim. Erken gidersek beklemek zorunda kalacaktık, geç kalırsak Aykutu bekletecektik. Aykut Sakaryadan Karasuya bisiklet ile geleceğinden hemen hemen ikimizinde Karasuya kadar aynı mesafeyi pedallayacağız. Bu yolun geçen yıl Akçakoca İstanbul arasını geçtiğimden diğer arkadaşlara göre daha avantajlıyım, her bisikletli gibi bizi de en çok ilgilendiren yolun yokuş durumu. Telefonumdaki bilgiler ile kendilerine hangi km de kaç km lik yokuş çıkacağımızı, eğimi, toplam yükselme ve iniş miktarını söyleyerek yola çıkmadan önce arkadaşlarımı bilgilendirdim.
Mustafa yokuşlar konusunda bana takılıyor abi hiç vites küçültmeden çıkıyorsun diyor. 2 gündür sabahları dizlerime sadece kas gevşetici sürüyorum. Yokuş olduğu sürece sorun yok ama düz yolda sürekli pedal çevirmek zorunda kaldığımda dayanılmaz ağrılar başlıyor başka şeyler düşünerek ağrıları unutmaya çalışıyorum. :Yollar bozuk, bagaj ile çantalar zarar görmesin diye yavaş gidiyorum.
İlk köyün minaresi parlak metalle kaplı camisinde sularımızı doldurmak ve tuvalet ihtiyacımız için durduk.
Köy yollarında neşe içinde gidiyoruz. Volkan ile Cihan iyi bir uyum sağladılar Volkan yorulmadığı sürece birlikte pedal çeviriyorlar. Mustafa önümüze çıkan dut ve erik ağaçlarını boş geçmiyor. Belki bana önde hızlı gidiyorum diye kızıyorlar ama sık sık fotoğraf çekmek için durduğumdan bana yetişiyorlar. Guruptakilerin pek fotoğraf ile ilgisi yok. Yola çıkarken ve yolda mutlaka gördüklerini fotoğraflamalarını tavsiye etsem de bu pek bir işe yaramadı. Cihan neredeyse sadece tabelaların fotoğrafını çekiyor, Volkan makinesinin büyük olduğu için kullanmanın zor olduğunu ayrıca portre çekimine ilgi gösterdiğini söylüyor. Mustafa benden sonra herhalde en çok fotoğraf çeken. Adeta bir yarış temposunda gidiyoruz. Onların bu tutumu benim tempoyu daha da yükseltme isteğimi dürtüklüyor. Açıkçası fotoğraf çekerken geride kalıp yetişeceğim diye koşturmak istemiyorum.
Bu günkü yolumuz Karasuya kadar toprak ve mıcır olsa da Kefken çıkışındakinin dışında yokuş yok. Karasudan Melen ağzına kadar ise yol güzel ve asfalt, Melen ağzı ile Akçakoca arasında bir tepeyi aşmaya çalışacağız.
Köylülerin koydukları yol tabelası.
Sakin yollarda pedal çevirmek çok güzel.
Turdan bir gün önce Cihan ön bagaj almamı önermişti ve ben uygun bir bagaj bulamayınca sağ olsun bulmak için seferber olmuştu.
Arkadaşlara geçen yıl buradan geçerken İstanbula Melenden su getiren devasa borulardan söz etmiş ve borunun çapının fotoğrafta belli olabilmesi için içine girip fotoğraf çektirmenin iyi olacağını söylemiştim. Mustafa borulardan birisini görünce hemen içine girip poz verdi.
Karasuya yaklaştık ama bu boruların döşenme çalışmaları nedeniyle yol bozulmuş. Geçen yıl burada bisikletin ön tekerleği kaymış ve düşmüştüm.
Volkanın pedallarından birisi dağıldı, pedal miline basarak gidiyor. Karasuda yeni bir pedal alacak.
Camitepe köyüne geldik.
Bir dut molası. Mustafa hiç affetmiyor.
Sakarya nehrinden geçiyoruz.
Buradan itibaren yol güzel ama karşıdan esen rüzgar bizi etkilemeye başladı. Karasuya geldim. Aykut henüz gelmemiş, yolda.
ve Mustafa.
