ANDERMATT - DOMASO
4 Temmuz 2014 Cuma
Sabah kalktığımda hava bulutlu ve rüzgarlıydı. Dün son 7 km de buraya gelirken karşıdan esen rüzgar bu günde ters yönde esiyor yani bu gün çıkmayı planladığım Gottard tan esiyor. Bu tür tırmanışlarda karşıdan esen rüzgar çıkışa başladığınızda etkisini kaybeder, dağ size doğal paravan olur. Ancak zirveye yaklaştığınızda rüzgarın olanca etkisini hissedersiniz.
Yolun karşı tarafındaki tuvalete gitmek için yürümeye başladım. Dün akşam fotoğraf makinemin pilini prize takıp şarj etmiştim. Gece uykudan uyanıp mümkün olduğunca el ayak çekilince gelip küçük akümü şarja bağlamıştım. Fotoğraf makinemin şarj cihazı ve pili aynı marka makine kullanmayanın işine yaramaz ama akü herkesin işine yarar.
Tuvaletten çıktığımda Niyazinin de kalkıp geldiğini gördüm. İrfan da kalkmış. Niyazi İrfan ile benim aksime her sabah tıraş oluyor. Bir yandan tıraş olurken diğer yandan o zaman diliminde şarj olması için telefonunu ve fotoğraf makinesini de yanında getirmiş. Aküyü bağladığım prizin yanına gittiğimde aküyü göremedim. Niyazi şaka yapmak için saklamış olabilir miydi? Bu pek mümkün değil çünkü Niyazi o tür sulu şakalar yapacak birisi değil bu kısa sürede tanıdığım kadarı ile. Yine de Niyazi ye sordum hayır dedi. Tama dedim gitti güzelim akü. Yapacak bir şey yoktu. Sağlık olsun deyip dışarı çıktım. yürürken karşıdan gelen kadının elinde benim akünün benzerini gördüm. Buda aynı marka ve aynı renkti ama akü aküye benzerdi. Kadın yaklaşınca aküyü sormaya niyetlenirken elindeki aküye baktığımı gören kadın bu sizin mi diye sordu. Evet dedim. Aküyü verdi. Kadın kamp görevlisiymiş sabah aküyü görünce başına bir şey gelmesin diye alıp kendi bürosundaki prize bağlamış.
Aküyü alıp çadıra yürürken kalçamdaki yara hala canımı çok yakıyordu. Gece dinlenmem ve uyguladığım merhem tedavisi şimdilik pek işe yaramamış görünüyor. Rüzgarı, kalçamdaki yarayı ve del Stelvioyu düşününce Gottard'ı bisiklet ile çıkmak fikrinden vazgeçtim. Alt tarafı 10 km lik bir yokuştu dün çıktıklarımın yanında söz konusu bile olamazdı.
Kahvaltı hazırlandı. dün gece diş protezim kırıldığından bu gün ekmeğin yumuşak tarafından yemeye çalışıyorum. Kahvaltıdan sonra çadırlarımızı toplayıp eşyalarımızı ve bisikletlerimizi arabaya yükleyip yola çıktık. 2 gün boyunca araba ile seyahat edeceğiz. Bu arada yaramın biraz olsun kapanacağını umuyorum.
Bulutların arasından Gottard Pass a doğru yükselmeye başladık.
Geçide ulaştıktan sonra yol kenarında müsait bir yerde durduk. İsviçre yolları bu çıktığımız yol gibi otoyol sınıfında olanlar haricinde bir gidiş bir geliş ve yollarda genellikle durabileceğiniz cep pek yok. Bizde son yıllarda artan duble yollar yok ama trafik kazası ve sıkışıklık en alt seviyede. İnsanlar kurallara uyarak araç kullanıyorlar. Asla acele etmiyorlar, herkes birbirine karşı hoş görülü, kurallara göre geçiş önceliği kimdeyse ona yol veriyorlar. Bütün sürücüler önce yayalara ve sonra bisikletlilere karşı onları koruyup kollayacak şekilde defansif pozisyonda araç kullanıyorlar. Yol müsait değilse sizi sıkıştırmıyorlar. Ne işin var yolda diye höykürmüyorlar. Geçen bayramda yollarımızın çoğu duble olmasına rağmen yine yüzün üzerinde kişi trafik kazalarında yaşamını yitirdi, yüzlercesi yaralandı. Bu sürücü davranışını şimdiye kadar sadece isviçrede görmedim. Almanyada, Gürcistanda, Ermenistanda özellikle Gyumrde ve Kıbrısta gördüm. Bu bir mantalite meselesi. Bizim o seviyelere geleceğimizi asla düşünmüyorum.
