06 Kasım 2011 Pazar
Bundan önceki 2 bayramı bisiklet tepesinde turda geçirince annem duruma el koydu ve ortaya çıkan olağan üstü durum karşısında bayramı annemin dizinin dibinde geçirmeye karar verdim. Cumartesi akşamı bisikletimi de arabaya yükleyip Tekirdağ’ın yolunu tuttum. Sabah kahvaltıdan hemen sonra kendimi dışarı atıp bisikletimle birlikte yola düştüm.
Evden çıkarken programım Kumbağdan Uçmakdere ve devamında Şarköye gidip dönmekti. Yolda Uçmakdere Şarköy arasındaki yolun düz olmasından dolayı 30 km lik bu yolu gidip gelmenin bana pek bir fayda sağlamayacağını ve karanlığa kalacağımı düşünüp turu Uçmakdereye kadar gidip dönme şeklinde revize ettim.
Bu yolu geçen yaz önce Kömürlimanına giderken Gökhan ile, daha sonra ise Gökçeadaya giderken Çağlar ile 2 kez geçmiştim. Bu kez üçüncü kez geçecektim ama ilk kez bu yoldan dönüş yapacaktım. Turun mapmyride ile hazırlanan haritası.
Saat 09:35 te yola çıktım. Bu yolu çok seviyorum. Defalarca geçmem bıkmam ama tek bir kusuru var daha ısınmaya fırsat bulamadan kendinizi yokuşta buluyorsunuz. Üstelik öyle böyle bir yokuşta değil, duvar gibi dersem inanın abartmış olmam. Mesire yerinin girişinde bilet kesen adama selam verip yoluma devam ettim. İlk çıkışı bitirince fotoğraf çekmek için durdum. Bu yol Yeniköy girişine kadar toprak ve bakir. Umarım bundan sonrada böyle kalır. Geçen yıl Yeniköy ile Uçmakdere arası da topraktı ama geçen kış İslam Gölgenin yayınladığı tur fotoğraflarında asfaltlandığını gördüm.
Hava parçalı bulutlu, puslu ve serin. Marmara adası sisten dolayı görünmüyor.
Karşı dağın ortalarında küçük beyaz bir nokta şeklinde görünen kulübenin yanından geçen yolda ilerleyip tepeyi aşacağım.
Sonbaharda bu yolu geçmek bir başka güzel oluyormuş. Yeşil, sarı, kırmızı tonlardaki ağaçları seyredip gidiyorsunuz yolda. Yazın gördüğümüz hiçbir çeşmeyi boş geçmemiştik oysa şimdi hiç su içmeden zorlu yolları geride bırakıyordum.
Tarlalar sürülmüş, belki de ekilmişler.
Fazla durup zaman kaybetmemek için yola devam etmek gerek.
Kulübenin yanına geldim.
Buradan Kumbağ görünebiliyor.
Sarı ve yeşil yapraklar çok güzel bir görüntü oluşturuyor.
Şimdiden 325 metreye tırmandım.
Yol bazen düz devam ediyor, hatta bazen aşağı iniyor ama ardından daha yukarı çıkmak zorunda olduğunuz yokuşlar çıkıyor karşınıza. Anlayacağınız oldukça keyifli bir yol.
Bulutların arasından denize düşen güneş ışıkları adeta bir tablo görüntüsü oluşturuyordu.
Bu yol asfalt olsa inanın bu kadar sakin olmaz çünkü bu yoldan Geliboluya gitmek mevcut yola göre 55 km daha kısa.
335 metredeyim ama önümde daha epey tırmanış var. Bu yolun en yüksek noktası 490 metreden geçiyor.
Yolun devamı karşıdaki tepede görünüyor.
Marmara adası belli belirsiz görünüyor. Güneş yine bulutların ardından yer yer parlıyor.
Arkada bıraktığım yol.
Yeniköy göründü.
Bayram olmasına rağmen tarlaya çalışmaya gelen köylülerin traktörü yol kenarında duruyor.
Renk cümbüşü içindeki bir ev ve karşıda yolun devamı görünüyor.
Artık toprak yolun sonuna geldim. Bundan sonra asfalt yolda devam edeceğim.
Ben sola doğru devam edeceğim.
Benim geldiğim toprak yol ve bundan önceki her turda durup mataralarımızı doldurduğumuz çeşme ama bu sefer sadece fotoğraf çekmekle yetineceğim.
Burası da dönüşte kullanacağım Naip köyüne giden yol.
Yeniköyde yamaç paraşütü eğitim ve atlama yeri var. Bu yer Uçmakdere yamaç paraşütü olarak bilinir ama aslında Yeniköyde.