Akçakocada önce bir bisikletçi bulup Volkan pedalını değiştirtti. Sonrasında mustafa ile kızarmış piliç yemeye karar verdik, Volkan ile Cihan ise esnaf lokantasında yemeğe gittiler. Yemek sonrası çay içmek için Mustafa ile kahveye gittik. Kaldırımdaki sandalyede oturan şişman adam bana Amerikano dedi. Hayır Türküm diye yanıt verince de elini havada hadi ya, boş ver anlamında sallayarak başını çevirdi. Bu tür davranışlarla birkaç kez karşılaştım ve sinirlerimi bozuyor. Adama ne o Türk olunca kıymete geçmedim mi dedim. Ya ne kızıyorsun bir keyfimiz vardı onun da içine ettin nereden geldiğini soracaktım dedi ama aramızdaki diyalogda başlamadan bitmiş oldu. Benim gözlemim bizim insanımızın yabancıya karşı bize olduğundan daha şefkatli ve daha toleranslı olduğu. Bu arada Aykutta geldi. Yolda lastiği patlamış ve tamir edip yola çıkarken pompasını orada unutmuş.
Akçakocaya doğru yola çıktık. Yol düz olduğundan iyi bir tempo yakaladık ama bir süre sonra Aykutun guruptan koptuğunu söylediler. Hızımızı düşürerek Aykutun yetişmesini sağladıktan sonra 20 km lik bir tempo ile gitme konusunda mutabık kaldık. Aykutta bagaj çantası olmadığından sırt çantası ile çok zorluk çekiyor.
Melen çayına geldik. Burada çay molası vereceğiz.
Yol arkadaşım.
Biz burada fotoğraf çekerken yolda az önce karşılaştığımız Ukraynalı bisikletli bize yetişip yanımızdan geçti. Karadeniz turu yapıyormuş.
Kahvenin arka tarafındaki bahçe çok güzeldi. Moladan sonra yokuşlar başlayacak.
Yokuşların bir kısmını geçtikten sonra bir tepede gurubu bekledim. Cihan gelince karşıdaki sapaktan gidersek önümüzdeki yokuşlardan kurtulup sahile ineceğimizi söyledim. Gurup gelince o tarafa saptık. Önce küçük bir çıkış ve ardından dik bir iniş yaptık. Peşinden toprak yolda karşımıza dik bir yokuş çıktı. Bir yerden sonra çıkmak imkansı herkes bisiklet elde çıkıyor. Bu yokuşu geçen yıldan anımsadım Kemalle bisikletleri ancak iterek çıkarabilmiştik. Bu sefer ters yönde gitmemize rağmen nasıl oldu da bu yokuşu yeniden çıkmak zorunda kaldık anlamadım.
Daha sonra yolu şaşırıp yanlış yöne gittiğimizi anlayınca artık dönülemeyecek kadar yol almıştık. Milli takımlar kamp binasının önünden geçip bir yokuşu çıkarak yeniden ana yola bağlandık ve az önce çıktığımız yokuşu yeniden çıktık. Bu gün az yokuş çıktığımız için yokuş özlemimizi gidermek için bu yola girdim diyerek durumu kurtarmaya çalıştım. Bu yolda tek karımız son bölümde yediğimiz dutlardı. Akçakocaya gelmeden sahile inip kamp yapacağımız yere geldik. Yiyeceğimiz ve suyumuz yok. Bir kamp alanına 5 TL karşılığı çadır kurduk. Su, elektrik ve tuvaletten yararlanacağız. tesis sahibi sağ olsun arabasıyla Mustafa ile Akçakocaya gidip yiyeceklerimizi alıp geldi. Ayrıca bize çay demledi.
Bu günkü pedal çevirme sürem:
Tur mesafesi:
Ortalama hızım:
En yüksek hızım.
Bugünün fatihi Mustafa olmuş sanırım. :) Aykut Abininde aranıza katılması ile daha bir şenlenmiş ortam. Ama tabi değişken performanslar dilerim ilerleyen günlerde sorun çıkartmaz.
YanıtlaSilSevgiler.