Bisikletliler bu yolu kullanamıyor. Arnavut kaldırımı eski yolu kullanıyorlar. İlerideki vadide Airolo görünüyor.
Az ileride Airoloyu daha iyi gören bir noktada yeniden durduk.
Bir vadide yolumuza devam edip Lugano gölü kıyısındaki Luganoya geldik. Yolda İsviçrede nihayet bir HES e rastladım.
Luganoya geldik ama kafamız karıştı. İrfan ile ben İsviçredeyiz diyoruz Niyazi İtalyadayız diyor. Bir ara ben de İtalyada olduğumuza ikna oldum. Çünkü binaların şekli, insanların yüz hatları ve giyimleri değişti. Buraya kadar bulunduğumuz yerlerde hep Almanca konuşulurken burada İtalyanca duymaya başladık. Polise yol sorduk o da İtalyanca ve İtalyan aksanlı İngilizce ile yolu tarif etti. Araba plakalarına bakıyorum İsviçre plakası. Manavlarda büfelerde fiyatlar hem CHF hem €. İsviçrede gezdiğim yerlerde hiç manava rastlamamıştım burada çarşıda bir kaç tane manav birden gördüm. Sonunda Niyaziyi İsviçrede olduğumuza ikna ettik.
Dar ve merdivenli sokaklar İtalyada olma olasılığımızı kuvvetlendiriyor.
Meydandaki bayrak İsviçrede olduğumuzun kesin kanıtı. Burada hala Niyazi ile çelişki halindeydik ama bayrak son noktayı koymamızı sağladı.
Bu tür şarküteri benzeri büyük dükkanlara sık sık rastladık.
Bu binaya hepimiz bayıldık.
Göl kıyısında turist gezdiren lokomotif görünümlü araç.
Lugano küçük bir göl.
Öğle yemeği için sandviç ve pizza türü yiyecek satan bir yerden herkes kendi damak zevkine göre bir şey seçip aldı. Benim yumuşak, yemesi kolay düşüncesi ile aldığım sandviç in ekmeği oldukça sert çıktı, güçlükle yiyebildim. Biz sandviçlerimizi yerken sağnak yağmur başladı. her birimiz bir saçak altına sığındık. Biraz sonra yağmur durdu. Arabaya dönüp yola çıktık. Bir süre gittikten sonra sınırından geçip İtalyaya girdik. İtalyada yine bir kıyısında olan Domaso da mola verdik.
Molanın ardından 1-2 km daha gidip Gardenia kamping'e geldik. Buradaki konaklama fiyatı da hemen hemen İsviçreyle aynı. İnternet bağlantısı ücretli. İrfan ile 1 € ya 1 saatlik giriş şifresi satın aldık. Burada da tuvalet, banyo, bulaşıkhane mükemmel ama İsviçreden en belirgin farkı tuvalette kağıt yok tuvalet kağıdınızı yanınızda taşımanız gerekiyor.
Kamping gölün kenarında. Hava bulutlu olmasaydı göle girebilirdik.
Hava yağdı yağacak.
Çadırları kurduktan sonra İrfan ile Niyazi önden ben daha sonra onların arkasından Domaso ya gittik.
Domaso da buluşup kahve içtik. Burada bizim aksimize kahve kullanımı oldukça yaygın. ben aksine çayı severim. Kafenin yanındaki dar sokak, burası trafiğe açık.
Sonunda beklenen yağmur başladı.
Hafif yağmur altında kampa doğru yürümeye başladık.
Yol üstünde maç yayını olan bir pizzacıda hem maç izleyip hem pizza yedik. İlk kez İtalyada gerçek pizza yiyeceğim için mutluydum ama sert pizza hamuru üst dahağımı zımpara gibi parçalayınca bütün keyfim kaçtı. Pizza yeme keyfi benim için işkenceye dönüştü. Ardından yediğim tiramisu çok başarılıydı. İlk kez bu kadar lezzetlisini yedim. Maç bitince kampa dönüp Niyazi ile göl kenarında yürüyüş yaptık.
Domaso kıyının hemen ardında yükselen tepelere yayılmış.
Yeniden yağmur başlayınca kampa dönüp çadırlarımıza girdik. İrfan 2. maçı gidip izleyelim diye çağırdı kabul etmedim ama bir türlü uyku da tutmadı. Keşke gitseydim diye pişman oldum. Gideceğim ama İrfan'ı nerede bulacağımı bilmiyorum. Biraz sonra İrfan'ın sesi duyuldu. Dışarı çıktım. Birlikte kampın karşısındaki bara gidip ikinci yarıyı izledik. Maçtan sonra yatıp uyuduk. Yarın araba ile Bormioya gidip del Stelvionun altında konaklayacağız.