Yeniköyün seyir terası. Kömür limanına giderken burada Saim abi ile hoş bir sohbet yapmıştık. Gözlerim kendisini aramadı değil ama yoktu.
Az önce aşağıdaki evi ve bulunduğum yeri karşıdaki yoldan çekmiştim.
Köyün girişinde bu çocukla karşılaştım. Ön tekerleğinde lastik yoktu ve fren teli olmadığından fren ayakları aşağı düşmüşlerdi. Sele boyunu ayarlarken senin bir fotoğrafını çekeyim dedim ve çocuk işini bitirince bisikletine binip gitti.
Herhalde dönüp gelecek diye beklerken çocuk gelmedi.
Gel diyorum gelmiyor. Beni görünce kaçıyor.
Sonunda duvarın dibine saklandım. Çocuk gelirken de deklanşöre bastım.
Fotoğrafı çektikten sonra yaöaç paraşütü kulübünü gördüm. Geçen yıl yoktu. Eylülden sonra açılmış.
Kapıdakilerle selamlaşıp içeri girdim. İçeride bana çok yakın oturduğunu öğrendiğim Ünsal ve arkadaşı ile biraz sohbet edip ikram edilen iki bardak çaydan sonra yola devam etmek için müsaade isteyip ayrıldım.
Kulübün yanındaki bu eski şirin ev bakım sayesinde hala ayakta ve zamana direniyor.
Köyün çıkışında en yüksek noktaya ulaştım. Burada sağa ayrılan toprak yol 2 km sonra yamaç paraşütü atlama noktasına ulaşıyor. Ben programımda olmadığından yeni asfaltlanan bu yoldan aşağı doğru süzülerek Uçmakdereye ineceğim.
Geçen yıl Çağlar bu noktanın az gerisinden manzaranın fotoğraflarını çekerken bende az aşağıda sağdaki çeşmeden Çağları görüntülemiştim.
Ardımda kalan yolun kenarına emniyet için dizilen beton bloklar sayesinde yol kolayca görülebiliyor.
Yol defalarca 180 derecelik U lar çizerek ilerliyor.
Yamaç paraşütü ile atlayış yapanlar aşağıdaki kumsala iniyorlar.
Buda yolun devamı. Geçen yıl inerken frenleri sıkmaktan avuçlarımın ağrıdığı yoldan bu sefer rüzgar gibi inmek çok güzeldi.
Renk cümbüşü harika.
Cümbüşe birde yakından bakalım.
Uçmak dere sahili göründü.
Burası da Uçmakdere köyü.
Köy girişinde beni yaprakları sararmış nar ağacı karşıladı.
Köy bu ahşap evle başlıyor.
Köy şimdiye kadarki yol problemi nedeniyle bakir kalmış ama bundan sonra ne olur bilmiyorum. Keşke değişmese. Böyle bir evde yaşamayı çok isterim.
Buda evin içi.
Köyün içinden geçip sahile indim. Sahilde bir teknenin ağında bırakılmış kaya balığını gören kedi karnını doyurmakla meşguldü.
Burada sahil kısa ve çakıllı olduğundan insanların fazla ilgisini çekmiyor.
Burada kampingde var.
Kedi ziyafete devam ediyor.
Sonbahar ile birlikte sarmaşığın yaprakları kızarmışlar.
Uçmakdere plajı topu topu bu kadar.
Buradan Mürefteye kadar bu dalyanlara sık sık rastlanıyor. Buranın dışında da hiçbir yerde bunları görmedim.
Ulu çınarın her iki tarafında birer çeşme var, üstelik aynı kişi tarafından yaptırılmış.
Molanın ardından geri dönmek için yola koyuldum. Az önce keyifle indiğim yokuşlar beni bekliyorlardı. Gelirken Uçmakdere sahilini çektiğim yol yukarıda görünüyor.
Yol kenarındaki görüntü daha fazla gitmemi engelliyor. Fotoğraf çekme arzum had safhaya çıkıyor.
Buradan bakınca insanın gözü korkuyor ama yollarda kazandığım tecrübeye göre yokuşa karşıdan bakarak karar vermek gerekiyor. Yandan bakıp çıkamam dediğim pek çok yokuşu kolaylıkla çıktığım aklıma geliyor.
Geçen kış arkamızdaki evin bahçesinde beslenen horoz yüzünden epey sinirlenmiştim ama köyün çıkışındaki horozları görünce her şeyi unuttum.
Köyün sahilinde olduğu gibi çıkışında da dev bir çınar ağacı var. Geçen yıl Çağlarla köye gelirken çınarın az gerisinde 2 tilki ölüsü ile karşılaşmıştık.
İlk tepeye tırmandım, 215 metredeyim ama daha önümde çok çıkış var.
Gökhan ile Kömür Limanına giderken Gökhanı bu badem ağacının altında badem yiyerek beklemiştim.
Yamaç paraşütü iniş sahasını birde buradan görelim.
Yol bu şekilde tırmanıp gidiyor.
Aşağıda kalan varyant ve paraşüt iniş sahası.
Birde kendim görüntü vereyim.
Yeniköyü geçip Naip yoluna saptım. Aslında geldiğim toprak yoldaki yokuşlar beni çok tahrik etsede en az 70 yıl önce dedemin eşekle geçip leblebi satarak ailesine bakmaya çalıştığı bu yollarda yaşadığı maceraları çocukluğumda dinleyip merak etmiştim ve bu gün nihayet buradaki köylerin bir kısmını tanıyacaktım. Önüme ilk önce Mermer köyü çıktı.
Bayramı ağıllarında geçiren şanslı koyun sürüsü.
Güzel bir köy evi.
İleride bir kavşağa geldim.
Bir önceki tabelaya bakıp Çanakçı ve Naip köylerini ard arda zannetmiştim ama bu kavşakta Çanakçı köyünün başka bir yönde olduğunu anladım.
Şu anda kullanılmayan eski köprü.
Naip köyüne geldim.
Bu yöredeki köyler doğallıklarını koruyorlar.
Naipten Tekirdağ Kumbağ yoluna çıkıp eve ulaştım. Kısa ama bol iniş çıkışlı güzel bir tur yaptım.
Mapmyride ile Endomondo arasında 8 km den fazla fark oluştu. Bu da tur sonunda Endomondonun verileri.
Bayram tatili dediğin böyle geçirilmeli. Ayağına sağlık Orhan Abi.
YanıtlaSilOrhan Bey, ben 35 yaşında seyahat etmeyi seven biriyim. Tesadüfen sitenizi görerek bisiklete heveslendim. Ve gidip bir bisiklet aldım. Kardeşimle beraber sizin daha önce gittiğiniz güzergahı kullanarak İstanbul'dan Çanakkale'ye gittik. Gerçektende bisikletle gezi ayrı bir zevk ve tutku ama bu güzergah üzerinde Kumbağ - Uçmakdere arası bana ölüm gibi geldi. İnanın tek pişman olduğum yer diyebilirim. Kumbağ çıkışındaki mesire alanından sonra aşağılarda bir yerde çeşme olan yere kadar bir sorun yoktu. Daha sonra dağa doğru bir tırmanış başladı. Biz soldan da bir yol ayrılıyor gibi gördüğümüzden yanlış yöne saptığımızı zannedip geri kumbağa dönecektik.Çıkarken yolun sağında bir orman yangın kulubesine rastladık.Ordaki orman ihbar numarasını aradık. Telefondaki adam bile yerimizi anlamadı. Tam kaybolduk yanlış yere saptık bari geceyi burda geçirelim gündüz döneriz diye çadırları kuracakken bir arabada iki kadın arsa bakmaya gelmişler bizi ordan alıp uçmakdere ve sahil yoluna indirdiler ve biz Şarköy'e doğru yolumuza devam ettik. Bahsettiğim çeşmeden sağa doğru daha düz bir yol varmıydı yoksa biz doğru yoldamıydık.Hala merak ediyorum. Ve o bölgeye arabamla ayrıca gelip özellikle inceleyeceğim. Sizi bana bisiklet sevadası aşıladığınız için çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilSaygılarımla
Mehmet Oğuz
Mehmet Bey öncelikle şunu söyleyeyim insanları heveslendirip yola çıkmalarına sebep olduğumda çok mutlu oluyorum. Her zaman söylediğim gibi turlarımı burada paylaşmamın nedeni şuraya da gittim, buraya da tırmandım demek için değil. Ben yapabiliyorsam sizde yapabilirsiniz mesajını vermek istiyorum.
YanıtlaSilSizin için kabus olan o yola gelince inanır mısınız benim en sevdiğim parkur. Sizin şanssızlığınız yanınızda yöreyi bilen birisinin olmaması. Bu bölümde kulübenin fotoğrafı yok ama bir yerde kulübeye geldim diye varlığını işaret ediyorum. Kumbağın tepeden fotoğraflarını da kulübenin yanından çektim. Eğer kulübeden önce sola sapsaydınız Dut limanı diye bir yere gidecektiniz. Kulübeden sonraki ayrımdan ise Sütlüceye giderdiniz. Her iki yolda ileride bitiyor. Yeniköy ile Uçmakdere arasındaki asfalt yol geçen yıl topraktı ve inerken frenleri sıkmak tam bir işkenceydi ama bu sefer o yoldan çok büyük keyif aldım. Umarım bir gün bir yerlerde karşılaşırız.