DOMASO - BORMIO
05 Temmuz 2014 Cumartesi
Sabah kahvaltıdan sonra yola çıktık. Yolda İrfan Detachlon tabelası görmüş. 15 km ileride Detachlon varmış dedi. Aman kaçırmayalım girelim dedi. İrfan daha sonra Detachlon' 10 km, 5 km kaldığını söyledi. Herhalde arkada oturduğumdan ben bir türlü tabelaları göremiyorum. Sonunda Detachlon'a geldik.
Genel olarak tema bizdeki ile aynı ama yerleşim farklı olduğundan bir bakışta aradığım reyonu bulamıyorum. Bisiklet yağmurluğu almak istiyorum. Sarı olanı görünce hem rengim olduğundan hem de yağış ihtimali olduğundan Stelvioda yağmurdan korunmak için almaya karar verdim. 31 € ya yağmurluğu aldım. Burada şu anda aynı yağmurluk 75 TL yani 26 €.
Detachlondan sonra öğlenleyin önümüze çıkan bir kasabada Niyazinin ısrarı ile dinlenme molası verdik. Niyazi kahve için aş eriyor ama neden olduğunu şu anda anımsamıyorum kahve içilmedi.
Meydanda bir kilise vardı.
Yan tarafta da eski bir bina. Kendimi çocukluğumda izlediğim İtalyan filmlerinden birinin içinde hissettim. Sanki biraz sonra Sophia Loren iri göğüslerini aşağı sarkıtarak camdan dışarı bakacakmış gibi.
Kiliseye girdim.
İnsanlar tarih boyunca neler üretmişler ve özellikle dinsel mekanlara daha bir özen göstermişler.
Vitraylara bayılıyorum. Bunun çok güzel bir örneğine St Galen de girdiğimiz bir kilisede rastlamıştım ama fotoğraf çekmek yasaktı. Bu tür yasaklar kalkmalı ki didip görenlere gidemeyen meraklılarla bu güzellikleri paylaşsın.
Ahşap kapıdaki oyma.
Kilisenin arkasındaki kafedeki motorcular araçlarını park etmişler. Burada motor kullanımı çok yaygın.
Tipik bir İtalyan sokağı.
Buradan devam edip Bormio'ya geldik.
Daha önce benim google haritadan bulduğum en yakın kamp yeri 15 km dışarıda. İrfan sorup 2 km geride bir kamp yeri olduğunu öğrendi.
Bormioda trafiğe kapalı bir sokak.
Köşedeki bisiklet mağazasının vitrininde del Stelvio hatırası bisiklet forması var.
Del Stelvioya sağdan gidiliyor. Yarın karşıdan gelip o yola sapacağız. Çok sayıda bisikletli yollarda pedal çeviriyorlar.
Bormioda süslü bir düğün faytonu.
Arabaya binip geldiğimiz yoldan bir süre geri gittikten sonra ana yoldan sağa ayrılıp devam ettik. 2 km demişlerdi ama yaklaşık 5-6 km sonra Camping Cima Piazza ya geldik.
Burası karavan ve bungalovlardan oluşan yeşillikler içinde bir kamping.
Giriş çiçeklerle süslü.
Çadırlarımızı kurduktan sonra İrfanla yürüyüşe çıktık.
Ana yolun yanında yaya ve bisiklet için ortak bir yol var ve güvenliği sağlamak için bariyerle korunmuş.
1,5-2 km ilerideki yerleşim yerine kadar yürüdük.
Geri döndüğümüzde İrfan ile Niyazi bisiklet ile Bormioya gitmeye karar verdiler. Ben kampta kalmayı tercih ettim.
Çiçek fotoğrafları çekerek zaman geçirdim.
Akşam maç izleyip uğraşmamak için yemeğimizi kampın lokantasından yedik. Konaklama fiyatı makul, burada tuvalette kağıt var ama lavabolarda sabun yok. Burada da sabununuzu yanınızda getirmeniz gerekiyor. Duş jetonlu, 1 € ya çalışıyor. 1 € luk jeton ile ben yıkandım sonra İrfan da yıkandı. İtalyada tuvalete girmeden kağıt ve sabun olup olmadığını kontrol edin.
Akşam 2. maçı izlemeyip yattık. Yarın büyük gün. Bu turu hazırlamama neden olan del Stelvio ya çıkacağız. Sabah ola hayrola.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder